Anadolu’dan hangi yaban hayvanlar yok oldu?

Güncelleme Tarihi:

Anadolu’dan hangi yaban hayvanlar yok oldu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2005 00:00

Kaplanlar, aslanlar, filler, çitalar, parslar, yaban eÅŸekleri... Neler geldi ve neler geçti ve artık Anadolu’da yaÅŸamıyorlar. Tıpkı, anadoluda bizden önceki yüzlerce diÄŸer uygarlık gibi onlar da tarihteki yerlerini aldılar. Peki, ya sonrası?Dünyada kıtasal özellik gösteren, bir çok türün anavatanı ve özellikle geçmiÅŸteki jeolojik ve iklimsel deÄŸiÅŸikliklerden etkilenen canlılara barınak olan Anadolu coÄŸrafyası, dünyadaki herhangi bir kara parçasından çok daha fazla biyolojik öneme sahiptir. Anadolu’nun coÄŸrafik konumu, topoÄŸrafik özllikleri ve iklim deÄŸiÅŸiklikleri nedeniyle, geçmiÅŸte ve günümüzde canlıların bileÅŸimini ne denli etkilediÄŸini bilmenin yanı sıra, on bin yıldır hüküm süren Anadolu medeniyetlerindeki sosyolojik olayların, hayvanlar üzerindeki etkilerini bilmek, bu toprakların sahibi olan bizlerin kaçınılmaz görevleri arsındadır. EÄŸer bu bilinci kazanamazsak, çok kısa bir zaman dilimi sonrası ağır suçlamalarla karşı karşıya kalacağımız gibi, insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen canlı varlıkları koruyamama nedeniyle bu zenginlik, hatta bu kara parçası üzerindeki haklarımız tartışmaya da açılabilir. Çevresel deÄŸiÅŸimin nedenleriÄ°ÅŸte ekolojik deÄŸiÅŸimlere yol açan olgular: Tarihsel süreç içinde durmaksızın deÄŸiÅŸken bir döngü, yeniden doÄŸuÅŸları besleyen yok oluÅŸlar, artlarında belirsizlik ve ÅŸaÅŸkınlık... Giderek insanın deÄŸiÅŸtirme gücünün farkına varması sonucu, insanlarla hayvanların varoluÅŸ mücadelesi... Bunun sonucunda yaban hayatının bileÅŸiminin deÄŸiÅŸmeye baÅŸlaması. Ekolojik deÄŸiÅŸimler sadece insan eliyle olmuyor. ÖrneÄŸin buzul çağının baÅŸlaması, güneye doÄŸru yavaşça inen bir yokoluÅŸ sürecidir. Bunun aksi olarak güneyli sıcak havaların kuzeye ilerlemesi kim bilir nasıl oluÅŸumlara yol açtı. Bunlar insan etkisiyle olmayacak deÄŸiÅŸimlerdir. Bunun yanı sıra insana baÄŸlanacak nedenler de var. YayılıyoruzÖzellikle savaÅŸlarda sırf zarar vermek amacıyla yakılan ormanlar, oldukça fazladır. Tarım amaçlı açmalar o günlerde de vardı. Keza gereksinimi için olmayan, ama o günün insanına ÅŸan, şöhret kazandıran büyük yabanıl hayvanların avlanması, tutsak edilmesi günümüze kadar yansıyan ekolojik deÄŸiÅŸim ve oluÅŸumlara yol açtı. Bu nedenlerle yaban hayatının bir bölümü günümüze kadar ulaÅŸmadan yokolup gitti.Yaban hayatının insana zararı, bizim onların yaÅŸam alanına musallat olmamızla baÄŸlantılıdır. Büyük yırtıcıların insanın hedefi olmasının bir sebebi de, yaÅŸlanan yırtıcıya en kolay avın silahsız insan olmasıdır. Bunun sonucu büyük yırtıcı hayvanları, hem intikam amaçlı hem de öyle güçlü bir yırtıcıyı