Beyaz yakalı ‘mahkûmlar’ için kurtuluş mümkün mü?

Güncelleme Tarihi:

Beyaz yakalı ‘mahkûmlar’ için kurtuluş mümkün mü
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2022 23:33

Erdem Aksakal, ‘Çok Çalışıyoruz’ adlı kitabında plazaların hapishanelere beyaz yakalıların da mahkûmlara benzediğini anlatıyor. Öyle tespitlerde bulunuyor ki hemen sona gelip kurtuluş reçetesine kavuşmak istiyorsunuz. Eğer çalışmaktan yorulduysanız bu yolu izleyin...

Haberin Devamı

Siz beyaz yakalılara bir sorum var: Yaşamak için mi çalışıyorsunuz, yoksa çalışmak için mi yaşıyorsunuz? Eğer, yaşamak için çalıştığınızı, iş ile özel hayatınızın dengesini iyi kurduğunuzu, kendinize vakit ayırdığınızı ve hayallerinizin peşinden gidecek vaktiniz olduğunu söylüyorsanız size öykünerek bakıyorum. Yazıyı sonuna kadar okumayıp hayallerinizin peşinden gitmeye devam... Ama çalışmak için yaşıyorsanız hadi gelin size bunun kaderiniz olmadığını söyleyen bir kitaptan bahsedeyim: Erdem Aksakal’ın yazdığı ‘Çok Çalışıyoruz’.
Önce sorunu tespit etmekte fayda var elbette, çünkü tek tek tüm beyaz yakalılara sorsanız ki kendimi de aralarına katıyorum hepimiz çok zekiyiz, hayatın nasıl keyifli yaşanacağı konusunda uzmanız, konuştuğumuzda mangalda kül bırakmıyoruz ama günün sonunda hiçbir şeye ayıracak vaktimiz yok. Hayal kurmaya bile... Başka bir hayatın mümkün olduğuna dair bir fikrimiz hatta planlarımız var ama değiştirmek için doğru zaman hâlâ gelmedi, inanırsan! Aksakal’ın da kitapta ortaya koyduğu gibi içinde debelenip durduğumuz bu sistem aslında en çok özgürlüğümüzü elimizden alıyor. Yazar kitapta Michel Foucault’nun “Fabrika, okul, kışla ve hastanelerin hapishanelere benzemesi bir tesadüf değildi” sözünden yola çıkıyor ve iş hayatının ne kadar uyanık olduğundan dem vurup şu an birçoğumuzun içinde bulunduğu modern plazaların özellikle hapishanelere benzetilmeyerek inşa edildiğini anlatıyor. Niye mi benzemiyor? Çünkü kendimizi özgür sanmamızı istiyorlar. Biz de o modernlik içinde kendimizi özgür sanıyoruz; geniş bir alanımız, kocaman kafelerimiz hatta bahçede oturacağız yerler bile var. Tamamen illüzyon! Çünkü onların derdi ruhumuza çaresizlik, mahkûmiyet ve yalnızlık zerk etmek... Yani mahkûmuz ama özgür olduğumuzu sanıyoruz. Baştan söyleyeyim, özgürlüğe giden yol elbette öyle kolay değil.

EMEKLİLİK EŞİTTİR AF BEKLEMEK...
Aksakal keyifli dili ve ironik anlatımıyla bu yoldaki taşları tek tek kaldırıp altında gizli olanlara bakıyor. Aynaya bakıp kendinle yüzleşmek gibi kitap. İş hayatında yeni bir güne uyanmak için kendimizi kandırdığımız, hepimizin defalarca kurduğu cümleler sayfalardan kopup geliyor. Tamamen celladına âşık kurbanlar gibi özgürlüğümüzü elimizden alan sisteme daha da sıkı tutunmak için ürettiğimiz argümanları Aksakal’ın ironisi şiddetin çok üstünde tanımlamalarıyla okumak hem yalnız olmadığınızı hissettiriyor hem de ürkütüyor. Bazen kitabı kapatıp çalışmaya devam etmek istiyorsunuz. Ne de olsa durursak düşeriz, sorgularsak biteriz. Çünkü beyaz yakalıların elinden ilk alınan kendi hayalleri. Kurumsal hedefler dururken hayal kurmak ertelenmeli elbette. Onun da sırası gelecek. Emekli olunca tekne alacağız, olabilirsek...
Aksakal’a göre emeklilik af beklemek. “Allah bir daha düşürmesin” cümlesiyle mahpustan kurtulmak bir anlamda. Giderken de “Allah kurtarsın” diyerek el sallamak. Ama bu kısırdöngüden kurtulmak elinizde. En azından Aksakal öyle diyor. Nasılını da anlatıyor. Ama öyle “Memnun değilsen iş değiştir ya da ofisini Feng Şui tarzı döşeyip kendini orada özgür hisset” tarzı, umut veren ama içini doldurmayan kişisel gelişim maddeleriyle değil. Çünkü yazara göre iş değiştirmenin başka cezaevine naklini istemekten farkı yok. Evden çalışmak ise ev hapsine eşdeğer. Yani neresinden tutarsan tut, iş hayatı bir hapishaneden farklı değil. Aksakal kitapta bunun nedenlerini anlatıyor. Ve çözüm önerilerine geliyor. Hapishaneden kaçmak, onu yok saymak mümkün görünmüyor. O zaman hapishaneleri değiştirmeliyiz ama tekrar altını çiziyorum ‘minnoş’ kişisel gelişim önerileriyle değil, varlığımızı ve tercihlerimizi sunarak. Ve elbette birlik olarak, el ele vererek... Birbirimizi dinleyerek. Ne de olsa kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! Evet, çok çalışıyoruz; daha da çok çalışacağız ama hayallerimizi kendimiz kurup onları gerçekleştirmeye hem vakit hem nakit bulacağız. Yeter ki isteyelim.

ÇOK ÇALIŞIYORUZ

Beyaz yakalı ‘mahkûmlar’ için kurtuluş mümkün mü

Erdem Aksakal
Doğan Kitap, 2022
200 sayfa.

BAKMADAN GEÇME!