Son Güncelleme:
Doğa harikalarına yolculuk
Anadolu şaşırtıcı güzelliklere sahip doğa harikalarına ev sahipliği yapıyor. Bunların çoğu turistik rotaların dışında, az bilinen, bakir alanlarda. Ulaşmak, keşfetmek çaba gerektiriyor.
Ama herbiri çabanıza değecek: Narman’daki kırmızı peribacalarının arasında yürürken Mars yüzeyine ayak basmışsınız hissine kapılacaksınız. Maçahel’de yeşile doyacaksınız. Kaçkar’ın buz göllerinde mavinin hiç bilmediğiniz tonlarını göreceksiniz. Karapınar’daki dev obruklara ulaştığınızda bu oluşumlardan bazılarının bir gecede ortaya çıktığına inanamayacaksınız. Atlas Dergisi’nden Yıldırım Güngör, Hürriyet Seyahat okurları için gezdi, fotoğrafladı ve yazdı.
MAÇAHEL
Dikkat, yeşil körlüğü yaşayabilirsiniz
Doğa harikası olarak nitelemek, Maçahel’i anlatmaya yetmez. Sessizlik, sakinlik mi istiyorsunuz, burada. Güler yüzlü insanlarla tanışmak mı istiyorsunuz, burada. Muhteşem bir doğa mı istiyorsunuz, burada. Suları, bitki örtüsü, yaban hayatı, mimarisi ve insanlarıyla sanki bu dünyaya ait değil gibi. Bu bölge için en yakışan tanım: Saklı Cennet. Hani kışın kar körlüğü yaşanır ya, her sanimetrekaresinden farklı bitki fışkıran bu bölgede de yeşil körü olmamak işten bile değil. Maçahel, sırtını 3500 metre rakımlı Karçal Dağları’na yaslamış. Gürcistan sınırı köyün içinden geçiyor. Artvin’in Borçka ilçesine bağlı. Maçahel’de yeşiller içinde kaybolmuş tam beş köy var. TEMA Vakfı’nın misafirhanesinin de bulunduğu Camili Köyü, bölgenin merkezi. Efeler, Maral, Düzenli ve Uğurlu vadideki diğer köyler. Maçahel’in dağ tarafı buzul gölleri ve muhteşem güzellikte yaylalarla çevrili. Karçal Dağları’nın eteklerindeki Beyazsu Yaylası’nın manzarası muhteşem. Gorgit Yaylası’nın ünü sınırlarımızı çoktan aştı. Yayla çevresindeki endemik bitkiler, yüzlerce yıllık ağaçların bulunduğu ormanlar ziyaretçileri hayran bırakıyor. Her vadide bir şelale var. En görkemlisi, güzeli Maral Şelalesi. Karşı yamacındaki tahta banklara oturup, suyun yükseklerden dökülüşünü izlemek terapi etkisi yaratıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar, ilk karın düşmesiyle birlikte Maçahel’in dünyayla bağlantısı kesiliyordu. Maçahel Geçidi çığ sonucu kapanıyor, bölgenin dünyayla bağlantısı telefonla sürdürülüyordu. Hastalar kaderine terk ediliyordu. Gürcistan’la yapılan bir anlaşmayla artık kış aylarında acil durumlarda sınırın ötesinden ulaşım sağlanıyor. Bu arada Maçahel Geçidi’nde çalışmalar başlatıldı. Tamamlandığında Maçahel’in dünyayla bağlantısı kesilmeyecek.
Bölge biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin. Camili, Türkiye’den UNESCO’nun "İnsan ve Biyosfer Rezervi Projesi"ne dahil edilen ilk bölge oldu. Dünyada 102 ülkeden korumaya değer sadece 482 koruma alanı bulunduğu dikkate alınırsa, bölgenin önemi ortaya çıkıyor. Yoksul bölge halkının kaderi TEMA Vakfı’nın Kafkas Arısı Projesi’nin yanı sıra, artan turizm faaliyetleriyle yavaş yavaş değişmeye başladı. Borçka - Maçahel arası 66 km. Ormanların içinden, vadilerin kıyısından geçen yol büyüleyici manzaralarla çevrili. Yol bozuk olduğu için yolculuk yaklaşık 2.5 saat sürüyor. Maçahel’de TEMA misafirhanesi ya da pansiyonlarda konaklayabilirsiniz.
