GeriSeyahat Sensation White kıyameti
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sensation White kıyameti

Sensation White kıyameti

On binlerin akın ettiği parti serisi Sensation White geçen hafta Amsterdam Arena Stadyumu’ndaydı. Günümüzün Woodstock’ı denilebilecek partiye Flyexpress’in sensationwhiteparty.com adresi üzerinden düzenlediği turla sekiz Türk katıldık. Ama tur dışında münferit katılan Türkler de vardı. Ve tabii kavga-kıskançlık-hırgür de...

Yine giderim çünkü

Amsterdam Arena Stadyumu’nun merdivenlerini tırmanıyoruz. 40 bin bembeyaz giyinmiş insan stadyumu doldurmuş durumda. Saha, tribünler hep insan. Evet bu da bir nevi Amsterdam’ın Ak Parti’si ve her fani ömrü hayatında bunu bir kez görmeli.
 Bütün Avrupa’dan hatta dünyanın başka bölgelerinden bu parti için gelen insanlar var. Hepsi bembeyaz giyindiği için onlara elektroniğin hacıları deniyor. ‘Günümüzün Woodstock’ı denilebilecek bu partiye katılmak her Avrupalı gencin hayali.
 Sahanın ortasına dev bir enginar yapmışlar. DJ kabini bu enginarın üstüne kurulmuş. Işık gösterileri, balon şovları da bu enginar üzerinden yapılıyor. Kalabalık enginarın etrafında en yoğun, tribünlere doğru seyreliyor.
 Kapılar akşam 20.00’de açılıyor. Hiç aceleye gerek yok. Sabah 06.00’ya kadar bol bol vakit var. Zaten asıl doluluk gece yarısı oluyor. Önüm Alman, arkam Fransız, sağım Rus, solum Hollandalı...
 Kalabalığın arasında dolaşırken kulağıma Türkçe bir ‘çığıltı’ ilişiyor. Kafamı bir çeviriyorum ki 30 yaşlarında bir Türk kadın “Bıktım artık bıktııım, bırak beni diye” bir Türk adamı haşlıyor. Yavrum burada yapmayın bari!
 Almanya’nın, Fransa’nın köylerinde kasabalarında apaçi kalmamış, hepsi trenlere doluşup Sensation’a gelmiş. Arena Stadı yılbaşında Taksim Meydanı gibi. Sonradan öğrendiğime göre gruptaki orta yaşlı hanımlar bile taciz edilmiş.
 Fakat yine de az buz ‘ilginç insan’ yoktu. Tamamen bembeyaz dantel giyeni mi ararsınız, saçını beyaza boyayan mı, beyaz melek kanatlarıyla dolaşan mı... Beyaz uzaylılar, beyaz şeytanlar hepsi oradaydı.
 Ben ayrıldığımda artık hava aydınlanmaya başlamıştı. Yüksek volümlü müzikte sekiz saat nasıl geçti anlamadım. Dönüş taksisinde dönüp ritimden titreşiyormuş gibi duran stada baktım: Tekrar gelinir mi? Evet gelinir!  

