‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’

Güncelleme Tarihi:

‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2023 07:00

Magazinden uzak dursa da attığı her adım, yaptığı her işle gündemde. “Ben kendi dahlim ya da katkımla değil; sessizken, evdeyken, ortalarda değilken hatta uzakken bile bir şekilde gündemdeyim” diyor. Tabii yıllar onu da değiştiriyor. Ve şimdi dönüp baktığında Gülben Ergen geçmişi şöyle yorumluyor: “Gerekli olduğunu düşündüğüm gereksiz onaylanma çabalarıyla çok vakit kaybettim.”

Haberin Devamı

Onunla röportaj yapmak, ona soru sormak çok keyifli. Çünkü hiçbir sorudan kaçmıyor, kendini içinden geldiği gibi anlatıyor. “Aman başlık olur, bunu şimdi söylemeyeyim” demiyor. Zaten “Sevincimi de, kederimi de, hüznümü de saklayamam. Yalan asla söyleyemem. Saçmalar, belli ederim” diyor. Her söyleşi öncesi uzun telefonlarımız, mesajlaşmalarımız oluyor. Çünkü işi konusunda çok hassas. Gülben Ergen’le yeni şarkısı ‘En Güzel Misafir’ vesilesiyle buluşup müziği, aşkı ve yaşadıklarını konuşuyoruz: “Ünlüler dünyasında yaşamıyorum, sarmaş dolaş dostluklarım da kavgalarım da yok.”

* Son söyleşimizin üzerinden iki sene geçmiş... Bir günde bile ne kadar değiştiğimizi düşünürsek geçen iki sene seni nasıl etkiledi?

O kadar fazla değişimle devam ediyor ki hayatımız. Aklımda hep Şems’in sözü: “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin ki; hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”

Haberin Devamı

* Sen hep gündemdin. Ama sanki şu sıralar daha sakin bir kadın var. Bizim bir dönem polemiklerin kadını olan ‘Gülben’imize ne oldu?

Ben kendi dahlim ya da katkımla değil sessizken, evdeyken, ortalarda değilken, hatta uzakken bile bir şekilde gündemdeyim. Eskiden cevap verir, köpürtürdük. Şimdi öyle değil ki... Kendileri söyleyip kendileri inanıyor (gülüyor).
Körler sağırlar birbirini ağırlar misali... Sükûnetim sahip olduğum güzelliklerin keyfini çıkarmak için. Bebeklikten çocukluğa, ergenlikten delikanlılığa gelişim ve değişimlerini hayranlıkla izlediğim üç oğlumun tadını çıkarıyorum
16 senedir. Büyük oğlum üniversiteye hazırlanıyor. Küçük oğullarım (14) liseye geçiyorlar. Dinledikleri müziklerden seçtikleri filmlere kadar, giyimdeki sadeliklerinden teknolojik tercihlerine kadar yenileniyorum onlarla. O kadar dünyalı ve evrensel seçimleri var ki...

* Geçmişe dönüp baktığında “Abartmışsın be Gülben” dediğin şeyler oluyor mu?

Giyim kuşam meselesini eskiden abartmışım diyebilirim. Marka merakı gereksizliğiyle para ve zaman kaybettiğim yıllarım oldu. Ciddi ciddi önemli buluyordum. Kendi markamın değerini ve önemini keşfettikçe yatırımı kendime yapmaya başladım. Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu. İçimi doğru eğitimlerle, doğru kitaplarla, tasavvufla, inançla süsledikçe kendi ışığımın yüzeye çıkışını gördüm.

Haberin Devamı

* Yaralı olduğun alan nedir?

Yaralı olduğum alan ‘güvensizlik’. Sırtımı yaslarsam düşerim hissiyle sürekli dik durmaya çalışırken oluşan sırt ağrısı... Sadece kendine güven. Sadece Allah’a güven. Her an her şey olabilir kaygısı. Memnun olmasam da hayat bana bunu doğrulattı.

* Hayatta en bilmediğin, beceremediğin şey ne?