NARMAN
Erzurum’daki Grand Kanyon
Kısa zaman öncesine kadar varlığı sadece birkaç jeolog ve yöre halkınca bilinen Narman Kanyonu’nu, Atlas Dergisi ekibi 2002’de dünyaya tanıttı. Dünyada sadece birkaç bölgede bulunan bu ender oluşumlar ülkemizin en önemli doğa harikalarının başında geliyor. Kanyon, Erzurum’un Narman ilçesi sınırları içinde. Narman - Pasinler karayolunun 11 kilometresinden itibaren coğrafya aniden kırmızıya bürünmeye başlıyor. Vadi sistemleri yolun daha çok sağında yer alıyor. Toplam 12 kilometrekarelik alana yayılan Narman Kanyonu’nda yürürken Mars yüzeyinde geziniyormuş izlenimine kapılıyorsunuz. Yoldere Köyü sapağından girildikten sonra köy yoluna sapmayıp düz devam edilirse, 1 kilometre sonraperi bacası görünümlü iki oluşuma varılıyor. Ziyaretçilerin çoğu buradan geri dönüyor. Oysa araçlarını bırakıp vadinin içinde birkaç saatlik bir yürüyüşü göze alanlar, yaşamlarında göremeyecekleri kadar güzel doğa oluşumlarını tanıma fırsatını elde ediyor.
Ana vadinin bitiminden itibaren sol yamaçtaki patikayı takip ettiğinizde, yarım saat sonra tüm vadiyi kuşbakışı göreceğiniz bir noktaya varacaksınız. Buradan vadinin görünümü nefes kesici.
Vadi içinde dolaşırken rüzgárın peribacalarını nasıl şekillendirdiği gözlenebiliyor. Rüzgar, yağmur gibi atmosferik güçler yüz binlerce yıllık uğraşı sonucunda doğanın sanatçı yanının tüm izlerini Narman Kanyonu’nda gösteriyor.
Bir zamanlar göl olan bu bölgeye, akarsular demir içeriği fazla kayalardan aşındırdıkları malzemeleri taşımış. Bu süreç birkaç milyon yıl almış. Daha sonra göl kurumuş ve bölgedeki bu gevşek malzeme önce yağmur, daha sonra da rüzgarca aşındırılarak şekillenmeye başlanmış. Aşınma açısından Kapadokya’nın benzeri süreç yaşanmış burada. Oyuklarda Kapadokya gibi yerleşim olmamasının tek sebebi, kayaların narinliği. Kapadokya’daki volkanik oluşumun silis içeriği fazla tüfleri insan tarafından çok rahat oyularak barınak yapılmış. Oysa Narman gevşek malzemelerin gölde çökelmesiyle oluştuğu için istendiği gibi oyulamamış, barınağa dönüştürülememiş.
ABD’deki Grand Kanyon’a benzeyen Narman bir an önce koruma altına alınmalı. Çünkü bu bölge sadece ülkemizin değil tüm dünyanın bir kaç ender oluşumundan biri.
KARAPINAR
Volkanların yarattığı doğa harikası
Konya’nın Karapınar ilçesi, son yıllarda erozyon önleme çalışmaları sayesinde sık sık gündeme geldi. İlçe topraklarının büyük bölümü hareket eden kumullarla örtülme ve çöl olma riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Yapılan çalışmalarla bu tehlike şimdilik önlenmiş gözüküyor. Karapınar son birkaç milyon yıllık jeolojik dönemin izlerini barındıran büyüleyici bir alan. Volkan konileri ve volkanik göller birer doğa harikası. Karapınar - Ereğli yolunun üzerindeki Meke Gölü bu oluşumların en ünlüsü. Göçmen kuşların uğrak yerlerinden biri olan gölün suyu son yıllarda giderek azalıyor. Yine de dünyadan yönelen ilgi azalmadı. Gölün tam karşısında bir benzin istasyonu bulunuyor. Hemen arkasındaki Acıgöl, ülkemizin en büyük volkanik gölleri arasında. Bu oluşuma maar deniyor. Volkanik aktivite sırasında meydana gelen bir veya birkaç patlamayla oluşuyor. Volkan küllerinin çukuru göle dönüşüyor. Karapınar’da birçoğu kurumuş onlarca maar bulunmakta. Bölgede dolaşırken bir zamanlar buraların bir ateş çemberi olduğunu düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.
