Türkiye'deki hayalet çocuklar

Güncelleme Tarihi:

Türkiyedeki hayalet çocuklar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2018 01:06

Türkiye’de yaşayan 3.5 milyon Suriyeli mültecinin yüzde 46’dan fazlasını çocuklar oluşturuyor. Peki bu çocuklarla ilgili halk ne düşünüyor? İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü’nün (İstanPol) yaptığı çalışmaya göre İstanbullular, Suriyeli çocuklardan korkuyor.

Haberin Devamı

İSTANBUL Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol), Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle, en fazla Suriyelinin barındığı il olan İstanbul’da, Suriyeli çocuklara olan bakışı araştırdı. Suriyeli çocukların yoğun olduğu bölgelerde yaşayan ya da bu bölgelerden geçen toplu taşıma hatlarını kullananlara ulaşmak hedefiyle Zincirlikuyu-Beylikdüzü metrobüs hattı seçildi. Bu hat üzerindeki ilçelerde yaşayan 10’u kadın, 15’i erkek 25 kişi belirlendi. Yaşları 19 ile 66 arasında değişen, 16’sı lisans öğrencisi/mezunu veya yüksek lisans öğrencisi/mezunu ve 8’i lise ve altı okullardan mezun katılımcılarla derinlemesine görüşmeler yapıldı. Ortaya çıkan sonuçlar ‘Bir Algı Araştırması: İstanbul Yolculuğunda Suriyeli ‘Hayalet’ Çocuklar’ başlığıyla raporlaştırıldı.

ÇOCUĞA ŞİDDET SIRADANLAŞMIŞ
Başlık, ‘Hayalet Çocuklar’ ifadesini içeriyor çünkü araştırmanın sonuçlarına göre İstanbullular, Suriyeli çocuklardan korkuyor. Suriyeli çocuklar en sık ‘dilenci çocuklar’ olarak tanımlanıyor. Üç sebepten dolayı ‘Hayalet’ olarak tanımlanıyorlar: Görünmezlik, korku ve yadsıma. Görünmezler çünkü katılımcılar çocuklara karşı acıma ve üzülme hislerini ifade etseler de bu durum onlar için önemini yitirmiş. Çocuklara karşı şiddet, çocuklar arası sınıf farkı ve çocuk işçiliği de katılımcıların gözünde sıradanlaşmış. Rapora göre katılımcılar, gelecekte çocukların suçluya dönüşme ihtimalinden korkuyor. Çocukların yaşı büyüdükçe algılanan tehlike oranı ve katılımcıların tedirginlikleri de artıyor. Katılımcılar, ayrıca Suriyeli çocukları yadsıyor. Çocuklara dair algı, yetişkin Suriyelilere yönelik algının gölgesinde kalarak çocukların özellikle uzun vadedeki durum ve ihtiyaçlarının göz ardı ediliyor olmasına sebep oluyor. Araştırmada katılımcılar, söz konusu yetişkinler olduğunda da çoğunlukla olumsuz yargılar belirtiyor. Bu yargıların kaynağında ekonomik ve kültüler kaygılar başı çekiyor. Katılımcılara göre Suriyeli mülteciler ülke ekonomisi için yük teşkil ediyor. Ayrıca Suriyelilerin toplumsal hayata uyumda zorluk çektiklerini ve ileride Türkiye toplumu için sorun oluşturacaklarını düşünüyorlar.

‘KENDİMİZİ YABANCI HİSSEDİYORUZ’
Araştırmaya göre, katılımcılar Suriyeli mültecilerin metrobüste son yıllarda daha fazla görünmeye başladığını belirterek Türkiye genelinde de daha fazla ‘yabancı’ olduğunu dile getiriyor. Raporda şu ifadeler yer alıyor: “Böylelikle metrobüs yolculuğunun ve Zincirlikuyu–Beylikdüzü metrobüs hattı üzerinde yaşamanın, –kişisel deneyimlerin bir izdüşümü olarak–Türkiye’de ‘yabancı’ grupların (yabancıların) arttığına dair bir algıya neden olduğu ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber, birçok görüşmeci de kendi ülkelerinde kendilerini yabancı hissettiklerini dile getirmiştir. Türkiye’deki mülteci (yabancı) sayısının hızla arttığını düşünenler, Türkiye’de kendilerini yabancı olarak hissetmektedirler. Aynı hissi, iç göç ile İstanbul’a yerleşmiş ve uzun yıllardır burada yaşamakta olan kişiler de paylaşmaktadır.”

BÜYÜMEK ZORUNDA KALMIŞLAR
“Birlikte yaşamak mümkün mü? Yaşanırsa nasıl yaşanır?” sorularına katılımcıların yarısı olumsuz yanıt veriyor. Suriyeli çocukların aileleriyle ülkelerine dönmesi gerektiğini düşünüyor: “Görüşmecilerimizin acıma hissi çocukların yaşadığı koşullar, yırtık ve eksik kıyafetleri, okul yerine sokakta olmaları ve çocukluklarını yaşayamamaları ile ilişkilendirilmektedir. Bir katılımcımızın açıklaması bu durumun bir özeti niteliğindedir: “Yani, yardıma muhtaç... Çocukları düşündüğüm zaman yardıma muhtaç geliyor (aklıma). Eğitim hakkı elinden alınmış. Çocuk olamamış. Büyümek zorunda kalmış. Benim çocuğuma baktığımda dağlar kadar fark var. Büyümek zorunda bırakılmış gibi... Ya da şu an belki onlar da neler yaptıklarının farkında değil. Uzun vadede büyük hasarlara sebep olacak şeyler yaşıyor olabilir(ler). O yüzden o çocuklara bakarken acıyarak bakıyorum. Üzülerek bakıyorum.” (Kadın, 27)

BAKMADAN GEÇME!