avlamanın insana kazandıracağı ÅŸeref ve saygınlık uÄŸruna yok edilmiÅŸlerdir.Günümüzden 2000 yıl önce soyu tükenmiÅŸ hayvanların yaÅŸam ortamları, hemen hemen insan ile aynıdır. Dolayısıyla insanın egemenlik alanında yaÅŸam ÅŸansı kalmayan otoburlar tarih sahnesini en büyük ve güçlü rakibi insanoÄŸluna bırakıp silinip gitmiÅŸlerdir. DoÄŸada bir türün fert sayısı belli bir düzeyin altına indiÄŸinde artık neslin devamlılığı tehlikeye girmiÅŸ demektir. Etobur yırtıcıların yanında otobur yaban hayatında da günümüze ulaÅŸmayan türleri sıralarsak:Artık tanımadığımız türlerAsya Fili (Elephas maxima asurus): M.Ö.I. Yüzyıla kadar baÅŸta Fırat Havzası olmak üzere Anadolu’da yaÅŸayan en büyük hayvanımızdı. YaÅŸama alanlarını insanların kendi lehlerine kullanmaları sonucu giderek yok olmuÅŸlardır.Yaban EÅŸeÄŸi (Equus hemionus anatoliensis): 12. Yüzyıl sonuna kadar bilinen ve özellikle Anadolu’ya has bir türdü. Bu savunmasız hayvanın on bin yıllık medeniyetler çatışmasına sahne olan Anadolu’da 12. Yüzyıla kadar yaÅŸaması da mucizedir.Aslan (Panthera leo persica): Anadolu’daki son kayıt 1880, Birecik’tir. AÅŸağı Fırat Havzasında yaÅŸayan bu hayvan bu tarihten sonra bir daha görülmemiÅŸtir. M.S 3. Yüzyılın başında yazan Aelianus, Pangeus tepesinde (Trakya) ayının yanı sıra aslan da bulunduÄŸunu belirtmektedir. (Hist. Animal., III, 13)Tchıhatchef’e göre; Trakya’nın sert iklimi bu yörede aslan bulunmasına karşı bir kanıt olarak ileri sürülemez. Çünkü, Aucher-Eloy ( Relat.d’un voyage en Asie, II. Bölüm, s. 632 ) Ä°ran’da, Zardaku dağının hiç erimeyen karların hemen yanında aslanlarla karşılaÅŸmıştır. Ormansız aslan olmazHumboldt’a gönderilen ve Zeitschr. Für allg.Erdkunde, c.II, s.42’de yayımlanan bir mektupta, Cezayir’in meÅŸhur aslan avcısı, Aures daÄŸlarında sürekli aslan bulunduÄŸunu ve bu hayvanların eksi on derece altına kadar inen sıcaklıklara çok rahat dayandıklarını anlatıyor ve genellikle aslanın aşırı sıcaktan çok aşırı soÄŸuÄŸa dayanabildiÄŸini ekliyor: "Yeter ki avlanabileceÄŸi hayvan sürüleri ve ormanlar bulabilsin". Bu konuda son derece uzman bir yargıcın bu son gözlemi belki de aslanın yüzyıllardır sürdürdüğü garip geri çekilme hareketini, Helen ve Anadolu yarım adalarını ve Suriye’yi yavaÅŸ yavaÅŸ boÅŸaltıp, Ammien Marcellin zamanında çok yaygın olduÄŸu (XVIII, 7), Dicle ve Fırat’ın geçtiÄŸi ülkelerde bile artık kalmadığını açıklamaktadır. Gerçekten de bu yörelerde görülen çok büyük nüfus azalması ile bu olayın at başı gitmesi iÅŸi iyice içinden çıkılamaz hale getiriyordu. Çünkü insanın varlığı genellikle yırtıcı hayvanlarla baÄŸdaÅŸmaz ve insanın boÅŸalttığı alanlara yırtıcı hayvanların geri dönecekleri düşünülebilirdi; ama tam tersine insanın azalması hayvanlarında geri çekilmesine yol açmış gibidir ve anlaşılmaz olan da budur. Bu