Bu volkanik aktivite zamanla insanların yararlandığı jeolojik oluşumları da meydana getirmiş. Oymalı köyü civarındakivolkan küllerinin içine oyulmuş olan Oymalı yeraltı şehri keşfedilmeyi bekliyor. Kentin sadece bir kısmı açığa çıkarılmış. Otuzun üzerinde girişi olan yerleşim tamamen açığa çıkarıldığında dünyanın en büyük yeraltı kenti olma özelliğine kavuşabilir.
Yeraltındaki kireç taşlarının zemin sularıyla erimesi, yavaş yavaş ya da bir gecede meydana gelen çökmeler bölgede obruk adı verilen gölcükleri yaratmış. 100 kadar gölcüğün bulunduğu bölgeye Obruk Platosu adı verilmiş. Bu muhteşem doğa anıtlarının çoğunda ne yazık ki artık su bulunmuyor. Su bulunanlardan en önemlileri Meyil, May, Çıralı, Apa, Timraş ve Kızören obrukları. Çıralı Obruğu’nun içindeki mağaralar binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılıyor. Tüm bu özellikleri nedeniyle MTA Genel Müdürlüğü Karapınar’ın Türkiye’nin ilk jeolojik parkı olması için bir proje başlattı. Çalışma gelecek yıl bitecek ve park açılacak.
GÖKÇEADA
Kim demiş adada şelale olmayacağını
Gökçeada, antik dönemdeki adıyla İmbros daha çok muhteşem sahilleri ve eski Rum köyleriyle bilinir. Oysa Gökçeada, bir adada olması mucizelere bağlı, muhteşem bir şelaleyi barındırıyor. Yaklaşık 40 metre yüksekten dökülen Marmaros Şelalesi pek bilinmiyor. Aslında adada irili ufaklı bir çok şelale bulunuyor. Marmaros en büyükleri. Ulaşım çok kolay. Ancak yaz aylarında şelaleye gitmek için kaymakamlıktan özel izin almak gerekiyor. Nedeni yangın tehlikesi. Yaz aylarında yoğunlaşan piknikçilerin orman alanına kontrolsüz girmesi sonucu çıkan yangınlar, bu önlemi zorunlu kılmış. Marmaros yolu, Uğurlu köyü yönünde Dereköy’den ayrılıyor. Dereköy’ün çıkışında sağa giden yola girildikten 7 km sonra, Marmaros sahiline varmadan sağdan gelen bir vadinin içinden yürümek gerekiyor... Yarım saatlik yürüyüşle şelaleye varmak mümkün. Vadinin kenarındaki eğreti yol bir zamanlar şelaleye yol yapılmak istendiğini gösteriyor. Nedense vazgeçmişler. İyi de olmuş. Doğadaki tüm güzellikler en ücra köşelerde saklıdır. Bu güzellikleri görmek için birazemek harcamak gerekiyor. Vadinin içinde yürürken irili ufaklı birçok şelaleye rastlayacaksınız. Vadide bu kadar şelalenin olması bölgenin tektonik olarak da çok aktif olduğunun göstergesi.
Marmaros şelalesi kış aylarında müthiş bir coşkuyla akıyor. Yaz aylarında suyun azalmasına rağmen yine de ilgi çekici. Gökçeada’nın bir adada bulunan en uzun şelalelerden birini barındırmasını, adanın dünyanın en sulak birkaç adasından biri olmasına bağlamak lazım.
Şelale dışında, iç bölgelerdeki vadilerin her biri farklı güzellikleri sergiliyor. Marmaros sahili başka bir doğa harikası. Sahildeki fok mağarası ve hemen karşıda, Ege denizinin içinden bir hayalet gibi yükselen Semadirek Adası’nın görüntüsü bu bölgeyi doyumsuz kılıyor.
