GeriSeyahat Kurtarılmış kasaba
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kurtarılmış kasaba

Kurtarılmış kasaba

HAYATIMDA en etkili ‘‘deja vu’’ duygusunu Alaçatı'da yaşadım. Çocuk yıllarımdan itibaren Çeşme'ye defalarca gitmeme rağmen, Alaçatı'yı keşfetmem hayli geç oldu.Şimdi ne zaman hatırlamıyorum, ama Alaçatı'ya ilk gidişimdi.Arabamız bir yoldan kasabanın merkezine doğru gidiyordu. Bir an bir köşeye geldik.Yanımdakilere, ‘‘Şu köşeyi dönünce karşımıza şöyle bir meydan çıkacak’’ dedim ve meydanın etrafındaki binaları tarif ettim.Gerçekten de köşeyi dönünce karşımıza yaptığım tarife çok benzer bir meydan çıktı.Oraya ilk gelişimdi, ama sanki ben daha önce bu kasabayı görmüş gibiydim.Acaba babamın yıllarca bana anlattığı Alaçatı, görsel bir miras olarak genlerime mi işlemişti?Babam Bulgaristan'dan göç ettikten sonra, önce Akhisar'a sonra da Alaçatı'ya yerleşmiş.Orada çok uzun süre kalmamışlar, ama Alaçatı'da geçen çocukluk günlerini hiç unutmuyordu.Oralarda bir yerlerde yılan balığı avlamaya gittiklerini söylerdi.* * *Önceki pazar günü Alaçatı'daydım.Hava hafif bulutlu ve serindi.Uzun süredir Alaçatı'ya ilk defa geliyordum.Alaçatı'nın gelişmesini herkesten dinliyordum.Ama karşıma böyle bir kasaba çıkacağını hiç beklemiyordum.Hiç abartmıyorum, karşımda bir İtalyan, Fransız kasabası vardı.Taş binalar, dar sokaklar, küçük meydanlar, mavi, kırmızı kapılar, balkonlardaki çiçekler, her şey, her şey beni aldı öğrencilik yıllarımın Fransa'sına götürdü.Zaman zaman kaçtığım Güney Fransa'nın kasabaları gözümün önüne geldi.Kendimi Toscana'nın bir kasabasında geziyor gibi hissettim.* * *Ama sadece binalar ve meydanlar mı?Hayır, en az onun kadar o sokakları dolduran insanlar ve hayat tarzları...Küçük bisikletleriyle dolaşan modern insanlar, Manhattan'ın entelektüel kafelerini aratmayan mekánlarda pazar günü gazetelerini okuyan genç, yaşlı, güzel insanlar.Alaçatı ilkbaharı yaşıyor, ama yaza hazırlanıyordu.Beni hayretler içinde bırakan butik restoranlar gördüm.Her birinin içine girip, dekorunu seyrettim.Her birine mükemmel bir estetik el dokunmuş, işlemiş, harikalar yaratmış.* * *Alaçatı, 50'li yıllardan itibaren Türkiye'yi kasıp kavuran zevksizlik soykırımından kurtulabilmiş ender kasabalarımızdan biri.Kasabanın meydanında eski kilisenin duvarlarına dayanmış bir kahvehanede kahvelerimizi içerken, güzel binayı seyrettim.Eski bir Rum kilisesi. Şimdi camiye dönüştürülmüş. Ama binanın mimarisine uygun bir minare yapılmış.Orada binaya bakarken içimden şu nahif düşünce geçti.Acaba bu mekán hem cami, hem kilise olarak kullanılamaz mıydı?Yani, bir imamı, bir rahibi olsa ve günün belli saatlerinde Müslümanlar, belli saatlerinde Hıristiyanlar ibadet etse.Acaba buna dini bir engel var mıdır?Acaba dünyada bunun bir örneği var mıdır? Yoksa bu ilk örnek olamaz mı?Ne bileyim, hayal kurdum işte...* * *Doğan Hızlan ve Ege Temsilcimiz Nedim Demirağ'la birlikte fırınları gezdik. Çeşit çeşit ekmekler aldık. Sonra Beyaz Fırın'a gidip vitrine büyük bir itinayla yerleştirilmiş tuzlu ve tatlı kurabiyeleri seyrettik. Pazar gününü yaşamanın ne olduğunu bir kere daha hissettik.Bu ‘‘kurtarılmış kasaba’’, son zamanlarda iyice kararan ruhuma çok iyi geldi.Orada bir kere daha anladım ki, kasabalarımızın, şehirlerimizin yeni kurtuluş savaşlarına ihtiyacı var.Bize pazar günlerimizi, bahar keyiflerimizi iade edecek zevkli mekánlara ve insanlara.Bu kasabayı yeniden yaratan bütün insanlara teşekkür ediyorum.Bize bir kasabayı yeniden yaratmanın ne olduğunu ispatlıyorlar.* * *Alaçatı'dan işte bu duygularla ayrılıyorum.İstikametimiz önce Ilıca, sonra tekneye binip Aya Yorgi koyuna gidiyoruz.Çeşme yarımadası yaza hazırlanıyor.Bu bölge Türkiye'nin Floridası oluyor.Ege beni her yıl bu zamanlar iki şeyiyle vurur.Önce papatyalar gelir.Arkasından enginar ve bakla.Dönüşte arabamız Ildırı'ya doğru giderken yol kenarındaki enginar tarlalarını, papatyaları seyrediyorum.Ve içimden bir ses geliyor.Çeşme yarımadası Allah'ın bir lütfudur.Ve Allahım, işte böyle anlarda ölmekten çok korkuyorum.
False