Son Güncelleme:
Türkiye’nin en güzel 10 kilisesi
Geçen hafta Kurban Bayramı’nda en estetik 10 camiyi sayfalarımıza taşımıştık. Noel haftası dolayısıyla bu kez en güzel kiliseleri, din adamları, sanat tarihçileri, heykeltıraş ve kültür turizmcilerden oluşan jüriye sorduk. Seçim yapılırken, ibadetin hálá sürdüğü kiliseler göz önüne alındı.
Anadolu’da bakımsızlıktan çökmekte olan pek çok eski kilise listenin dışında kaldı. En iyi korundukları ve cemaatleri en kalabalık olduğu için İstanbul’daki kiliseler öne çıktı. Ortaya çıkan listede Ortodoks, Katolik, Ermeni, Süryani, Keldani kiliseleri bulunuyor.
EN İYİ 10
1. Sveti Stefan Bulgar Kilisesi/İstanbul Fener
2. Saint Antoine Katolik Kilisesi/ İstanbul Beyoğlu
3. Meryemana Ermeni Kilisesi /İstanbul Beşiktaş
4. Ermeni Patrikhanesi Kilisesi /İstanbul Kumkapı
5. Antakya Ortodoks Kilisesi /Hatay
6. Üç Horon Ermeni Kilisesi /İstanbul Beyoğlu
7. Aya Yorgi Rum Ortodoks Patrikhane Kilisesi /İstanbul Fener
8. Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi/ İstanbul Beyoğlu
9. Mar Petyun Keldani Kilisesi/ Diyarbakır
10 Deyrülzafaran Manastırı Kilisesi/ Mardin
SVETİ STEFAN BULGAR KİLİSESİ
İlk prefabrik yapılardan biri
Bulgar kilisesinin Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden ayrılmasından sonra Bulgarlar, biraz da Rumlara nispet olsun diye Fener’de, Patrikhane’nin 150 metre kuzeyinde bir kilise yaptırmaya karar verdi. 1890’da bir proje yarışması açtılar. Zeminin çürüklüğü nedeniyle, yığma kagir bir yapının temellerinin batacağı düşünülerek daha hafif ve dayanıklı olması için demir iskelet yöntemi seçildi. Proje yarışmasını İstanbullu Ermeni mimar Hovsep Aznavur kazandı. Kilisenin uygulama projesinin yapılması ve yapı parçalarının üretilmesi için 1892«de açılan uluslararası yarışmayı Avusturya firması R. Ph. Waagner kazandı. Parçalar tamamlanınca kilise önce firmanın Viyana’daki fabrikasının bahçesinde kuruldu. Sonra sökülen yapı elemanları, Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden bir tekneyle İstanbul’a taşındı. Bir buçuk yıllık bir çalışmayla şimdiki yerinde yeniden kuruldu ve 1898’de ibadete açıldı. İlk prefabrik yapılardan biri olarak dünya mimarlık tarihinde önemli bir yer tutuyor.
SAINT ANTOINE KATOLİK KİLİSESİ
Noel yortusunda dolup taşıyor
Saint Antoine (Sent Antuan) Katolik Kilisesi İstanbul’un en büyük Katolik kilisesi. İstiklal Caddesi’nde Galatasaray’dan Tünel’e doğru giderken sol tarafta bulunan kilise 1725’te Osmanlı başkentindeki Katolik ülkelerin vatandaşları için inşa edildi. 1906’da yeniden yapıldı ve şimdiki, cephesi kırmızı tuğla taşlarla örülü haline 1912’de kavuştu. İstanbullu İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından İtalyan neogotik üslubunda, betonarme olarak inşa edildi. Kilisenin avlusuna, İstiklal Caddesi üzerinde bulunan altışar katlı iki apartman arasından giriliyor. St. Antoine Apartmanları, kiliseye gelir getiriyor. Kilise İtalyan rahipler tarafından yönetiliyor. Noel ve Paskalya yortularında pek çok Hıristiyan ve Müslüman tarafından ziyaret ediliyor.
