GeriSeyahat Taberiye Gölü’nde Hz. İsa’nın izinden yürüdük, ilk hava şehitlerimizi andık
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Taberiye Gölü’nde Hz. İsa’nın izinden yürüdük, ilk hava şehitlerimizi andık

Taberiye Gölü’nde Hz. İsa’nın izinden yürüdük, ilk hava şehitlerimizi andık

Emekli akademisyen Esen Arslandoğan, 50 yaşından sonra dünyayı keşfe çıkanlardan. Son 10 yılda 80’e yakın ülkeyi gördü. Geçen hafta üçüncü İsrail gezisinden döndü.

Kuzeydeki Taberiye Gölü, Golan Tepeleri, Hz İsa’nın mucizelerini gösterdiği köyleri gezip, 100 yıl önce bu hafta göle düşerek hayatını kaybeden ilk hava şehitlerimizin anıtını ziyaret etti. Arslandoğan “Görmeye değer bir bölge” diyor.

Prof. Dr. Esen Aslandoğan (61), İngiliz dili ve edebiyatı alanında çalışırken emekli oldu. Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Birliği’nin (BESAM) başkanı. Gezginliğe erken başladığı halde, uzun yıllar işi ve aile sorumlulukları nedeniyle bu hobisine ara vermek zorunda kaldığını söylüyor: “1973’te Viyana Üniversitesi’nde öğrenciyken, İtalya’ya gitmeye karar verdim. Hemen gece trenine atlayıp yola çıktım. İlk önemli seyahatim budur. Çocuklarımı yetiştirene kadar kısa tatillerle yetinmek zorunda kaldım. Ailece Avrupa seyahatleri yaptık. 50 yaşından sonra tekrar yollara düştüm...”

Taberiye Gölü’nde Hz. İsa’nın izinden yürüdük, ilk hava şehitlerimizi andık

İsmini duyduğum yeri merak ederim

Arslandoğan’a seyahat tutkusu annesinden miras. Daha önce duymadığı bir şehir, bölge isminin geçmesi bile yola çıkma arzusunu tetikleyebiliyor. “İsmini duyduğum her yeri merak eder, hemen haritayı açıp incelerim. İlgimi çekerse planımı yapıp yola çıkarım. Ailemden isteyen olursa katılır, yoksa yalnız giderim.”

Sırt çantasıyla, küçük bütçelerle geziyor Arslandoğan. “Hint fakiri gibiyim, her türlü koşula katlanırım. Peru’da oğlumla üç dolarlık otelde konaklamıştık” diyor. Küba ve ilk Güney Amerika turunu eşi Kadri Arslandoğan’la tamamladı. Her ikisi de hukukçu olan çocuklarından oğlu Çağlar’la (32) ikinci Güney Amerika turuna çıktı; Çin, Endonezya, Malezya, Tayland, Vietnam’ı gördü. Kızı Birce’yle (34) Amerika ve Rusya’yı gezdi. 2011’de, beş aylık ön planlamadan sonra, yerel trenlerle 36 günde Trans-Sibirya yolculuğu yaptı; 1500 dolara mal ettiği bu yolculuk sırasında Moskova-Vladivostok rotasından sonra Moğolistan’a kadar uzandı. Güney Amerika’da 4 bin kilometre minibüs kullanıp, genç filmcilerle “Türk Yazarların Gözüyle Dünyanın Dört Bucağı” belgeselini hazırladı. Bu yıl Hindistan’a, gelecek yıl Batı Afrika ve Japonya’ya gitmeyi planlıyor. Hayali ise Antarktika - Patagonya turu.

UFUK AÇAN DOSTLUK

Arslandoğan yolculuklarında toplumların yaşam ve düşünce biçimlerini, insan-doğa ilişkilerini inceliyor. Brezilya’da condomble ritüeline bile katılmış merakı uğruna. Gördüklerini Türkiye ile karşılaştırıyor, bu sayede ülkesini, toplumunu daha derinlemesine tanıma imkanı bulduğunu söylüyor.
2004’te eşiyle çıktığı Meksika yolculuğunda, Tel Aviv’li Bezeqint çiftiyle tanışmaları, İsrail’i de tanıma fırsatı sunmuş. “Edebiyat öğretmeni hanım ve havayolları görevlisi eşi 70 yaşlarında. Aileleri Polonya-Romanya kökenli. Gezide dost olduk. Bizi Tel Aviv’e davet ettiler. 2007’deki ilk gidişimizde Ölüdeniz, Kudüs, Hayfa, Akka’yı gezdirdiler. Misafirperverliklerinden çok etkilendik. İki yıl sonra ise Kudüs ve çevresini gezdik. Radikal Yahudilerin yaşadığı semtleri gördük. Vergi vermiyor, çocuklarını askere göndermiyor, yoksulluk içinde yaşıyorlar. Dizboyu etekten bile rahatsız oluyorlar. Karşıt gibi görünen dinlerin, yaşam biçimlerindeki benzerliği görmek etkileyiciydi. Bu gezilerde 70 yaşın üstündekilerin yaşama bağlılığına tanık olduk. Spor salonlarını kiralayıp şarkı, dans akşamları düzenliyorlar. Yerel yönetimler, konferanslarla sürekli eğitime yönelik faaliyetler düzenliyor. Cuma akşamları düzenlenen şabat yemeği de aileyi bir arada tutan önemli bir unsur olarak dikkatimi çekti. ”

