GeriSeyahat ‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

Mısır binlerce yıllık görkemli tarihi, masalsı çölleri ve mercanlarla kaplı güzel deniziyle bir cazibe merkezi. Ülkeye Antik Mısır tarihini çok seven kızımla gittik. 4 günlük kısa Hurgada-Luksor-Krallar Vadisi gezisinden sonra duyduğum “Belgesellerde gördüğümden çok daha etkileyiciydi anne” cümlesi en büyük ödülüm oldu.

Daha önce hem Şarm el Şeyh’i hem de Kahire’yi gezmiş ve birçok yönüyle hayran kalmıştım. Üzerinden yıllar geçti. Bu arada kızım doğdu, zaman su gibi akıp geçti ve evde sürekli “Her şey yoluna girsin, seni de Mısır’a götüreceğiz” sözü verildi durdu... Normalleşme başlamıştı, pandemi araya girince bu yılki ara tatile kadar bekledik. Mısır’ı gezmek için dört mevsim de uygun. Öncelikle ne için seyahat edeceksiniz, bunu belirleyip zamanı ona göre ayarlamalı. Biz Krallar Vadisi’ne odaklanmıştık. Dolayısıyla Hurgada’ya uçtuk. Bilet fiyatları güne ve şirkete göre değişse de uygun fiyatlı bilet bulunuyor; sadece uçuş saatleri biçimsiz, sabaha karşı varmak ya da oradan sabaha karşı dönmek gibi.

‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

Tek kadın firavun Hatşepsut’un mezarı bu tapınakta. Kendinden sonra gelenler ondan kalan her şeyi unutturmaya çalışmış.

Mercan resifleri açıklarda

Hurgada’da, Şarm el Şeyh kadar renkli bir denizaltı yaşamı var ama kolaylıkla ulaşılır şekilde bir mercan yapısı yok. Tekneyle yapılan turlara katılmak sizi memnun edecektir. Küçük çocuklu aileler için kıyıların kumlu yapısı daha da tercih sebebi. Biz enerjimizi Krallar Vadisi’ne ayırmak için tekne turu yapmadık. İlk günü otelde dinlenerek ve ılık sularda yüzüp güneşlenerek geçirdik. İkinci günse Hurgada merkezini ve müzesini gezdik.

Otelin organize ettiği şoför ve araç güvenliydi. Kendi başınıza bir ulaşım aracına binmeye çalışmak, pazarlık yapmak gibi risklere girmek çocuklu bir seyahatte olacak şey değil. Hep referansınız olmalı; oteliniz, tur şirketiniz gibi... Eskiden de pırıl pırıl bir ülke değildi ama şimdi sokaklar biraz daha kirli; turistik bölgeler hariç... Büyük bir marina var; kafeler, restoranlar sıra sıra. Marinadaki yelkenliler, tur tekneleri çok güzel. Marina boyunca yürüyüp çıkışta turistlere deve gezisi yaptıranlarla karşılaşıyoruz. Hemen arkada ünlü balık pazarı var.
‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

Karnak bir tapınak kompleksi. İçindeki 5 dikilitaştan 3’ü yurtdışına çıkarılmış, bunlardan biri İstanbul’daki meşhur Dikilitaş.

Kapıda rengârenk sebzeciler, içeride envai çeşit deniz ürünü. Hurgada Müzesi ihtişamlı. Sadana Adası yakınlarında batan Osmanlı gemisinden çıkarılan 18’inci yüzyıl eserleri; Osmanlı yönetiminden kalan berat, madalya, mücevher gibi eserler var. Tutankamon Koleksiyonu’ndan orijinal parçalarla hazırlanmış muhteşem bir sergiye denk geliyoruz. Altın taht, süs eşyaları ve çok sayıda mumya sergileniyor. Giriş, kişi başı 200 Mısır Lirası (yaklaşık 170 lira). 10.00’da açılan müze, 13.00’te kapanıyor. 17.00’de yeniden açılıp 23.00’e kadar gezilebiliyor.