BEŞİKTAŞ MERYEMANA KİLİSESİ
Çatının altında gizli kubbe
Beşiktaş’ta Köyiçi İlhan Sokak’taki Surp Asdvadzadzin (Meryemana) Ermeni Kilisesi, ünlü Balyan ailesinin bir ferdi olan Garabet Amira Balyan’ın imzasını taşıyor. 1838’de inşa edilen kilisenin yerinde 18. yüzyıla ait ahşap bir şapel vardı. Geleneksel Ermeni kilise mimarisinde olduğu gibi, bu ibadethane de bir haç planı üzerine oturuyor. Cami dışındaki yapılarda Tanzimat dönemine kadar kubbe yapımına yasak konulmuştu. Bu nedenle kiliselerin üstü ya bir tonozla veya çatıyla örtülürdü. Balyanlar, kubbe yasağını delerek geleneksel Ermeni kilise mimarisi mirasını sürdürmek için Beşiktaş’taki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde, kırma çatının altına dışardan görülmeyecek şekilde bir kubbe yerleştirdiler. Bu kubbede çok güzel freskler bulunuyor.
ERMENİ PATRİKHANE KİLİSESİ
1641’den beri patriklik katedrali
Kumkapı’daki Ermeni Patrikhanesi Surp Asdvadzadzin (Meryemana) Kilisesi, İstanbul Ermenilerinin ana kilisesi. Önceleri üç Bizans kilisesinden oluşan yapı, 1641’den bu yana patriklik katedrali. Ancak pek çok yangında harap oldu, tamir edildi. 1762’de çıkan büyük yangından sonra, Koca Ragıp Paşa ve Patrik II. Hagop’un çabalarıyla onarıldı. 1819’da da büyük bir onarım geçirdi, yeniden açılırken kuzeydeki kilise Surp Khaç, güneydeki ise Vortvots Vorodman diye adlandırıldı. Bugün Surp Khaç Kazaz Artin Amira adı ile yemek ve tören salonu olarak kullanılıyor, Vortvots Vorodman ise boş. 1826 Hocapaşa yangını nedeniyle kilise yine harap oldu. II. Mahmud’un danışmanı Harutyun Amira Bezciyan’ın sayesinde 1828’de onarıldı. Kiliseye son halini Balyan Ailesi verdi.
ANTAKYA ORTODOKS KİLİSESİ
Hıristiyanlığın ikinci merkezi
Hıristiyanlık için Antakya çok önemli bir merkez çünkü Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Paulus ve Aziz Petrus yeni dini burada yaydılar. En eski kilise olarak bilinen Sen Piyer Kilisesi de Antakya’da. Ancak listemize giren, Antakyalı Ortodoksların hálá ibadet ettiği Ortodoks Kilisesi, çok daha yeni. Hürriyet Caddesi’ndeki kilise, 1872’deki depremden sonra Rus mühendisler tarafından yeniden yapıldı. 2 bin 500 metrekare alanda 1000 metrekare kapalı alanı bulunan kilise, 2000’de restore edildi. Bizans, Rus ve Suriye menşeli antika ikonaların bulunduğu kilisede, antika taştan yapılmış Vaftiz Kuyusu bulunuyor. Kuyunun suyu alt kattaki rahiplere ait mezarlığa akıyor. 1911’de Patrik IV. Gregorios zamanında yapılmış Ruhban Okulu ise şimdi karşılama salonu. Her yıl binlerce Hıristiyan hacı olmak için Antakya’ya geliyor.
ÜÇ HORON ERMENİ KİLİSESİ
Yine Balyan imzası
Beyoğlu’nda Balık Pazarı olarak bilinen Sahne Sokağı’nın içindeki kiliseye Ermeniler Surp Yerrortutyun (Kutsal Üçlü) Kilisesi diyor. Burada 1503’te kurulmuş bir kilise varmış. 1810 yangınında kül olunca, Hassa Mimarı Garabet Balyan tarafından inşa edilen ve 1838’de ibadete açılan bugünkü yapı ortaya çıkmış. 1042 metrekarelik alandaki kilise binasının dışında geniş bahçeler, yönetim odaları, papaz odaları ve 1846’da inşa edilen Nareğyan Okulu da bulunuyor. Kilisenin avlusunda Surp Krikor Lusavoriç Şapeli’nin önündeki sahanlıkta Patrik I. İknadios Kakmacıyan’ın lahdi yer alıyor. Birkaç kez onarım gören kiliseye sonradan konulan madeni çan kulesinin yapının estetiğini bozduğu görülüyor.
