‘Artık devir değişti, e tabii Çelik de değişti’

Güncelleme Tarihi:

‘Artık devir değişti, e tabii Çelik de değişti’
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2022 07:00

Bir zamanların efsanevi grubu İzel-Çelik-Ercan kısa süre önce özel bir projeyle üç gece üst üste sevenleriyle buluştu. Önümüzdeki haftaysa Çelik Erişçi yine özel bir konserle 35’inci sanat yılını kutlayacak. Bu vesileyle konuştuğumuz Çelik: “Sosyal medya yayınımda İzel ve Ercan için ‘kader arkadaşlarım’ dedim. Sanırım bu bizim kaderimiz...”

Haberin Devamı

Kuruçeşme Arena’da, İzel-Çelik-Ercan konserindeyim. Gençliğime dönmüşüm, eski aşkları yâd ediyorum ve muhtemelen çoğu benim gibi hisseden yüzlerce insanla beraber şarkılara eşlik ediyorum. Üç sanatçı sanki hiç ara vermemişler gibi uyumlu, neşeli ama bir yandan da heyecanlı oldukları her hallerinden belli. Hepimizin ezbere bildiğimiz şarkıları söylüyorlar...
Aradan bir hafta kadar geçiyor, Çelik Erişçi’nin 35’inci sanat yılı konseri vereceğini öğreniyoruz.
Bu vesileyle kendisiyle söyleşi yapma şansı da benim oluyor. Ona sorular hazırlarken bir yandan ‘Ateşteyim’, ‘Hercai’, ‘Meyhaneci’, ‘Kızımız Olacaktı’, ‘Yaman Sevda’ ve en sevdiğim ‘Bu Şehirde’ dolanıyor dilime sırayla...
m Çelik Bey, ben ve benim gibi orta yaşta pek çok kişinin hayatındaki önemli sanatçılardan birisiniz. Özel bir proje olarak hayata geçirdiğiniz İzel-Çelik-Ercan konserinde biz sevenleriniz, sayenizde sanki gençliğimize döndük. Bunca yıl sonra aynı sahneyi paylaşmak nasıl hissettiriyor?
‘Anlatılmaz yaşanır’ diye bir söz vardı; o gerçekmiş! Benim konserde yaşadığım duygu buydu. Aslında söylenebilecek
tabii ki çok şey var ama ben kısaca şunu ifade edebilirim: Müzik çok ama çok büyük bir güç. Yıllardır şarkılarımızı dinleyenlerse bunu takdir edenler... Dinleyicinin sevgisiyle müziğin gücü bir araya geldiğinde sanırım sanatın iyileştirici etkisi, ruhu ortaya çıkıyor. Ben konserde şaşkınlık ve heyecanla bunu gözlemledim.

‘İzah edemiyorum...’

* Çok başkaydı İzel-Çelik-Ercan. Sizin alameti farikanız neydi?
Çözemedim ben. Çözseydim ya da İzel ve Ercan da çözseydi, daha başka şeyler konuşuyor olurduk. Biz bir şeyin içinde bulduk kendimizi ve ben onu izah edemiyorum. Yani öyle konservatuvar, eğitim falan gibi sözlerle açıklanacak bir durum değil. Ben bu projeyle ilgili ilk sosyal medya yayınımda İzel ve Ercan için ‘kader arkadaşlarım’ dedim. Sanırım bu bizim kaderimiz. Allah’ın yazdığı bir şey ve ben bundan dolayı kendimi çok iyi hissediyorum.

* Bundan sonrası için ortak projeleriniz var mı?
Henüz heyecanımızı üstümüzden atamadık. Hâlâ şaşkınlıkla Polat Yağcı’nın ilk konserler sonrası bize getirdiği teklifleri düşünüyoruz. Hepsi de ayrı ayrı güzel ve etkileyici. Sanırım uygun zaman geldiğinde hepsi duyulur.

* 35’inci sanat yılınız. Bu yılları, kendi dönüşüm sürecinizi baz alarak nasıl özetlersiniz?
Bir şarkım var benim: ‘Artık devir değişti, e tabii Çelik de değişti’ şeklinde. Böyle bilinir... Aslında şarkının ismi ‘Aman Aman’. Bir slogan oldu bu şarkı. Yani değişim doğanın kanunu, değişmeyen ne var ki? Çelik bile değişti... Sen hâlâ değişemedin mi? Beni gülümseten bir süreç bu değişim süreci. Bir kelebek gibi değiştiğimi hissettim ben ve bu farkı gözlemledim. Kelebek örneğini bilerek veriyorum çünkü tırtıl, kelebek olacağını hayal bile edemez. Biz bu duygularımızın uçuştuğu zamanları şu anda yaşıyoruz. Böyle bir 35 yılı izlemek, benim adıma büyüleyici...

