İşsizliğin psikolojisi

Güncelleme Tarihi:

İşsizliğin psikolojisi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2014 11:34

İşsizlik sadece maddi olarak sıkıntı anlamına gelmiyor. İşsiz kalmak aynı zamanda psikolojik ve fiziksel sorunlara da yol açıyor. Günün büyük bir bölümünü kaplayan iş elden gidince insan boşluğa düşüyor. Bunun dışında çalışmayan insan kendini değersiz ve işe yaramaz hissedebiliyor. İş arama süreci uzarsa bu durum hem işsiz kişiyi hem de çevresini etkiliyor.

Haberin Devamı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım 2013 işgücü istatistikleri açıklandı. Buna göre, Türkiye’de işsiz sayısı son bir yıllık dönemde 154.000 artışla 2.784.000 kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise bir yıl önceki yıla göre yüzde 0,5 artışla yüzde 9.9 oldu.

İşsizliğin psikolojisi
İşsizlik, hem işsiz insan hem de ailesi için ciddi bir stres kaynağı. İşi kaybetmek sadece ekonomik gelirden mahrum olmak anlamına gelmiyor. Günlük yaşantımız ve sosyal hayatımız iş ve çalışma düzenine göre kurulduğu için, işten mahrum kalmak aynı zamanda biraz da sosyal hayattan, arkadaşlık ilişkilerinden, düzenli yaşamdan da mahrum kalmak demek.

Yaşamı sürdürebilmek için gerekli fiziksel ihtiyaçların -beslenme, barınma gibi- karşılanması tehlikeye girdiği gibi özgüven ve yaşama sevinci de kaybediliyor. Gece uykular kaçıyor, gündüz sinirli olunuyor...

En ağırı da, bir işte çalışma sayesinde kazanılan değerlilik duygusunun ve geleceği kurma umudunun yitirilmesi. Yani işsizlik insanda gizliden gizliye bir işe yaramazlık, değersizlik duygusu yaratıyor. İşsiz Yaşam kitabının yazarlarından Prof. Dr. Nebi Sümer, bu yüzden işsizlikle alakalı en sık yaşanan duygunun, özsaygı kaybından, değersizlik duygusundan ve belirsizlikten kaynaklanan depresyon ve kaygı sorunları olduğunu söylüyor: “Türkiye’nin farklı illerinden seçilen 679 mavi yakalı çalışan ve 251 işsiz olmak üzere toplam 930 kişi üzerinde işsizliğin ve iş güvencesizliğinin olumsuz etkilerini, standart psikolojik ölçüm araçları kullanarak nesnel şekilde inceledik. Bunu destekler şekilde, araştırmamızda psikolojik çöküntü diyebileceğimiz depresyon düzeyinin işsizler arasında yüzde 24, çalışanlar arasında ise de yüzde 11 düzeyinde olduğunu bulduk. Bu oranlar diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda da benzer düzeylerde. Yurtdışında yapılan araştırmalar işsizliğin depresyonla ilişkisi yüzünden, depresyonla yakından ilişkili olan intiharların da görece arttığını göstermiştir.”

Psikolojik yardım aldım

Bir işte çalışmak ve üreterek hayatı kazanmak çağdaş insanın kimliğinin ve değerlilik duygusunun en temel kaynağı. Bu yüzden iş ve çalışmayla ilgili faaliyetler yetişkinlerin günlük yaşamının çok önemli bir bölümünü kapsıyor.

İşin kaybı kişinin yaşamında büyük bir boşluk, belirsizlik, anlamsızlık ve kimlik krizi yaratıyor, işsiz kişinin yaşamdaki amacı sadece iş bulmaya dönüşüyor ve bu yüzden diğer amaçlarını ertelemek zorunda kalıyor.

İşsiz kalmak bir anlamda evlenmekten, birikim yapmaktan, gelecek için umut beslemekten de vazgeçmek anlamına geliyor. İşsizliğin getirdiği stresle birlikte kişide mutluluk düzeyi düşüyor, yaşamdan alınan doyum azalıyor ve özellikle psikolojik rahatsızlığa yatkın olanlarda sorunlar daha belirgin görülüyor.

46 yaşındaki C.Y de buna benzer bir durum yaşamış. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan C.Y, son 5-6 yıldır ortalama olarak yılın en az altı ayını işsiz geçirmiş. Daha önce çeşitli reklam ajansı ve reklam prodüksiyon şirketleri ile çalışan C.Y, yaklaşık 3 aydır iş arıyor.