KAÇKAR
Mavisi derin, suyu serin göller
Türkiye’nin belli başlı buzul gölleri Doğu Karadeniz, Aladağlar, Cilo, Uludağ ve Munzur dağlarında. En yoğun bulundukları bölge ise Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda, sayıları 150’ye ulaşıyor. Buz gölleri, buzul hareketlerinin ürünü. Dünyanın soğuduğu buzul çağlarında aşağılara, ısındığında eriyerek zirvelere çekilen buzullar bu gidiş geliş sırasındakayaların yumuşak bölgelerini kazıyarak çukurluklar oluşturuyor. Kaçkar Dağları’ndakiler içindeki en önemli buzul gölü, aynı zamanda Türkiye’nin bu türdeki en büyük gölü: Deniz Gölü’nün rakımı yaklaşık 3400 metre. Artvin’in Yusufeli ilçesi sınırları içinde. Barhal sınırlarındaki Karagöl ise adeta dağların arasına saklanmış bir inci tanesi. Bu iki gölü görmeye gittiğinizde, Barhal’da Marsis Otel (466 8262002) ve Karahan pansiyonda (0466 8262071), Yaylalar Köyü’nde Çamyuva pansiyonda (0466 8322001) kalabilirsiniz.
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi bölgedeki buzul göllerinin önemli kısmını barındırıyor. Verçenik Dağı’nın eteklerindeki Kapılı Göller, Tatos Dağları’ndaki Sulak Göller milli parkın sınırları içindeki en güzel göller. Her ikisi de birbirine bağlı birkaç gölden oluşuyor. Kaçkar Dağları’nın en bilinen gölleri Yukarı Kavran Yaylası’nın üstündeki Çeymakçur Gölleri. Turlar mutlaka bu üç göle uğruyor. Bu gölleri gezmek için gittiğinizde Ayder yaylasındaki otellerden birinde veya Yukarı Kavran yaylasındaki Şahin Pansiyon’da kalabilirsiniz. Milli parkın Erzurum tarafında ise Mal Gölü, Yedi Göller, Aksu Gölleri ve Çifte Göller mutlaka görülmesi gereken doğa harikaları. İspir ilçesi sınırları içinde kalan bu göllere gittiğinizde, Çoruh Nehri kenarındaki İspir Doğa Sporları Kulübü’ne ait bungalovlarda kalabilirsiniz.
Deniz Gölü hariç Kaçkar’daki tüm buzul göllerine birkaç saatlik yürüyüşle ulaşmak mümkün. Karayolu, Yedi Göller’in bulunduğu çanağın başına kadar uzanıyor. Ne yazık ki bu yüzden bölge kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya.
MAÇAHEL
Dikkat, yeşil körlüğü yaşayabilirsiniz
Doğa harikası olarak nitelemek, Maçahel’i anlatmaya yetmez. Sessizlik, sakinlik mi istiyorsunuz, burada. Güler yüzlü insanlarla tanışmak mı istiyorsunuz, burada. Muhteşem bir doğa mı istiyorsunuz, burada. Suları, bitki örtüsü, yaban hayatı, mimarisi ve insanlarıyla sanki bu dünyaya ait değil gibi. Bu bölge için en yakışan tanım: Saklı Cennet. Hani kışın kar körlüğü yaşanır ya, her sanimetrekaresinden farklı bitki fışkıran bu bölgede de yeşil körü olmamak işten bile değil. Maçahel, sırtını 3500 metre rakımlı Karçal Dağları’na yaslamış. Gürcistan sınırı köyün içinden geçiyor. Artvin’in Borçka ilçesine bağlı. Maçahel’de yeşiller içinde kaybolmuş tam beş köy var. TEMA Vakfı’nın misafirhanesinin de bulunduğu Camili Köyü, bölgenin merkezi. Efeler, Maral, Düzenli ve Uğurlu vadideki diğer köyler. Maçahel’in dağ tarafı buzul gölleri ve muhteşem güzellikte yaylalarla çevrili. Karçal Dağları’nın eteklerindeki Beyazsu Yaylası’nın manzarası muhteşem. Gorgit Yaylası’nın ünü sınırlarımızı çoktan aştı. Yayla çevresindeki endemik bitkiler, yüzlerce yıllık ağaçların bulunduğu ormanlar ziyaretçileri hayran bırakıyor. Her vadide bir şelale var. En görkemlisi, güzeli Maral Şelalesi. Karşı yamacındaki tahta banklara oturup, suyun yükseklerden dökülüşünü izlemek terapi etkisi yaratıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar, ilk karın düşmesiyle birlikte Maçahel’in dünyayla bağlantısı kesiliyordu. Maçahel Geçidi çığ sonucu kapanıyor, bölgenin dünyayla bağlantısı telefonla sürdürülüyordu. Hastalar kaderine terk ediliyordu. Gürcistan’la yapılan bir anlaşmayla artık kış aylarında acil durumlarda sınırın ötesinden ulaşım sağlanıyor. Bu arada Maçahel Geçidi’nde çalışmalar başlatıldı. Tamamlandığında Maçahel’in dünyayla bağlantısı kesilmeyecek.
