El kadar bebelerin İngilizceyle imtihanı

Güncelleme Tarihi:

El kadar bebelerin İngilizceyle imtihanı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2022 07:00

Melis’in ikizleri devlet okulundan mezun olup özel okula başlıyor. Sınıf arkadaşları bülbül gibi İngilizce konuşurken onlar sudan çıkmış balık gibi oldu. Melis’le Gizem de bu vesileyle bebeklikten itibaren çift dilli büyütülen çocukları konuştu.

Haberin Devamı

Melis: Gizem, ikizler ortaokullu oluyor, inanamıyorum. Ben onlardan daha heyecanlıyım resmen.

Gizem: Ben bile heyecanlıyım onlar adına, seni düşünemiyorum. Nasıl geçti oryantasyon haftası?

Melis: Güzeldi. Ben yine ağladım tabii.
Ferhat da baktı baktı, sonunda “Bunlar evlenirken ne yapacaksın, çok merak ediyorum” dedi.

Gizem: Balık burcu olmak senin suçun değil şekerim.

Melis: Fakat şöyle bir şey oldu: Biliyorsun bizimkiler ilkokulu mahalle mektebinde okudu. İngilizce öğretmenleri ne yazık ki pek ilgili değildi. Sonuçta bizimkiler sadece isimlerini sorunca söyleyebiliyor şu an!

Gizem: Seviye ‘Are you kola’ diyorsun, anladım...

Melis: Aynen öyle. O yüzden, bizim mahallede butik bir özel okul var, ortaokulda oraya
yollamaya karar verdik Ferhat’la. Haftada
16 saat İngilizce dersi var ve bunun 4 saati yabancı öğretmenle… Oryantasyon günü sınıflarına girip öğretmenleriyle tanıştılar. Amerikalı öğretmen girince ve sadece İngilizce konuşunca benimkiler şok geçirmiş.

Haberin Devamı

Gizem: Kıyamam... Ne yapmışlar peki?

Melis: Deniz cingöz. En arka sıraya geçip diğer çocukların verdikleri cevaplardan kendine sözler hazırlamış.

Gizem: İşte bu! Bak bu kız mutlaka harika yerlere gelecek ilerde. Mehmet?

Melis: Işık tutulmuş tavşan gibi kalmış ve ellerini hayır anlamında sallayarak “No English, no English” demiş hocaya.

Gizem: No English! Çok iyi değil mi ama ya... Diğer çocuklar ne yapmış peki?

Melis: Sınıfın çoğunluğu İngilizce konuşuyormuş. Onlar muhtemelen ilkokulu da özel okulda okuyan ya da el kadar bebeyken evde İngilizce konuşarak büyütülen çocuklar. Bir arkadaşım anlatmıştı, böyle bir çocuğun velisini çağırmışlar bir gün okuldan ve “Çocuğunuzun Türkçesi çok sorunlu, evde biraz Türkçe konuşun” demişler!

Gizem: Ben Lorin’le sadece birkaç kelime İngilizce konuşuyorum. Kulak alışkanlığı olsun diye... Geçenlerde tatile giderken havaalanında lounge’a girdik. Lorin hemen oyun alanına koştu. Peşinden bir kız geldi. Kız İranlı ama İngilizce konuşuyor. Kız Lorin’e gidip İngilizce uzun uzun cümlelerle “Bebeklerle oynayalım mı” filan dedi. Lorin’in şaşkınlığını görmen lazımdı. Kızın suratına
üç saniye bakıp her dediğini anlıyormuş gibi kafasını sallayarak “Doğruuu” diye cevap verdi.

Haberin Devamı

Melis: İşte Lorin!

Gizem: Kız yine İngilizce devam etti. Lorin dinleyip yine “Doğru” dedi. Durumu idare etme farkı bu olsa gerek kızlarda. Nasıl güldüm anlatamam. Sonra da ‘Bu çocuğa küçük yaşta İngilizce öğretse miydik’ diye düşündüm. Fakat hem öğretmek öyle kolay değil hem de
bu işin ciddi teknikleri var. Çocuk psikoloğu anlatmıştı bana. Öyle kafana göre çocukla bir Türkçe, bir İngilizce konuşmak yanlışmış.

Melis: Nasıl olmalıymış peki?

Gizem: Eğer bebekle tutarlı şekilde iki dil konuşuluyorsa, belli bir yaşa geldiğinde bu dilleri anlama ve kullanma kapasitesi ortaya çıkıyormuş. Tek dilli çocuklara göre biraz geç olsa da iki dili de konuşabiliyorlarmış. Burada kritik nokta, çocukla iletişimde olan kişilerin dili düzenli
ve tutarlı şekilde konuşuyor olması.
Bu yaklaşım en iyi ‘tek ebeveyn, tek dil’ kuralıyla özetleniyor. Çocukla iletişimi olan kişilerden
her biri tek bir dili benimsemeli ve çocuğa hitaben yaptığı konuşmalarda diğer dile geçmeden hep bu dili konuşmalı. Diğer ebeveyn (bakımveren) de çocukla iletişimini daima kendi benimsediği diğer dilde sürdürmeli. Bu şekilde karışıklık engelleniyor ve çocuk sağlıklı şekilde, sunulan tüm dillere hâkimiyet kazanıyor. Ama tabii bu, biri Türk, diğeri mesela Alman ebeveynlerde sağlıklı oluyor. Çünkü küçük çocuk için önemli olan, konuşurken ona geçirdiğimiz duygular.

Haberin Devamı

Melis: Ne gibi mesela?

Gizem: Lorin’in psikoloğu “İki Türk ebeveynden biri çocukla İngilizce konuşacaksa, bu mutlaka baba olmalı” demişti. Eğer anne İngilizceyi anadili gibi iyi kullanmıyorsa, çocukla İngilizce konuşması doğru olmazmış. Anne güven, şefkat ve duygu alanı olduğundan, İngilizce konuşurken çocuğa sevgisini içtenlikle aktarabilmesi önemli çünkü... Yani özetle “Annesinin ponçiği, kuzu kavurmam benim” gibi cümlelerin İngilizce versiyonlarıyla çocuğu sevebiliyorsan problem yok. Diğer bir öneri, ebeveyn-dil bölüşümü yapmak yerine ev ve sokak ayrımı yapılması.

Melis: Sokakta çocukları ‘Come on baby’ diye çağırayım ben artık, hem havam olur ele güne karşı (gülüyor).

Haberin Devamı

Gizem: Ama eve gelmezlerse devamında Türkçe çemkirmek yasak (gülüyor)! Biz de şimdilik, sayılar, merhaba, teşekkürler, hayvan isimleri gibi temel kelimelerle ilerliyoruz. Kulak aşinalığı olsun diye... Velhasıl bizim umutlar yurtdışındaki dil okuluna bağlanır bence.

El kadar bebelerin İngilizceyle imtihanı


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!