Borges’in ‘gördükleri’…

Güncelleme Tarihi:

Borges’in ‘gördükleri’…
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2017 19:58

Celal Üster çevirisi ile okura ulaşan ‘Borges Sekseninde/Sohbetler’de on bir söyleşi boyunca bir görgü ve görme ustası olan Borges’in görüşleri bizi iki yönden kuşatıyor.

Haberin Devamı

Edebiyat da sanat gibi bir görgü ve görme meselesi sonunda. Görgüye, yazarın yetenekleri, şahsi özellikleri dahil olduğu gibi görmesine bilgi ve tecrübesi yanında öngörüleri de dahil olmalı. Görgülü yazar/şairi, daha özgüveninden, gerektiğinde kendi kendisini eleştirmesi yanında engin mizah duygusundan çıkarabilirsiniz. Görme ise, entelektüel birikimi ile birlikte kendisinden önceki yazar ve şairleri değerlendirişinde açığa çıkar. Borges bu anlamda bir görgü ve görme ustasıdır. Fiziksel görmenin önüne ibretlik şekilde bu hünerleriyle dikiliverir.
Söyleşi de bir sanattır. Sanatçının hem yazdıklarını daha bir açığa çıkarır hem de nice gizleri bize getirir. Soruyu soran kadar onu karşılama biçimiyle konuşmacı, yazı mantığının dışında, sözün evrenine çeker bizi ve orada dil denilen büyük düşünüşün başka derinlikleriyle buluşuruz. Celal Üster çevirisi ile okura ulaşan ‘Borges Sekseninde/Sohbetler’ kitabı, işte bize en çok bu yönüyle seslenir. Konuşma bir sanattır.

ÖĞRETİR BORGES...

Editör Willis Barnstone’un önsözüyle birlikte on bir söyleşi boyunca Borges’in görüşleri bizi iki yönden kuşatır. Yazdıklarının içinde yazdıklarıyla beraber Borges ve edebiyat, şiir ve kavramlara engin dalışlar yapmaktan geri durmayan Borges. Bu bağlamda onun aynalar hakkındaki duyuşları kadar karabasan üzerindeki düşünüşlerini de öğreniriz. Öğretir Borges. Böyle bir tarzı olmasa bile öğrenirsiniz çünkü kendisi de öğrenmiştir. O öğreniş yoldaş kılar sizi. Kitabın insan üzerindeki etkisi kadar insanın kitap üzerindeki etkisiyle de ilgilenir. “Ne zaman bir kitap okusam o kitap değişir” diyen Borges, aynı zamanda “yazarın ürünü tarafından durmadan değiştirildiği” fikrindedir. Bu onun, bir arkeolog değil hep yaratıcı özne olmasıyla ilgilidir.
Düşlere her zaman bağlı bir yazarın “Yalnızca düşündüklerini yazmakla kalan bir yazar çok kötü bir yazar olurdu” demesini yadırgamayız. Dahası, çocuğa, çocukluğa bağlı kalması da dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta. Adeta ebedi bir saflık ülküsü içindedir. İlk kitaba, yazarın/şairin ilk kitabına ait olması fikri, sadece eser çoğulluğu değil, çok bağlamlı bir özet düşüncesiyle açıklanabilir.
Hele onun tabiriyle ‘dostlar arasında olduğumuza göre’ konuşurken, kendimizi ilk esere bağlayarak deşmemizin hiç sakıncası yoktur. Sanatı hayata indirgemeye, şiirin hayattan tatlı bir intikam olduğu görüşüne nezaketle karşı çıkan Borges, kuramlara inanmadığını, sanat ve düşüncenin canlı değişim kanununa ters düşmek istemediğini söyler. Şiirde, sözcükleri kavram gibi algılıyor olmalı ki, ‘şiirin sözcüklerin müziğinde varoldukları’nı düşünür.
Engin bir dünya edebiyatı bilgisini çaktırmadan duyuran Borges, Dante dahil pek çok şairi yüceltir ama “hiçbirini biricik olağanüstü şair olarak görmemeli” görüşünü özellikle vurgular. “Öykünün ahlaki boyutundan çok, öykünün kendisini düşünürüm. Düşünceler gelip gider, politika gelip gider, kişisel düşüncelerim durmadan değişir” derken de kurama göz kırpan açık bir görme ve görgü yöntemi de önerir.
 
BORGES SEKSENİNDE/SOHBETLER

Borges’in ‘gördükleri’…

Editör: Willis Barnstone
Çeviren: Celal Üster
Can Yayınları, 2017
270 sayfa, 21 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!