Bir sürü haller içinde halim...

Güncelleme Tarihi:

Bir sürü haller  içinde halim...
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2022 12:01

Halil İbrahim Özcan'ın ‘Ağlarsam Haberim Olsun’da (İnkılâp) bir araya getirdiği öykülerinde süzülmüş, demletilmiş, hayli dinlenmiş olmanın usulluğu var.

Haberin Devamı

Halil İbrahim Özcan ‘80 sonrası idamla yargılanıp içerde uzun kalanlardan, 10 yıl. Filistin’de savaşanlardan. İçerdelik, hiç kuşkusuz şiire, öyküye, romana en çok dahil olan şeylerin başında. Belge Yayınları’nın başlattığı ‘Hapishaneden Sesler’ dizisinde pek çok iyi şairle tanışmıştık. Özcan şiirle başlamadı ama, öyküyle başladı, Metis’ten çıkan ‘Randevu Hazırlığı’ kitabı ilktir, okumuştum, adı da kapağı da öyküler de hoştu. Sonra şiirleri, biyografileri, Filistin günlerini anlattığı ‘Ejderha Yılları’ romanı, hapishane şiiri antolojileri yayımladı Özcan ve nihayet yeni öykü kitabı, ‘Ağlarsam Haberim Olsun’ (İnkılâp) çıktı.

Bir sürü haller  içinde halim...

Özcan’ın öykülerinde süzülmüş, demletilmiş, hayli dinlenmiş olmanın usulluğu var. Çokkişili, çokolaylı, çokşaşırtıcı öyküler değil bunlar, ne kişileri ne anlattıkları hatta ne de anlatmadıkları şaşırtıcı. Ama akışında içe işleyerek giden öyle dokunaklı bir yan var ki, şu çok kullandığımız klişeyle ‘insanın insana iyi gelmesi’ gibi, Özcan’ın öyküleri de yalnızlığa, ıssızlığa, uzaklığa iyi geliyor.
Sanki eski bir dostla çooook uzun zamanlardan, ayrılıklardan, sürgünlerden sonra yeniden buluşmuş ya da karşılaşmış olmanın kavuşturucu sevinci var, bu onun yatıştırıcı, teskin edici diliyle sessiz bir şölene dönüşüyor. Eski ama eprimemiş yoldaşlık ilişkileri, yorgunluğun yok edemediği umutlar, arayıştan vazgeçmeme inadını ölüme karşın taşıyan devrimciler, Ahmed Arif’in müthiş şiiri ‘Karanfil Sokağı’nda, “Döğüşenler de var bu havalarda/El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem” dizelerinde geçenler de var elbet.
Hayatın bir hal olduğu, onda “bir sürü haller içinde halim” diyenlerin bulduğu şeylerin kitabı ‘Ağlarsam Haberim Olsun’. Neler mi? İnsanın yaşamaktan ümidini kesmemesi, insanın insanda bulduğu şeylerin az da olsa kıymetli olması, dostluk yoksa yaşamanın da pek anlamının olmayışı, aşkın bazen kıyısına dek gelip orada durmanın zorluğu...
Halil İbrahim Özcan’ın uzun uzun çalışıldığı özeninden, şaşırtıcı güzellikteki cümlelerinden, düşündürücü saptamalarından, öykü kişilerinin çoğu iki kişi arasında, bazılarıysa yalnızlıkta iki kişiymiş gibi geçen konuşmalarından, en çok da bıraktığı boşluktan, sessizliklerden belli öyküler toplamı, birbirlerini tanımasalar da çok benzeyen insanların oluşturduğu bir ‘yalnızlar ailesi’ romanı gibi.

/////

Haberin Devamı

‘PASLI AYNA’DAN ‘KIRIK JİLET’E

Bir sürü haller  içinde halim...

Mustafa Fırat’ın beşinci şiir kitabı ‘Kırık Jilet’ (Mühür). Kitabın adını nerden anımsıyorum, Fırat’ın ilk kitabı ‘Paslı Ayna’dan. Bu minvalde bir kitap daha yazar, sonra başlıkları alt alta koyar, efkârlı küçük bir şiir çıkar!
Fırat’ın dilinin hem rahatladığı hem de uzun bir konuşma tuttururken şiirin sakinliğini koruduğu çok hoş bir kitap olmuş. Okumaya başladım, galiba başlıklara da pek bakmadım, baktıysam da çok aldırmadan sürdürdüm okumayı, kitabı kapamadan “Şimdi ne olacak?” diye de meraklandım! Dedim belki de devamı şu anda Mustafa Fırat’ın dilinde geziniyordur!
Kemale ermiş bir şiir artık, dingin, kalender, hoşsohbet, herkes gibi fazlalıkları atmış, eksikliğin de eksik olmaması gerektiğinin farkına varmış. Mutlu bir şiir mi? ‘Mutlu Aşk Yoktur’ diyen şairi, Aragon’u anarak, mutlu şiir var mıdır diye soralım. Vardır, şairini değil okurunu mutlu eden şiirdir. Şair, şiirinden pek az zaman mutlu olur ya da şiirinden hoşnut olduğu nadir anlar vardır. Cemal Süreya’nın onca büyük şiir yazmış olmasına karşın, yazmak istediği şiiri henüz yazamadığını söylediğine tanığım, benzer düşünceleri yazılarında da dile getirdi. Yazmak istediği şiirle yazdığı şiir arasındaki mesafenin bir türlü kapanmadığından dertlenerek.
Mustafa Fırat’ın ‘Kırık Jilet’ini okumuş olmaktan hoşnutluk duydum. Süssüz, sade, yalın, abartmadan, şikâyetini, sitemini, derdini öne çıkarmadan, gülümseyerek, “Bu da geçer ya hu” anlayışıyla “yazmış bulundum” doğallığı içinde bir şiir. Kendisiyle ve okurla dertleşmeden çok bir söyleşme: “Şimdi dilimde durmadan dönen umut/ sözcükten sıyrılınca çok şey oluyordu bize/çok şeyden öte çok fazla şey oluyordu yarın”.
‘Nebraska’da Bir Cevelan’, ‘Kurbağa Ağızlı Yavşaklar İçin Moon-Shine’ gibi göndermeleri de olan başlıkları var şiirlerin. Şiirin sesinde günlük işler arasında mırıldanılan şarkıların müziği de duyuluyor. Mustafa Fırat’ın ‘Kırık Jilet’inden yer yer caz, hayli rock ve bazen de ‘Türkçe Sözlü’ şarkılar işitiliyor, şiir ve saz arkadaşları halinde.

BAKMADAN GEÇME!