Bi daa da gelmem çünkü

Amsterdam dediğiniz şehir evet özgürdür, öncüdür ama bir kasaba irisinden farksız değildir. Yıllarca dünyayı sömürüp ne var ne yok buraya yığmışlar; altyapı-refah tamam ama...
 Evet işte bir ama var: Sahilde yeni inşa edilen Mint otel gibi yerler elbette var ama; genel haliyle Amsterdam hızla eskiyen, demodeleşen bir şehir.
 Ben üç ay Beyoğlu’na çıkmasam tanıyamıyorum. İstanbul dinamizminin yanında Amsterdam 30 sene önce gitseniz de 10 sene sonra gitseniz de ‘hep aynı’ hissi veriyor.
 Dükkanların tabelalarından, dekoruna kadar her şey eski. Yok öyle orijinal-klasik dekorlar değil bunlar. 80’lerde yapılmış, bir daha yenilenmemiş.
 Şehir bir bisiklet cenneti. “Ay ne medeni” dediğinizi duyar gibiyim. Peki mağazalar, kafe ve restoranlar eski de bisikletler yeni mi? Hayır en yenisi 30 senelik. Ve en zengini de, en güzeli de, en paralı-havalısı da bunlara biniyor.
 ‘Bisiklet eşittir medeniyet’ denklemine bir itirazım daha var: Aletin medeniliği üstündeki gladyatörü uygar yapmıyor zira. Burada da resmen bir bisikletli terörü var. Korna çaldığı sürece üstüne sürebilir zannediyor Amsterdamlılar.
 Sadece bisikletler mi? Tramvay, hatta insanların ellerindeki telefonlar bile eski. Hatta kafaları bile... Esrar içilen coffee shopları’ın olduğu yer nasıl geri kafalı olur demeyin, anlatayım...
 Adam kafede esrar içirtiyor, oturuyorsunuz, bir sigara yakacaksınız, yasak! Allah allah deyip yandakine geçiyorsunuz, onda sigara serbest ama bu sefer bira yok. Bir üçüncüde kredi kartı geçmiyor.
 Dolaşa dolaşa, bira, sigara ve kredi kartını Dome meydanındaki bir kafede buluşturduk. Size şöyle söyleyeyim, Taksim Meydanı’nın en şık kafesi... Diyelim Kitchenette... Orada da kablosuz internet yok. Daha doğrusu var da, personel için!
 Kafenin mönüsünde, cep telefonlarınızı sessiz konuma alın yazıyor. Bravo size, ne medeni... Peki öbek öbek duran bisikletlerin alarmlarına ne demeli? Bir turist çarptığı anda ötmeye başlıyor. Biri susuyor, diğeri alıyor!

Bodrum’da bu yaz

Torbalık salı aşıkları

Torba’yı Torba yapan birkaç mekan deseniz ilk akla gelenlerden biri Casa Dell Arte oteli. Otelin sadece kendisi, dekoru, mimarisi, içindeki sanat eserleri değil, müşterileri de Torba’nın çehresini değiştiriyor. Bu yaz salı akşamları aşk gecelerine başladılar. Önce ‘Afrodizyak Yemekler’ kitabının yazarı Elif Tapan’ın hazırladığı aşk mönüsü servis ediliyor: Körili midye, kum midyeli spagetti, vişne soslu panna cotta... Üstüne açıkhava sinemasında romantik film... İnsanı torbalık/poşetlik yapacak bir program anlayacağınız. Kişi başı 90 lira. (252) 267 18 48.

İstanbul’da bu yaz

Boğaz trafiğine son

Shop&Miles, The Original Shuttle adında ücretsiz bir hizmete başladı. Pazar hariç her akşam saat 20.00, 21.30, 23.00, 00.30 ve 02.00’de Bebek Parkı’ndan bir tekne kaldırıyorlar. Bu tekne Suada, Anjelique ve Reina gibi mekanlara ring yapıyor. Eğlenceye Kuruçeşme trafiğine girmeden denizden gidiyorsunuz. Eğer Shop&Miles kartınız varsa tekneye binmek ücretsiz, kartınızı göstermeniz yeterli. Tek bir sorum olacak: Niye sadece 02.00’ye kadar? Yapmışken 04.00’e kadar yapsanıza,
bütün mekanlar o saatte kapanıyor.

Çeşme’de bu yaz

TJ Aya Yorgi’yi ‘Pi’ye alıyor

Çalıyor, söylüyor, yazıyor, parti veriyor, markaların yüzü oluyorlar. Gazeteci olmadıkları kesin. Ama ‘ünlü’ de sayılmazlar... O yüzden Oben Budak gibi sömi-celebrity’lere ne isim vermek gerek bilmiyorum. Yeni bir kavram uydurdum: TJ yani trend jokey. TJ Oben, bir süredir Aya Yorgi plajına bu yıl Shayna’nın yerine açılan Kafepi’de her perşembe DJ’lik yapıyor. Bu Kafepi’ler de aldı yürüdü tabii. Altı yıl önce Taksim Küçükparmakkapı’da küçük bir kafe olarak başladılar, Beşiktaş, Asmalı, İzmir ve Eskişehir derken Çeşme’de dokuzuncu şubelerini açtılar. Sloganları da ‘hayatı pi’ye alın’. Alalım alalım da, şu Oben Budak’ı hafta sonuna koysanız da biz de ‘pi’ dinlesek... Arkadaşlar anlatıyor; Türkçe-yabancı gayet iyi eğlendiriyormuş. (530) 969 02 02.

False