GeriSeyahat Sadece buzullarla kaplı değil yeşil-beyaz bir ülke, cacık gibi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sadece buzullarla kaplı değil yeşil-beyaz bir ülke, cacık gibi

Sadece buzullarla kaplı değil yeşil-beyaz bir ülke, cacık gibi

Yana yakıla Alaska’ya gitmiş birini ararken, iki haftaki evvelki röportaj konuğum Tamer Yılmaz’ın verdiği tüyo sonucu o da bulunmuş oldu. Üstelik bu karda-kışta nerede konuşacağız, nasıl buluşacağız derdi de yoktu, çünkü aynı binadaydık. Hürriyet Seyahat’in bu haftaki konuğu, Atlas Dergisi Yayın Danışmanı, Doğan Kitapçılık Genel Müdürü, Hürriyet yazarı, gurme, günümüzün modern Evliya Çelebisi, Mehmet Yaşin.

Hep o yazıyor, bir yerleri anlatıyor, bu sefer de biz soralım, dedik. Yaşin, herkesin buzul ülkesi sandığı ancak ‘Gördüğüm en yeşil ülke’ dediği Alaska’yı anlattı, ben de binadan çıkmadan Alaska’ya gidip döndüm.

Seyahat tutkunuz nasıl başladı?

- İlk gezimi ilkokul 4’teyken yaptım. Şu anda orgeneral, korgeneral ya da o rütbelerdeki bir arkadaşımla yanımıza konserveler alarak otostopla Bursa’ya gittik. Gelince dayağı yedik tabii. Sonraki yıllarda maddi kısıtlamalar vardı. Gazetecilikle birlikte her fırsatta gezmeye başladım. Türkiye içinde ilk uzun gezimi 30 sene önce rahmetli polis muhabiri Ali Karakuş’la Diyarbakır ve Mardin’e yaptım. Gezdikçe gezme batağının içine battım. Gemi, uçak, savaşlar derken, gezdiğim nokta sayısı giderek arttı. Otuz yıldır profesyonel olarak geziyorum. Atlas Dergisi planlanırken gizli amacım bana gezme olanağı yaratacak bir medya yaratmaktı. Gezilerimi legalleştirmek istiyordum.

Hep yalnız mı gidiyorsunuz seyahate?

- Türkiye gezilerine otomobille gidiyorsam ya da gideceğim yerin zorluk derecesine göre arada bir arkadaşım oluyor. Ama ben gezilerde yalnız kalmayı tercih ediyorum. Konsantrasyonum bozulmasın, o güzellikleri tek başıma yaşayayım istiyorum. Biraz egoistçe biliyorum.

KARAVANI AYI SALLAYINCA

Tamer Yılmaz’la yaptığınız Alaska gezisi bir istisnaydı o zaman?

- Alaska yüzyıllardan beri gitmek istediğim bir yerdi. Uzak ve tek başına zor bir ülke olduğu için bir yol arkadaşına ihtiyacım vardı. İyi huylu, yolda kavga edilmeyecek biri olması gerekiyordu. Tamer Yılmaz’ın iyi bir yol dostu olduğunu bildiğim için birlikte gitmeye karar verdik.

Alaska deyince buzullar gelir akla, halbuki çok yeşil bir yere benziyor.

- Buzullar yüzyıllardır var. Oradaki buzulların üzerine çıkıp, elimi koyunca, yüzyıllar öncesine dokunduğumu hissettim. Ama Alaska hayatımdaki en çok yeşili gördüğüm yer, dünyanın en yeşil ülkesi. Her şeyiyle bir doğa harikası. Yeşil-beyaz bir ülke, cacık gibi. Mevsime göre bu iki rengin oranı değişiyor. Görülecek müthiş yerler var. Ormanlar, nehirler, buzullar, nehir vadileri, kuzeydeki düzlükler, milli parklar... Filmlerde gördüğümüz Amerikan kartalı, orada her yerde. Amerika kıtasının en yüksek dağı McKinley de orada. Alaska’nın her yerinden görünen, zirvesi karla kaplı bir dağ.

Alaska içinde nasıl seyahat ettiniz?

- Bir karavan kiraladık, mangalımızı aldık, dolabımızı doldurduk, yola çıktık. Nerede manzarası güzel bir yer bulursak, masamızı oraya kuruyorduk. O seyahatten sonra karavan yolculuğuna aşık oldum. Bir tek, bir gün karavanımızı ayı salladı. Herhalde sırtını kaşıdı ama biz korkudan birkaç saat dışarı çıkamadık.

ESKİMOLAR KENDİLERİNİ YOK EDİYOR

Nerelere gittiniz?

- On sekiz gün boyunca Alaska’nın yol olan her yerine gittik. Girmediğimiz yol, orman kalmadı. Kutup Çizgisi’ni aştık, Kızılderili köylerine gittik, petrol boru hattını izleyerek güneye, Valdez’e gittik. Kayık büyüklüğünde bir motorla Susitna Nehri’nde 13 saat gidip, sonra ayılarla dolu bir batak ormanda üç buçuk saat yürüyerek bir kulübeye vardık. Kimsenin sizi bulamayacağı bir yer. Orada üç gün geçirdik. Ne elektrik vardı, ne telefon. Ayılar bizden, biz ayılardan kaçtık. Sonra aynı yoldan dönmeye cesaret edemediğimiz için, göle inen küçük uçakla geri döndük. Çok müthiş bir his o, o kadar yol gittik, bir tane insan görmedik.