Yorucu bir çarşı ve müze turunun ertesinde Bilge’nin uykularını kaçıran Luksor yolculuğuna geliyor sıra... Sabah erkenden kalkıyoruz. Hurgada’dan Luksor’a 4 saat yolumuz var ama ne yol! Yukarı Mısır’a doğru Doğu Çölü’nün içlerine yol alıyoruz. Bu çölün yapısı kum değil, yatay ilginç kayalar, dokununca ufalanan türden, ilginç görünüyor, biraz da ürkütücü. Bir süre sonra telefonun bile çekmediği ıssız noktaları geride bırakıyor ve Nil’in kollarının bereketiyle birden yeşeren köylerin içinden geçmeye başlıyor yolumuz... Kina’ya varınca Luksor’a az kalıyor.
‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

Memnon heykelleri

Sarsıcı ihtişam

Luksor kasaba merkezi kalabalık ve turist kafileleriyle dolu. Karnak Tapınağı buradaki ilk durağımız. Giriş, 200 Mısır Lirası. Kalabalık ve ihtişam, insanı ilk dakikada sarsıyor. ‘Koç Başlı Sfenks Yolu’ bizim gezimizden çok kısa süre sonra resmi törenle açıldı, restorasyonu 2005’ten beri sürüyordu. 3-4 bin yaşındaki sfenksleri geçip devasa sütunların arasına girmeden önce yine devasa heykellere bakakalıyoruz...

Her şey çok büyük. Karnak aslında bitmemiş bir tapınak. Her firavun kendinden önceki firavunun yaptığı eklemelerden çok fazlasını yaparak bu hale getirmiş. 5 katlı apartman kadar yüksekliği, 5-6 metre çapı ve üzerlerindeki süslemelerle 134 sütunu tek tek incelemek istiyoruz. Bizim şaşkınlığımız da Bilge’ninkinden farklı değil. Renkler, desenler, çizimler, her biri çok detaylı. 8 bin adak taşı, 450 heykel ve 10’larca sfenksin yanı sıra bölge hâlâ kazılıyor ve hâlâ eserler çıkarılıyor... Kralların hayatını anlatan çizimlerde, başındaki ışınla Tanrı Ra’yı ayırt etmeyi öğreniyoruz. Bilge hiyerogliflerde ‘tut ankh amon’ işaretlerini seçebiliyor. Genellikle aşk, uzun ömür gibi dilekler ve bunların simgeleri var sütunlarda, rehberden çok Bilge’yi dinliyoruz.

Tapınağın derinliklerinde de gizli bir göl var; Nil’den su taşıyarak oluşturulmuş. Keşişler burada yıkanıp dua ediyormuş. Gölün kenarında, insan boyunda bir taşın üstünde dev bir scarap (bokböceği) heykeli. Turistik bir etkinlik olarak etrafını üç kez dönen aşk, beş kez dönen para buluyor gibi bir hikâye anlatıyorlar... Buradan hiç ayrılmak istemesek de kısa bir Nil turuyla şehrin diğer yakasına geçiyoruz. Es-Salamat olarak da bilinen devasa Memnon heykellerinin yanında bir mola veriyoruz. III. Amenhotep’i temsil eden iki anıtsal heykel 18 metre yüksekliğinde ve 720 ton ağırlığında. İkisi de kumtaşından oyulmuş. Bir vadinin girişine dikilmiş bu iki dev heykel restore edilmeden önce çığlıklar atarmış. Rüzgârla oluşan ve çığlığa benzeyen sesler tamirattan sonra kesilmiş.
‘Binbir Gece Masalları’ndan fırlamış gibi...

Kızım Bilge Hurgada Müzesi’nde mumyaları inceliyor.

Piramitlerden etkileyici

Sonraki durağımız Krallar Vadisi. Üç mezar girişli biletler 240 Mısır Lirası. Geniş holde vadinin şeffaf fiberglas bir minyatürü var. Gezeceğimiz yeri anlamak için iyi bir şey, yerin altını da karınca yuvaları gibi göstermişler. Mezarlar piramitlerden farklı olarak yerin altına doğru iniyor. Uzun, karmaşık labirentler ve odalar şeklinde oyulmuş. Vadinin girişini ring seferi yapan, motorlu, uzun, üzeri açık bir trenle geçiyorsunuz.

