Avrupa’nın keşfedilmeyi bekleyen saklı kentleri

İşte Avrupa'nın pek fazla bilinmeyen saklı adresleri...

Polonya'nın kuzey kıyısında sakin bir şehir olan Gdansk, ülkenin diğer bölgelerine nazaran daha durağan bir havaya sahip. Bu sessiz kent, aynı zamanda modern kahve mekanları, küçük otantik lokantalar ve süper havalı barlarla dolu...

Şehrin çoğu, 2. Dünya Savaşı sırasında yıkıldı ve sonrasında tamamen aynı tarzda yeniden inşa edildi, bu yüzden mimari ve tarihle ilgileniyorsanız, kendinizi burada cennette gibi hissedebilirsiniz.

Eğer yürüyüş yapmaya ve doğaya aşıksanız, burası tam size göre bir yer. Avrupa'daki diğer birçok milli parktan çok daha sessiz olan Durmitor, uçsuz bucaksız inişli çıkışlı tepeler, heybetli dağlar, sevimli kasaba ve köylerden oluşuyor. Kısa yürüyüşler sizi zümrüt yeşili göllere götürürken, daha uzun olanları muhteşem manzaralar sunan zirvelere çıkaracak.

Bunun yanında şehirde kalarak; rafting, kayak, kano, ziplining gibi eğlenceli aktiviteler yapabilirsiniz. Seçenekler bu şehirde sınırsız…

Burası yaz aylarında yürüyüş ve su aktiviteleri için harika bir yer ve kışın Avrupa'daki en ucuz kayak noktalarından biridir. Ayrıca nefes kesen dağ manzaralarıyla Fransa veya İsviçre'den çok daha ucuz ve daha az kalabalık...

Buraya yolunuz düşerse, Ždiar gibi birçok yürüyüş için patika yolları bulabileceğiniz ve kayak alanlarına erişebileceğiniz bir kasabaya yerleşebilirsiniz.

Prag büyüleyici ve güzel bir şehir, ayrıca gezi grupları ve bekarlığa veda partileri ile doludur. Bunun tam tersi, güneyde küçük bir kasaba olan Český Krumlov, tüm bu koşuşturmadan uzak, peri masalını andıran bir şehirdir.

Burası için, en şirin küçük kalenin etrafında kurulmuş ve bir nehir tarafından ikiye bölünmüş, kelimenin tam anlamıyla "antika" nın tanımı diyebiliriz. Yaz aylarında su kenarında piknik yapabilir, kışın da her tarafı karla kaplanan kasabadaki manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

Lizbon'dan iki saatlik bir uçuşla ulaşabileceğiniz bu izole adalar, kendinizi ‘Lost' dizisindeymişsiniz gibi hissetmenizi sağlayacak manzaralar sunuyor.

Volkanik kayalıklar boyunca yürüyün ve deniz yaşamıyla iç içe berrak, mavi sularda yüzün. Ya da sahilde meditasyon yapın ve doğanın pozitif enerjisini içinizde hissedin…

Budapeşte'yi bitirdiğinizde, Pécs büyük şehre karşı güzel, sessiz bir adres. Burası bir üniversite şehri, bu yüzden ucuz ve eğlenceli, geceleri de oldukça hareketli...

Sessiz sokakları ve barok binaları ise, burayı dolaşmak ve rahatlamak için mükemmel bir yer haline getiriyor. Pécs, yürüyüş yapmaktan hoşlanıyorsanız, şaşırtıcı dağ manzaralarıyla da iyi bir alternatif.

Almanya'nın güneybatısındaki bu küçük şehir, Kara Orman'ın hemen yanında ve doğayı keşfetmek ama yine de modern olanaklardan uzak kalmak istemiyorsanız ideal bir kent.

Yeniden inşa edilmiş eski bir orta çağ şehri ve gotik yapısı ile, özel bir değere sahip pitoresk küçük bir yer. Buradaki yürüyüşler efsanevi ve yaz güneşinde mi yoksa kışın karla kaplıyken mi daha iyi olduğuna karar vermek zor.

Avusturya, her köşesini değerlendirebileceğiniz eşsiz bir kent… Karla kaplı dağların eteklerinde yer alan küçük bir şehir olan Innsbruck da bunlardan biri diyebiliriz. Şehrin hemen dışında büyüleyici yeşillik alanlarda muhteşem dağ yürüyüşleri yapabilirsiniz ve burası yıl boyunca değerlendirilebilir.

