Moskova’dan St.Petersburg’a nehirde altı gün
Rusya’da yaz aylarının en popüler turlarından biri de Volga Nehri’ndeki gemi yolculukları. Geçmiş ve bugünün başkentleri arasında kruvaziyer hizmeti veren teknelerle, her bütçeye uygun turlar düzenleniyor. Dört hatta beş yıldızlı gemiler de bulunuyor. Altı günü nehirde geçen 12 günlük nehir turları birçok kenti bir arada görme fırsatı sunuyor.
Moskova’dan, St. Petersburg’a uzanan yolculuğumuz Moskova Limanı’nda başlıyordu. Sovyetler Birliği döneminde devletçe işletildikten sonra günümüzde özelleştirilen Anastasia gemisine yerleştik. Ortalama nehir gemileri fazla lüks olmamalarına karşın, rahat ve keyifli bir yolculuk için her türlü olanağa sahip.
İlk üç günlük programımız Moskova’da. “Beyaz Geceler”de şehri gezeceğiz. Ünlü Arbat Sokağı, Moskova metrosu, Kremlin alanı, katedraller, Kızılmeydan ve Tverskaya Caddesi kentin turistik mekanları. Nazım Hikmet’in mezarının da bulunduğu Sovyetler Birliği’nin her alanda yetiştirdiği kahramanlar, sanatçılar, yazarlar, bilim adamlarının birer sanat eseri olan mezarlarının bulunduğu Novodevici Mezarlığı’nı unutmamak gerekir.
GEMİLERİN NEHİR ASANSÖRÜ
Haziran ortasından temmuz sonuna kadar Moskova “Beyaz Geceler”i yaşıyor. Güneşin gökyüzünde kaldığı süre 19 saate kadar çıkıyor. Geri kalan 5 saatte ise gözleriniz karanlığı arıyor adeta. St. Petersburg’a ulaşmak için Volga Nehri, Baltık kanallarında gemiyle 6 günde kat edeceğimiz 1950 kilometrelik yolculuk için böyle bir günün akşamında Moskova’dan demir alıyoruz. Nehrin sağında, solunda güneşlenen, piknik yapanlara el sallayarak ilerliyoruz.
Güneş saat 24.00’e yakın gökyüzünde muhteşem görsel bir şölenle batıyor. Bu büyülü atmosferdeyken, yol boyunca gemimizi asansör gibi aşağı indirecek 17 havuzdan ilkine ulaşıyoruz. Moskova, St.Petersburg’tan 161 metre daha yüksekte. Nehirde gemiler bu yüksekliği havuzlarda kademeli olarak aşağı inerek geçiyor. Öndeki kapağı kapatılan havuza giren gemi sıkıca bağlanıyor. Arkadaki kapak kapandıktan sonra, alttaki tahliye kanallarından sular boşaltılıyor. İçinde bulunduğumuz gemi metrelerce aşağıya, nehrin sonraki bölümünün seviyesine geliyor. Ve ön kapak açıldıktan sonra gemi şelaleyi asansörle inmiş gibi yoluna devam ediyor. Bu işlem St. Petersburg’dan Moskova’ya gelişte gemilerin yukarı çıkması şeklinde uygulanıyor.
KORKUNÇ İVAN OĞLUNU UGLİC’TE ÖLDÜRTMÜŞTÜ
Moskova Nehri’ndeki gezimizin ilk durağı Uglic. Korkunç İvan’ın oğlu Dimitri’yi öldürttüğü yer burası. Yaklaşık 1.5 kilometre yürüyüş mesafesindeki Kan Kilisesi başta olmak üzere birbirinden ilginç mimari özellikler taşıyan kilise ve mini sarayları geziyoruz. Liman girişinde sıralanan hediyelik tezgahlarında yöreye özgü hediyelikleri ucuza almak mümkün. Özellikle inci burada çok ucuz.
Uglic’ten hareket ettikten sonra yolculuğumuzun Volga Nehri bölümü başlıyor. Gemimiz Anastasia, dünyanın en büyük yapay gölü Rybinskoye’ye giriyor. 1941’de Volga ve onun kolu Sheksna üzerinde kurulan iki barajın sularıyla oluşmuş bu göl. Kıyısındaki Volga Ana heykelini, Tolga Manastırı, Tarihi Tutaev şehrini geride bırakıyoruz. Geçen yıl kuruluşunun bininci yılını kutlayan Yaroslavl’a ulaşıyoruz. Rusya tarihinde önemli rol oynayan bu tarihi kent UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Bin yıllık geçmişine uygun birbirinden güzel mimarı yapıtları, nehrin iki yanındaki, bininci yıl kutlamaları için yapılan düzenlemeleri ile görülmesi gereken bir kent. Yaroslavl’lılar tarihleriyle olduğu kadar uzaya çıkan ilk kadın Valentina Tereşkova ile de övünüyor. Bu günlerde ise Rusya’nın 2018 yılında ev sahipliği yapacağı FİFA Dünya Kupası için inşası süren stadyuma kilitlenmişler.
GORİTSİ’NİN MASAL EVLERİ
Gemiyle yolculuğumuzun üçüncü günündeki durağımız Goritsi. Bu küçük köy ismini Rusça’da tepe, dağ anlamına gelen Goro’dan alıyor. Limanının az ilerisinde 1544 yılında inşa edilen Kadınlar Manastırı karşılıyor bizi. Goritsi’nin en önemli özelliği tüm evlerinin birer sanat eseri olması. Dış cepheleri ağaç oymacılığının en güzel örnekleriyle süslü. Birbirinden farklı desenler, farklı renklerle boyanınca etkileyici bir manzara çıkmış. İnsanları Rusya’da hiç rastlanmayacak kadar sıcak kanlı ve samimi.
