GeriSeyahat Karaköy cazibesi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Karaköy cazibesi

Karaköy cazibesi

İstanbul’un en renkli köşelerinden Karaköy, tarihte Osmanlı’nın finans merkezi oldu, farklı kültürleri bir araya getirdi, Beyaz Ruslara ev sahipliği yaptı. Bugün büyük bir değişim içinde. Semtte yeni kafeler, restoranlar, oteller, sanat galerileri ve dükkânlar birbiri ardına açılıyor. Geçmişin izleri ise detaylarda gizli...

Son zamanlarda İstanbul’un en gözde semtlerinden biri haline gelen ve Galata Port projesiyle daha ön plana çıkan Karaköy sadece burada yaşayanların değil gelip geçenlerin kültürlerini de harmanlamış. İspanyol Engizisyonu’ndan kaçan Yahudilere ev sahipliği yapmış, 19. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı’nın finans merkezi olmuş, kapılarını 1917 Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslara da açmış. Günümüz insanı binalardaki ihtişamı, detaylardaki gizli hikâyeleri fark eder mi bilinmez ama yüzyıllardır liman olan Karaköy son zamanlarda inanılmaz bir değişim içinde. Yeni kafeler, restoranlar, oteller, sanat galerileri ve dükkânlar birbiri ardına açılıyor.
Galata Köprüsü’nün devamındaki Karaköy 19. yüzyılda burada yaşamış olan Karaim Yahudilerinden almış adını. Genelevleriyle de ünlü olan semt, Necatibey Caddesi ve rıhtım arasında görebileceğiniz çok sayıda unutulmuş kiliseyle donatılmış. Karaköy’den Galata’ya uzanan Bankalar (Voyvoda) Caddesi her iki tarafını süsleyen muhteşem 19. yüzyıl yapıları ile o çağa açılan bir kapı izlenimi veriyor insana.

Karaköy Meydanı

Karaköy Meydanı’ndaki trafik kaosunun içinde bile güzelliğini fark edeceğiniz Karaköy Palas, 1920’de İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından Bizans, Selçuk ve Osmanlı tarzları karıştırılarak yapılmış. Bina günümüzde Halkbank ve Yapı Kredi Bankası tarafından kullanılıyor. Tünel’in karşı köşesinde gördüğünüz süslü yapı Nordstern Han’a ait. 1889 yılında inşa edilen han, sivri kemerleri, bezemeli pencereleri ile gotikten Rönesans’a geçiş döneminin mimari özelliklerini yansıtıyor.

Liman bölgesi

Karaköy iskelesine doğru ilerlediğinizde, köşede neoklasik üslubun kullanıldığı T.C. Ziraat Bankası’nın önünden geçeceksiniz. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Viyana Bankası olan ve 1912 yılında yapılan binanın Haliç’e bakan yüzündeki iki heykel dikkati çekiyor. Deniz Yolları Binası ise Türkiye Denizcilik İşletmeleri şirketinin merkezi. 1912 ve 1914 yılları arasında inşa edilen bina üç kat boyunca yükselen eklektik üsluba sahip. Karaköy’ün gizli hazinelerinden biri de Yeraltı Camii. Eskiden caminin yerinde Haliç’e davetsiz misafirlerin girmesini engellemek için konulan zincirin bağlandığı bir kule varmış.

Kemeraltı Caddesi

Caddede bulunan L şeklindeki yapı St. Benoit Lisesi’ne ev sahipliği yapıyor. 1427 yılında Benedikt keşişlerinin St. Benoit Kilisesi’ni kurdukları zaman yapılmış çan kulesi en göze çarpan özelliği. St. Benoit Lisesi’nin hemen yanında Ermeni Katolik Surp Hisus Pırgiç (Kurtarıcı İsa Kilisesi) Kilisesi var. 18. yüzyılda Sivas’tan gelen Mekhitar isimli keşişin liderliğinde bir grup Ermeni, misyonerlerin de etkisiyle kurtuluşun Roma’daki Katolik Kilisesi ile birlikte hareket etmekten geçtiğine inanmış ve Katolikliği seçmişler. Devasa Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi külah biçimindeki kubbesi ve çıkıntılı kemerleriyle tipik Ermeni mimarisini yansıtıyor. Kilise, Ermenilerin araziyi Cenevizlilerden aldığı 1431 yılından beri burada.

Türk Ortodoks Patrikhanesi

Arka sokaklarda gezinmeye devam ettiğinizde yolunuz Ali Paşa Değirmen Sokak’ta Meryem Ana Kilisesi’ne çıkıyor. Tartışmalı bir konumu olan Türk Ortodoks Patrikhanesi 1922’de Fener Rum Patrikhanesi’nin gücünü azaltmak için kurulmuş. Kilise ilk olarak 16. yüzyılda yapılmış. Günümüzdeki bina, 1840’ta Panayia Kafatiani olarak inşa edilmiş ancak 1924’ten sonra Papa Eftim tarafından yeni oluşumun merkezi olarak kullanılmaya başlanmış.

Rus Ortodoks kiliseleri

Rus Ortodoks kiliseleri Karaköy’ün unutulmuş ibadet yerleri arasında en olağanüstü olanları. Çatıda yer alan dört kilise Rus hacıların Yunanistan’daki Aynaroz Dağı’na veya Kudüs’e giderken mola verdikleri dinlenme evlerinin üstüne şapel olarak yapılmış. Bunlar “Podvoriyes” olarak isimlendirilmişler. Rahip, şapelin hemen altındaki katta, misafirler ise aşağı katlarda kalırmış. İlk olarak 1870 yılında Aya Andrea yapılmış. Onu kısa bir zaman sonra, 1878’de Aya Panteleymon, 1879’da Aya İlia (İlyas) ve 1880’de de Triotskoye (Kutsal Üçleme) takip etmiş. Şapeller en yoğun zamanlarını Beyaz Rusların Bolşevik Devrimi’nden İstanbul’a kaçtığı 1920 ve 1924 yılları arasında yaşamış.

Karaköy’deki favori mekânlarım

Karabatak, Ops ve Unter gitmekten keyif aldığım kafeler. Karaköy Lokantası, Maya, Gaspar, Ferahfeza ve Bej ise yemeklerini sevdiğim işletmeler. Dükkânlardan Atölye 11, 333 KM, Lastik Pabuç ve Kâğıthane, sanat galerilerinden ise Art Sümer ile Galeri Mana beğendiğim yerler arasında bulunuyor.

False