Yalan söyleyebilmenin büyük akıl işi, çapraz kurgulu bir marifet olduğunu düşünürüm. Asla beceremem. Sevincimi de, kederimi de, hüznümü de saklayamam. Ama yalan asla söyleyemem. Saçmalar, belli ederim denemeye kalkarsam.

* Hayatını göz önünde yaşadın. Her adımın magazinde haber oldu. Hayatı ‘Kim ne der?’ diye yaşayanlardan mıydın?

Haberin Devamı

Mesleğin ilk yıllarında evet. Annem ne der, komşular ne der, kim beğenir, kim beğenmez gibi gerekli olduğunu düşündüğüm gereksiz onaylanma çabalarıyla çok vakit kaybettim. Son yıllarda tabii ki kendim için yaşıyor, kendim için kararlar veriyorum. En sağlıklı ve doğru olanı bu zaten.

* Şimdi başkalarının dedikleri ne kadar umurunda?

Duymuyorum bile! Var saydığım var, yok saydığım yok bu hayatta. Ben değerli bir kadınım. Kendime saygım o kadar değerli ki... Beni değersizleştirme çabasına giren kimse hayatımda yok. Buna asla izin vermem.

* Peki, sence o dönemlerde çok mahalle baskısı yaşadın mı?

Bence başkaları tarafından onaylanma isteği insanı çok yoran bir şey. Bunu eskiden yaşamış birisi olarak ne istediğimi bilmek kadar ne istemediğimi de bilmem gerektiğini öğrendim. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenmiş, kendi ayaklarının üzerinde duran her kadın gibi biraz hoyrat ve özgürüm.

Haberin Devamı

* Dışarıdan bakınca sarmaş dolaş dostluklar, büyük kavgalar izliyoruz ünlüler dünyasında. Senin gerçekten büyük kankaların, dostların ya da tam tersi düşmanların var mı sektörde?

Ben ünlüler dünyasında yaşamıyorum. Sarmaş dolaş dostluklarım da kavgalarım da yok. Sadece işimi yaparken sahneye çıkıyorum (gülüyor). Evimde oğullarımla, annemle, az ve öz arkadaşlarım, dostlarımla farklı bir hayatım var. Magazini içselleştirmeden yolumun renkli bir parçası olarak görüyorum. Sosyal medya gibi...

‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’

Bir yanım eksik artık

Hepimizi çok üzen bir deprem felaketi yaşadık. Sen o dönemde neler hissettin?

Ben yaşadım mı bilmiyorum. Görünen kısımda beden yaşıyor bazen, ruh paramparça. Yaşadıklarım, gördüklerim, bizzat içinde hissettiklerim çok zordu, ağırdı. Derdim dediği dertten utanıyor insan. O dönem bitmedi. O acı dinmedi. Sadece boyut ve şekil değiştirdi. Yaraların sarılması uzun yıllar sürecek.

Haberin Devamı

* Deprem bölgesine gittin. Bayramda da oradaydın. Gördüklerin seni nasıl etkiledi?

Depremin üçüncü gününden itibaren hastanelerde, acilde, çadırda, sokakta, yoklukta, soğukta, yakılan ağıtlarda, sahipsiz mezarlarda, enkaz altında ara sıra İstanbul’a geldim ben. Bu tarifsiz acı, bu tarifsiz yokluk hayatın gerçeklerini öyle gösterdi ki bana. Bir yanım eksik artık.

* Yaşananlar sana hayat hakkında neler öğretti?

Hayatta en büyük acımı babamı ve ağabeyimi kaybetmek olarak kazımıştım yüreğime. Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adana’da, Adıyaman’da ve Malatya’da gördüğüm acılar tüm acılarımın üzerinde. En önemli dersim şükürle karşılamaktı bu ağır yarayı... İnsanlarımızın gözünden yaş hep şükürle akıyordu. Hep yok canlarıyla büyük ikramları vardı. Yedirsin, içirsin, Allah razı olsun desin. Bu nasıl bir isyansızlık! Bu nasıl bir tefekkür! Bu nasıl bir inanç sistemi. Akıllara durgunluk. İdrarını içerek sağ kalmayı başaran öğretmen ağabeyimden, evladını enkaz altından çıkaramayan anadan, bacağını kaybeden genç kızdan kendi ülkesinde, kendi mahallesinde mülteci olup çadır bekleyen dedeye kadar...

‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’

* Geçen günlerde Diyarbakır ve Kahramanmaraş’ta yeni anaokulları açtın...

11 afet bölgesinde 11 anaokulu projemiz ‘Çocuklar Gülsün Diye’ kapsamında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasında depremzede çocuklarımız için 43’üncü anaokulumuzu Diyarbakır’da açtık. 19 Mayıs’a saygı ve minnetle ‘Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda da Kahramanmaraş Pazarcık’ta 44’üncü anaokulumuz açıldı. Ülkemizde eşi benzeri olmayan bu projemiz için canla başla çalışıyorum. Bunu vazife edindim kendime. Özellikle sahada bulunduğum her gün, okulöncesi eğitimin değerini ve önemini bizzat yaşadım, gördüm. Sırada Gaziantep, Adana var. Temel attık. Çeliklerimiz yapıldı.

‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’

En güzel misafiri bekliyoruz ama üzüleceksem hiç olmasın

* Şarkının adından yola çıkarak sorayım. Senin hayatının en güzel misafiri kimdi?

Güzel soru ama cevap hüzünlü...

* Aa, neden?

Çünkü diyor ki; en güzel misafir geldiğinde ‘yüreğin dağılmıştır, buyur edemezsin. Masallara küstüysen dinleyemezsin’...

* Genelde bizim sohbetlerimiz kalbinin boş olduğu dönemlere denk geliyor. Şimdi durum ne? Beyaz atlı prensi bulamadın mı hâlâ?

Sen de sohbetlerimizi doğru zamanlara göre seç dermişim (gülüyor).Ben bilmem, ‘Astromatik’ (Hürriyet Kelebek yazarı Aygül Aydın) bilir; geldi geliyor diye diye ömrümü yedi. En güzel misafiri en son yollarsa hayat, ben de noktayı koyarım. Ama ne sana söylerim ne başkasına. İçime sinerse, yaşarsam, güvenirsem ne mutlu bana. Çünkü beni seven milyonlarca yürek; yalnızlığımı, üstünü örttüğüm hüzünlerimi, hayal kırıklıklarımı, mış gibi yapışlarımı iyi biliyorlar. Ama magazin değil bu cümlelerim ve hislerim. Benim gerçeklerim. Geç olsun güç olmasın... Üzüleceksem hiç olmasın. Bana aşk, yaşama sevinci ve coşku tartışmasız çoook yakışıyor. Bekliyoruz en güzel misafiri (gülüyor).

* Peki, aşk hayatının neresinde?

Aşksız bir hayat yok diyor tasavvuf ehilleri, dervişler, sanatın tüm dalları, masallar, biliminsanları, şairler ve tüm şarkılar. Ben aşka hep yenildim! Kırıldım, yanıldım, bir sürü babasına hasret, babasına doyamamış, babasıyla lunaparka gidememiş kız çocuğunun öğrenilmiş hüzünleri, çaresizliği, seçimleri gibiydi yaşadıklarım. Her seferinde babamı, ağabeyimi tekrar kaybettim.

* Şimdiye kadar yaşadığın ilişkilerden ve erkeklerden ne öğrendin?

Üç oğlum olduğu için erkeklere b.k atan cümleler kurmayacağım ama diyeceğim ki, anneler, babalar dikkat! Evlat yetiştirmek bir ömür inşa etmektir. Özellikle oğullarınıza etiketlediğiniz doğru/yanlış bilgiler ileride onlara seçimlerinde ağır bedeller ödetiyor.

