GeriSeyahat Herkes Sortie'ye ben balık haline
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Herkes Sortie'ye ben balık haline

Herkes Sortie'ye ben balık haline

Mustafa Sarıgül’ün özel kalem müdürlüğünü yaparken işletmeciliğe soyunan, Sortie’deki Fishmekan’ın ardından İstinye Park’ta BalıkEv’i hizmete açan Çetin Kırışgil, restoranlarında ikram edilen balıkları bizzat seçiyor: “Arkadaşlarım Sortie’de eğlenirken, ben onları bırakıp balık haline gidiyorum.”

* Çetin Bey, gece yarıları balık haline gidip restoranlarınızda ikram edeceğiniz balıkları bizzat seçiyormuşsunuz. Doğru mu bu?

- Evet, müşterilerimi düşündüğüm için haftanın dört-beş günü gidip balığımı kendim alıyorum. Fishmekan, Sortie’nin içinde biliyorsunuz. Sortie sabah 05.00’e kadar açık. Arkadaşlarım orada eğlenirken, ben gece 02.00’de onları bırakıp balık haline gidiyorum. Kışın onlar Şamdan’a gidiyorlar, ben yine hale gidiyorum.

* Arkadaşlarınız eğlenirken siz çalışıyorsunuz. Kıskanmıyor musunuz onları?    

- Kıskanmıyorum, çünkü balık hali de bana Şamdan gibi geliyor. Gece 01.00’den sabah 07.00’ye kadar yaşam var balık halinde. Gecenin bir yarısı canın döner, lahmacun çekse hiçbir yerde bulamazsın ama balık halinde bulabilirsin. 3 bin kişi var orada. Balıkçılar ters yaşarlar, gece çalışır gündüz uyurlar. Ben ise hem gece hem de gündüz çalışıyorum.

* Peki neden gece gidiyorsunuz balık almaya?

- Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin balıkları, gece 01.00 ile sabah 07.00 arasında soğutuculu kamyonlarla balık haline gelir. Oraya erken giden de en iyi balığı alır. Balık hali, enteresan bir yer. Orada herkesi görmen mümkün. Balığa meraklı işadamları da gelip balıklarını bizzat seçer. Balık gerçekten merak ve kültür işidir.

* Şimdiye kadar hangi işadamlarını gördünüz orada?

- Yaman Zingal’ı, Ekrem Gocay’ı gördüm mesela. Onları görünce de sevindim. Evlerinde tüketecekleri balıkları oraya gelip dokunarak alıyorlar, bu bir zevk işidir. Kimse sebze haline gitmez, domatesi dokunarak almaz. Ama balığı alırken incelemek, pullarına, gözlerine bakmak gerekir.

* Bizde balık kültürü var mı?

- Maalesef bizde böyle bir kültür yok. Türkiye’de kişi başı balık tüketimi, Yunanistan’ın dokuz katı altında. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen kimse balık yemiyor. Bu çok acı. Annelerimiz “Ev kokmasın” diye evde balık pişirmiyor. Evde balık pişmeyince de kimse restoranlara gelmiyor. Bir de Türk insanı balık yemeyi bilmiyor...

* Nasıl yani?

- Akşam saat 20.00 gibi bir balık restoranına gidiyoruz. Önümüze önce beyaz peynir, kavun geliyor. İçecekle yemeğe başlıyoruz. Beş-altı çeşit meze geliyor, onları da yiyoruz. Bu arada iki kadeh rakımızı içmiş oluyoruz. Aradan bir saat geçiyor, kalama tava, karides geliyor. Balık saat anca 23.00’te önümüze geliyor, ki biz zaten doymuş oluyoruz, iki çatal alıp balığı bırakıyoruz.

RAKI YEMEKLE TÜKETİLMEZ

* Bu sıralama nasıl olmalı aslında?

- Restorana gittiğinizde önce balık ve salatanızı söyleyeceksiniz. Bitirdikten sonra geceye devam etmek istiyorsanız, yiyebileceğiniz kadar mezenizi söyleyeceksiniz.

* Balık denince akla hemen “rakı” geliyor. İnsanlarımız acaba büyüklerinden öyle gördükleri için mi sırf rakı içmek için balık restoranına gidip, balık yemeden kalkıyor?

- Rakıyla balık tüketen iki ülke var; Yunanistan ve Türkiye ama bana göre rakı kesinlikle yemekle birlikte tüketilecek bir içki değil. Çünkü rakının alkol oranı 45 derecede ve 45 dereceli bir alkolle yemek tüketilmez. Dünyanın her yerinde yemekle birlikte şarap içilir. Şarabın alkol oranı yüzde 12. Bizim milli içkimiz rakı, aslında mezeyle beraber içilir. İskoçlar’ın milli içkisi de viski mesela, fakat onlar yemekle birlikte viski içmiyorlar. Ama tabii ki bu da bir zevk meselesi...

 

 

False