bilmece, ormanların yok edilmesiyle nüfus ve dolayısıyla evcil hayvan azalmasının birleÅŸtiklerinde, aslanın eskilerin zamanında yaÅŸadığı bir çok bölgeyi terk etmesini belirleyen ana nedenler olarak kabul edilirse, kendiliÄŸinden bir çözüme kavuÅŸur.Postu müzedeÇita (Acinonyx jubatus): AÅŸağı Fırat Havzasında 19. Yüzyıla kadar yaÅŸadığı bilinmektedir. Zaman içersinde bu hayvanın beslenmesinde önemli yer tutan ceylanların ortadan kalkmasıyla, bölgeden çekilmeleri ve giderek yok olmaları söz konusudur.Kaplan (Panthera tigris virigata): Anadolu’daki son kayıt 1970, Hakkari Uludere olarak saptanmıştır. Türkiye, Ä°ran, Irak üçgeninde yaÅŸamış olduÄŸu bilinen kaplanın DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu’da yaÅŸamış olduÄŸu, 1970 yılında Hakkari ile Uludere ilçesinde Åžehit Åžen tarafından vurulmuÅŸ kaplanın 122 cm uzunluÄŸundaki postu halen Ali Ãœstay müzesindendir. Prof. Dr. Turan Baytop’unda kaplan ile ilgili incelemesi olduÄŸu bilinmektedir. Van yöresinde kaplan popülasyonunun incelenmesi için 1970 yılında Kolombiya Zooloji Parkı ile yazışmalar yapıldığı düşünülürse, Anadolu’muzda hatırı sayılır miktarda kaplanın bulunmuÅŸ olduÄŸu anlaşılmaktadır.Kaplanın Siirt ve Hakkari arasındaki bölgede yakın zamanımıza kadar yaÅŸadığı, daha sonra bu bölgelerden hiçbir ihbar alınamadığı bilinmektedir. Bu durumu büyük yırtıcıların zaman içersinde güneye doÄŸru çekilmelerine baÄŸlamak mümkün olabilir. Pars: Natural History Müzesi’ndeAnadolu Parsı (Panthera pardus tulliana Valenciennes): M.Ö. 51 yılında Roma Hükümetinin Kilikya Valisi olarak, Anadolu’nun Toros-Antitoros, Amonos daÄŸları ile deniz arasındaki güney doÄŸu bölgesinin idaresini verdiÄŸi, Cicero’nun Coelius’a yazdığı mektuplara göre; Afrika türlerinden farklı olan Anadolu’da canlı parsların avlanması çok önemli bir hal deÄŸildir. Bu avlanmalar Likya (doÄŸu güneyin çıkıntı halindeki kısmı), Lokonya (Toroslarla Konya arasındaki kısım) ve Kilikya’dır. Bu günde parsların yaÅŸamış veya muhtemelen bulunacakları yerler, bu eski eyaletlerin içindedir. Plinius gibi diÄŸer bazı yazarlar da küçük Asya’da parsın mevcut olduÄŸunu iÅŸaret etmiÅŸlerdir. Anadolu için endemik olan ve çok eski zamanlardan beri orada yaÅŸayan parsın hayvan coÄŸrafyası bakımından önemi büyüktür. Tchihatcheff’in büyük seyahat kitabında, 1850 yılında kendi avladığı parsın resmi bulunmakta ve Panthera pardus tulliana Valencıennes adı verilen bu ırkın, Küçük Asya’dan takriben Transkafkasya’ya kadar yaÅŸadığı kabul edilmektedir. Yavruları satıldıCharles Danford’un 1875 ve 1879 yılındaki seyahatlerinden edindiÄŸi bilgilere göre; 20.11.1879’da Osmaniye yakınında Gavur dağında vurulan diÅŸi bir parsın ölçüleri: BaÅŸ ve gövde uzunluÄŸu takriben 150 cm. Kuyruk uzunluÄŸu 94 cm. Omuz yüksekliÄŸi 66 cm’dir. Buna ait