GeriSeyahat Provence nehirlerinde lezzetin peşinde 425 kilometre
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Provence nehirlerinde lezzetin peşinde 425 kilometre

Provence nehirlerinde lezzetin peşinde 425 kilometre

Fransa’nın Provance bölgesinde haziran lavanta mevsimidir. Gözalabildiğine uzanan tarlalar mora boyanır, hava mis gibi kokar. Rhone ve Slaone nehirlerinin kıyısındaki bağlarda üzümler olgunlaşmaya başlamış, şaraphanelerde geçen sezonun şarapları tadıma açılmıştır. Akdeniz kıyısındaki Arles’dan, Trevaux’a uzanan altı günlük nehir yolculuğunda Provence’ın renklerine, lezzetlerine tanık olabilirsiniz. Okurumuz Yavuz Mete, gitti, izlenimlerini yazdı.

Fransanın bağları ve şaraplarıyla ünlü Provence bölgesini bir de nehirden keşfetmek istedim. Eşimle önce Barselona’ya uçtuk. Nehir gemisi Arles’dan kalkıyordu. Aslında Marsilya daha yakındı. Fakat biz yolumuzu uzatıp, Barselona’da iki gün kaldık. Çok sevdiğimiz İspanyol mezesi tapasları, İspanyol şarapları eşliğinde tatma fırsatı bulduk.

VAN GOGH’UN YATTIĞI HASTANEYİ GÖRDÜK

Transferimizi gemi şirketinin organize etmişti. Yolda UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Perpignan’da mola vermeyi planlamıştık. Ancak, İspanya’yı sarsan ekonomik kriz nedeniyle, o gün sınır kapısında grev yapılacaktı. Bu haberi yolda aldık. Plan değiştirip hızla sınıra ulaştık. Maalesef geç kalmıştık. Grev bitene kadar uzun kuyrukta bekledik.
Arles Limanı, Rhone Nehri’nin Akdeniz’e bağlandığı noktaya yakındı. Gemimize gecikmeli vardığımızda, havayoluyla gelenlerin de aynı sorunu yaşadığını öğrendik. Yolcular toplandıktan sonra gemideki kokteyl parti, güzel akşam mönüsü bize bezdirici karayolu yolculuğumuzu unutturdu.
Gemimiz 110 metre boyundaydı. Ana ve üst güvertede 4 balkonlu süit, 56 balkonlu kabin, 15 güverte altı kabiniyle toplam 150 yolcu taşıyabiliyordu. Köprü altı geçişlerine uygun yükseklikte inşa edilmişti. Yolcu sayısının az olması avantajdı. Restoranda rezervasyon gerekmiyordu. Yolcular daha çabuk kaynaşıyordu.
Öğrendiğimize göre, mevsim koşullarına göre nehrin su seviyesi büyük değişim gösterebiliyordu. Kurak yaz aylarında sular çekilince ya da yağışlı dönemde nehir çok yükselince geminin seyri imkansız hale geliyor, seferler ertelenebiliyordu. Biz şanslıydık, sorun yaşamadık.
Gemimiz ilk gün limanda geceledi. Arles’ı gezme fırsatı bulduk. Enteresan bir tarihi yerleşimdi. Roma hamamları, amfitiyatro ve tarihi katedrali görülmeli. Ayrıca, burada ressam Van Gogh’un çileli günlerini geçirdiği akıl hastanesindeki odasını ve hastane bahçesi ve civarında resim yaptığı yerleri görmek de etkileyiciydi.

AVIGNON’DA ŞARAP TADIMI GRIGNAN’DA MANTAR AVI

Nehir yolculuğumuzun ikinci gününde Papaların şehri olarak bilinen Avignon’u ziyaret ettik. Papalar 1309’dan devrim hükümetinin sarayı devraldığı 1791’e kadar buradaki gotik sarayda ikamet etmiş. Romalıların inşa ettikleri muazzam su kemerleri de görülmeli. Bu yörede bağları ve şarapları ile tanınmış Chateauneuf-du-Pape’daki şarap tadımı damağımızda hoş tadlar bıraktı.
Üçüncü gün Grignan’da, 15’inci yüzyılı 16’ncı yüzyıla bağlayan yıllarda inşa edilmiş ve buralarda Rönesans zamanının sayılı eserlerinden biri olarak kabul edilen Chateau de Grignan’ı ziyaret ettik. Aynı gün ormanda özel yetiştirilmiş köpeklerle trüf mantarı aradık. Eskiden mantar avına domuzla çıkılırmış. Ama, domuz burnuyla toprağı kazıp hemen mantarı yemeye kalkıştığından yerlerini köpekler almış.

TARİHİ KALEDE ÇİKOLATA PARTİSİ

Akşam vardığımız Tournon’daki tarihi kalede çeşitli çikolatalarla şarap eşleşmesini tatmak da ilgi çekici bir deneyimdi. Dördüncü günü Burgundy ve Beaujolais bağlarının bulunduğu Cotes-du-Rhone bölgesinin ortasında geçirdik. Vienne’de tabii ki şarap da tattık. Bağların toprakla karışık iri çakıl taşlı zemin yapısı dikkatimizi çekti. Aldığımız bilgiye göre, bu taşlar vaktiyle daha geniş bir yatakta akan Rhone Nehri’nden kalmaymış. Bu zemin yapısının faydalarını gören nehirden daha uzaktaki bağ sahipleri de bu taşları bağlarına taşımış.
Beşinci gün Rhone ve Saone nehirlerinin birleştiği Lyon şehrini pas geçerek Soane Nehri üzerindeki Trevaux’ya vardık. Buradaki bağları ziyaretle şarap tadımından sonra Lyon’a hareket ettik. Son durağımızdaki veda yemeğiyle gezi noktalandı. Cenevre’den İstanbul’a döndük.
Rhone Nehrinde akıntıya karşı yaklaşık 265 kilometre, Saone Nehri’nde de toplam 160 kilometre katettik. Bu yolculuk sırasında, boyları 185-195 metre arasında değişen 15 seviye ayarlama havuzundan (lock) geçtik. Havuzların bulunduğu barajlardan yaklaşık 4300 megawatt elektrik gücü elde edildiğini öğrendik.

SİNEMANIN ANA VATANI

Lyon 1,2 milyonluk nüfusuyla Fransanın üçüncü büyük şehri. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması halkına gurur veriyor. Tarihi merkezindeki dar sokaklar, tüneller görülmeli. Saint Jean katedrali, Notre-Dame bazilikası, Roma tiyatrosu da... Lumiere Kardeşler sinemayı bu şehirde icat etmiş. Bu nedenle sinemanın ana vatanı sayılıyor. Lyon ile Paris arasındaki rekabet, İspanyadaki Madrid-Barselona rekabetini aratmıyor. Lyon’lularla konuşurken, iki laf arasında Paris’e gönderme yapmaktan geri kalmadıklarını gözlemledik.

False