Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2017 15:48

Yeni sergisi ‘Sirenler ve Denizkızları’nda kadın olma hallerini ele alan Seda Hepsev, “Zürih’e taşındıktan sonra, gündelik hayatta kadın olarak yaşanan zorluklar ortadan kalktı ama sonra fark ettim ki, burada da kadın, erkek egemen düzen içinde debeleniyor. Anladım ki, nereye gidersek gidelim kadınsal varoluş meselelerimizi de yanımızda taşıyoruz ve bu mücadeleyi sürekli güncellemek durumunda bırakılıyoruz” diyor.

Haberin Devamı

Denizin iki gizemli yaratığı, sirenler ve denizkızları, yarı dişi olarak yer aldıkları masallarda büyüleyici ve çekici yaratıklar olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Peki ya denizkızlarının deniz canavarlarından biri olması ve aslında denizde yaşamayan sirenlerin hipnotize edici şarkılarını duyanların denizde boğulması?.. Bu ince tezattan yola çıkan Seda Hepsev, x-ist’te açılan altıncı kişisel sergisiyle kimlik algısını sorguluyor. Daha önce de kadın ve erkeğin varoluşsal sorunlarını irdeleyen Hepsev, birbirinden zıt kültürler ve coğrafyaların birbirine zıt kültürlerde ve coğrafyalarda dahi, kadına biçilen toplumsal rollerin, temsil edilme şekillerinin ve bu temsilleri ortaya çıkaran dinamiklerin benzerliğinden yola çıkarak, kadın olma hallerini ele alıyor. Resim, desen ve işlemelerin yer aldığı ‘Sirenler ve Denizkızları’ sergisi üzerine Seda Hepsev ile kısa bir söyleşi yaptık.

Haberin Devamı

Sergiye başlığını veren Christopher Dell’in ‘Canavarlar - Garip Yaratıklar’ adlı kitabı, sergi ile hangi noktada buluştu?
‘Canavarlar- Garip Yaratıklar’, canavar türlerini on bölüme ayırıp görsellerle anlatan oldukça eğlenceli bir kitap. ‘Sirenler ve Denizkızları’, kitabın ‘Su Canavarları’ bölümünde yer alıyor. Burada denizkızlarının sadece iyi niyetli ve güzel Disney karakterleri değil, yarı insan yarı balık biçimindeki canavarlardan biri olduğundan, sirenlerin ise şarkı söyleyen denizkızları sanılmalarının aksine aslında onların da farklı estetiğe sahip tehlikeli yaratıklar olduklarından bahsediliyor. Dişi olanın edilgen ve genelgeçer estetik değerlerle temsilinin burada da karşıma çıkması beni düşündürmüştü. Daha sonra sergi şekillenirken resimler, desenler ve tek kollu ‘Elibelinde’ motifiyle örtüştüğünü fark ettim.

Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz
Ardından Bak
Bir doğurganlık, dişilik sembolü olan ‘elibelinde’ motifini, bu sergide sıklıkla görüyoruz. Bu motif sergide hangi anlamlarda karşımıza çıkıyor?

Kilimlerde, diğer motiflerle birlikte bir hikâyenin parçası olan, doğurganlığı, dişiliği simgeleyen elibelinde figürlerini ait oldukları hikâyenin içinden çıkardım, bir kollarını eksilterek işlemeye başladım. Tek başlarına, bir kolları olmaksızın dengede ve ayakta, kendilerine altın varaklı çerçeveler edinmiş şekilde duruyorlar. Ama çok sayıdalar ve yan yanalar. Farklı konumlarda ve şekillerde de olsalar bir kadın dayanışması içindeler.

Haberin Devamı

Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz
Elibelinde serisinden
Motifin sergilenme biçimi de çok çeşitli. Örneğin bir yerde kumaş üzerine işlemelerde yer alırken, bir yerde kâğıt işleri bir nevi asma işlevi gören bir çıta olarak da karşımıza çıkabiliyor. Burada motife böyle bir işlev kazandırmanızın sebebi nedir?
Desenlerle birlikte sergilediğim ahşap konstrüksiyonlar, elibelinde figürlerinin soyutlanmış hali. Birbirinden çok farklı ve çok sayıda ‘Elibelinde’ figürünü çizip işledikten sonra yine en başa döndüm, sanki kurşunkalemle çizmeye başlamışım ve yarım kalmışlar gibi ahşap figürler hayal ettim ve mekânın içinde dolaşsınlar istedim.

Haberin Devamı

‘Ardından Bak’ isimli küçük boyutlu desen serisi, kendisinden büyük ahşap konstrüksiyon içerisinde bir boşlukta sergileniyor. Neden böyle bir yöntem tercih ettiniz?
Boşlukta sergileniyor demeniz çok hoşuma gitti çünkü serginin tamamında böyle bir his hâkim. Resimler birbiriyle gruplaşmış halde, aralarındaki boşluklarla duvarları doldurmuyorlar, desenler ahşap figürlerin aralarına serpiştirilmiş vaziyette. Desenler ve ahşap figürler arasındaki büyüklük ve küçüklük ilişkisinden çok, figürlerin mekân içinde edilgenliğine önem verdim. Farklı yönlere hareket edebilirler, bunun için alan mevcut, taşıdıkları desenler yer değiştirebilir, sabit değiller. Tüm bunların nedeni işlerin tamamının, tanımlı, bitmiş bir söyleme sahip olmaması.

Haberin Devamı

İstanbul’dan Zürih’e taşınmanızın, cinsiyet meselesi çerçevesinde işlerinize nasıl etkisi oldu?
İstanbul’da doğup büyümüş biri olarak, şehrin kadın cinsi ile kurduğu çok da pozitif olmayan ilişkiyi aşama aşama deneyimledim. Zürih’e taşındıktan sonra, gündelik hayatta kadın olarak yaşanan zorluklar ortadan kalktı ama bir süre sonra fark ettim ki, burada da kadın, erkek egemen bir düzen içinde debeleniyor. Toplumsal yapı, kadını evi çekip çeviren, çocuk bakımından sorumlu, erkekler kadar çalışma imkânı sağlamayan bir sistemin içinde tutmaya çalışıyor. Anladım ki, nereye gidersek gidelim az ya da çok kadınsal varoluş meselelerimizi de yanımızda taşıyoruz ve bu mücadeleyi sürekli güncellemek durumunda bırakılıyoruz. Bu süreçte taşıdığım kadın kimliklerini -kadın sanatçı olmak, yabancı bir kadın olmak, anne olmak- vs. daha çok sorgulamaya başladım.

Haberin Devamı

Son olarak, sizce kimlik tartışmalarında sanatın rolü nedir?
Kimlik, kimlik tartışmaları ve sanat gibi çok katmanlı, çok altbaşlıklı büyük kavramlar birbiriyle zekice ve zarifçe çarpıştığında ortaya insanın yaşama sevincini artıran bir enerji çıkıyor. Bu bir koreografi olabilir, bir tartışma platformu olabilir ya da bir desen olabilir. Örneğin kimlik meselesi ile ilgili bir kavram karşımıza en geniş tanımıyla sanatsal bir form olarak çıkıyor ve zihnimizde bir kırılmaya, değişime, kalbimizde çarpıntıya neden oluyorsa bu noktada sanatın rolünden keyifle bahsedebiliriz.
Seda Hepsev’in ‘Sirenler ve Denizkızları’ başlıklı sergisi, 24 Haziran’a kadar x-ist’te.

Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz

Seda Hepsev: Kadınsal meselelerimizi yanımızda taşıyoruz

BAKMADAN GEÇME!