Bölge biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin. Camili, Türkiye’den UNESCO’nun "İnsan ve Biyosfer Rezervi Projesi"ne dahil edilen ilk bölge oldu. Dünyada 102 ülkeden korumaya değer sadece 482 koruma alanı bulunduğu dikkate alınırsa, bölgenin önemi ortaya çıkıyor. Yoksul bölge halkının kaderi TEMA Vakfı’nın Kafkas Arısı Projesi’nin yanı sıra, artan turizm faaliyetleriyle yavaş yavaş değişmeye başladı. Borçka - Maçahel arası 66 km. Ormanların içinden, vadilerin kıyısından geçen yol büyüleyici manzaralarla çevrili. Yol bozuk olduğu için yolculuk yaklaşık 2.5 saat sürüyor. Maçahel’de TEMA misafirhanesi ya da pansiyonlarda konaklayabilirsiniz.
NARMAN
Erzurum’daki Grand Kanyon
Kısa zaman öncesine kadar varlığı sadece birkaç jeolog ve yöre halkınca bilinen Narman Kanyonu’nu, Atlas Dergisi ekibi 2002’de dünyaya tanıttı. Dünyada sadece birkaç bölgede bulunan bu ender oluşumlar ülkemizin en önemli doğa harikalarının başında geliyor. Kanyon, Erzurum’un Narman ilçesi sınırları içinde. Narman - Pasinler karayolunun 11 kilometresinden itibaren coğrafya aniden kırmızıya bürünmeye başlıyor. Vadi sistemleri yolun daha çok sağında yer alıyor. Toplam 12 kilometrekarelik alana yayılan Narman Kanyonu’nda yürürken Mars yüzeyinde geziniyormuş izlenimine kapılıyorsunuz. Yoldere Köyü sapağından girildikten sonra köy yoluna sapmayıp düz devam edilirse, 1 kilometre sonraperi bacası görünümlü iki oluşuma varılıyor. Ziyaretçilerin çoğu buradan geri dönüyor. Oysa araçlarını bırakıp vadinin içinde birkaç saatlik bir yürüyüşü göze alanlar, yaşamlarında göremeyecekleri kadar güzel doğa oluşumlarını tanıma fırsatını elde ediyor.
Ana vadinin bitiminden itibaren sol yamaçtaki patikayı takip ettiğinizde, yarım saat sonra tüm vadiyi kuşbakışı göreceğiniz bir noktaya varacaksınız. Buradan vadinin görünümü nefes kesici.
Vadi içinde dolaşırken rüzgárın peribacalarını nasıl şekillendirdiği gözlenebiliyor. Rüzgar, yağmur gibi atmosferik güçler yüz binlerce yıllık uğraşı sonucunda doğanın sanatçı yanının tüm izlerini Narman Kanyonu’nda gösteriyor.
Bir zamanlar göl olan bu bölgeye, akarsular demir içeriği fazla kayalardan aşındırdıkları malzemeleri taşımış. Bu süreç birkaç milyon yıl almış. Daha sonra göl kurumuş ve bölgedeki bu gevşek malzeme önce yağmur, daha sonra da rüzgarca aşındırılarak şekillenmeye başlanmış. Aşınma açısından Kapadokya’nın benzeri süreç yaşanmış burada. Oyuklarda Kapadokya gibi yerleşim olmamasının tek sebebi, kayaların narinliği. Kapadokya’daki volkanik oluşumun silis içeriği fazla tüfleri insan tarafından çok rahat oyularak barınak yapılmış. Oysa Narman gevşek malzemelerin gölde çökelmesiyle oluştuğu için istendiği gibi oyulamamış, barınağa dönüştürülememiş.