AYA YORGİ PATRİKHANE KİLİSESİ
Patriğin tahtı 5. yüzyıldan kalma
Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Kilisesi, Haliç kıyısında, Fener’de Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin içinde. Kilisenin avlusunda Patriklik binası, kütüphane ve Ayios Haralambos Ayazması da yer alıyor. Kilisenin kuzeybatısında yapıya bitişik olarak inşa edilmiş mekanda, Ortodoks ayinlerinde kullandığı mür yağı üretiliyor. Önceleri burada Burç Kilisesi adında başka bir kilise vardı. 1614’te bugünkü yapının çizgilerini taşıyan bir kilise inşa edildi, 1720’de elden geçirildi. Burada saklanan Hıristiyanlığın kutsal emanetleri arasında Hz. İsa’nın Kudüs’te zincirlenerek kırbaçlandığı taş da yer alıyor. Aziz ve azizelere ait kemiklerin bulunduğu gümüş tabutlar da ana ibadet mekanının sağında. Patrik’in oturduğu taht 5. yüzyıldan kalma.
AYA TRİADA RUM ORTODOKS KİLİSESİ
Bizans’a modern yorum
İstanbul Taksim’de, Sıraselviler Caddesi ile İstiklal Caddesi’nin kesiştiği üçgende yer alan heybetli kilise, haç planlı, iki çan kuleli, Bizans mimarisiyle modern mimarinin bir sentezi. Osmanlı’da azınlık ibadethanelerine kubbe yapma yasağı kalktığı dönemde inşa edildiği için çok zarif bir kubbeye sahip. 14 Eylül 1880’de ibadete açılan kilisenin mimarı Vasilaki İonnnidi Efendi. Kilisenin bulunduğu adada daha önce bir kilise ve küçük bir mezarlık olduğu söyleniyor. Rumların, Ayia Trias Kilisesi olarak telaffuz ettiği yapı Hıristiyanlığın kutsal üçlüsüne, baba, oğul ve kutsal ruha ithaf edilmiş. Kubbe kasnağında bulunan 12 pencere ise 12 havariye gönderme yapan mimari bir işaret.
MAR PETYUN KELDANİ KİLİSESİ
10 ailenin ibadet yeri
Dört Ayaklı Minare’nin karşısındaki Mar Petyun Keldani Kilisesi, Diyarbakır’ın şu an aktif iki kilisesinden biri. Mar, aziz anlamında. Mor da deniyor. 17. yüzyılda yapıldığı düşünülen kilise, duvarlarında taşıdığı tüm eskiliğin izlerine karşın, naif resimleri, yapma çiçeklerle süslü apsisleri, duvara asılmış ayin giysileriyle sade bir ev ortamına sahip. Keldaniler, Hıristiyanlığı kabul eden ilk topluluklardan biri. Bazı araştırmacılar, onların Katolikleşmiş Süryaniler olduğunu söylüyor. Keldaniler İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Hindistan’da yaşıyor. Diyarbakır’daki küçük kilisenin cemaati sadece on aile. Kendi papazları olmadığı için ayda bir Süryani Kilisesi’nden gelen bir papaz ile ayin yapabiliyorlar. Bu cemaat tüm Türkiye’de 450 aileden oluşuyor.
DEYRULZAFARAN MANASTIRI KİLİSESİ
Ceviz ve fildişi iki kürsü
MS 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, Süryani Kilisesi’nin önemli bir merkezi. 640 yıl (1932’ye kadar) Süryani Patriklerinin ikametgah yeriydi. Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda. Etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Deyrulzafaran (Safran Diyarı) adıyla anılıyor. Manastırda iki kilise var. Biri küçük Meryemana Kilisesi. İkinci ise kubbesiyle dikkat çeken ve daha büyük olan Mor Hananyo Kilisesi. Bu kilise, Süryani mimarlar Theodosius ile Theodore tarafından 491-518 arasında yapılmış. 20. yüzyıla kadar birçok ekleme yapılmış. Kilisenin kuzeyindeki 350 yıllık cevizden kürsü patrikler tarafından, güneydeki 500 yıllık fildişi kürsü ise metropolitler tarafından kullanılıyor.
