GeriSeyahat Yezd’in Sessizlik Kuleleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yezd’in Sessizlik Kuleleri

Yezd’in Sessizlik Kuleleri

Ezginin Günlüğü topluluğunun kurucularından, gitarcı, besteci Tanju Duru yaz başında İran’da birkaç haftalık bir yolculuk yapmış, bu arada Zerdüşt dininin başkenti Yezd’e de uğramıştı. Lut ve Büyük Tuz Çölü’nün kesişme noktasındaki vahaya kurulan şehirde, kutsal ateşin hiç sönmediği Ataş Behram Tapınağı’nı ziyaret etmiş, Sessizlik Kuleleri’nde bedenin yok oluşu üzerine düşünmüştü. Çektiği fotoğrafları, dönüşte internet ortamına aktarıp, dostlarıyla paylaştı. Hürriyet Seyahat’in talebi üzerine Yezd izlenimlerini yazmaya başladı. Yazısının Sessizlik Kuleleri’ni anlattığı ilk bölümünü Şeker Bayramı’ndan önce gönderip, şehri anlatacağı ikinci bölümü dönüşte teslim etmek üzere Aladağlar’ın yolunu tuttu. Ancak 1 Ekim’de geçirdiği kaza sonucu, 43 yaşında hayata veda etti.

Sessizlik Kuleleri.. Zerdüşt inancına göre ölülerin havayı kirletmemek için yakılmadığı, toprağı kirletmemek için gömülmediği, bedenin doğanın sonsuz sessizliğinde yırtıcı kuşlara emanet edildiği bir açık hava mezarlığı. İran’ın Yezd kentinde, Zerdüştlerin bu etkileyici yapılarını ziyaret ettiğimde aklımı ilk meşgul eden, bedenin yokoluşuna dair bazı gerçeklerle yüzleşmekti. Bir an zihnimde bir fotoğraf belirdi, hani şu Afrika’da açlıktan ölmek üzere olan çocuk ve onun biraz ötesinde avının son nefesini vermesini beklemekte olan akbabayı gösteren benzersiz kare. Zihnimdeki bu sarsıcı görüntüyü kovaladım hemen, Sessizlik Kulelerini anlamaya çalışırken fazla önyargılı bir başlangıç olacaktı bu fotoğrafın duygusu. Öyle ya, burada sözkonusu olan, yeryüzündeki varoluşunu tamamlamış bir bedenin doğaya karışması, tekrar onun bir parçası haline gelişi. Ölü bir bedenin toprak altındaki milyonlarca bakteri ve mikroorganizma tarafından yok edilişiyle, yırtıcı kuşlar tarafından yok edilişi arasındaki ayrım, önyargılarımızın ilk darbesini savuşturduğumuzda, aslında kategorik olarak çok da büyük bir ayrım değildi. Ayrıca, Zerdüştlerin doğaya duyduğu saygı ve doğanın kirletilmemesi konusundaki özeni de, 2500 yıl boyunca uygulanan bu ritüele değişik bir bakış açısıyla yaklaşmak gerektiğini gösteriyordu. Bu düşüncelerle, yüzlerce yıl boyunca ölülerin yatırıldığı zeminde tedirgin adımlar atarak Sessizlik Kulelerini gezdik, güneşin çölde kayboluşunu ve karanlığın kuleleri örtüşünü izledik.
/images/100/0x0/55eb677cf018fbb8f8beea8e

BEDEN ARINDIRILIP DOĞAYA TESLİM EDİLİYOR

Sessizlik Kuleleri (dakhme) Yezd’in yaklaşık iki kilometre kadar dışındaki alçak tepelerin üzerine kurulu. Kulelere, araç yolunun bitiminden itibaren, hafif bir eğimde 15-20 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılıyor. Törenlerin uygulandığı dönemde ölüler buraya "nasellar" denilen görevliler tarafından taşınır, başka kimse bu bölgeye giremezmiş. Görevli, kulelerin iç kısmına girmeden önce kule duvarlarındaki küçük bir delikten içeriyi gözleyerek yırtıcı kuşların olup olmadığını kontrol eder, ondan sonra içeri girermiş. Ölü duvar dibine yatırılır, doğaya terk edilirmiş. Kulenin içindeki yuvarlak avlu üç halkaya bölünmüş. Erkekler avludaki en dış halkaya, kadınlar orta halkaya, çocuklar ise en içe yatırılır ve kule sessizliğiyle başbaşa bırakılırmış. Ayrıca bir rahip de vahşi hayvanların ölen kişinin hangi gözünü daha önce yiyeceğini duvardaki delikten gözler, eğer sağ göz önce yenilirse bu ruhun iyi bir geleceğe kavuşması, sol gözün önce yenilmesi durumunda ise ruhun azap görmesi olarak yorumlanırmış. Bundan sonrası uzun bir bekleyiş... Sadece kemiklerin kalması ve bunların güneş ve rüzgarla iyice beyazlaması neredeyse bir yıl sürer, bu sürenin sonunda kalan kemikler kireç içinde bir odaya kaldırılır, burada da iyice parçalanıp dağılan kalıntılar çeşitli filtreleme yöntemlerinden geçirilerek yağmur suyuyla doğaya ve denizlere bırakılırmış. Oldukça etkileyici bir arınma süreci...