ABD’deki Grand Kanyon’a benzeyen Narman bir an önce koruma altına alınmalı. Çünkü bu bölge sadece ülkemizin değil tüm dünyanın bir kaç ender oluşumundan biri.
KARAPINAR
Volkanların yarattığı doğa harikası
Konya’nın Karapınar ilçesi, son yıllarda erozyon önleme çalışmaları sayesinde sık sık gündeme geldi. İlçe topraklarının büyük bölümü hareket eden kumullarla örtülme ve çöl olma riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Yapılan çalışmalarla bu tehlike şimdilik önlenmiş gözüküyor. Karapınar son birkaç milyon yıllık jeolojik dönemin izlerini barındıran büyüleyici bir alan. Volkan konileri ve volkanik göller birer doğa harikası. Karapınar - Ereğli yolunun üzerindeki Meke Gölü bu oluşumların en ünlüsü. Göçmen kuşların uğrak yerlerinden biri olan gölün suyu son yıllarda giderek azalıyor. Yine de dünyadan yönelen ilgi azalmadı. Gölün tam karşısında bir benzin istasyonu bulunuyor. Hemen arkasındaki Acıgöl, ülkemizin en büyük volkanik gölleri arasında. Bu oluşuma maar deniyor. Volkanik aktivite sırasında meydana gelen bir veya birkaç patlamayla oluşuyor. Volkan küllerinin çukuru göle dönüşüyor. Karapınar’da birçoğu kurumuş onlarca maar bulunmakta. Bölgede dolaşırken bir zamanlar buraların bir ateş çemberi olduğunu düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.
Bu volkanik aktivite zamanla insanların yararlandığı jeolojik oluşumları da meydana getirmiş. Oymalı köyü civarındakivolkan küllerinin içine oyulmuş olan Oymalı yeraltı şehri keşfedilmeyi bekliyor. Kentin sadece bir kısmı açığa çıkarılmış. Otuzun üzerinde girişi olan yerleşim tamamen açığa çıkarıldığında dünyanın en büyük yeraltı kenti olma özelliğine kavuşabilir.
Yeraltındaki kireç taşlarının zemin sularıyla erimesi, yavaş yavaş ya da bir gecede meydana gelen çökmeler bölgede obruk adı verilen gölcükleri yaratmış. 100 kadar gölcüğün bulunduğu bölgeye Obruk Platosu adı verilmiş. Bu muhteşem doğa anıtlarının çoğunda ne yazık ki artık su bulunmuyor. Su bulunanlardan en önemlileri Meyil, May, Çıralı, Apa, Timraş ve Kızören obrukları. Çıralı Obruğu’nun içindeki mağaralar binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılıyor. Tüm bu özellikleri nedeniyle MTA Genel Müdürlüğü Karapınar’ın Türkiye’nin ilk jeolojik parkı olması için bir proje başlattı. Çalışma gelecek yıl bitecek ve park açılacak.
GÖKÇEADA
Kim demiş adada şelale olmayacağını
Gökçeada, antik dönemdeki adıyla İmbros daha çok muhteşem sahilleri ve eski Rum köyleriyle bilinir. Oysa Gökçeada, bir adada olması mucizelere bağlı, muhteşem bir şelaleyi barındırıyor. Yaklaşık 40 metre yüksekten dökülen Marmaros Şelalesi pek bilinmiyor. Aslında adada irili ufaklı bir çok şelale bulunuyor. Marmaros en büyükleri. Ulaşım çok kolay. Ancak yaz aylarında şelaleye gitmek için kaymakamlıktan özel izin almak gerekiyor. Nedeni yangın tehlikesi. Yaz aylarında yoğunlaşan piknikçilerin orman alanına kontrolsüz girmesi sonucu çıkan yangınlar, bu önlemi zorunlu kılmış. Marmaros yolu, Uğurlu köyü yönünde Dereköy’den ayrılıyor. Dereköy’ün çıkışında sağa giden yola girildikten 7 km sonra, Marmaros sahiline varmadan sağdan gelen bir vadinin içinden yürümek gerekiyor... Yarım saatlik yürüyüşle şelaleye varmak mümkün. Vadinin kenarındaki eğreti yol bir zamanlar şelaleye yol yapılmak istendiğini gösteriyor. Nedense vazgeçmişler. İyi de olmuş. Doğadaki tüm güzellikler en ücra köşelerde saklıdır. Bu güzellikleri görmek için birazemek harcamak gerekiyor. Vadinin içinde yürürken irili ufaklı birçok şelaleye rastlayacaksınız. Vadide bu kadar şelalenin olması bölgenin tektonik olarak da çok aktif olduğunun göstergesi.