‘Dışımı süslemekten içimi süslemeye geçen bir yolculuktu bu’

Sadelikle ışık saçtığımı biliyorum

* Hep genç, güzel, seksisin... Yaşlanma korkusu yaşıyor musun? Estetikten destek alıyor musun?

Yaşımın tüm çizgilerini ve bana hissettirdiklerini seviyorum. Ayaklarım yere basarken ne istediğimi bildiğim kadar ne istemediğimi de biliyorum. Bu en değerlisi. Herkes gibi olmayı, yapaylığa varan, özümden çalan hiçbir kimyasal dokunuşu sevmiyorum. İstikrarla denemiyorum ve yıllar geçtikçe daha fazla ışık saçıyorum. Sahnede biraz daha iddialı, günlük hayatımda sadelikle ışık saçtığımı biliyorum. Kurduğum ‘Gülbenatural’ markası çok az ve öz ürünlerden oluşuyor. Annemden öğrendiğim gülsuyu mucizesini hayatımdan asla eksik etmem. Ama gerçek gülsuyu. Alkolsüz, parabensiz, boyasız ve saf... Haftada 1-2 gün et yiyorum. Sebze ve meyvelerin ağaçları, tohumları var içimde. Yüzüme kullandığım tüm ürünlerim vegan. Estetiğe karşı değilim ama erken yapılan her müdahalenin sıradanlaştırdığını ve duyguları yok ettiğini düşünüyorum. İleride yaptırırsam bu hakkımı çok tasarruflu kullanıp hep yaşımın iyisi olmayı hedefleyeceğim. Daha genç görünmeyi değil...

Elbette detone oldum ve bundan sonra da olacağım, olabilirim

* Kısa süre önce yeni şarkın ‘En Güzel Misafir’i çıkardın. Bu sefer Gökhan Tepe ve Şebnem Sungur’la çalıştın. Nasıl bir araya geldiniz?

Senelerdir Şebnem&Gökhan şarkısı isterim. Hep yazışırız. Aylar önce ‘En Güzel Misafir’ telefonuma Şebnem’den, Gökhan’ın sesiyle geldiği gece “tamam” dedim, budur. Düşünmedim bile üzerine. Normalde aldığım, seçtiğim tüm şarkılarda 3-5 gün kadar bir demlenme zamanı isterim. Evde, arabada, gece gündüz şarkıyı dinlerim. Öyle içime sindirir, öyle karar veririm. Sezen’den (Aksu) ‘İnfilak’ı da böyle almıştım. Dinler dinlemez çarpılmıştım şarkıya. Hemen! Anında! Bu defa da aldım, çalındı, okudum. Öylece kaldı şarkı. Sahneler, konserler, deprem. Hep ertelendi. Hep bekledi. Dedim artık seneye çıkarırız... Sonra hayata dönebilme çabama bahanem oldu
‘En Güzel Misafir’in çıkışı.

* Şarkı “Ben kışlara sürgünüm, şimdi burada bahar geç” diyor. Sen kendinin hangi mevsimini yaşıyorsun?

Çok fena bir zamanda geldi bu soru Hakan! Yaşadığım içsel dönüşüm nereye varır bilmiyorum ama gerçekten tam hissim bu! Baharı var mıydı bu hayatın? Bahar neydi? Benim içim hep kış, gülen yüzüm hep umut dolu...

* Birçok hit çıkardın. Dillere dolanan şarkıları buldun, söyledin. Konserler verdin. Ama bunun yanında senin şarkıcılığını eleştirenler de oldu, oluyor. Hatta geçen yaz da ‘Detone oldu’ haberleri çıkmıştı. Ne demek istersin?

Selam söylemek isterim hepsine, ne söyleyeyim (gülüyor). 20 senedir şarkı söylüyorum. Yüzlerce, binlerce insana şarkılar söyledim. Elbette detone oldum ve bundan sonra da olacağım, olabilirim. Çok insani bir haktır hata... Engellenemez bir başarı hikâyesinin yol arkadaşıdır tüm hatalarım ve ışığım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!