Alaska’yı görmek için bayağı bir vakit ayırmak gerekli galiba?

- On sekiz gün kaldık ama ben doyamadım, bir kere daha gitmek istiyorum. Güneyde müthiş doğal parklar var. Çok güzel kuşlar, foklar, balina görülebilir.

Eskimoları gördünüz mü?

- Amerika’ya gittiğimde Kızılderilileri bir alkol batağında görmüştüm. Eskimoları da aynı şekilde gördüm. İki ülkenin gerçek sahipleri, kendilerini yavaş yavaş yok ediyor. Eskimolar şu anda Alaska’nın en alt tabakasını oluşturuyor. Bence kansız bir katliam gibi. Amerikalılar bunlara petrol hakkı diye bir para veriyor, parayı alan çalışmaya ihtiyacım yok diyerek oturuyor, içki içiyor. Bilinçli bir yok ediş programı gibi. Tabii bu benim komplo teorim.

İGLO FİLAN KALMAMIŞ

İglo’da yaşıyorlar mı gerçekten?

- Öyle bir şey kalmamış artık. Öyle buzu delelim, balık tutalım, Eskimo kayığına binip fok avlamaya gidelim gibi bir halleri yok. Hepsi bahçeli, medeni evlerde yaşıyor. Duymasınlar ama çok çirkin bir ırk. Hayatımın en çirkin kadınlarını orada gördüm.

Şehirler nasıl?

- 5-6 tane şehir var. Fairbanks, Anchorage en önemli, büyük şehirleri. Kuzeyde None var. Çok fazla kent yok, zaten onların kent dediği yerler bizim kasabalarımız kıvamında. Bir de Amerika’da her şey araya karbon kağıdı konmuşçasına birbirine benziyor. Aynı uzun cadde, aynı şehir merkezi, aynı süpermarket, zincir pizzacılar, zincir mağazalar.

Hangi mevsimde gitmeli?

- Kışı çok sert bir mevsim. Yollar kapanıyor. Haziranda gitmeli. Temmuz-ağustos iyi bir seçim değil, çünkü müthiş bir sivrisinek akını başlıyor. Öyle böyle değil, dev sivrisinekler. Haziran daha seyrek görüldükleri bir dönem olmasına rağmen, fotoğraf makinemin objektifini kapatıyorlardı.

ALASKA USULÜ MANTI

Bir gün benim canım mantı çekti. Gidelim şuradan makarna, yoğurt falan alalım da yapalım dedim. Makarnayı, sarmısak tozunu bulduk ama yoğurt bulamadık. Herkes meyveli veya bilmemneli yoğurt yediği için sade yoğurt yok. Gittik Cottage Cheese diye bir peynir aldık, lor peyniri gibi. Onu eze eze, üstüne süt ekleyerek yoğurt haline getirdik. Sonra bir göl kıyısında, üzerine biberli yağ dökerek yedik. İsmi de Alaska mantısı kaldı.

GALİBA YORULDUM

Gezginlik bir parça da serserilik, özgür olmak demek. Kendimi en özgür hissettiğim an, pasaport polisinden geçtikten sonraki anımdır. Kendimi hep kuş gibi hissederim. Ama burada itiraf ediyorum, galiba yoruldum. Görmediğim yer çok az, aklımda birkaç gezi daha var, sonra profesyonel gezginlikten uzaklaşmak istiyorum. Gobi Çölü’ne, Moğolistan’a, Yakutistan’a, Aşağı Avustralya’ya, Okyanusya Adaları’na gitmek istiyorum.

EN ETKİLENDİĞİ 5 YER

Alaska

Patagonya

Vietnam

İguaçu Şelaleleri (Brezilya)

Belize’deki yağmur ormanları

seyahatte ne okuyor

Gittiği yere ait, oranın kahraman olduğu romanları okumayı seviyor.

ne dinliyor

Favori albümü Miles Davis’in Siesta’sı. Türkiye’de güneye gidiyorsa Rembetiko dinliyor. İnsan sesinin, soprano ve tenorların olduğu albümleri seviyor. Monserrat Cabalier gibi.

ne yiyor ne içiyor

Yerel yemekleri bulmayı ve yemeyi seviyor ama turizm belası her şeyi aynılaştırıyor diye yakınıyor. ‘Arka sokakta yerim ama yerel yerim’ diyor.

ne giyiyor

En büyük sorun. Gündüzleri mevsime göre rahat giyiniyor. Akşam olunca kendi tabiriyle kurt adam gibi değişerek, şık giysilerine bürünmeyi seviyor.

neyle seyahat ediyor

Kırmızı Katır dediği otomobiliyle. Türkiye dışında seyahat ediyorsa zorunlu olarak uçakla.

nerede kalıyor

Yoğun ve yorucu geçen gününün sonunda geleceği yerin çok rahat olmasını istiyor.

kimle seyahat ediyor

Tek başına ve eşiyle. Kızı da yakında iyi bir seyahat arkadaşı olacağa benziyor.

çantasının olmazsa olmazları

Fotoğraf makinesi, yedek gözlüğü, İsviçre Ordu Çakısı, CD çaları ve CD’leri, not defteri ve kalemi, matarası.
False