Putin'in son hamlesinin önemi ve Türkiye'ye etkisi

Güncelleme Tarihi:

Putinin son hamlesinin önemi ve Türkiyeye etkisi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2007 00:00

Putin'in Kazakistan ve Türkmenistan liderleriyle 9 Mayıs'ta başlattığı "mekik diplomasisi", Türkiye'de olduğu kadar, uluslararası planda da ciddi yankı buldu. Basına yansıyan bilgilere göre Putin, her iki liderdan de, başta Kazak petrolünün ve Türkmen gazının, uluslararası piyasalara Rusya üzerinden çıkarılması konuları olmak üzere, önemli konularda tam bir güvence aldı.

Haberin Devamı

Aslında bizim basınımızda olduğu kadar, uluslararası basında da sanki hiç beklenmeyen bir gelişmeymiş gibi değerlendirilen bu "ortak irade beyanı", uzun bir süredir fiili olarak zaten uygulanıyordu. Örneğin, Türkmenistan ile Rusya (Türkmenneftegaz ve Gazprom) arasında 10 Nisan 2003 tarihinde (yani tam 4 yıl önce) imzalanan 25 yıllık anlaşmaya göre, yılda (giderek artan miktarlarda) 80 milyar metre küp Türkmen gazının oldukça "makul" fiyatla Rusya'ya ihracı gerçekleştirilmişti. Bu gerçeği, "bizimkiler" ve Amerikalılar her "Türkmen gazı Trans-Hazar hattıyla geliyor" dedikçe, hatırlatmamıza karşın pek dinletememiştik. Biraz geç oldu ama, sanırım bu kez anlaşılmış oldu.

Üstelik anlaşma sadece Türkmen gazını içermiyor. Gene çok daha önce, yılda 18 milyar metre küp Özbek, 8 milyar metre küp Kazak (Karaçakanak) gazı için de Rusya anlaşma yapmıştı. Bir anlamda fiili bir Gaz OPEC'i zaten vardı. Rusya'nin gaz alım fiyatı da yarısı malla ödenmek üzere 100 dolar civarında (bin metreküp). Bu arada Rusya ve İran'dan halen 300 dolar civarında bir bedelle gaz aldığımızı da anımsatalım. Kazak petrolünün de "Rusya'ya rağmen" farklı bir güzergaha yönelmesinde zorluk olduğu açık. Bu yeni irade beyanı bu hususun altını çiziyor. Tüm bunların Türkçe mealini şöyle özetleyebiliriz. Mevcut açıklamalar ve pozisyon alışlar çerçevesinde; Kazak petrolünün Rusya'dan geçmekte ve Karadeniz limanı Novorossisk'te sonlanan Caspian Pipeline Consortium (CPC) hattından sevkine, Türkmen gazının da Kazakistan-Rusya üzerinden uluslararası piyasalara yönlenmesine devam edileceği anlaşılıyor. Bunların gerçekleşmesi için mevcut gaz ve petrol boru hatlarının kapasiteleri arttırılabileceği gibi, Kazakistan ve Rusya'dan geçen yeni hatların inşası da olası.. Bunların Eylül 2007'de tarafların imzalayacaklarını öne sürdükleri anlaşmada somutlanması bekleniyor. Özetle, Rusya hem petrolde hem de gazda, kendisine alternatif oluşturabilecek önemli kaynakları, bu aşamada kendine bağlamayı bildi.. Üstelik bunu, Polonya'da yapılan ve Ukrayna, Azerbaycan ve Gürcistan'ın katıldığı, Kazakistan'ın ise katılmasının beklendiği, enerjide Rusya'ya bağımlılığın azaltılmasını amaçlayan toplantı ile aynı günlerde yaptı. Kazakistan, Polonya'daki toplantıya katılmadı ve Rusya'nın yanında yer alacağını, bir kez daha vurgulamış oldu. Olayı biraz da bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Haberin Devamı