İş arama sürecinin berbat bir süreç olduğunu belirten C.Y., “Her zaman yapmak isteyip yapamadığınız bir sürü şeyi yapabileceğinizi düşünüyorsunuz. Uzun yürüyüşlere çıkmak, spor yapmak, düzenleyemediğiniz dolaplarınızı elden geçirmek, kitaplara filmlere gereken zamanı ayırabilmek, dinlenmek gibi. Ama aklınız sürekli iş bulmaya takılı olduğu için hiçbir şeyle ilgilenemiyorsunuz” diyor.

Bir yandan iş olanaklarını tararken bir yandan da kendisine çeşitli meşgaleler bulmaya çalışmış. Moral ve motivasyonu sağlam tutmak için bulduğu çeşitli meşguliyetleri sanki profesyonel olarak çalışıyormuş gibi yapmaya başlamış.

Sabah erken uyanıp kahvaltıdan sonra her ne ile ilgileniyorsa onun başına oturup akşam yemeğine kadar tam konsantre ilgilenmeye devam etmiş. Zaman zaman psikolojik olarak yardıma ihtiyaç duymuş, yardım almış da. İş arayanlara sosyal hayattan kopmamalarını tavsiye eden C.Y., “kendinizi sık sık evden dışarı atın” diyor.

Altıncı aydan sonra artıyor

İşsizlik süresinin uzaması işsizliğin psikolojik sağlık üzerindeki etkisini artırıyor. Psikolojik yakınmaların, özellikle işsizliğin altıncı ayından sonra artmaya başladığı ve dokuzuncu ayda en yüksek düzeyine ulaştığı bulunmuş.

İşsizliğin yol açtığı psikolojik sorunlar işsizin yakın aile çevresini de doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor. Özellikle evli işsizlerde psikolojik etki daha yüksek ve aileyi de benzer şekilde etkiliyor, aile içi sorunlara yol açıyor.

Evli işsizlerin hem kendilerinin hem de eşlerinin psikolojik ve fiziksel şikayetleri artıyor. Evliliklerinde çatışma, geçimsizlik ve gerginlik daha sıklaşıyor. Ayrıca, işsizler arasında özellikle erkekten kaynaklanan aile içi şiddetin arttığını ifade eden Sümer, bir başka etkinin ise işsizliğin ailede genel olarak bir kaosa ve belirsizliğe yol açtığını, düzensizliğin, bağırmanın, yüksek konuşmanın arttığını söylüyor.

Evli olsam çıldırırdım

Prof. Dr. Sümer, 29 yaş üzeri evli erkeklerin işsizlikten çok daha fazla etkilendiğini söylüyor: “İşsizliğin evliler üzerindeki etkisi bekarlardan çok daha yüksek. İşsiz kalan evli erkelerin ise, işsiz evli kadınlardan çok daha fazla psikolojik sorun yaşadığı anlaşılıyor.”

S.Y (32) iletişim fakültesi mezunu. 1,5 yıldır işsiz. Daha önce çeşitli sektörlerde ve şirketlerde çalışmış, işsiz kalınca bir markette tezgahtarlık da yapmış, asgari ücretle de çalışmış.

İşsizliğin mutsuzluk ve umutsuzluk getirdiğini belirten S.Y, yalnızlık hissettiğini anlatıyor: “Ben sosyal, güleryüzlü, konuşkan biriyimdir. 5 yıldır süren bir ilişkim vardı. Kız arkadaşım evlenmek istiyordu ama benim elimde bunu karşılayacak güç yoktu. Ayrıldık. En zayıf anımda bir de bu yıkımı yaşayınca kötü oldum. Çevreniz de size iyi gözle bakmıyor. Akrabalarımla görüşmüyorum. Arkadaşlarımla koptum. Kendimi eksik hissettiğim için kaçıyorum. Allah’tan evli değilim. O zaman kesin çıldırırdım.”

Fiziksel problemler başlıyor

İşsizlik sadece psikolojik olarak değil, fiziksel olarak da etkiliyor. Araştırmalar işsizliğin başta kalp hastalıkları, hipertansiyon, ülser, solunum yetmezliği, mide ağrıları, uyku problemleri gibi stresle ilişkili fiziksel hastalıklar olmak üzere, genel fiziksel sağlığı olumsuz etkilediğini gösteriyor.

