İnci Aral: Bu romana başlamak 20 yılımı aldı

Güncelleme Tarihi:

İnci Aral: Bu romana başlamak 20 yılımı aldı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2021 10:11

Yeni kitabında ölümden sonra başka bir evrende hayatını sürdüren Akdeniz’i hem onun hem babasının dilinden anlatan İnci Aral, “Çocuklarını kaybetmiş bütün anne babalara ‘Yukarlarda En Uzaklarda’ romanımla bu kadim umudu vermek istedim. Bence bu olasılık var” diyor.

Haberin Devamı

İnci Aral’ın yeni romanı, teknik terimlerin çokluğundan belki, bana hep soğuk gelen bilimkurgu edebiyatın sıcaklığıyla kucaklıyor. ‘Yukarlarda En Uzaklarda’ adlı roman evladını kaybeden bir babanın acısına okuyucuyu ortak ederken bu acıyı yaşamış tüm anne-babalara da çocuklarının başka bir yerde de olsa hayatına devam ediyor ihtimalini ortaya koyup teselli veriyor. Kendi de aynı acıyı yaşamış Aral. Kitapta bir kaybın ardından hissedilenleri tüm içtenliğiyle anlattığı için ona vefatıyla hepimizde derin yaralar bırakan sevgili meslektaşımız Ayşe Aral’ı sormak istemedim. Ama elbette acıdan konuştuk.

Bilimkurgu kitap yazma fikri nereden aklınıza düştü?
Bilim kurguya girme niyetiyle yola çıkmadım. Elimde genç bir ölümle bir ailenin darmadağın olma hikâyesi vardı ve 15-16 yıldır yazılmayı bekliyordu. Seçimim romanda anlatıcının kim olacağı, hikâyenin kimin ağzından anlatılacağı sorusundan doğdu. En inandırıcı söylemin ölmüş genç kızın anlatısı olacağı sezgisine kapıldım. Ancak romanda bir ölünün anıları değil, canlı bir akış sağlayacak gerçek deneyimler öne çıksın istiyordum. Ölümden sonra yaşam üzerine genelde gerçekdışı olduğuna inandığım pek çok fantastik, dini söylemi gözden geçirdim. Bilim insanlarının kuantum fiziğine bağladıkları ölümsüzlük iddialarıysa beni bugüne kadar uzak olduğum, akıl çelen kuantum alanına götürdü. Beden yok olsa bile bilincin asla ölmediğini, insan beynindeki mikrotübüllerde kuantum parçacıkları olduğundan bilincin bir başka biçimde ya da formda yaşamını sürdürdüğünü savunan bilim insanları vardı. Romanımı baş kahramanı Akdeniz’e bu görüşten yola çıkarak ikinci bir yaşam bağışladım. Kuşkusuz buna bağlı yeni bir bilinç, uygun kişiler ve mekânlar yarattım. Hayal gücü devreye girince hikâye farklı boyutlar kazandı. Romanımın bilimkurgu olduğundan emin değilim. Oralarda biraz geziniyorumdur belki.