Haberin Devamı

“Gittikçe büyüyeceğimi ve kendimi aşacağımı hayal ettim. Ancak gittikçe küçüldüğümü hissediyorum.”


* Konserde gördüm, hayranlarınızla güçlü bir bağınız da var... Size özel tezahüratlar gözümden kaçmadı!
Ben şu anda sizinle paylaştığım düşüncelerimi düşünebileceğimi hiç sanmazdım: Gittikçe büyüyeceğimi ve kendimi aşacağımı hayal ettim. Ancak gittikçe küçüldüğümü ve kendimi aciz hissettiğimi fark ediyorum! Beni aşan, çok büyük bir şeyin, yine beni getirdiği şahane durum karşısında ‘Ben yaptım’ demek bana biraz kibri çağrıştırıyor. Bense olan bitenle beraber kendimi izliyorum ve bu duygudan dolayı çok ama çok mutluyum. Bu bağlamda hayranlarımıza, bizi seven ve destek verenlere baktığımda, onların bizde ne bulduğunu, ne gördüğünü anlamaya çalışıyorum. Onların sadece beni değil, aslında ‘beni ben yapan, bizi biz yapan’ değerleri; müzik yaratıcılığını, yüce Rabbimizin bize bağışladığı, takdir ettiği kabiliyeti alkışladıklarını, yani kendilerini bizde, bende bulduklarını düşünüyorum...

* Nasıl yani, biraz açar mısınız?
Benim değerlerim, onların da değerleri. Ben, biz onları temsil ediyoruz. Onların yansımasıyız. Kendilerini beğeniyor ve alkışlıyorlar. Ben de bu ortak duygulardaki paydaş olarak onları minnetle alkışlıyorum.

* Gittikçe küçülmek etkileyici bir söz...
Hepimiz kendimizi bir şekilde ifade ederiz. Sanat, siyaset, ekonomi, magazin... Hepsi kendini ortaya koyarken bir ifade biçimi kullanır. Bazen küfür, yani argo bile bir ifade etme biçimidir. Hepimiz, yani sanatçılar da kendilerini bir biçimde ifade ediyor.

* Siz kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz?
Bütünleyici, kapsayıcı, dengeli, itidalli, uyumlu, armonik bir ifade biçimi kullanarak felsefi aklı biraz daha öne çıkarmayı doğru buluyorum. Kendi kabım kadar... Kendi âlemimde... Birbirimize bir sinir sistemi gibi bağlıyız ve birbirimizi etkiliyoruz. Bunu Atatürk çok güzel ifade eder: “İnsanlık bir vücut, milletler bu vücudun unsurlarıdır. Bir uzuv acı çekerse bu, bütün vücudu etkiler.” Bu sözü çok doğru buluyorum. Varlığın, insanlığın da bu şekilde birbirine bağlı olduğunu düşünüyorum. Tek başına ‘ben, ben, ben’ şeklinde ‘vıraklamaya’ başlarsak -müzikal anlamda ifade edersem- kakofoni ortaya çıkar. Tek başına ve bağımsız değiliz, birbirimize bağlıyız ve hatta birbirimizden sorumluyuz. Egolarımızı topluma dayattığımız bireysel özgürlükten değil, birbirimize karşı sorumlu olduğumuz özgür fertler topluluğundan bahsetmeliyiz. Bu bağlamda ‘ben’ demeyi çok yüksek kalibreli ve kibirli buluyorum.

* Egodan sıyrılmaktan bahsediyorsunuz sanırım...
Daha yüksek bir şeyden söz ediyorum aslında. Bu kadar büyük ‘ben’ tınlamaları arasında biz bir pandemi süreci geçirdik ve hepimiz, bu büyük ‘ben’ler, gözle göremediğimiz bir mikrobun ayakları altında sürüm sürüm süründük. Koronavirüs geçirdim, o çok övündüğüm ve bana ait olduğunu zannettiğim sesim gitti. Üç ay... Bu süreçte çok düşündüm. ‘Ben’ dediğimde benim olan bir şey üzerine iddialarda bulunabilirim. Ama ses benim malım gibi davranmıyor! Siz onu kontrol edemiyorsunuz. Bu kontrol edemediğim alanda ‘benim’ demeyi ve ‘ben’ demeyi terk ettim. İşin tuhafı, sanatın doğası ‘ben’ demek için yaratılmıştır aslında. Freddie Mercury fert değil mi? John Lennon, değil mi? Onlar ‘ben’ demeyecek de kim diyecek? İşte tam burada takıldım. Küçülme derken kastettiğim yer burasıydı. İnsan tam da bu ‘ben’ noktasını aştığında sanatçı olur. Yani benim küçülmek olarak kastettiğim kavram, kendinin bilincine varmak.
‘Bir titreşim, bir frekans’

Haberin Devamı

“Tek başına ‘ben, ben’ şeklinde vıraklamaya başlarsak, müzikal anlamda ifade edersem, kakofoni ortaya çıkar.”

