GeriSeyahat Kışı Kastamonu’da karşıladık
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kışı Kastamonu’da karşıladık

Kışı Kastamonu’da karşıladık

Hürriyet Seyahat’te yayımlanan “Kastamonu’da Renklerin Buluşması” haberini okuyan öğretmen Ahmet Kırkçeşmeli, fotoğraf meraklısı altı arkadaşını toplayıp hafta sonunda Bozkurt’un yolunu tuttu. İlçenin ormanlarını, ahşap evlerini fotoğrafladı. Sonbaharın kışa devir teslim törenine tanık oldu, izlenimlerini yazdı.

Akşam telefon trafiği başladı. Sevgili fotoğraf dostları “Yarın gezi yapıyor muyuz” diye soruyor. Akşamdan ekipman kontrol edildi. Bataryalar dolduruldu, kışlık kıyafetler dolaptan çıkarıldı. Bayram sabahı kıyafetlerini giyecek çocuk heyecanıyla dizildi yatağın başucuna.
Her fotoğraf gezisi yeni bir heyecan, başka bir macera, dostlukların pekişmesi adına ayrı bir lezzet. Ne kadar şanslıyım, bu coğrafyada doğduğum ve yaşadığım için. Gezmekle, keşfetmekle bir ömür tüketsen yetmez. Bugün çok güzel fotoğraflar bizi bekliyor.
Kışlık kıyafetlerimi giyiyorum. Kayak yapan biriyle aramızdaki tek fark, bende kayak takımları yerine fotoğraf makinesi ve sırt çantam var. Her zaman olduğu gibi arkadaşlarım tam zamanında geldiler ve emektar aracımızla sabahın ayazında kışı karşılayan ormanları görüntülemek üzere Kastamonu’nun Bozkurt ilçesine yollandık 6 arkadaş. Memleketimin her mevsim güzel ama biliyorum ki sonbaharı bir başka güzel. Devam ediyoruz yolumuza. Etrafımız bembeyaz. Bazen hafiften kar atıştırıyor, bazen de masmavi gökyüzü çıkıyor karşımıza.

KAYININ ISRARI

Doğanın bembeyaz örtüsü üzerinde uçuşan siyah kuş kümeleri çok hoş tezatlıklar oluşturuyor ovalarda. Yazıda sözü geçen Isırganlık bölgesine gittiğimizde müthiş bir sürprizle karşılandık. Rengarenk yapraklar karlara saçılmıştı. Arkadaşlarımla bu müthiş mevsim geçişine tanık olduk. Yakaladığımız görüntüler sonbaharla kışın nöbet değişimini simgeliyordu. Yürüdükçe müthiş görüntüler bizi bekliyordu.
Isırganlık köyü. Yılın nerdeyse tümü sisler altında, fakat bugün bizi pırıl pırıl karşılıyor. Dümdüz hiç bozulmamış beyaz örtüsüyle ve masmavi gökyüzüyle. Saatlerdir yürüdüğü belli olan bir adam geliyor aşağıdan. Nereye gidiyorsunuz, başka işiniz yok mu, diyor bakışlarıyla. Selam verip devam ediyoruz çünkü bu güzel manzarayı kaçırmamak gerek.
Uzaklardaki orman ve yapraklarını dökmeden kara yakalanmış ağaçlar çok güzel ışık alıyor. Birazdan şartlar değişebilir zira fotoğraf sanatı balık tutmaya benzer. Her şey nasip işi. Hava şartları aniden değişiverir. Yol kenarında yıllara direnen bir kayın ağacı yapraklarının bir kısmını dökmemiş. “Durun, daha erken” diyor sanki.

AYRILMAK ÇOK ZOR

Aşağı inen uzun yolun iki tarafında ağaçlar bizi selamlıyor. Manzara çok güzel. Yoldan ilk geçen bizleriz. Bata çıka ilerliyor, şakalaşıyor ve durmadan basıyoruz deklanşöre... Saate baktık, oldukça ilerlemiş. Aç olduğumuzu hatırladık. Mavi gökyüzü yerini kar yağışına bıraktı. Bozkurt’un muhteşem ahşap evleri önde, dumanlı zirveleri arkada görünmeye başlıyor. Sisler arasında renk cümbüşünü ve her biri bir yaşam hikayesi olan ahşap evleri, yağışa aldırmadan fotoğraflıyoruz.
Karnımız aç, “hadi artık yeter” diyor. Ama gözlerimiz ayrılmak istemiyor bu büyülü manzaradan. Yürümekten yorgun düştüğümüzde (Sen çok yaşa Mustafa Ustam, tam balık mangal havası) yorgunluğumuzu mevsim balıklarından oluşan bir menüyle atarak, karlar üzerinde süper bir piknik de yaptık. Doğanın tüm renkleri birbirine karışmıştı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Sonbahar ve kış bir arada ancak bu kadar güzel yaşanır, daha fazlasını hiç sanmıyorum. Ardından gelsin keyif çayları. Etrafı yine bulduğumuz gibi tertemiz bırakarak oradan ayrılıyoruz. Hava kararmaya ve iyice soğumaya başlıyor. Artık dönüş zamanı....
False