Buraları yürümek yasak. Çünkü hemen her kayanın ardında bir mezar... Kimilerinde kazı sürüyor, kimileri açılmamış, kimileri de yağmalanmış. Merkezi noktada açılmış ve gezilmeye hazır 60 kadar mezar var. Rehberimiz bize sorarak seçim yapmamıza yardım ediyor. İçi çok renkli ve iyi korunmuş duvar resimleri nedeniyle I. Ramses, III. Ramses ve Merenptah mezarlarını seçiyoruz. Bilge’nin aklı en büyük firavun II. Ramses’te ama burası filmler ve efsaneler nedeniyle çok merak edildiği için ekstra ücretli ve çıkışta mutlaka pişmanlıkla sonuçlanacak şekilde sade bir mezarmış, o nedenle girmiyoruz. Özellikle Merenptah mezarı (Hz. Musa’yı Kızıldeniz’e süren firavun olduğu sanılıyor) değerli taşlarla renklendirilmiş. O dönemde mavi, ‘kalsiyum bakır silikat’tan üretiliyor ve çok nadir bir renk...

Rehberimiz bu renklerin görülebilmesi için özel ışıklandırmalar yapıldığını anlatıyor. Keşfedildiği dönemde meşaleyle girildiğinde rengârenk olan odalar normal ampulle aydınlatıldığında renksiz görünmüş. Bu nedenle alevin aydınlığını taklit eden bir aydınlatma kullanılıyor. Krallar Vadisi, Kahire’deki piramitlerden bile daha etkileyici ve gözünüzle gördüğünüzü herhangi bir kameranın çekip size göstermesinin imkânsız olduğu noktalardan biri... Vadiden çıkıp 4 bin yıl önceki tek kadın firavun Hatşepsut’un tapınağını geziyoruz.

Muhtemelen gizli geçitlerle vadiye bağlı, her yer tünel... Sakal takıp erkek gibi giyinerek törenlere katılan Hatşepsut kendinden sonrakilerce uzun yıllar unutturulmuş ve tapınağı saklı kalmış. ‘Milyonlarca merdiven’ inip çıkarak geldiğimiz vadiden sonra buranın merdivenleri de gözümüzde büyüyor ama çıkmamak mümkün değil. Dönüş yolunda etraftaki boşaltılmış evleri gösteriyor rehberimiz. Bu gecekondu mahallelerinde her ev aslında bir kaçak kazı merkeziymiş. Her evin altından vadiye, mezarlara doğru kazılar yapılırmış, devlet çözüm bulamayınca evleri boşalttırmış. Yorgunuz ama hayatımız boyunca unutulmayacak anılar biriktirmişiz, indiğimiz ya da çıktığımız tek bir basamaktan bile pişman değiliz...

Mısır’ın turizmi Türklere emanet

18 yaş altı ve 45 yaş üstü Türkler kapı vizesiyle giriyor. Aşı kartı yeterli. Vize 25 dolar. Yeşil pasaporta vize yok ancak memur ısrarla 75 dolar alıyor. Girişteki polis vizesiz gireceksiniz diye ‘bize’ kızıyor... Daha kapıda başlıyor macera! Sakiniz. Yazarımız Saffet Emre Tonguç’un önerisiyle Rixos Hurgada’yı tercih ettik çünkü misafirleri bu noktada karşılayıp sorunları çözüyorlar. Mısır CEO’su Erkan Yıldırım ülkede 4 oteli olan grubun buraya yatırım yapmaya devam ettiğini söylüyor. Türkiye havayolundan tur şirketine tüm noktalarda belirleyici. Özellikle Rusya gibi ülkelerden turisti Mısır’a taşıyan Türk menşeli şirketler... Ayrıca Mısırlı yatırımcı da gelen turist de Türk otelcilerine ve otellerine hayran. Bölgedeki tüm oteller Türklerle çalışmak istiyor.

False