EN İYİ 10
1. Sveti Stefan Bulgar Kilisesi/İstanbul Fener
2. Saint Antoine Katolik Kilisesi/ İstanbul Beyoğlu
3. Meryemana Ermeni Kilisesi /İstanbul Beşiktaş
4. Ermeni Patrikhanesi Kilisesi /İstanbul Kumkapı
5. Antakya Ortodoks Kilisesi /Hatay
6. Üç Horon Ermeni Kilisesi /İstanbul Beyoğlu
7. Aya Yorgi Rum Ortodoks Patrikhane Kilisesi /İstanbul Fener
8. Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi/ İstanbul Beyoğlu
9. Mar Petyun Keldani Kilisesi/ Diyarbakır
10 Deyrülzafaran Manastırı Kilisesi/ Mardin
SVETİ STEFAN BULGAR KİLİSESİ
İlk prefabrik yapılardan biri
Bulgar kilisesinin Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden ayrılmasından sonra Bulgarlar, biraz da Rumlara nispet olsun diye Fener’de, Patrikhane’nin 150 metre kuzeyinde bir kilise yaptırmaya karar verdi. 1890’da bir proje yarışması açtılar. Zeminin çürüklüğü nedeniyle, yığma kagir bir yapının temellerinin batacağı düşünülerek daha hafif ve dayanıklı olması için demir iskelet yöntemi seçildi. Proje yarışmasını İstanbullu Ermeni mimar Hovsep Aznavur kazandı. Kilisenin uygulama projesinin yapılması ve yapı parçalarının üretilmesi için 1892«de açılan uluslararası yarışmayı Avusturya firması R. Ph. Waagner kazandı. Parçalar tamamlanınca kilise önce firmanın Viyana’daki fabrikasının bahçesinde kuruldu. Sonra sökülen yapı elemanları, Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden bir tekneyle İstanbul’a taşındı. Bir buçuk yıllık bir çalışmayla şimdiki yerinde yeniden kuruldu ve 1898’de ibadete açıldı. İlk prefabrik yapılardan biri olarak dünya mimarlık tarihinde önemli bir yer tutuyor.
SAINT ANTOINE KATOLİK KİLİSESİ
Noel yortusunda dolup taşıyor
Saint Antoine (Sent Antuan) Katolik Kilisesi İstanbul’un en büyük Katolik kilisesi. İstiklal Caddesi’nde Galatasaray’dan Tünel’e doğru giderken sol tarafta bulunan kilise 1725’te Osmanlı başkentindeki Katolik ülkelerin vatandaşları için inşa edildi. 1906’da yeniden yapıldı ve şimdiki, cephesi kırmızı tuğla taşlarla örülü haline 1912’de kavuştu. İstanbullu İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından İtalyan neogotik üslubunda, betonarme olarak inşa edildi. Kilisenin avlusuna, İstiklal Caddesi üzerinde bulunan altışar katlı iki apartman arasından giriliyor. St. Antoine Apartmanları, kiliseye gelir getiriyor. Kilise İtalyan rahipler tarafından yönetiliyor. Noel ve Paskalya yortularında pek çok Hıristiyan ve Müslüman tarafından ziyaret ediliyor.