Sonuç olarak, AB'nin Rusya'ya bağımlılığını azaltmak ve gaz ithal kaynaklarını çeşitlendirmek için önerdiği NABUCCO Projesi'nin alternatif kaynaklarından Türkmen gazının bu amaca yanıt verme olasılığının, bu aşamada pek olası görünmediğini bir kez daha söylemek zorundayız. Azerbaycan gazı ise, öncelikli olarak Yunanistan-İtalya hattına verilecek biçimde planlandı ve miktarı da yılda 31 milyar metre küp taşıması hedeflenen NABUCCO için bu aşamada yeterli değil. Eylül 2006'da Türkiye'nin almaya başlaması gereken Azerbaycan gazının halen alınamamasının da Rusya'nın Azerbaycan ve Gürcistan'a uyguladığı baskının yanısıra, teknik bazı nedenlerinden de söz edilebilir. Ama sonuçta, miktar ve zamanlama açısından, Rus gazına alternatif oluşturmada orada da sıkıntı var. İran alternatifinin önündeki en önemli engel ise, Bush politikaları. Yeni sahalara yatırım yapmaksızın, İran'ın ihraç edecek gazı yok. Türkiye'ye verdiği gazı ise, Türkmenistan'dan aldığı gazı (Körpece-Kurtköy hattından) takas ederek sağlayabiliyor.  Irak da önemli bir alternatif. Ama orada da Amerikan politikaları sorun oluşturuyor. Güvenliğin olmadığı bir ortamda hangi yatırımdan söz edilebilir? TPAO 10 yıldır BOTAŞ ve Tekfen ile, Mansuriye sahası ve çevresindeki sahaları geliştirmek ve yılda 10 milyar metre küplük gaz ithalatı sağlayabilmek için uğraşıyor. Mısır gazı ise, bu aşamada yetersiz.

Haberin Devamı

İşte bu ortamda Rusya bir kez daha bastırıyor ve "NABUCCO'ya da Yunanistan hattına da gazı biz verelim" diyor. AB'nin hedefi güzergah çeşitlendirmek değildi ki... Ama Rusya'nın eli güçlü. Dilimizde tüy bitti yıllarca ama dinlememeyi erdem sandılar. Yüzde altmış beş oranında Rus gazına bağımlıyken ve karşı taraftan 300 dolarlık fiyatı düşürmesi talebinde bulunurken, onlar da sizden "bir şeyler" istiyorlar.. Kimse kimseye bu "küreselleşen dünyada" bedavadan bir şey vermiyor... Örneğin "Tuz Gölü'nün altına depoyu biz yapalım, gaz dağıtım ihalelerinde bize ayrıcalık verin, daha önce söz verilen Denizli'deki santrali yapalım, NABUCCO ve Yunan hattına gazı biz verelim" gibi talepler olduğu söyleniyor. Kolunuzu bu kadar kaptırınca, oynayacak fazla alanınız kalmıyor. Bağımlılığın bedeli böyle ödeniyor.

Haberin Devamı

Bu noktada, haklı olarak "NABUCCO öldü mü? Samsun-Ceyhan bitti mi?" soruları soruluyor... NABUCCO'nun gerçekleşebilmesi, Rus gazına alternatif kaynakların önündeki engellerin (yukarıda özetlemeye çalıştık) kaldırılabilmesine bağlı. Ya da, ona da Rus gazı verilecek!! Amaç buysa.. Samsun-Ceyhan ise, daha önce de yazdığımız gibi, kısa dönemde pek olası görünmüyor. Yapabileceklerimiz sınırlı... AB ile Rusya arasındaki Diyalog Grubu gibi, Türkiye'yi de içine alan üçlü bir grup oluşturup, sorunları birlikte çözmeye çalışmamız gerek. Gırtlağına kadar bağımlı, petrol ve gaz faturası hızla artan (2006'da petrol ve gaz ithalatına 26 milyar dolar ödedik) ve ekonomisi toparlanamayan bir Türkiye'nin Rusya'ya da yararı olmaz. Muhataplarımıza bunu sağlıklı ve objektif biçimde anlatabilmeliyiz. AB'nin de Türkiye'yi anlamsız mevzuat sıkıştırmalarıyla hırpalamasının anlamı olmadığını ve bu anlamda zayıf bir Türkiye'den Avrupa'ya bir fayda gelmeyeceğini de anlatmak gerek. Bunu yapacak ehil ve profesyonel bir takıma gereksinim var.. Ama iç siyasetin tozu dumanı arasında, ne böyle bir algılama, ne bunu yapacak irade, ne de iş başında bu kıvamda bir yapılanma var.. Oysa un da var şeker de..

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!