ABD’de yapılan bir araştırmada işten çıkarılanların ya da işyeri kapatıldığı için işsiz kalanların çalışanlara oranla yüzde 54 daha fazla sağlık problemi yaşadığı bulunmuş.

Araştırmalar, uzun süren işsizlik durumunda stres nedeniyle kişide kortizon düzeyinin ciddi oranda yükseldiğini ve bunun da fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları tetiklediğini göstermiş. Ayrıca işsizlik nedeniyle sigortanın da kaybedilmesi olası sağlık problemlerinde tedavi için zorluk çıkmasına neden oluyor.

Çevreye olumsuz etkileri var

İşsizliğin aile ve arkadaşlık ilişkileri üzerinde de olumsuz etkileri var. Psikolojik bakımdan işsizliğin yarattığı sıkıntı, stres ve gerginlik eşler arasındaki ilişkiye ve çocuklara da yansıyor. Babanın işsizliği çocukların okul başarısını da olumsuz etkiliyor.

İşsizliğin olduğu ailelerde yaşanan gerginlik nedeniyle ebeveynlerin çocuklarına karşı daha sıkı ve sert davrandığını belirten Prof. Dr. Sümer, bunun da çocukların psikolojik bakımından örselenmesine yol açtığını söylüyor. Stresin etkilerini incelerken, hem beden hem ruh sağlığının etkilendiğini belirten psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Çelikkol, “İki buçuk milyon işsiz derken bir sayıdan söz etmiş oluruz; gerçekte ise iki buçuk milyon düşünen, duygulanan, üzülen, ümitsizliğe kapılan insan ve benzer duyguları paylaşan yakınları, eşleri, çocukları, anne-babaları, onların ıstırabı söz konusu” diyor.

Prof. Dr. Çelikkol, işsiz insanın ailesi, akrabaları, arkadaşları, iş bulamaması nedeniyle, anlayışlı ve sevecen davranmazsa, özellikle bu çok sıkıntılı döneminde işsizin ruhsal çöküntü (depresyon) içine gireceğini söylüyor.

İşsiz kalan bir kişide dikkate değer ruhsal değişmelerden biri de, her zamanki olumsuz alışkanlıklarının daha belirgin hale gelmesi. Örneğin, pek kimseyle görüşmeyen biriyse, kimseyle görüşmez olur. İşsizlikle bağlantılı olarak kişilik değişmeleri ortaya çıkar. Duygusal dengesi bozulur, heyecanlanır, öfkelenir, çevresi için kırıcı olmaya başlar, küçük nedenlerden tartışma çıkarır, hatta kavga eder.

Çevresi için zararlı, tüketici bir görünüm kazanır. Önceden açık olmayan bir aşağılık duygusu varsa, bu kompleksi iyice belirginleşir.

İşsiz kalınca çevresiyle ilgili sorun yaşayanlardan biri de B.F.İ (37). Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan B.F.İ, 6 aydır işsiz. İş arama sürecinde en belirgin hissin yalnızlık olduğunu belirten B.F.İ, başta iş çevresinin sizden ışık hızıyla uzaklaştığını söylüyor: “Çünkü artık onlara fayda sağlayamayacaksınız. İstisnalar elbette var ancak doğanın kanunu, ‘İşime yaramayacaksa onu neden arayayım ki?’ şeklinde…”

ÖNCE İŞSİZLİK SİGORTASI
Toplumumuzda sosyal destek ağlarının ve dayanışma duygularının yaygın olması, işsizliğin olumsuz etkisi azaltıyor. Genelde herkes çevresindeki işsizlere karşı duyarlı davranıyor ve destek olmaya çalışıyor. Fakat bireysel yardımlar ve destekten önce işsizlerin, işsizlik sigortası vb. destek kaynaklarından daha fazla yararlanabilmeleri ve başkalarına fazla muhtaç olmadan yaşa yabilecekleri koşullara sahip olmaları gerekiyor. Prof. Dr. Çelikkol, ülkede işsizlik sigortası güçlüyse, sosyal destek yüksekse, toplumsal huzur yerindeyse sorunların kısmen azalacağını söylüyor ve ekliyor: “Ülkemiz, ne yazık ki bu konularda çok yetersiz.”

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!