‘O gözü karalık nerede şimdi?’

Güncelleme Tarihi:

‘O gözü karalık nerede şimdi’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2022 10:27

Don DeLillo, ‘Sessizlik’te bir Amerikan futbolu final maçı gecesi elektriklerin ve iletişim araçlarının kesilmesi sonucu başlayan paniği anlatıyor. Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden DeLillo’nun ısrarla üzerinde durduğu meselelere temas eden, kısa ama ilginç bir roman.

Haberin Devamı

2020 yılında yayımlanan ‘Sessizlik’in hikâyesi 2022 yılının 56. Super Bowl finaline denk gelen günde -13 Şubat’ta- başlayıp bitiyor.
Önce Paris’ten New York’a seyehat eden -orta yaşlarda- bir çiftle tanışıyoruz. Adamın adı Jim Kripps. Bir sigorta şirketinde sigorta eksperi olarak çalışıyor. Karısı Tessa Berens ise şiirleri edebiyat dergilerinde sıklıkla boy gösteren, “Karayipler-Avrupa-Asya kökenli, koyu tenli bir şair. Ayrıca bir internet sitesinde çevrimiçi editörlük yapıyor”. Karı koca bir an önce Newark’a varıp TV’den final maçı izlemek derdindeler.
Aynı saatlerde Newark’ta: Diane Lucas ve Max Stenner, Superscreen kanalının açık olduğu televizyonun karşısında oturmuş Amerikan futbol sezonunun final maçını bekliyorlar. 37 senelik evlilikleri mutsuz değil ama ‘korkunç bir rutine binmiş’. Diane, emekli bir profesör. Evde bir de konukları var; Diane’nin eski öğrencisi, 30’larının başındaki Martin; Bronx’ta yalnız yaşıyor, aynı semtte bir lisede fizik öğretmenliği yapıyor.
Her şey yolunda giderken ekran ansızın kararır. Cep telefonları da kapanmıştır. “Kadın odanın öbür ucunda duygusal nedenlerle tutulan bir yadigâr olan sabit telefona yönelir” ama o da, bilgisayarları da cansızdır.
Aynı saatlerde Jim Kripps ve karısının uçağı piste neredeyse çakılarak inmiştir. Hafifçe yaralanan Jim’in tedavisi için gittikleri hastanenin hemşiresi durumu şöyle özetleyecektir:
“Bugün önüme gelen herkesin bir hikâyesi var. Siz ikiniz uçak kazasısınız. Başıboş metrolarda, iki kat arasında kalan asansörlerde, sonra boş ofis binalarında, çıkışları kapanan mağazalarda mahsur kalan başkaları var. Yaralı insanlar için burada olduğumuzu söylüyorum onlara. İçinde bulunduğumuz durumla ilgili tavsiye vermek değil işim. İçinde bulunduğumuz diyorum da, o durum ne sahi?... Size şu kadarını söyleyebilirim, her ne oluyorsa teknolojimizi çökertti... Güvenli cihazlarımıza, şifreleme sistemlerimize, tweet’lerimize, trollerimize, botlarımıza kendimizi teslim etmeye karar verdiğimiz andaki o gözü karalık nerede şimdi?”
Çift geceyi geçirmek için arakadaşlarının -Diane Lucas ve Max Stenner çiftinin- evine güç bela ulaşacaklar ve Einstein takıntılı Martin’in komplo teorileri eşliğinde endişeli bir bekleyiş başlayacaktır...

