Adaletsizliklere karşı umut ve direnişle

Güncelleme Tarihi:

Adaletsizliklere karşı umut ve direnişle
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2022 11:15

Yapı Kredi Kültür Sanat’ta Didem Yazıcı ve Peter Sit’in küratörlüğünde açılan ‘Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet’ sergisi, farklı coğrafyalarda yaşanan kaosa, adaletsizliklere aşk, umut ve direnişle bakmak için hareket ediyor.

Haberin Devamı

Dünya hiçbir zaman adil bir yer olmadı. Toplumsal, siyasi, ekolojik ya da cinsiyet eşitsizliğine bağlı pek çok adaletsizlik hep vardı. Diğer taraftan yeni nesil iletişim araçları ve bundan üç yıl önce hayatımıza girip bildiğimizi sandığımız pek çok şeyi yeniden tarif etmemize neden olan küresel salgın tüm bunların sadece daha da görünür olmasına değil, aynı zamanda daha da derinleşmesine neden oldu, olmaya devam ediyor.
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta açılan ‘Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet’ sergisi içinde bulunduğumuz bu hakikati farklı biçimlerde seyircisine sunmaya niyet ediyor. Türkiye ve yurtdışından sanatçılar, bu durumu “Kimi zaman aşkı ve hayatı kutlayan umut dolu bir yaklaşımla, kimi zamansa düşündürücü ve alternatifler üretmeye teşvik eden bir zeminde” ele alıyor.
Küratörlüğünü Didem Yazıcı ve Peter Sit’in, asistan küratörlüğünü ise Burcu Çimen’in üstlendiği sergi, farklı coğrafyalardaki adaletsizliklere aşk, umut ve direnişle bakmak için hareket ediyor. Her mücadelenin temelindeki umut duygusu ve mücadelenin kendisinin insanları daha derinlikli biçimde birleştireceği gerçeğine omzunu yaslayan sergi, belki de o zaman daha güçlü bir dayanışma ortaya çıkar diyerek seyircisini de bu umuda ve mücadeleye ortak ediyor.

Haberin Devamı

“Su gibi çatlağını bulabilir misin?”
Fransız Kültür Merkezi, Goethe-Institut Istanbul ve Tarabya Kültür Akademisi’nin desteğiyle hazırlanan sergi, aslında daha salona girmeden evvel henüz merdivenlerdeyken başlıyor. Sergiye ismini veren de sizi çağıran sesin kendisi. Hale Tenger’in ilk olarak 2018 senesinde düzenlenen Cappadox kapsamında seyirciyle buluşan ses yerleştirmesi ‘Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet’, “Su çatlağını bulur dedi. Su gibi çatlağını bulabilir misin?” diyor. Bu çalışma insanlığın kendi kırılganlıklarıyla barışması hakkında. Kırılganlığı bir zaaf olarak değil, tam tersine varoluşsal ve dönüştürücü bir tür ‘zayıflık gücü’ olarak değerlendiriyor.
Azerbaycanlı sanatçı Babi Badalov’un mekâna özgü görsel şiirleri ve kumaş çalışmalarını bir araya getiren ‘Culture, Power, People’ aynı zamanda dilin sınırlarını da araştırıyor. Azeri bir baba ve İranlı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen, Avrupa ve Amerika’da pek çok yerde bulunan ve Fransa’da yaşamını sürdüren Badalov için dil her daim en büyük mücadele alanı olmuş. Badalov’a göre eserlerine dahil olan farklı dil ve alfabe formlarının her biri ömrü boyunca diller tarafından çizilen sınırlara bir meydan okuma.
Mustafa Emin Büyükcoşkun’un Galatasaray Meydanı’na bakan çalışması ‘Tekerrür’, Cumartesi Anneleri’nin 700. buluşmasına odaklanıyor ve “Çocuğunu arayan bir annenin umuduna ortak olabilir miyiz?” diye soruyor. 2015’te başlayan ve hâlâ devam etmekte olan proje aynı zamanda kendi içinde mütevazı bir anma alanı yaratıyor. Bir radyo yayını olarak başlayan ‘Umut Arşivi: Mektuplar’, özel ve kamusal alanın, kişisel olanla siyasi olanın tanımını sorgulatıyor. Larissa Araz, 2015 senesinde tutuklanan Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanlarının dışarıyla mektuplaşmalarının yasaklanmasının ardından gazetede yayımlanmaya başlayan mektuplarını ve onlardan artakalan boşluğu merkezine alıyor.
Tüm dünyada devlet ve kurumsal şiddeti, insan hakları ihlallerini ve çevresel yıkımı araştırarak mimari kanıtlar sunan çokdisiplinli sanatçı ve araştırma grubu Forensic Architecture’ın göz yaşartıcı bombalar üzerine olan ‘Triple Chaser’ video çalışması ilk defa Türkiye seyircisiyle buluşuyor. Jasper Kettner ve İbrahim Arslan’ın birlikte ürettikleri fotoğraf serisi ‘Akrabalar’, Almanya’da sayılara indirgenerek anonimleştirilen Neonazi kurbanlarının yakınlarının yüzlerine odaklanıyor. Bu sayede her birinin kendine özgü hikâyesiyle göz göze gelme imkânı sunuyor.

