GeriSeyahat Edirne’de Osmanlı Çanakkale’de sükûnet Truva’da arkeoloji
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Edirne’de Osmanlı Çanakkale’de sükûnet Truva’da arkeoloji

Edirne’de Osmanlı Çanakkale’de sükûnet Truva’da arkeoloji

Bahadır Eryılmaz (37) kokartlı rehber, aynı zamanda ağırlıklı olarak Amerikalılara hizmet veren bir seyahat acentesi var. Aslında makine mühendisi. Ben nerden tanıyorum derseniz, mahalleden... Bir gün sohbet sırasında birdenbire Edirne lafı çıktı ağzından. Edirne’de de kalmadı sohbet, Batı Marmara’yı da kattık işin içine.

Sonunda ben bir koşu gidip kayıt cihazını aldım ve ortaya bu röportaj çıktı. Edirne’yi, Selimiye’yi, Çanakkale’yi mutlaka çok kere duydunuz ama bir de onun ağzından dinleyin. Bu haftasonu da beni aramayın, çünkü Edirne’de olacağım.

Türkiye’nin dört bir köşesini biliyorsunuz, röportaj söz konusu olunca neden hiç düşünmeden Edirne ve Batı Marmara dediniz?

- Bu bölgeyi benim için özel kılan iki şehir var. Edirne ve Çanakkale. İkisi de bence hálá bakir yerler. Edirne iki açıdan önemli. Bir, turizmin dozerinin ezip geçmediği bir yer olduğu için. İkincisi, atalarımızın en kıymetli mimari üretimlerini dönem dönem izleyebildiğim için. Edirne’de birkaç adım atarak, Osmanlı’nın kuruluşunda yükselişine olan dönemin mimari yansımasını görebilirsiniz.

Spesifik olursak hangi binalar bunlar?

- Şehir merkezindeki üç bina mesela: Eski Cami, Üç Şerefeli Cami ve Selimiye Camii. Eski Cami 1400’lerin başında yapılmış. Osmanlı’nın henüz gelişme dönemi, beylik kimliğinden fazla uzaklaşmamışlar. 1430’larda biten Üç Şerefeli Cami, beylikten çıkmış ve imparatorluğa yaklaşmış bir dönemin eseri. Onu takip eden yüzyılda ise bir dünya imparatorluğunun ürettiği bir eser görüyoruz: Selimiye Camii. Bu üç eserde çok net bir şekilde Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişimini görüyorsunuz. Çünkü her padişahın yaptırdığı cami hem hükmettiği devletin dünya görüşünü simgeliyor, hem de o politik kimliğin üretebildiği mimari yeteneği gösteriyor.

SADECE SELİMİYE İÇİN BİLE GİDİLİR
/images/100/0x0/55eae813f018fbb8f89e4c92

Bir anlamda dönemin resmini yapmışlar yani. Nedir bu camilerin ilk bakıştaki farkları?

- Yapılar zaman içinde büyüyor, süslemeler artıyor, işçilik inceleşiyor. Eski Cami bir cuma camisidir. Yani, cuma namazı sırasında mümkün olan en fazla kişiyi alabilecek üstü kapalı mekan yapılması amaçlanmış. En eski camilerin modelinde; enine uzun ve çok kubbeli. Üç Şerefeli Cami de enine uzun bir yapı ama onun birçok kubbe yerine bir tek devasa kubbesi var. Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı Selimiye ise bambaşka bir yapı. Onda bir olgunluk var ama bu sadece Mimar Sinan’ın sanatçı olgunluğu veya ustaların becerisi değil. Osmanlı İmparatorluğu’nun da olgunluğunu temsil ediyor. Selimiye Camii aslında riskli bir projeymiş.

Neden?

- 11. padişah olan Sultan Selim, Osmanlı’nın duraklama dönemini başlatan padişah olarak kabul ediliyor. Ondan öncekilerin liderlik özelliklerine ve karizmasına sahip değil. O, daha çok içki içmekten, parti yapmaktan falan hoşlanıyor. Buradaki risk ise, kendi camisinin yapımı için hem başka bir şehri hem de çok yaşlı olan ve üstelik Edirne’de oturmayan bir mimarı, Sinan’ı seçmiş olması.

İmparatorluk merkezi İstanbul’da ama Selimiye Edirne’de. Neden Edirne’yi seçmiş?

- Bir kere İstanbul’da yer yok. Bir de Edirne o zaman için çok önemli, bir serhat şehri. Hanedan için duygusal önemi olan, üzerinde en çok savaşılmış şehirlerden biri. Ayrıca Sultan Selim’in oğlu ve torunu vakitlerinin çoğunu Edirne’deki sarayda geçirirmiş. Kenarda kalmış bir şehir değil yani. İyi ki de orayı seçmiş, çünkü sadece Selimiye’yi görmek için bile gidilir Edirne’ye.

YOLDA GÖRÜLECEKLER VE ÇANAKKALE
/images/100/0x0/55eae813f018fbb8f89e4c94


Bir günlük bir tur yapsak; neleri, hangi sırayla görmeliyiz?

- Edirne’ye İstanbul’dan çıkışla en fazla iki saatte varırsınız. İlk olarak şehir merkezinin dışındaki Yıldırım Bayezid’in Şifahanesi’ni görerek başlayabilirsiniz. Orası bir tıp okulu ve hastane olarak yapılmış, şimdi müze. Oradan şehir merkezine inip sırasıyla Eski Cami, Üç Şerefeli Cami ve Selimiye Camii görülmeli. En son Selimiye görülmeli, çünkü bence dünya üzerinde bundan daha iyi planlanmış, daha güzel bir bina yok. O kadar hafif gözüküyor ki! Işık içinde yüzüyor.