* Gençliğimizdeki gibi özel şarkılar pek çıkmıyor artık. Neydi 90’lı yılların güzelliği sizce?
‘Zamanın tini’ diye bir kavram var. Ruh da diyorlar buna. Sanırım biz de bu ruhun yansımasıyız. Ve bu ruh nasıl bir şeyse bir titreşim, bir frekans; hâlâ tınlamaya devam ediyor. Müthiş bir şey. Bu ruhun üfürdüğü şey nasıl bir şeyse etkisi inanılmaz ve tesirleri hâlâ yankılanıyor. İster siyasi deyin, ister ideolojik, isterseniz de günün şartları deyin, her neyse o, o günlerde bu üretimleri yapmamızı sağlayan koşullar bizim itici gücümüzü oluşturdu.

‘Artık devir değişti, e tabii Çelik de değişti’

“İster ideolojik deyin isterseniz de günün şartları, o günlerde (90’larda)bu üretimleri yapmamızı sağlayan koşullar bizim itici gücümüzü oluşturdu.”

Haberin Devamı

‘Çıkarız sahneye, şarkı söyleriz, gerisi hikâye...’

* Özel hayatınızı sorabilir miyim?
Sosyal medya şartlarında özel bir şey kaldığını sanmıyorum. Her şey ortada. Bu da iyi mi kötü mü, benim çok umurumda değil çünkü saklayacak bir şeyim yok. Biz çıkarız sahneye ve şarkı söyleriz, gerisi hikâye...

* Bir gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz? Kişisel gelişiminiz için yaptınız şeyler var mı mesela?
Kişisel gelişim sözüne inanmıyorum. Bu gelişimi hangi kendi kişisel gelişimini tamamlamış kişi söylediyse benim onunla bir görüşmem lazım. Yani o kim ki kişisel gelişimini tamamlamış, bize de kişisel gelişimimizi tamamlamamızı dikte ediyor? İçinde bulunduğumuz dünya kişisel gelişimini tamamlamış insanların bize dikte ettiği dünya mı? Eğer öyleyse büyük sorun var demektir.

* Peki, yeni albüm çalışmanız var mı?
Şu an 35’inci yılı yaşamanın heyecanı var ve bu mutluluğu sevenlerimizle birlikte, şarkılarımı beraber söyleyerek kayıt altına almak istiyorum. Yeni albümse tamamen yeni şarkılardan oluşuyor ve tamamlanmış durumda. Hedefimiz 14 Şubat 2023. Şahane şarkılar...

Haberin Devamı

‘Artık devir değişti, e tabii Çelik de değişti’

‘Kendimle şahaneyim’

* Türk pop müziğinin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Kimleri dinliyorsunuz, beğeniyorsunuz mesela? Yeni nesil sanatçılara neler önerirsiniz? Bir popstar nasıl olur, olunur?
Hayattaki her şeyi bütünsel olarak kavradığım bir döneme girdim. Sanırım karşıtlarla değil de bütünlükle düşünmeyi öğrendim. İyi ya da kötü değil de onun birlikte gerilmesinden ve çekişmesinden ortaya çıkanı analiz edebildiğim bir meslek deneyimine sahibim artık. Gece-gündüz, pozitif-negatif, iyi-kötü, bunların birinin beni içine almasına ve sürüklemesine izin vermiyorum. Gece de güzeldir, gündüz de... Yaz da kış da harikadır. Günümüzün popüler müziğine de böyle
bakıyorum. Hep gelişecek, devinecek, artacak eksilmeyecek ve güzel olacak.
Şu anda güzel, daha da iyiye doğru ilerleyecek. Kimseye kimseyi önerecek bir otorite olduğumu düşünmüyorum. Kimsenin beni örnek almasını da istemem. Ben hataları, eksikleri, günahları, kusurları olan biriyim ve bunlarla kendimi iyi hissediyorum. Bunlarla mutlu olmayı ve kendimi böyle kabul etmeyi öğrendim. Kısacası ne kimseyi överim ne de kendimin övülmesi bende gurur yapar. Kendimle
şahaneyim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!