KULELERİN KULLANIMI 1960’LARDA YASAKLANDI
/images/100/0x0/55eb677cf018fbb8f8beea90


20. yüzyılın başlarından itibaren Sessizlik Kuleleri’nin kullanımı giderek azalmış ve ölü yakma ve gömme yöntemleri kullanılmaya başlanmış. Bu süreçte bir kaç faktörün rol oynadığı söyleniyor. Öncelikle İslam’ın ölü bedene ilişkin yaklaşımının toplumda dehşet ve aşağılama duygularını körüklemesiyle bu törenler üzerinde ciddi bir toplusal baskı oluştuğundan söz ediliyor. Zamanında şehirlerin oldukça dışında inşa edilen kulelerin, artan nüfus ve genişleyen yerleşim alanları nedeniyle "içeride" kalması da ikincil bir neden. Zerdüştler içinde de bu yöntemin zamanın şartları içinde geçersizleştiği yönünde düşünceler oluşmaya başlamış ve 1960’lı yıllardan itibaren de bu kulelerin kullanımı tümden yasaklanmış. Artık Zerdüştler ölülerini, toprakla temas etmesinler diye betondan yapılmış mezarlar içerisine koyuyor. Ve etkileyici görünümlerini halen muhafaza eden kulelerin artık sadece turistik bir işlevi var...

İKİ ÇÖL ORTASINDAKİ KUTSAL ŞEHİR

Yezd, İran’ın 30 eyaletinden biri. Ülkenin orta bölgesindeki eyaletin başkenti de aynı ismi taşıyor. Şehir, Rud Dağları dizisinden 4 bin metrelik Şir Dağı’nın eteğinde. İki büyük çölün birleşme noktasında. Üç bin yıl önce, Med İmparatorluğu zamanında kuruldu. Kurak ve ıssız noktada olması sayesinde savaşlardan, yıkımlardan korundu. 1272’de Yez’e uğrayan Marco Polo doğunun en kaliteli ipeklerinin üretildiği merkezlerden biri olarak bahsediyor şehirden. İpekçilik bugün de sürüyor. 500 bine ulaşan nüfusun yüzde 10’u Zerdüşt. Kutsal Zerdüşt tapınağı Ataş Behram’da kutsal ateş, 1538 yıldır hiç sönmeden yanıyor. Geleneksel İran mimarisinin en eski örneklerinin bulunduğu şehirde, yapıların karakteristik özelliği rüzgar bacaları. Şehrin antik su kanalları da bir başka mimari zenginliği.

KİM BU ZERDÜŞTLER?

Zerdüştlük, MÖ 628-551 yılları arasında yaşayan Zerdüşt’ün kurduğu bir inanç sistemi. Tek tanrılı anlayışı getirmesiyle kendinden sonra gelen dinler üzerinde derin etkiler bırakmış. Bu inanışın temelini "en yüce tanrı" Ahura Mazda oluşturur. Bu nedenle Zerdüştlüğe Mazdaizm de deniyor. Zerdüştlük, Yunan, Roma ve Yahudi düşünceleri üzerinde de yaygın etkisiyle biliniyor. Zamanında siyasal ve dini otoritelerin büyük baskılarıyla karşı karşıya kalmış. Bugün de hálá baskılardan kurtulamamış. İronik olan, Sasaniler (MS 224-651) döneminde resmi din ilan edilen Zerdüştlüğün de, kazandığı dinsel ve siyasal gücü Hıristiyanlık, Budacılık ve diğer dinler üzerinde baskıya dönüştürmüş olması. İslam’ın yayılması ile zamanla etkisini yitiren Zerdüştçüler, 8-10. yüzyıllarda İran’ı büyük oranda terk ederek bugünkü Hindistan’ın çeşitli bölgelerine göç etmişler. Günümüzde de Zerdüştlük asıl olarak Hindistan’daki Parsiler arasında etkisini sürdürmekte. İran’da kalan Zerdüştlerin sayısı ise 40 - 50 bin arası tahmin ediliyor. İran’ın en eski ve tarihi açıdan önemli kentleri arasında sayılan Yezd, Zerdüştler’in görece çok sayıda bulundukları bir yerleşim bölgesi.
False