TİBERYA’DA 7 GÜN

Arslandoğan şubat başında, eşiyle bir haftalık seyahat için üçüncü kez İsrail’e gitti. Bu kez kuzeydeki ülkenin en büyük tatlısu gölü Taberiye’nin (Galilee) çevresini, Golan Tepeleri’ni, Tiberya kentini gezdiler.
“Yeşillik ve çok bir güzel bir coğrafya. Gölün çevresinde küçük köyler, kasabalar var. Doğusu Golan Tepeleri. Deniz seviyesinin yaklaşık 200 metre altındaki Taberiye, tüm ülkeye tatlı su sağlıyor. Kıyısındaki Tiberya, otellerin bulunduğu, küçük, turistik bir şehir. Hıristiyanlar için pek çok önemli bölge var burada. Hz. İsa’nın ilk vaazlarını verdiği sinagoglar kuzeydeki Capernaum köyünde. 2,5 kilometre ötedeki Tabgha köyünde ise Hz. İsa’nın bir mucize gerçekleştirdiği iddia ediliyor. İki balık, iki somun ekmekle beş bin kişiyi doyurmuş. Köyün tarihi, küçük kilisesindeki taban mozaikleri görülmeye değer. Altarın iki yanında balık ve ekmeklerin görüldüğü figürler var. İsa, gölün 40 kilometre kuzeyindeki Şeria Nehri’nde vaftiz olmuş. Bugün Yardenit ismi verilen nehirde, dünyanın dört bir yanından gelen Hıristiyanlar, beyaz elbiseler giyiyor, vaftiz oluyor. Kış ortasında bile yapılan seremonide, görevli din adamının hacı adaylarının kafasını suya sokması, vaftiz turizminin ulaştığı boyutlar görülmeye değer. Golan Tepeleri de yılın bu mevsiminde yeşillikleri, küçük korularıyla çok güzeldi.”

Manyas Gölü büyüklüğündeki Teberiye’nin güneybatı kıyısında, Golan Tepeleri’nin eteklerinde onları bir sürpriz bekliyordu: “1914 Şubatı’nda İstanbul’dan havalanıp Kahire’ye gitmek isteyen Osmanlı uçağı, Golan Tepeleri’nde kışın esen sert rüzgara yakalanıp göle düşmüş. İki pilotun anısına Haon Köyü’nün yanıbaşına aynı yıl Osmanlı devletince anıt dikilmiş. Bizi gezdiren Bezeqint çifti anıtın varlığını biliyormuş, arayıp buldular ve görmemizi sağladılar. Muz seraları arasındaki anıt tertemiz. Bakımını gönüllü olarak Haon Kibutz’undan bir görevli üstlenmiş. Pırpır uçakla bunca yolu aşan pilotların cesaretine hayran kalmamak elde değil. Anılarına bir anıt dikilmesi, vefa borcunun unutulmaması adına beni duygulandırdı.”
Esen ve Kadri Arslandoğan, ilk Türk hava şehitlerinin 100’üncü ölüm yıldönümleri 2014’te anıtı ziyaret eden muhtemelen ilk ve son Türkler oldu. Bu geziden sonra bölgenin tarihi üzerine okuma ihtiyacı hissettiğini söylüyor Esen Arslandoğan. “Özellikle de 1967 Savaşı hakkında bilgi edinmek için dönem tarihini okumak istiyorum” diyor.

Şam’a gömüldüler

Osmanlı İmparatorluğu, hava kuvvetlerinin yeteneğini dünyaya göstermek için 1914’te İstanbul - Kahire uçuşunu düzenlemişti. Yüzbaşı Mehmet Fethi, Üsteğmen Sadık Bey, Bleriot XI-b model Muaveneti Milliye uçağıyla 8 Şubat’ta İstanbul Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’nden havalandı. 19 gün ve 1300 kilometre sonra, Taberiye Gölü’nün kıyısından geçerken, Golan Tepeleri’nde kışın esen sert doğu rüzgarına yakalanıp göle düştüler. Mehmet Fethi 27 yaşındaydı, Sadık Bey’in yaşı ise bilinmiyor. İlk hava şehitlerinin cesetleri gölden çıkartılıp, trenle Şam’a götürüldü. Görkemli bir askeri törenle Emeviye Camii’ndeki Selahaddin Eyyubi Türbesi’nin yanına gömüldüler, anılarına 1916’da İstanbul Fatih’e de Hava Şehitleri Anıtı dikildi. 27 Şubat, Hava Şehitleri Günü olarak ilan edilse de bir süre sonra bu tarih değiştirildi. Bir ay sonra aynı görevle gönderilen Teğmen Nuri Bey, 11 Mart 1914’te yaklaşık olarak aynı enlemde, bu kez Yafa kıyısında kaza geçirip hayatını kaybetti. İlk iki şehitin yanına gömüldü.

EN SEVDİĞİ BEŞ YER
-Rio -Galapagos -Rajastan -Stockholm -Kudüs

Seyahatte ne okur
I-Pad’de biriktirdiği eski gazete kupürlerini

Neyle gider
Tüm araçlarla

Nerede kalır
Şehir merkezine yakın 3 yıldızlı oteller

Ne yer, içer
Yerel lezzetler

Kiminle gider
Yalnız ve ailesiyle

Çantasının vazgeçilmezleri
Cep telefonu, I-Pad, ıslak mendil, krem

Gittiği yerden ne alır?
Elişi küçük objeler

False