BEŞİKTAŞ MERYEMANA KİLİSESİ
Çatının altında gizli kubbe
Beşiktaş’ta Köyiçi İlhan Sokak’taki Surp Asdvadzadzin (Meryemana) Ermeni Kilisesi, ünlü Balyan ailesinin bir ferdi olan Garabet Amira Balyan’ın imzasını taşıyor. 1838’de inşa edilen kilisenin yerinde 18. yüzyıla ait ahşap bir şapel vardı. Geleneksel Ermeni kilise mimarisinde olduğu gibi, bu ibadethane de bir haç planı üzerine oturuyor. Cami dışındaki yapılarda Tanzimat dönemine kadar kubbe yapımına yasak konulmuştu. Bu nedenle kiliselerin üstü ya bir tonozla veya çatıyla örtülürdü. Balyanlar, kubbe yasağını delerek geleneksel Ermeni kilise mimarisi mirasını sürdürmek için Beşiktaş’taki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde, kırma çatının altına dışardan görülmeyecek şekilde bir kubbe yerleştirdiler. Bu kubbede çok güzel freskler bulunuyor.
ERMENİ PATRİKHANE KİLİSESİ
1641’den beri patriklik katedrali
Kumkapı’daki Ermeni Patrikhanesi Surp Asdvadzadzin (Meryemana) Kilisesi, İstanbul Ermenilerinin ana kilisesi. Önceleri üç Bizans kilisesinden oluşan yapı, 1641’den bu yana patriklik katedrali. Ancak pek çok yangında harap oldu, tamir edildi. 1762’de çıkan büyük yangından sonra, Koca Ragıp Paşa ve Patrik II. Hagop’un çabalarıyla onarıldı. 1819’da da büyük bir onarım geçirdi, yeniden açılırken kuzeydeki kilise Surp Khaç, güneydeki ise Vortvots Vorodman diye adlandırıldı. Bugün Surp Khaç Kazaz Artin Amira adı ile yemek ve tören salonu olarak kullanılıyor, Vortvots Vorodman ise boş. 1826 Hocapaşa yangını nedeniyle kilise yine harap oldu. II. Mahmud’un danışmanı Harutyun Amira Bezciyan’ın sayesinde 1828’de onarıldı. Kiliseye son halini Balyan Ailesi verdi.
ANTAKYA ORTODOKS KİLİSESİ
Hıristiyanlığın ikinci merkezi
Hıristiyanlık için Antakya çok önemli bir merkez çünkü Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Paulus ve Aziz Petrus yeni dini burada yaydılar. En eski kilise olarak bilinen Sen Piyer Kilisesi de Antakya’da. Ancak listemize giren, Antakyalı Ortodoksların hálá ibadet ettiği Ortodoks Kilisesi, çok daha yeni. Hürriyet Caddesi’ndeki kilise, 1872’deki depremden sonra Rus mühendisler tarafından yeniden yapıldı. 2 bin 500 metrekare alanda 1000 metrekare kapalı alanı bulunan kilise, 2000’de restore edildi. Bizans, Rus ve Suriye menşeli antika ikonaların bulunduğu kilisede, antika taştan yapılmış Vaftiz Kuyusu bulunuyor. Kuyunun suyu alt kattaki rahiplere ait mezarlığa akıyor. 1911’de Patrik IV. Gregorios zamanında yapılmış Ruhban Okulu ise şimdi karşılama salonu. Her yıl binlerce Hıristiyan hacı olmak için Antakya’ya geliyor.
ÜÇ HORON ERMENİ KİLİSESİ
Yine Balyan imzası
Beyoğlu’nda Balık Pazarı olarak bilinen Sahne Sokağı’nın içindeki kiliseye Ermeniler Surp Yerrortutyun (Kutsal Üçlü) Kilisesi diyor. Burada 1503’te kurulmuş bir kilise varmış. 1810 yangınında kül olunca, Hassa Mimarı Garabet Balyan tarafından inşa edilen ve 1838’de ibadete açılan bugünkü yapı ortaya çıkmış. 1042 metrekarelik alandaki kilise binasının dışında geniş bahçeler, yönetim odaları, papaz odaları ve 1846’da inşa edilen Nareğyan Okulu da bulunuyor. Kilisenin avlusunda Surp Krikor Lusavoriç Şapeli’nin önündeki sahanlıkta Patrik I. İknadios Kakmacıyan’ın lahdi yer alıyor. Birkaç kez onarım gören kiliseye sonradan konulan madeni çan kulesinin yapının estetiğini bozduğu görülüyor.