kafatası ile iskelet 1931’de Whittal tarafından Karacahisar’da vurulmuÅŸ bir parsın postu ile birlikte Britanya Natural History müzesindedir.1942 Yılında Ä°zmir ili Urla ilçesi daÄŸlık alanında bir çoban tarafından yavru pars yakalanmış ve Ä°zmirli tanınmış avcılardan Murat TürkmenoÄŸlu’na satılmıştır. Murat TürkmenoÄŸlu tarafından 9 ay bakılan pars büyüyünce Ä°zmir hayvanat bahçesine armaÄŸan edilmiÅŸtir. Ä°zmir hayvanat bahçesinde gösterime sunulan esaret altındaki "zoza" adlı parsın fotoÄŸrafı, 1946 yılında Ä°stanbul Ãœniversitesi fotoÄŸrafçısı Cafer Türkmen tarafından çekilmiÅŸtir. Atatürk Orman ÇiftliÄŸi Ankara Hayvanat Bahçesi fil damı denilen binanın 2. Katındaki tahnit edilmiÅŸ Anadolu Parsı, 1952 yılında Aydın ili Dilek Yarımadası Dilek dağında, Kırk basamak mevkiinde, Güzelçamlı köyünde, Afyonlu Mehmet (Mehmet Karabulut) kapanla yakalamıştır. Ankara Hayvanat Bahçesinde 6 yıl yaÅŸamıştır. Adı "Efe" olarak konmuÅŸtur. Tam boyu (burun ucundan kuyruk ucuna kadar) 170,5 cm’dir. Bursa’da bile yaÅŸadıAnadolu Parsının yaÅŸadığı yerleri tespit çalışmaları 1953 yılında, Ä°zmir’in Hinterlandında Tire civarındaki Güme daÄŸlarından baÅŸlayarak Aydın dağı, Efes harabeleri v.s de dahil olmak üzere geniÅŸ bir sahada yapılmıştır. Buna göre; Güme dağı, Aydın dağı bunların devamı Cibe dağı, Kuyumcu dağı, Kapulu dağı, BoÄŸazı dağı, Selatin dağı, Kartal dağı gibi daÄŸ silsilelerinde bulunduÄŸu bildirilmiÅŸtir. KuÅŸadası, Åžirince, AkçaÅŸehir, Akyurt, Hisarlık köyü, Hamzabey ve Büyük Kale gibi yerlerde de Parstan bahsedilmektedir. Bursa ilinde (Gemlik, Ä°znik, Karacabey, YeniÅŸehir ve Orhangazi) ve Çanakkale çevresindeki daÄŸlık sahada da Pars yaÅŸamıştır. Evvelce bu yerde Turuva bulunuyordu. Homer’in pars avı da büyük bir olasılıkla burada yapılmıştır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Ä°zmir Sığacık yöresinde ve Åžebinkarahisar ve Erzincan civarında Pars görüldüğü doÄŸrulamaktadır. Selçuk-Efes arasındaki "kaplanboÄŸazı" mevkii ismi üstünde parsın bu yörede çokça bulunduÄŸunun bir iÅŸareti sayılmaktadır. Anadolu’daki son kayıt, 1974 Beypazarı olarak bilinmektedir. 17 Ocak 1974 Yılında Ankara ili Beypazarı ilçesinin 5 km batısında Bağözü köyünden Havva Köksal adlı kadına saldırıp, kolunu iki yerden kıran ve köy bekçisi Ahmet Çalışkan tarafından vurulan parsa ait tahnit Ankara MTA Tabiat Tarihi Müzesinde sergilenmektedir.