Hikâyelerin ‘koruyucu’ ressamı Paula Rego

Güncelleme Tarihi:

Hikâyelerin ‘koruyucu’ ressamı Paula Rego
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2022 11:44

Pera Müzesi, hikâyeleme konumunu resme yeniden kazandıran Portekizli ünlü feminist sanatçı Paulo Rego’yu ağırlıyor. Küratörlüğünü Alistair Hicks’in üstlendiği ‘Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi’ başlıklı sergi, sanatçının kişisel öyküsünden kesitler sunmanın yanı sıra eserleriyle faşizme, sömürgeciliğe ve ataerkil baskılara karşı nasıl mücadele ettiğini de gözler önüne seriyor.

Haberin Devamı

Geçen haziran ayında 87 yaşında hayata veda eden feminist sanatçı Paulo Rego’nun eserlerinden oluşturulan ‘Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi’ başlıklı sergi, Pera Müzesi’nde izleyicilerle buluşuyor. Küratörlüğünü Alistair Hicks’in üstlendiği sergi, Rego’nun kişisel hikâyesinden kesitler sunmanın yanı sıra sanatçının faşizme, sömürgeciliğe ve ataerkil toplumun dayattığı tüm baskılara karşı nasıl mücadele ettiğini de gösteriyor. Ayrıca sergi, sanatçının 1960’larda Portekiz’deki çalışmalarının öneminin altını çizerek onun 1980’ler ve 1990’larda Londra sahnesinde ‘devrimci’ bir sanatçı olarak ortaya çıkışına da odaklanıyor.
Paula Rego, 1935 senesinin ocak ayında diktatör Antonio de Oliveira Salazar rejiminin hâkimiyet sürdüğü Portekiz’in başkenti Lizbon’da dünyaya geldi. Lizbon Güzel Sanat Okulu’nda resim eğitimi almış Maria de Sao Jose Avanti Quaresma Paiva ve tutkulu bir antifaşist olan Jose Fernandes Figueiroa Rego’nun tek çocuğu olan sanatçı, ailesinin İngiltere’ye göç etmesiyle çok sevdiği babaannesi ve dedesinin yanında Lizbon’da kaldı. Annesi ve babası, sanatçı 2.5 yaşına geldiğinde Portekiz’e döndü ve Estoril’e taşındı. Annesinin boş zamanlarında resim yapması Rego’nun sanatla tanışmasına vesile oldu. Aynı zamanda babaannesi ve dedesinin ona anlattığı öyküler de ilerleyen zamanlarda sanatçının eserlerine büyük bir ilham kaynağı olacaktı.

Haberin Devamı

Hikâyelerin ‘koruyucu’ ressamı Paula Rego

Rego’nun babası, Salazar’ın faşist yönetimindeki Portekiz’de büyümesini istemiyordu ve sanatçıyı 16 yaşındayken İngiltere, Kent’teki Grove Finishing School’a gönderdi. Bu okul, kızlar için bir görgü okuluydu. Sanatçı, iki dönem sonra sanat okuluna başvurdu. Ancak öğretmenlerinden biri ‘ataerkil bir düşünceyle’ kızların sanat okulunda başına gelen tek şeyin hamile kalmak olduğunu söyleyerek onu uyardı. Rego, bu uyarıya kulak asmadı ve 1952 yılında en genç öğrencisi olarak Londra’daki The Slade School Fine Art’ta sanat eğitimine başladı. Sanatçı, eğitimi süresince eserlerinde hikâye anlatımına yer vermeye devam etti.
Küratör Alistair Hicks, serginin kataloğu için kaleme aldığı yazıda o dönemde kadın hikâyelerinin küçümsendiğini aktarıyor. Hicks, “Fakat hikâye anlatımını küçümseme çabasında yetersizliğin ciddi bir kabulü vardır. Erken çağ kültürlerin çoğunda kadınlar hikâyenin koruyucusudur. Hikâyeyi nesilden nesile aktarmak onların görevidir” diyor. Hick ayrıca, Rego’nun resme ‘küçümsenen’ hikâyeleme konumunu yeniden kazandırarak önemli bir feminist katkıda bulunduğunun da altını çiziyor.
Rego, 1956’da eğitimini tamamladıktan sonra anavatanına geri döndü. Yedi yıl Portekiz’de kalan sanatçı, bu dönemde aralarında ‘Salazar Vomiting the Homeland’, ‘Order Has Been Established’in de olduğu otorite ve iktidar yapılarına meydan okuyan kolajlar ve yağlıboya resimler yaptı. Sanatçı ilk kişisel sergisini 1965’te Portekiz’de açtı. Londra’daki ilk solo sergisi ise 1981’de AIR Gallery’de yapıldı.