Haberin Devamı

Kitabın sonunda Faruk Akınbingöl’e yaşadığı deneyimi sizinle paylaştığı ve hikâyesini romanlaştırmanıza izin verdiği için teşekkür ediyorsunuz. Çok özel olduğunu varsayarak ne kadarı onun hikâyesi diye sormaktan çekiniyorum ancak nasıl başladı bu romana dönüşen dertleşmeniz?
90’lı yılların sonunda bir okuma programı ile birkaç Avrupa ülkesinde dolaşıyordum. Amsterdam’da, hikâyede Akdeniz’in babası Fatih olarak yer alan kişinin evinde bir gece konuk oldum. Akşam bana kızının ölümünden söz etmedi. Gece ise ölen genç kızın evdeki odasında kaldım. Tuhaf bir geceydi, sanki göremediğim biri vardı o odada. Romanda da anlattığım bu oda artık yaşamayan birinin bıraktığı izlerle doluydu. Uyuyamadım. Sabah rahatsızlığımı anlattığımda öğrendim gerçeği. Anne, Türkiye’deydi. Onunla hiç karşılaşmadım. Birkaç yıl sonra o geceyi anlatan bir öykü yazdım. ‘Pembe Kayışlı Saat’ adlı bu öykü ‘Ruhumu Öpmeyi Unuttun’ adlı kitabımda var. Fantastik bir öykü. İletişim böyle başladı. F’nin 2007’de Türkiye’ye dönüşüyle yeniden karşılaştık. Aramızda dostluk gelişti. Buluştuk, konuştuk, notlar aldım. Sonrasında sıklıkla yazıştık. Burada bir roman kahramanı olarak ele aldığım kişinin gerçekle ne ölçüde bağlantısı olduğu okuru ilgilendirmiyor. Sonuçta karakter benim yorumumla sınırlı çünkü. Romanlarımda bire bir hayattaki kişileri kullanmaktan, tanınan kişiler olsalar da açıkça konu alıp deşifre etmekten özenle kaçınırım. Onları değiştirir temel özellikleriyle çoğullaştırırım. Burada da bir anne-babayı anlatırken yaşamın en zorlu, en acı deneyimi olan evladını kaybetme olayını odak aldım. Roman kişilerinin özeline girerek yaraları kanatmaktan kaçınmaya çalıştım.

Haberin Devamı

Kitapta bir ara Akdeniz’in başka bir yaşamda var olmasını babasının hayal ettiğini düşündüm. Kızının acısıyla başa çıkmaya çalışan bir babanın kendi kendine yazdığı bir hikâye olduğunu varsaydım. Ne kadar iç içe gerçekle kurgu? Benim şüphelerim de gerçek olabilir mi?
Kurgu tümüyle bana ait. Baba kızıyla bağlantılı olarak kendi yaşamından izler sundu kuşkusuz yazara ama Akdeniz’e ikinci bir yaşam vermek, o yaşamdaki değişimleri, olanakları, olasılıkları hayal edip anlatmak romancı olarak benim işimdi. Duyduğunuz kuşkuda haklısınız, bunu istedim ve kurgunun bir parçasını gerilim ögesi olarak kullandım. Bu arada romanın ikincil anlatıcısı baba Fatih, henüz romanı okumadı, hiçbir sabırsızlık göstermeden ve kaygıya kapılmadan büyük bir yüce gönüllülükle yazarlığıma güven duydu. Yazdıklarım eminim onu da şaşırtacak.

Haberin Devamı

Bilimkurgunun soğuk yüzünü edebiyatın sıcaklığıyla birleştiren romanda bir ana-babanın hem de Türkiye’de işkence görmüş, kaçmak zorunda kalmış, güçlü savaşlardan çıkmış ebeveynlerin çocuklarının kaybı karşısında yaşadıkları acı herkesin yüreğini sızlatıyor. Ne kadar zordu bu acıyı yazmak sizin için de?
Bu romanda anlattığım hikâyeyi, yaşanan acı ve eksikliği içselleştirmek çok zamanımı aldı. Yazma isteği duymamla romana girmek ve ilk satırları yazabilmek arasında 20 yıl bekledim. Her bir genç ölüm, şehit haberi ve benzeri çaresiz ayrılıklar yüreğimi dağladı. Uzun aralar vermek zorunda kaldım. Uykusuzluklar korkular yaşadım. Kolay değildi. Beni rahatlatan tek şey Akdeniz’in ikinci yaşamına artık kuşku duymadan inanıyor oluşum ve bundan güzel Akdeniz’in mutlu oluşu. Çocuklarını kaybetmiş bütün anne babalara ‘Yukarlarda En Uzaklarda’ romanımla bu kadim umudu vermek istedim. Bence bu olasılık var.

Haberin Devamı

İnci Aral: Bu romana başlamak 20 yılımı aldı
Yukarlarda En Uzaklarda
İnci Aral
Kırmızı Kedi Yayınları, 2021
344 sayfa, 35 sayfa

BAKMADAN GEÇME!