Öğlen oldu, ne yiyeceğiz?

- Oradan hemen çarşıya ineceksiniz ve çarşıda ciğer tava yiyeceksiniz. Ciğercilerin hepsine rahatlıkla girebilirsiniz. Hepsi temiz, güzel. Bir de mutlaka peynir helvası yemeniz lazım. Ama onu bulmak eskisi kadar kolay değil. Park Kebapçısı’nda Vali Kebabı da yiyebilirsiniz. Bir de mutlaka beyaz peynir alın.

Yemekten sonra nereyi görelim?

- Sokollu Mehmet Paşa Kervansarayı’nı görün. Sonra isteyen Çanakkale’ye gidebilir. Yolda Mimar Sinan’ın eseri olan Uzunköprü’den geçeceksiniz, muhteşem bir eser. Keşan’dan sonra Koru Dağı’ndan aşağı inerken manzara çok güzel. Biraz sonra Gelibolu’ya geleceksiniz. Anzak ve Anafartalar’ı da görmek isterseniz iki saat ayırmanız gerek. Oradan sonra ya Gelibolu’dan Lapseki’ye geçeceksiniz ya da Eceabat’tan Çanakkale’ye.

Çanakkale’de ne var?

- Ben orayı çok seviyorum çünkü çok tipik bir Marmara şehri. Bir kordonu var, akşamüstü oldu mu herkes oraya gelir. Üniversite açıldıktan sonra iyice hareketlendi ama bozulmamış, sakin bir yer. Birçok balık lokantası var.

BATILILARIN İKİ BİN SENE ARADIĞI TRUVA

Ertesi sabah Çanakkale’de uyandık. Şimdi nereye gideceğiz?

- Tabii ki Truva’ya. Çanakkale’den yarım saat. Truva Türkiye’deki en önemli arkeolojik bölge. Dünya için de kültürel açıdan çok önemli şehirlerin biri. 5000 senelik bir tarihi var. Bir metre arayla kazı yapan iki arkeolog, bambaşka dönemlerin yapılarına rastlayabilir. Bugünkü Truva hafif bir tepede ama bu doğal bir tepe değil. Aynı yerde zaman içinde üst üste şehirlerin kurulmasıyla yükselmiş. Birbirinden bariz olarak farklı olan dokuz şehir var. Kendi içinde de 50’ye yakın katman var. Truva’nın asıl önemi kültürel açıdan. Düşünün, Batılılar İlyada yüzünden Truva’yı ikibin sene aradılar. Homer’in Truva destanını anlattığı İlyada, Batı edebiyatının kaynağı ve o zamanki ahlaki dünyaya açılan bir pencere. Ama bir yandan da Truva’da görülecek yapılar olmadığı için çok kolay anlaşılabilecek bir yer değil. Gitmeden önce mutlaka okumanız lazım.

Bugün ortaya çıkarılan şehirler hangi dönemden?

- Bugün görülen Truva aslında daha büyük bir şehrin iç kalesi. O şehre ait ilk somut kanıtlar Profesör Korfmann’ın önderliğini yaptığı ekip tarafından bulundu. Otoparkın kuzey batısında, tarlaların sadece bir iki metre altında olduğu düşünülüyor. Truva’yı ilk kazan Alman arkeolog Schliemann 1873’te bir hazine bulmuş ve bunun destandaki hazine olduğunu düşünmüş. Bu hazineyi ararken en dibe inmeye çalışmış ve o hedefe giderken üst katmanlarda buldukları ile hiç ilgilenmemiş, yok etmiş. Aslında kendi aradığı şeyi yok etmiş bir anlamda. Schliemann ölümünden kısa bir süre önce hazinenin aradığından en az bin sene daha önceki bir döneme ait olduğunu anlamış ve çok mutsuz bir adam olarak ölmüş. Dokuz bin parçalık hazine Dünya Savaşı sonrasında Moskova’daki Puşkin Müzesi’nin depolarında ortaya çıktı.

En sevdiği 5 yer

Mercan Yokuşu (İstanbul) Monemvassia kasabası (Yunanistan)

Seattle (Amerika) Taormina (Sicilya) Edirne

seyahatte ne okuyor

Gittiği yerle ilgili rehberler ve kitaplar okuyor.

ne dinliyor

Seyahatte müzik dinlemiyor.

ne giyiyor

Spor ve rahat giyiniyor.

ne yiyor, ne içiyor

Turistlerin olmadığı, yerel lokantaları bulmaya çalışıyor. Yerel spesiyaliteleri mutlaka deniyor.

neyle seyahat ediyor

Kendi otomobili ile.

nerede kalıyor

Otelin yeri onun için çok önemli. "Lüks ve lokasyon arasında seçim yapacaksam, kesinlikle merkezi konumu tercih ederim" diyor. Çünkü yürümeyi seviyor.

kimle seyahat ediyor

Gündüzleri yalnız gezmesine imkan veren ama akşamları birlikte geçirebileceği birileriyle. Gündüz yalnız olmayı seviyor çünkü bir detaya saatlerce takılabiliyor ve yanındakileri alıkoymaktan hoşlanmıyor.

çantasının olmazsa olmazları

Harita, diş fırçası, güneş gözlüğü ve para.
False