TEHLİKELİ ZAMANLARDA YAŞAMAK
Komplo teorileri dedim ama hiç de paranoyakça değil. Kriz anlarında ortaya çıkan bu yaygın düşünce refleksi, kollektif bilincimize yer etmiş sayısız felaketin sonucu. Şöyle özetlemiş Don DeLillo: “Siber saldırılar, dijital müdahaleler, biyolojik saldırılar. Şarbon, çiçek hastalığı, patojenler. Ölenler, sakat kalanlar. Açlık, salgın hastalık, daha neler neler.” ‘Sessizlik’, işte bütün bunlara tanıklık etmiş bir yazarın duygu ve düşüncelerinin ifadesi.
Don DeLillo’nun Türkçeye ilk çevirisi -20 yıl önce- ‘Beyaz Gürültü’ ile olmuştu. Tam da çağın güncel meselelerine değinen bu roman 2000’li yıllar Türkiyesi’ndeki değişimi de karşılık geliyordu. Ve ‘Beyaz Gürültü’de beyaz yakalılardan -daha çok entelektüellerden- oluşan roman kahramanlarını beklenmedik bir felaketle yüzleştirmiş ve insanların kaos karşısındaki davaranış biçimlerine yoğunlaşmıştı. Yıllar sonra yazdığı ‘Sessizlik’i yine aynı soru etrafında kurgulamış; teknolojinin bütün imkânları kullanılarak inşa edilen ve çok güvenli olduğuna inanılan dünyamız bu imkânlar kullanılamaz hale geldiğinde nasıl bir hal alacak?
DeLillo’nun bu tarz hikâyelerde ısrar etmesinin nedeni -kendi deyişiyle- ‘tehlikeli zamanlarda yaşamak’ ile ilgili. “Eserleri kitlesel medya, nükleer savaş, spor, dilin karmaşıklığı, performans sanatı, Soğuk Savaş, matematik, dijital çağın gelişi, siyaset, ekonomi ve küresel terörizm gibi çeşitli konuları kapsıyor”, ki Türkçede yayımlanmış romanlarının neredeyse tamamında -’Beyaz Gürültü’, ‘Libra’, ‘Beden Sanatçısı’, ‘Oyuncular’, ‘Kozmopolis’ ve ‘Koşan Köpek’te- benzer temaları görmek mümkün.
Şimdilerde çok okunan ve saygınlık duyulan bir yazar olmasına rağmen Don DeLillo’nun kariyerine yayılan eleştirel gerçekçi tutumu, özellikle Amerikan sağının eleştirilerine maruz kalıyor. Kimiler ‘histerik gerçekçilik’ olarak niteliyor tarzını. Kimileri romanlarını “Bizi tekrar tekrar tek bir fikirle dövmek için tasarlanan yollar” şeklinde yorumlamış. Daha da kötüsü George Will isimli bir ‘eleştirmen’in DeLillo’nun ‘Libra’sı için sarf ettiği şu sözler: “Edebi bir vandalizm ve kötü vatandaşlık eylemi...”
Don DeLillo’nun eleştirilere yanıtı ise yazar ve entelektüel olmanın sorumluluğunu ortaya koyması açısından çok önemli geldi bana: “Kötü vatandaş olarak adlandırılmak, bir romancı için iltifattır. Yapmamız gereken tam olarak bu. Kötü vatandaş olmalıyız. İktidarın neyi temsil ettiğini ve hükümetin neyi temsil ettiğini, şirketlerin neyi dikte ettiğini ve tüketici bilincinin ne anlama geldiğini açığa çıkaracak şekilde yazmalıyız. Bu anlamda, eğer kötü vatandaşsak, işimizi yapıyoruz demektir. (...) Yazarlar, doğaları gereği, sisteme, iktidarın bize empoze etmeye çalıştığı her şeye karşı çıkmalıdır.”
Böyle bir fikriyattan hareketle DeLillo, derin devletten tüketim çılgınlığına, entlektüel sığlıktan aile yapılarına, komplo teorilerinden derin devlet şiddetine kadar pek çok konuyu sorgular. Ama bütün bunlar hikâyelere yedirilmiştir. ‘Sessizlik’te de bir evde mahsur kalan beş kişi arasında mükemmel diyaloglara yüklemiş anlatmak istediklerini. Felaket anına kadar birbirleriyle yakın ilişkide olduğunu sandığımız insanlar arasındaki kopukluğu açığa çıkarmış. Daha çok bir tiyatro oyunu havasında yazılmış bu novellası elbette romanları kadar kapsamlı ve kuşatıcı değil. Ama rahatsız etmek anlamında geride de kalmıyor.
Yazıyı ‘çok erken pes etmiş bir üniversite profesörü’ olan Diane’in itirafları ile bitiriyorum:
“Bir odada mahsur kalmış insanlar. Oysa mahsur kalmış filan değiliz. İstediğimiz an çıkıp gidebiliriz. (...) Kocam ne gördüğünü anlatmak istemiyor, ama sokaklarda kızılca kıyamet koptuğunu tahmin edebiliyorum, peki neden kalkıp pencereye gitmeye ve aşağı bakmaya bu kadar gönülsüzüm? Oysa bu olanlar kaçınılmaz değil miydi? Bazılarımızın aklından geçen tam da bu değil mi? Bu yolun yolcusuyduk nicedir. Ne hayret eder olmuştuk ne merak. Yolumuzu yönümüzü bulma içgüdümüz hepten kötürüm...”

SESSİZLİK

‘O gözü karalık nerede şimdi’

Don DeLillo
Çeviren: Aylin Ülçer
Siren Yayınları, 2022
88 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!