Osmanlı’nın Amerikalı tarihçisi: Heath Lowry

Güncelleme Tarihi:

Osmanlı’nın Amerikalı tarihçisi: Heath Lowry
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2017 15:24

Amerikalı tarihçi Heath Lowry, ‘Yarım Asırlık Tutku, Türkiye ve Ben’ adlı anılarında Amerikalı bir delikanlı nasıl Osmanlı tarihçisi olur, niye Türkiye’yi bu kadar sever, detaylarıyla anlatıyor.

Haberin Devamı

Amerikalı tarihçi Heath Lowry hem şahsen dostumdur hem Türkiye’nin dostudur. Eniştemizdir çünkü kırk yıldır Demet Hanım’la evlidir.
Şunu da belirteyim, çok iyi bir okuruyum. Diyebilirim ki, bütün değilse bile kitaplarının çoğunu okudum. Hatta bunlardan zengin malzemeye sahip iki kitabı üzerine CNN Türk’te kendisiyle çok keyifli, iyi reytingli bir program da yapmıştım: Biri, Yunanistan’daki Osmanlı türbelerini anlatan ‘Osmanlıların Ayak İzlerinde’ adlı eseri, diğeri ‘Osmanlı Döneminde Balkanların Şekillenmesi 1350-1550 Kuzey Yunanistan’ın Fetih, Yerleşme ve Altyapısal Gelişimi’ (Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları).
Lowry, okunması çok zor olan mezar taşlarını, kitabeleri, divani yazıları okuyacak kadar çok iyi Osmanlı Türkçesine vâkıftır. Bir Amerikalı nasıl böyle bir Osmanlı tarihçisi olur diye hep merak ederdim. Sohbetlerimizde söyledikleri tabii çok kısa şeylerdi. Şimdi ‘Yarım Asırlık Tutku, Türkiye ve Ben’ adıyla bir dizi kitap yayımlamaya başladı. Amerikalı bir delikanlı nasıl Osmanlı tarihçisi olur, niye Türkiye’yi bu kadar sever, hepsini öğreneceğiz.

Bereketli Köyü
Kitabın ilk cildi ‘Bereketli Yılları, 1964-1966’ adını taşıyor. Bereketli, Balıkesir’in bir köyü. Genç Heath’in ‘Barış Gönüllüsü’ olarak çalıştığı köy... Lowry, Başkan Kennedy’in ‘Barış Gönüllüleri’ programı çerçevesinde 68 kişiyle birlikte Türkiye’ye geliyor.
Program çok önemsendiğinden olsa gerek, zamanın Başbakanı İsmet İnönü onları kabul ediyor. Lowry, İnönü’nün ‘mükemmel İngilizce’ konuştuğunu yazıyor.
Sonra, 1960’lar Türkiye’sinde, kız arkadaşı Bonnie Landes ile birlikte zahmetli bir kara yolculuğuyla Balıkesir’e, oradan Bereketli Köyü’ne geliyorlar. Yüzlerce köylü dizilmiş onları karşılıyor, hepsiyle tokalaşıyorlar.
1960’larda köy hayatı, zamanın işe göre değil, mevsimlere göre şekillendiği tipik bir geleneksel tarım toplumunu yansıtıyor: “Köy hayatının akışı ve temposunun mevsimler tarafından belirlendiğini şimdiden öğrenmiştim. Kış yavaş yavaş yerini bahara bırakıyordu ve dört ay boyunca kahvede oturan adamlar senenin mahsullerini ekmek için tarlada hazırlıklara başlamışlardı...
Tek eğlence, bazen ‘eski otobüse doluşup’ Balıkesir’de sinemaya gitmekti.”

Sosyal tarih gözlemleri
Tarihçi Lowry ‘zaman’ kavramını çok iyi bildiği için, dikkatle gözlemleyip anlattığı köy tasvirleri ‘köy sosyolojisi’ için çok değerli malzemeler. Dayanışma, misafirperverlik, imece, yoksulluk, paylaşım, erkek egemen kültür... Amerikalı iki misafirin ikamet ve ihtiyaçları için köylülerin hazırladığı ‘liste’yi, yani imece listesini Lowry hâlâ saklıyor, o sayede köydeki hemen her ismi biliyor. Bu listeyi kitabına da koymuş. Kitapta bolca fotoğraf da var.
Amerikalı için fazlaca meşakkatli... Hatta Lowry bir yerde “Türkiye’ye gelmekle bir hata yapmıştım” diyor.
Ve insani dramlar... Genç anne Emine ağzında köpükler yerde atıyor; çevrede ağıt figanlar. Köylüler Lowry’den yardım istiyor. Hastaneye yetiştirmek için ‘köyde tek motorlu araç’ var, romorkörlü bir traktör. Kışta kıyamette Emine’yi hastaneye götürürler. Ameliyat odasından çıkan Dr. Özcan Bey, “Öldü” der. Bebeğini emzirmek için talihsiz Emine’nin sütü yetmiyordur, sütüm gelsin diye ‘kekik yağı’ içmiş, zehirlenmiştir.
Hayat meşakkat ve ıstıraptan ibaret değildi. Yoksul ve çaresiz insanların konukseverliği, paylaşım duygusu Lowry’yi etkilemiştir, onları sevecektir.
1960 Türkiye’sinde, Balıkesir askeri havaalanından, pencereleri kapalı bir uçakla İstanbul’a uçmak, bir Amerikalı için sudan ucuz, 30 lira yani 3.5 dolardır. İstanbul’a gelip gezmek, ‘Çin restoranında yemek yemek’ kitaba geçecek kadar önemli ve keyiflidir. Bunlar Türkiye’nin sosyal tarihi için son derece değerli veriler.

‘Barış Gönüllüleri’nin sonu
Lowry ‘Barış Gönüllüleri’ni sona erdiren talihsiz olayları da anlatıyor. ODTÜ’ye büyük hizmetleri geçen Rektör Kemal Kurdaş’la Gönüllüler’in Türkiye Müdürü Ross Pichard’ın köy romantizminden kaynaklanan yanlış girişimleri; Amerikalıların yanında Türk barış gönüllüleri oluşturarak köylere göndermesi...
Al Edgell’in köy sosyolojisi üzerine doktora yapmak için gönderdiği sayfalar dolusu anket sorularının “19. yüzyıl sonundaki istihbarat toplama şeklinin tam bir kopyası olması” ve Balıkesir Valisi’nin ‘bunlar casus’ şüphesi...
Lowry her ne kadar bunu yırtıp atsa da kuşkular artıyor. Lowry bunu “Programın sonunu getiren ilk çatlaklar Pichard-Kurdaş fiyaskosu ve Edgell anketinin ortaya çıkmasıydı” diye yazıyor.
Köy düğünü, köylünün Çoban Sülü’ye oy vermesi, kan davası, Turgut Özal’la bir anı... Hemşire Jennie ile evlenmesi... Köyde erkeklerin “pek de evlerinde zaman geçirmiyor” olmaları, yani erkek kültürü gözlemleri...

Gerçekten önemli bunlar
Nihayet, “Hit (Heath) unutma artık bizden birisin” diyen Bereketli köylülerine veda...
Lowry’nin akademik hayata girişini ve en saygın Osmanlı tarihçilerinden biri haline gelişini anlatacağı ciltleri merakla bekliyorum. Yeni nesiller için çok iyi örnek olacak. 

YARIM ASIRLIK TUTKU

Osmanlı’nın Amerikalı tarihçisi: Heath Lowry

TÜRKİYE VE BEN
Heath W. Lowry
Bahçeşehir Üni. Yayınları, 2016
204 sayfa, 17.50 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!