Vadide isyan

Güncelleme Tarihi:

Vadide isyan
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2022 16:35

Dünyanın yaşayan en büyük yazarlarının başında hiç şüphe yok ki Kenzaburo Oe gelir. 1994 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan Oe, yaklaşık 60 yıllık parlak kariyerinin yanı sıra siyasi duruşuyla, savaş karşıtı hareketlere verdiği destekle de saygın bir yazar/entelektüel. Yıllar sonra aile evine dönen iki kardeşin geçmişle hesaplaşmalarını ve bir isyanı barındıran ‘Sessiz Çığlık’ta çok katmanlı bir hikâye anlatıyor.

Haberin Devamı

Kenzaburo Oe, 1935 yılında Şikoku bölgesindeki küçük bir köyde -Ösemura’da- yörede güç sahibi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Edebiyat ve sanata ilgisi büyükannesinden öğrendiği sözlü gelenekle başladı. Daha sonra eğitimciliğini üstlenen annesi Oe’yi ‘Huckleberry Finn’in Maceraları’ tarzındaki çocuk klasiklerine yönlendirecekti, farkında olmaksızın hayatını da yönlendirmişti. Liseyi bitiren Oe, Tokyo Üniversitesi’nin Fransız Edebiyatı bölümüne girdi ve edebiyat hayatına çok genç yaşta -1957’de- Fransız ve Amerikan edebiyatından ekilenerek kaleme aldığı öykülerle başladı. Çağdaş düşüncelerden ve sosyalizmden de etkilenmişti. 1959 ve 1960 yıllarında yazar ve sanatçıların kurduğu Genç Japonya Derneği’nin üyesi olarak Anpo protestolarına katıldı. Bu dönemin siyasi olaylarından esinlenen ‘On Yedi’ ve ‘Siyasi Bir Gencin Ölümü’ adlı romanları 1961’de yayımlandı. Siyasi içerikli romanları nedeniyle radikal sağdan -fiziksel saldırıya kadar varan- büyük tepkiler aldı ama ödün vermedi. Bütün kariyeri boyunca siyasi ve toplumsal eleştirisi keskindi. 1994 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

BÜYÜK BİR AİLE TRAJEDİSİ
1960’ların ortalarında, Tokyo kentindeyiz. Hikâyenin anlatıcısı Mitsusaburo Nedokoro ya da kısaca Mitsu, 27 yaşında, 1.72 boyunda, 70 kilo ağırlığında, üniversitede İngilizce dersleri veren, varoluşsal sorunlarla bunalmış, beklentiden yoksun, gerçeklerle yüzleşmekten korkan, mutsuz bir orta sınıf erkeği. Mutsuzluğu nedensiz sayılmaz; tek gözünü bir kaza sonucu kaybetmiş, bu kaybıyla “günden güne ona yapışıp kalan çirkinliğin özgünlüğü de iyice belirginleşmiş”... Kayıplarla dolu bir hayatı var Mitsu’nun; babasını erken yaşlarda yitirmiş, ağabeylerinden birisi İkinci Dünya Savaşı’ndan dönmemiş, sağ dönen diğer ağabeyi linç edilerek öldürülmüş. Kız kardeşi genç yaşta intihar etmiş. Bir zamanların köklü ve büyük ailesinden geriye bir tek Mutsi ve ABD’de yaşayan kardeşi Takaşi kalmış. Ama Mutsi’nin asıl üzüntüsü beyin hasarıyla doğan, bu nedenle bakımevine bırakmak zorunda kaldıkları bebeklerinden kaynaklanıyor. Bu durum karısı Natsumi’nin alkolikliğini de tetiklemiş. Cinsel hayatları tükenmiş, ev sessizliğe bürünmüş.
Mutsi’nin hayatındaki en son darbe ise en yakın arkadaşının tuhaf -daha doğrusu grotesk- bir biçimde intihar etmesi. İntihar onun iç hesaplaşmasını daha da yoğunlaştırmış. İşte tam bu sırada kardeşi Takaşi’nin ABD’den dönmesi Mitsu ve Natsu’nun hayatını değiştirecektir. 1960’lardaki öğrenci hareketinin aktörlerinden olan Takaşi -Mitsu’nun aksine- etrafındakileri kolayca etkileyen karizmatik bir gençtir. Mitsu’yu hayatında bir değişiklik yapmaya ikna eder ve hep birlikte köydeki evlerini satmak için Şikoku’nun ormanlık bölgesine sıkışmış vadiye doğru yola koyulurlar.
Köyde geçen birkaç gün zarfında Mitsu, Takaşi’nin köye ve aile geçmişine ilgisinin farklı bir niyet barındırdığını sezecektir. Gerçekten de 1860’ta bir köylü isyanına öncülük eden büyük büyük amcalarının anısına takıntılı biçimde bağlı olan Takaşi, etrafına topladığı gençlere bu isyanı 1960’lardaki öğrenci isyanıyla harmanlayan hikâyeler anlatmaya başlamıştır. Köyde gerilim yükselir. Mitsu, kardeşinin hayali bir aile tarihi yazdığını, geçmişteki olayların çok farklı geliştiğini söylese bile kimseye sözünü geçiremez. Üstelik karısı bile Takaşi’nin büyüsüne kapılmış bir durumdadır. Köyün şiddet dolu tarihi tekerrür etmek üzeredir...