Haberin Devamı

Aşk kazanacak
30 Ağustos 2015’te Budapeşte’nin Kleti Tren İstasyonu’nda Istvas Zsiros tarafından çekilen bir siyah-beyaz fotoğraf, savaştan kaçan mültecilerin yığıldığı bir garda her şeye rağmen umut ve aşk dolu bir anı ölümsüzleştiriyor. Zsiros bu fotoğrafı çektiğinde ilk olarak kendi Facebook hesabında paylaşmış, ardından fotoğraf Yunanistanlı sanatçı ve aktivist Yannis Androulidakis’in “Mülteciler kazanacak. Aşk kazanacak” paylaşımıyla virale dönüşmüştü. Zsiros, ‘Sınır-sız Aşk’ fotoğrafından “Aşk, zamanı ve mekânı aşan algılayabildiğimiz tek şey” diye bahsediyor.
Fotoğraflarıyla bir Onur Anıtı oluşturmayı amaçlayan Cansu Yaldıran doğayı, bedeni ve bağımsızlığı kutlarken kuir bedenleri ön plana çıkarıyor. Aslı Uludağ Ege’de jeotermal enerjinin yol açtığı şiddeti, Rojda Tuğrul ise nesli tükenmekte olan Fırat kaplumbağalarının bozulan ekosistemini ele alırken çevresel adaletsizliğe dikkat çekiyorlar. Savaş Boyraz ise manzara önüne yerleşen kırık objeleriyle “İnsan yıkımı nasıl belgeler?” diyor.
Viron Erol Vert, videosuyla kaybedilenleri bulma umudunu yeniden yeşertirken, Şafak Şule Kemancı aşk ve tutkunun su gibi akışkan ve durdurulamazlığına atıfta bulunuyor. Sevgi Aka Mevlana’dan alıntıyla ‘Aradığın Seni Arıyor’ isimli çalışmasında yüzünü güneşe değil içine dönen, kendi ışığını arayan ayçiçeklerini gösteriyor. Dana Kavelina Ukrayna’daki çatışmalara şiirsel bir bakış getirirken, Marianne Fahmy 1950’lerde hapishanedeki bir komünist eylemci ile karısı arasında doğrusal olmayan bir konuşmayı Mısır binalarına yansıtıyor.
Sergide yer alan eserlerin ve metaforların her biri kendine has bir incelik içerdiği kadar kavramsal dilin yalınlığı her çalışmanın özgün ağırlığını oluşturuyor. Yazıcı’nın “Bütün bu yaşanan kaosa umutla, aşkla ve direnişle bakmak istiyor” diye bahsettiği ssergiyi 2 Ocak tarihine dek ziyaret edebilirsiniz.

BAKMADAN GEÇME!