Marmaros şelalesi kış aylarında müthiş bir coşkuyla akıyor. Yaz aylarında suyun azalmasına rağmen yine de ilgi çekici. Gökçeada’nın bir adada bulunan en uzun şelalelerden birini barındırmasını, adanın dünyanın en sulak birkaç adasından biri olmasına bağlamak lazım.
Şelale dışında, iç bölgelerdeki vadilerin her biri farklı güzellikleri sergiliyor. Marmaros sahili başka bir doğa harikası. Sahildeki fok mağarası ve hemen karşıda, Ege denizinin içinden bir hayalet gibi yükselen Semadirek Adası’nın görüntüsü bu bölgeyi doyumsuz kılıyor.
KAÇKAR
Mavisi derin, suyu serin göller
Türkiye’nin belli başlı buzul gölleri Doğu Karadeniz, Aladağlar, Cilo, Uludağ ve Munzur dağlarında. En yoğun bulundukları bölge ise Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda, sayıları 150’ye ulaşıyor. Buz gölleri, buzul hareketlerinin ürünü. Dünyanın soğuduğu buzul çağlarında aşağılara, ısındığında eriyerek zirvelere çekilen buzullar bu gidiş geliş sırasındakayaların yumuşak bölgelerini kazıyarak çukurluklar oluşturuyor. Kaçkar Dağları’ndakiler içindeki en önemli buzul gölü, aynı zamanda Türkiye’nin bu türdeki en büyük gölü: Deniz Gölü’nün rakımı yaklaşık 3400 metre. Artvin’in Yusufeli ilçesi sınırları içinde. Barhal sınırlarındaki Karagöl ise adeta dağların arasına saklanmış bir inci tanesi. Bu iki gölü görmeye gittiğinizde, Barhal’da Marsis Otel (466 8262002) ve Karahan pansiyonda (0466 8262071), Yaylalar Köyü’nde Çamyuva pansiyonda (0466 8322001) kalabilirsiniz.
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi bölgedeki buzul göllerinin önemli kısmını barındırıyor. Verçenik Dağı’nın eteklerindeki Kapılı Göller, Tatos Dağları’ndaki Sulak Göller milli parkın sınırları içindeki en güzel göller. Her ikisi de birbirine bağlı birkaç gölden oluşuyor. Kaçkar Dağları’nın en bilinen gölleri Yukarı Kavran Yaylası’nın üstündeki Çeymakçur Gölleri. Turlar mutlaka bu üç göle uğruyor. Bu gölleri gezmek için gittiğinizde Ayder yaylasındaki otellerden birinde veya Yukarı Kavran yaylasındaki Şahin Pansiyon’da kalabilirsiniz. Milli parkın Erzurum tarafında ise Mal Gölü, Yedi Göller, Aksu Gölleri ve Çifte Göller mutlaka görülmesi gereken doğa harikaları. İspir ilçesi sınırları içinde kalan bu göllere gittiğinizde, Çoruh Nehri kenarındaki İspir Doğa Sporları Kulübü’ne ait bungalovlarda kalabilirsiniz.
Deniz Gölü hariç Kaçkar’daki tüm buzul göllerine birkaç saatlik yürüyüşle ulaşmak mümkün. Karayolu, Yedi Göller’in bulunduğu çanağın başına kadar uzanıyor. Ne yazık ki bu yüzden bölge kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya.