GeriSeyahat Uzuncaburç’ta bir Pazar günü…
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Uzuncaburç’ta bir Pazar günü…

Uzuncaburç’ta bir Pazar günü…

Tarih kokan Çukurova’da Uzuncaburç denilen bir yer var. Dağın zirvesinde ve buradaki tarihi kalıntılar hala zamana meydan okuyor. Gelin görün ki Silifke’nin en kıymetli hazinesi olan bu muhteşem bölgenin tanıtımı yapılamıyor… (Sinan Tanyıldız)

ÇUKUROVA’DAN

Y.Sinan TANYILDIZ

Kız Kalesinde Yaka Otel’in sahibi Yakup Kahveci’nin ifadesiyle “Bu bölge bir tanıtılabilse turizm canlanır. Çünkü dünyanın en harika tarihi kalıntıları bu bölgededir…” Sayın Kahveci böyle demekle haklıdır da…

Örneğin Pazar günü Uzuncaburç denilen yeri gezmeye gittim. Silifke’den sağa kıvrılıp dağa tırmanıyorsunuz ve 25 kilometre yukarı çıkıyorsunuz. Yollarda, bir hazineye doğru gittiğimizi işaret eden devasa kapılar var… Bunlar Roma devrinden kalma ve hâlâ ayakta. Bugüne kadar restore edilmeden ayakta kalmaları mucize gibi bir şey…

Toroslar’da kış çetin geçer. Yağmur yağar, kar düşer, fırtına eser ve her şeyi silip götürür ama tarihi eserler nedense tüm doğa olaylarına rağmen dimdik ayakta kalmayı başardı…

Uzuncaburç tarihi Olba kentinin tapınma merkeziydi.

Daha sonra bu merkez Romalılar’ın eline geçince bir site devleti haline dönüştü ve sütunlu caddelerden tutun, tören kapısına, çeşme binasına, Zeus Tapınağı’na, Roma Sandık Mezarı’na, Şans Tapınağı’na, Kent kapısına, Yüksek burçlara, tiyatroya ve kent surlarına kadar her şey yapıldı. Bu eserlerden önemli bir bölümü günümüze kadar geldi.

Uzuncaburç’un hemen yanında bir de köy var. Bu köyde peynirinden, ekmeğine kadar her şey üretiliyor lakin karnınızı doyuracak, şöyle oturup tarihi mekanı seyredecek bir çayhane bile yok. Susuzluktan ölebilir, açlıktan kıvranabilirsiniz. Yani turizmin gelişmesini istiyoruz da aklımıza köylüyü kalkındıracak bir proje gelmiyor…

Sanki koca mekan kaderine terkedilmiş. Bizde böyledir… SİT alanı ilan edersiniz, kimse buralara giremez ve eserler de viran olur gider… Bir nevi SİT alanı demek, mecburi ölüm anlamına da geliyor.

Oysa bu mekanlarda açılacak olan çayhanelerde o günün şartlarına göre giyinen Romalı kıyafetleriyle insanlar çalışıyor olsa, hem mekanın bakımı yapılır, hem de çevre köyler bu mekan sayesinde turizmi öğrenir, tarihlerini korurlar ve Uzuncaburç da çevresine para kazandırır. Yok öyle bir şey… Gidiyorsunuz, bakıyorsunuz, fotoğraf çekiyorsunuz ve dönüyorsunuz…

Mezar taşlarında, sütun başlıklarında bol miktarda üzüm motifleri var…

Ve öğrendim ki Ağustos ayında meyve veren asmalardan elde edilen üzümler mis gibi kokuyor. Yani köylünün tek geliri üzüm. Zaten yıllarca önce de öyleydi. Şimdi de aynı. Dağların çevresi üzüm bağları ile dolu… Satın almak isteseniz Silifke’ye inmeniz gerekiyor, orda satış yasak…

Varlık içinde yokluk çekmek buna denir işte…

Uzuncaburç’u görünce etkilendim, köylüyü dinleyince üzüldüm… Ve düşündüm ki bu bölgelere örnek projeler hazırlayıp turizmi paraya dönüştürmek lazım. Bir bekçiye verilen makbuzla alınacak olan parayla ancak turizmcilik oynanır, turizm yapılamaz…

Yine de yolunuz Çukurova’ya düşerse ve tarihi yerleri gezerseniz sakın Uzuncaburç’u atlamayın. Mutlaka yukarı çıkın, çok etkileneceksiniz. O günleri yaşıyor gibi olacaksınız…

Hoşuma gitti, sizlerle bu bölgenin güzelliğini paylaşmak istedim…

False