Üç memeli dahaSazlık kedisi (Felis catus Güldenstaedt): Bu türlerin önceki sayıları hakkında bir fikir olmamasına raÄŸmen, tarım için hızla alan kazanıldığı güney illerimizde, hızla küçülüp kaybolan sazlık ve çalılıklarla beraber, bu kedilerinde hızla yok oldukları bilinen bir gerçektir. Ceylan (Gazella dorcas L.): Elli beÅŸ- altmış yıl önce Antakya’da Belen geçidinin 7-8 km güneyine doÄŸru gidildiÄŸinde, ormanla yaylalar arasında rastlanması mümkün olan bu ender memelimiz, artık buralarda aranmakla da bulunamıyor. Not : Gazella subgutturosa Güldenstaedt (Acem gazeli, Kursaklı ceylan) ise, Urfa’nın Ceylanpınar Devlet Ãœretme ÇiftliÄŸinde korunmakta ve üretilmektedir. Çiftlik arazisi dolaşıldığında bir günde 30-40’lık 8- 10 sürüye rastlamak mümkün olabilmektedir. Fakat hayvanların acımasıca avlandıkları çiftlik dışında bir tek örneÄŸe rastlamak mümkün deÄŸildir.Arap tavÅŸanı (Allactaga williamsi laticeps Nehring) : 1938-1939 Yıllarında Ankara Gerede arasında gece otomobille seyahat edip de 1-2 Arap tavÅŸanına rastlamamanın olanaksız olduÄŸu eski avcılarca bildirilmesine karşılık, bu gün bir tekine bile rastlamak mümkün deÄŸildir.Sonuç olarakBirkaç istisna dışında memeliler açısından tüm olumsuzlukların sınai süreci ile birlikte son yarım yüzyılda meydana gelmesi, insanlık açısından hiç de affedilecek bir sonuç deÄŸildir. Ä°nsanlarımız doÄŸal varlığımız olan memelilerin resimlerini dahi çocuklarına gösteremez duruma gelmiÅŸtir. Ekonomik sorunlarımızın öncelikli olarak gündemde tutulması, doÄŸal varlığımız olan yabani memelilerimizin varlığını tehlikeye düşürmemelidir. Çünkü; geç kalındığında on binlerce yıllık evrim sonucu ortaya çıkmış bu varlıklarımızı bir daha geri getirmek mümkün olmamaktadır. Unutulmamalıdır ki ekonomik krizler aşılabilir, fakat ekolojik krizler (ekokriz) sonucunda, doÄŸal varlıklarımız insan kaynaklı faaliyetlerin etkinin altında kalarak doÄŸal özelliklerini gün geçtikçe yitirerek tarihteki yerlerini almaktadırlar.Anadolu topraklarındaki haklarımızı tartışmalı hale getirmemek için, o topraklarda ÅŸimdiye kadar yaÅŸamış ve halen yaÅŸamakta olan bütün varlıkları en ince ayrıntılarına kadar bilmek ve tarihsel olarak sahip çıkmak, ekolojik öncelikli olarak korumak yaÅŸamsal görevlerimiz arasındadır.KAYNAKLAR:BARCLAY, E.N. : Notes on the fallow deer of Asia Minor. Äž Ann. Mag. Nat. Hist. 1934.DANFORD, C.G. ve ALSTON, E.A. : On the mammals of Asia Minor. I.II. 1877-1880.DEMÄ°RSOY, A. : YaÅŸamın Temel Kuralları. Omurgalılar/Amniyota. III/II. Ankara. 1992.ÇAÄžLAR, M. :Biologi. 7. 3.(29). 1957. ELLERMAN, J.R. ve MORRISON-SCOTT,T.C.S. :Checklist of Palearctic and Indian mammals. KAYAÖZ, E.: Anadolu Biyoloji Tarihi Çalışmaları. 1999-2001.KÄ°ZÄ°ROÄžLU, Ä°. : Ekolojik Potpuri. 2001.LYDEKKER, R. : Catalogue of the ungulate mammals. London, 1913. MURSALOÄžLU, B. : Türk Biologi Dergisi. 14. 2. 1964.TCHIHATCHEF, P.DE. Une page sur I’Orient. Paris.L. Guerin et Cie. 1868.TCHIHATCHEF, P.DE .Le Bosphore et Coostantinople avec Perspectives des Pays Limitrıphes,1864. TOLUNAY, A.M. : Özel Zooloji. Chodata ve OMURGALILAR. Ä°stanbul. 1953. TOPÇUOÄžLU, S. : Türk Biologi Dergisi. 14. 3. 1964.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!