YAZARIN HAYATINDAN MOTİFLER...
Kenzaburo Oe’nin dünya algısı çocukluğundan itibaren kayboluş ve yıkım duygusuyla şekillenmişti; babasının erken ölümü, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük bir yıkım ve yenilgiyle çıkması, ilk çocuğunun engelli olarak doğması, gençliğinde katıldığı siyasi protestoların bir sonuç vermemesi... Bütün bunlar Oe’nin hem kişisel hem de edebi hayatında önemli izler bıraktı. Bu izlerin en açık göründüğü romanlarından olan ‘Sessiz Çığlık’ta hayat hikâyesini romanın farklı kişilerine dağıtarak yansıtmış. Hikâye hiçbir şekilde otobiyografik değil ama kendisi ile ilgili pek çok motif barındırıyor.
‘Sessiz Çığlık’ Oe’nin ilk döneminde yazdığı nispeten küçük ölçekli romanlarıyla sonraki dönemde yazdığı panoramik eserleri arasında bir geçişi temsil eder. Kimilerine göre bir dönüm noktası hatta “Japon tarihini, toplumunu ve siyasetini tek bir sıkı anlatı içinde kuşatma konusundaki en başarılı romanı”.
Pek çok tema barındırıyor ‘Sessiz Çığlık’; kapitalizmin tarumar ettiği geleneksel hayat, hortlamaya hazır bekleyen ırkçılık, önderleri olmadan hareket edemeyen köylüler, köylülerin isyanı, önderin popülizmi, entelektüelin temkinlilikle karışık ürkekliği, ayaklanmanın coşkusu, sonra yıkımın yarattığı utanç, yenilgiyi sessizce kabullenme hali... Oe, söz konusu temaları öylesine kusursuzca kullanmış ve kurgusuna yedirmiş ki neredeyse Japonya’nın 100 yıllık tarihini bir vadideki isyan sürecinde canlandırmış. Tarihten, toplumdan, siyasetten söz ettik ama aynı zamanda bireysel dramlara da yer veriyor. Roman kişilerinin her birinin psikolojisini, umutlarını ve hayal kırıklıklarını, cinsel açlığı, kapalılığın yol açtığı ensest ilişkileri de işlemiş.

KENDİ CEHENNEMİYLE YÜZLEŞMEK
İki kardeş -Mitsu ve Takaşi- arasındaki ilişki/çatışma hikâyenin temel dinamiği. Yazar onlara tarihsel akışta belli başlı figürleri temsil eden roller biçiyor -ama kukla haline getirmeden. Mitsu, aydınlanmacı kurucu figürünün temsilcisi; beklentisiz, bilgili ama pasif, isyanın ruhunu kavrayamayan bir rasyonalist. Köye isyan ruhunu taşıyan Takaşi, devrimcilerin ve kendisini feda eden şehit figürünün temsilcisi; şiddete yatkın, maçist, inançlarını entelektüel bilgiyle tahkim etmekten uzak bir genç adam.
İki kardeşin aile tarihlerine ve köyün geleceğine dair bakışları tam bir zıtlık içerisinde. Bu zıtlık 60’lı yılların Japonya’sında entelektüellerle siyasi aktivistler arasındaki zıtlığın yansıması. Kendi başlarına ikisi de zaaflar ve yetersizliklerle maluller ama birbirlerini kurtarma ya da tamamlama potansiyeline de sahipler. Ne var ki iki kardeş trajik biçimde bir araya gelemiyor. Onların trajedisinin vadi halkının trajedisine dönüştüğünü göreceğiz.
Bütün bu temsiliyetler ve sembollere rağmen indirgemeciliğin uzağında durmayı başarıyor Oe. Belki de ürkütücü bir gerçeküstücülükle doğayı mükemmel biçimde öne çıkaran tasvirlerle hikâye etmesindendir. Uğursuz bir şeylerin her an ortaya çıkacağı beklentisiyle okuyoruz hikâyeyi. Aslında bunlar sezdiriliyor ama en beklenmedik anlarda ortaya dökülüyorlar. Özellikle de Mitsu ve Takaşi’nin aile fertlerinin ölümlerindeki sırlar, köyün gizli kalmış tarihi, çocukların ödediği bedeller... Hem romanın düğüm noktaları hem de modern hayatın vahşi koşullarını vurgulayan motifler.
Öte yandan ‘Sessiz Çığlık’ kişisel bir cehennemde yaşamanın karanlığını ‘aydınlatmayı’ da hedefleyen, yoğun ve felsefi bir anlatı. Karanlık bir varoluşçuluk Kenzaburo Oe’ninkisi. Ölüm, intihar ve utanç duygularıyla boğuşan roman kişilerinin çıplak acıları yavaş yavaş okuyucuyu da kendi kişisel cehennemiyle yüzleşmeye zorluyor.
Söylenmeyenleri, bastırılanları ve korkunç gerçekleri ustaca çağrıştıran ‘Sessiz Çığlık’ okuyucuyu hakikate ve hayallerine sarılmaya davet ediyor. Romanı kapadığınızda aklınızda kalan bir umut kıvılcımıdır; en kötü aşağılanmalara ve yenilgilere rağmen yeniden başlamaya gücümüz var!..

SESSİZ ÇIĞLIK

Vadide isyan

Kenzaburo Oe
H. Can Erkin
Can Yayınları, 2022
384 sayfa, 65 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!