AYA YORGİ PATRİKHANE KİLİSESİ
Patriğin tahtı 5. yüzyıldan kalma
Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Kilisesi, Haliç kıyısında, Fener’de Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin içinde. Kilisenin avlusunda Patriklik binası, kütüphane ve Ayios Haralambos Ayazması da yer alıyor. Kilisenin kuzeybatısında yapıya bitişik olarak inşa edilmiş mekanda, Ortodoks ayinlerinde kullandığı mür yağı üretiliyor. Önceleri burada Burç Kilisesi adında başka bir kilise vardı. 1614’te bugünkü yapının çizgilerini taşıyan bir kilise inşa edildi, 1720’de elden geçirildi. Burada saklanan Hıristiyanlığın kutsal emanetleri arasında Hz. İsa’nın Kudüs’te zincirlenerek kırbaçlandığı taş da yer alıyor. Aziz ve azizelere ait kemiklerin bulunduğu gümüş tabutlar da ana ibadet mekanının sağında. Patrik’in oturduğu taht 5. yüzyıldan kalma.
AYA TRİADA RUM ORTODOKS KİLİSESİ
Bizans’a modern yorum
İstanbul Taksim’de, Sıraselviler Caddesi ile İstiklal Caddesi’nin kesiştiği üçgende yer alan heybetli kilise, haç planlı, iki çan kuleli, Bizans mimarisiyle modern mimarinin bir sentezi. Osmanlı’da azınlık ibadethanelerine kubbe yapma yasağı kalktığı dönemde inşa edildiği için çok zarif bir kubbeye sahip. 14 Eylül 1880’de ibadete açılan kilisenin mimarı Vasilaki İonnnidi Efendi. Kilisenin bulunduğu adada daha önce bir kilise ve küçük bir mezarlık olduğu söyleniyor. Rumların, Ayia Trias Kilisesi olarak telaffuz ettiği yapı Hıristiyanlığın kutsal üçlüsüne, baba, oğul ve kutsal ruha ithaf edilmiş. Kubbe kasnağında bulunan 12 pencere ise 12 havariye gönderme yapan mimari bir işaret.
MAR PETYUN KELDANİ KİLİSESİ
10 ailenin ibadet yeri
Dört Ayaklı Minare’nin karşısındaki Mar Petyun Keldani Kilisesi, Diyarbakır’ın şu an aktif iki kilisesinden biri. Mar, aziz anlamında. Mor da deniyor. 17. yüzyılda yapıldığı düşünülen kilise, duvarlarında taşıdığı tüm eskiliğin izlerine karşın, naif resimleri, yapma çiçeklerle süslü apsisleri, duvara asılmış ayin giysileriyle sade bir ev ortamına sahip. Keldaniler, Hıristiyanlığı kabul eden ilk topluluklardan biri. Bazı araştırmacılar, onların Katolikleşmiş Süryaniler olduğunu söylüyor. Keldaniler İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Hindistan’da yaşıyor. Diyarbakır’daki küçük kilisenin cemaati sadece on aile. Kendi papazları olmadığı için ayda bir Süryani Kilisesi’nden gelen bir papaz ile ayin yapabiliyorlar. Bu cemaat tüm Türkiye’de 450 aileden oluşuyor.
DEYRULZAFARAN MANASTIRI KİLİSESİ
Ceviz ve fildişi iki kürsü
MS 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, Süryani Kilisesi’nin önemli bir merkezi. 640 yıl (1932’ye kadar) Süryani Patriklerinin ikametgah yeriydi. Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda. Etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Deyrulzafaran (Safran Diyarı) adıyla anılıyor. Manastırda iki kilise var. Biri küçük Meryemana Kilisesi. İkinci ise kubbesiyle dikkat çeken ve daha büyük olan Mor Hananyo Kilisesi. Bu kilise, Süryani mimarlar Theodosius ile Theodore tarafından 491-518 arasında yapılmış. 20. yüzyıla kadar birçok ekleme yapılmış. Kilisenin kuzeyindeki 350 yıllık cevizden kürsü patrikler tarafından, güneydeki 500 yıllık fildişi kürsü ise metropolitler tarafından kullanılıyor.