Buradan otobüslerle götürüldüğümüz 8 kilometre ötedeki Krilov kasabasında Aziz Kiril Manastırı geziliyor. Nehir kenarına açılan kapısı, etrafında geçen yüzyıla kadar hapishane olarak kullanılan binaları, günümüzde turistik ziyaretlere açılmış. Döneminde Rusya’nın en zengin manastırı olan Aziz Kiril Manastırı’nın müze bölümünde kilisede kullanılan eşyalar, ikonalar, dini kitaplar, rahiplerin giysileri ve kullandığı eşyalar sergileniyor.
Nehir yolculuğunun en büyüleyici, en güzel manzaraları asıl bundan sonra başlıyor. Bazen kendinizi başka bir dünyada sanıyorsunuz. Huş, sarıçam, ıhlamur, meşe, ladin, kayın ağaçlarının oluşturduğu ormanların arasında Sheksna Nehri’nde ilerliyoruz. Uçsuz bucaksız kayın ormanlarına rastlayınca, Nazım Hikmet’in “Karlı Kayın Ormanı” şiirini buralarda bir yerde yazdığını anlıyorsunuz. Nehir yolculuğunun en güzel yönü, sürekli değişik yerler görüyorsunuz. Gözünüzü pencereden bir an çevirip, sonra yeniden baktığınızda farklı bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Köyler, kasabalar, şehirler, Beyaz Göl film şeridi gibi geçiyor penceremizden. Ardı ardına 6 havuzda inişlerimiz sürüyor.
AHŞAP EVLERDE, KİLİSEDE ÇİVİ KULLANILMAMIŞ
Yolculuğun dördüncü gününde tek kıskaçlı bir ıstakoz görünümündeki Onega Gölü’ne çıkıyoruz. 50’den fazla ırmağın aktığı gölde 30’dan fazla türde balık yaşıyor. Göldeki 1300 adacık arasından Kishi’ye uğrayacağız. Karelya Özerk Cumhuriyeti’ndeki bu küçük ada, üzerindeki yapılarla ünlü. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve tümü milli park. Kishi’de adeta zaman durmuş. 1714’te yapıldığı tahmin edilen kilise dahil 87 ahşap yapıda hiç çivi kullanılmamış. Ağaç boyları hesaplanarak 20 duvarla inşa edilen kilisenin 22 kubbesi var. Ve kubbelerin tümü balık pulu yöntemiyle tahta kiremitlerle, çivi kullanılmadan kaplanmış. Adanın evlerinde etnografik malzemeler sergileniyor.
Onega Gölü’ndeki yolculuğumuz sürüyor. Her biri Robinson Cruise romanından fırlamış gibi bakir ve bol ağaçlı adacıkları geride bırakıp Sıvır Nehri’ne giriyoruz. Mandrogi öncesi son iki havuzu geçtikten sonra 161 metrelik inişimizi tamamlıyoruz. Bu günkü mola yerimiz ise Rusya Devlet Başkanı’nın yazlığının olduğu ve gelmekten büyük keyif aldığı Mandrogi.
Mandrogi turizm için tasarlanmış bir adacık. Konaklama tesisleri, kiralık bungalovları, turistik eşya satış mağazaları, mini hayvanat bahçesi ve Rusya’nın tek Votka müzesi ile farklı bir konsept yaratılmış. Rusya’nın çeşitli bölgelerinden ilginç mimarilerle inşa edilen yapıların her biri farklı bir görünüm kazanmış. Burada geminin organize ettiği mangal partisinde buluşuyoruz. Mayolarını yanlarına alanlar Sıvır Nehri’nin soğuk sularında kulaç atma şansı buluyor.
Avrupa’nın en büyük gölü Ladoga’yı geçtikten sonra Neva Nehri’ne giriyoruz. Ve artık 1950 kilometrelik yolculuğumuzun sonunda, St.Petersburg’tayız. Gezimizin son üç gününü geçireceğimiz limana demirliyor Anastasia. Şehir merkezine 25 kilometre uzaklıkta olsa da günün her saatinde şehir merkezine minibüs ve metroyla ulaşmak mümkün.
GEZİ NOTLARI
* Rusya’da çok az yerde dolar geçiyor. * Moskova’da kent içi ulaşımda çoğunlukla metro kullanılıyor. Fakat tabelalar Slav alfabesiyle yazılmış. İstasyonları bulmak çok güç. St. Petersburg’da ise metroda yol bulmak daha kolay. * Rusya’nın genelinde taksiler pahalı. Buna karşın özel otomobillerin çoğu taksi hizmeti veriyor. Yol kenarında durup el kaldırdığınızda araçlar hemen duruyor. İyi pazarlık yapıyorlar. Ulaşımda bizdeki gibi minibüs ve otobüs seçenekleri de var. * Balık sevenler için değişik alternatif balık türleri var. İste kurutulmuş balıklar en lezzetlileri. Bunun yanında bizdeki cipsler gibi poşette satılan minik balıklar var. * Havyar çok az yerde satılıyor ve pahalı. * Ruslar hiç yardımsever değil. Bir şey sorduğunuzda rahatsız oluyorlar ve azarlar gibi konuşuyorlar. Bir çok yerde Türki cumhuriyetlerden insanlara rastlamak mümkün. Onlar Türk olduğunuzu anlayınca ilgi gösteriyor.