İspanya, büyüleyici kasabalar, turuncu çatılar ve eşsiz manzaralarla kesinlikle dolup taşan masalsı bir kent. Malaga ve Seville arasındaki Ronda ise, kayalık bir vadinin hemen kenarında inşa edilmiş bir dağ kasabası ve yüzlerce yıldır ayakta kalan oldukça çarpıcı bir mimariye sahip. Ayrıca tarihi kanun kaçakları, boğa güreşi ve Ernest Hemingway ile ünlü…

Bir yarımadanın ucunda yer alan Piran, inanılmaz derecede iyi korunmuş Venedik mimarisine sahip şirin bir kasabadır. Biraz lüks bir seyahat noktası olsa da en yoğun yaz ayları dışında ziyaret ederseniz, dolambaçlı sokakları ve insanları izlemek için harika yerleri olan sakin bir kasaba bulacaksınız. Buradaki deniz ürünleri ve kokteyller, ayrıca zaman ayırmaya değer.

Avrupa gezisi planlarken insanlar genellikle Baltık ülkelerini unuturlar, ancak Letonya'yı mutlaka listenize eklemeniz gerekir.

Başkent Riga, Paris'in tüm sevimli cazibesine ve New York’un büyük şehir enerjisine sahiptir. Görkemli Gotik mimariye aldanmayın. Riga, harika bir yeraltı sanat sahnesine ve gerçekten eğlenceli bir gece hayatına sahip.

İtalya’nın neredeyse her bölgesinin ayrı güzel olduğunu düşünecek olursak, Sicilya adasındaki bir kasaba olan Taormina’yı, ülkenin en iyi noktalarından biri olarak kabul edebiliriz.

Bir yamaçta yer alan, pırıl pırıl mavi sulara ve volkanik kayalara bakan bu kasaba, gerçekten cennet gibi... Bir de üstüne İtalyan yemeklerini eklediğinizde bu şehirden asla ayrılmak istemeyeceksiniz.

Bu güneşli kasaba, yerel yaşam tarzını merak ediyorsanız gelmeniz gereken yerlerden biri. Kanalları ve sadece yayalara açık caddeleri olan büyüleyici bu küçük şehir, belki de en çok asırlık mimarisi ve çiçek ticaretiyle tanınır. Günlerinizi şehrin pazarlarında dolaşarak, kafelerde farklı yemekleri deneyerek geçirebilirsiniz.

Arnavutluk'un hemen yanında küçük, genellikle gözden kaçan Kosova ülkesini bulacaksınız. Başkent Priştine, popüler bir Londra banliyösünde göze batmayan bar ve kafelerin bulunduğu şık bir şehirdir. Nüfusun yaş ortalaması 30'un altındadır, bu nedenle genç bir nüfusu var ve kafeler neredeyse her gün gece gündüz dolu… Hafta sonu şehir molası için mükemmel bir yer olabilir.

Ohri Gölü kıyısında küçük bir kasaba ve bu destinasyon içinde her şeyi barındırıyor. Ohri, yaz aylarında Balkanlar'da yaşayanlar için bir tatil noktasıdır, bu yüzden harika restoranlar ve sahil kulüpleriyle dolu diyebiliriz.

Ayrıca şehrin hemen dışında, gölü çevreleyen dağları zirveye çıkaran ve yüzlerce mil boyunca muhteşem manzaralar sunan sessiz yürüyüş parkurları bulacaksınız. Kıyılardaki şirin kiliseleri de mutlaka ziyaret edin.

Arnavutluk'un bu kıyı şeridi gerçekten de Avrupa'nın en iyi korunan bölgelerinden biri. Yazın büyük bir çoğunluk İtalya'ya, Fransa'nın güneyine ve Yunan Adalarına akın ederken, Arnavutluk'un plajları bakir ve bomboş… Su, daha önce hiç görmediğiniz kadar mavi ve berrak, ayrıca havası da mükemmel! Himarë kasabasından, tüm koyları dolaşmak ve suda eğlenmek için son derece uygun bir bütçeyle tek başınıza bile bir tekne kiralayabilirsiniz.

Hollanda'yı ziyaret eden herkes genellikle Amsterdam'a akın ediyor ve diğer şehirlerin güzelliklerinden mahrum kalıyor. Ancak batı kıyısındaki küçük bir şehir olan Lahey’i de değerlendirmenizi tavsiye ederiz. Gelişen kültürel aktivitelerinin yanı sıra, dışarıdaki tüm gurme gezginler için bir sürü harika restoran ve yemek mekanı var. Tabii ki gitmişken bisikletle keşfe çıkmayı ve deniz kenarında piknik yapmadan geri dönmeyin.