Haberin Devamı

Çarpıcı ‘Kürtaj’ resimleri
1990’lı yıllarda ise Portekiz’de kürtajı yasallaştırmak için yapılan ve az farkla başarısızlığa uğrayan referandumun ardından sergide de yer alan ‘Abortion’ serisini yapmaya başladı. Sanatçının bu eserleri, 2007 yılındaki ikinci referandumu desteklemek amacıyla Portekiz basınında kullanıldı. Bu referandumun sonucunda kürtaj Portekiz’de yasal hale geldi. Artnews’te yer alan haberde sanatçı bu konuyla ilgili “Gerçek hayatta bahsedemeyeceğim pek çok şey vardı ama resimlerimde her şeyi yapabilirdim. Resimlerde izin verilir. Çok rahatlatıcı. Yine de kimse beni tutuklamaya gelmedi” diye aktarıyor. Sanatçı, son olarak 59. Venedik Bienali’nin ‘Milk of Dreams’ sergisinde yer aldı.
‘Memnun ve heyecanlıydı’
Pera Müzesi’nin üç katına yayılan ‘Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi’ adlı sergide, Rego’nun aralarında yağlıboya, pastel, karakalem, akrilik resimleri ve yerleştirmelerinin olduğu farklı disiplinlerde 77 eseri bulunuyor. Sergideki eserler, sanatçının hayatının önemli kesitlerine göre bölümler halinde yer alıyor. En çarpıcısı, sanatçının ‘The Abortion’ (Kürtaj) serilerinden eserlerin sergilendiği bölüm. Karakalemle çizilmiş resimler, tıbbi bir ortamda yapılmayan bir çocuk düşürme eyleminin bir kadın için ne kadar acılı ve tehlikeli bir süreç olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda çocuğunu aldırmak isteyen yalnız kadınların yüzündeki acı ve çaresizlik hissi de izleyiciye aktarılıyor. Bu da günümüzde halen kürtaj hakkından yararlanamayan onca kadının olduğunu ve kadınların bedenleri için verdikleri savaşı akıllara getirerek izleyiciyi düşündürüyor. Ayrıca ‘Turkish Bath’ (Türk Hamamı), ‘Sit’ (Otur), ‘Pregnant Rabbit Telling Her Parents’ (Hamile Tavşan Ebeveynlerine Söylüyor) ve ‘Aida’ da sergide yer alan çarpıcı eserler arasında.

Hikâyelerin ‘koruyucu’ ressamı Paula Rego

Küratör Alistair Hicks, yaptığımız konuşmada sergi fikrinin dört yıl önce şekillendiğini belirtiyor. Rego’nun işlerinin her zaman hayranı olduğunu aktaran Hicks, İstanbul’da gittiği bir galeride gördüğü bir eserdeki figürlerin Rego’nun ‘Doubts’ adlı tablosunu hatırlattığını ve bunu müze ekibine iletmesiyle sergi fikrinin doğduğunu aktarıyor. Rego’nun, eserlerinin İstanbul’da sergileneceğini bilip bilmediğini sorduğumuzda ise Hicks, “Paula’nın sergiden haberi vardı. Bundan memnun olmuştu ve heyecanlıydı” diye açıklıyor.
‘Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi’ başlıklı sergi, 30 Nisan 2023 tarihine kadar Pera Müzesi’nde.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!