20. Yüzyıl soruyor: Allah’ım neydi günahım?

Güncelleme Tarihi:

20. Yüzyıl soruyor: Allah’ım neydi günahım
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2003 19:19

Daha önceleri de yazdım:

Bana göre bizzat 20. Yüzyıl 'içi boşaltılmış insan' yaratmıştır.

Amaçlı, amaçsız!

Kast ederek, etmeden!

Ama, illa ki yaratmıştır.

* * *

Nasıl mı?

20. Yüzyıl'da bilimdeki muazzam gelişme insanın kabuğunu büyük oranda koruma altına almış, ancak bilimin 'tekillik' özelliği insanı 'bütünü arama merakından' koparınca insanın içi boşalmıştır.

Meseleleri tek başına ve sebep-sonuç (cause/effect) bağlamında irdeleyen 20. Yüzyıl bilimi, meselelerin özüne inmeden ve 'bütün' ile ilişkisini irdelemeden pragmatik sonuçlar almakta büyük başarılar sağlamış, ancak insanın içini de boşaltmıştır.

* * *

Telex, fax, radyo, TV, video, buzdolabı, fırın, çamaşır makinası, bulaşık makinası, motorlu araçlar, jet uçağı, uzay aracı vb. hep bu yüzyılın, hatta 20. Yüzyıl'ın ikinci yarısının icatları!

İnternet, e-posta, web, lazer, dijital TV, satalit TV, cep telefonu, dijital kamera, konuşan buzdolapları, önceden programlanan fırınlar, software, hardware, disket, CD, DVD, ev-sineması vb. kavram ve kelime olarak hayatımıza yalnızca son 10 yılda girdiler.

1993 öncesi vefat etmiş yakınlarımız bu kelimeleri hayatlarında hiç duymadan terk-i diyar eylediler.

Binek arabaları ise nerede ise, iki-üç yılda bir teknolojik açıdan bambaşka hale geliyorlar.

Üç yıl önce iki bin 500 dolara satın aldığım diz üstü bilgisayarımı şimdi 50 dolara satamıyorum.

Çağdışı kalmış!

* * *

Öte yandan, tıpta yaşanılan muazzam gelişme ne kadar iç açıcı ve moral verici.

Daha beş yıl önce ölümcül sayılan bazı kanser türleri şimdi hamd olsun! denetim altına alınıyor.

Bazı hastalıklar ise gündemden kalktı.

Başımıza yeni belalar çıktı ama 1950 hatta 1960'larda veremin bela olduğunu kim hatırlıyor?

Kelliğe çare bulunması, erkeklerin erkeklik korkularının mavi bir hapçıkla 'hapı yutması' son üç-beş yılın ürünü!

Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, damar tıkanıklığı v.b. beş yıl öncesi kadar korktuğumuz belalar değil artık. Evet, 20. yüzyıl 'dış kabuğa' büyük hizmetler verdi, hayatı çok kolaylaştırdı.

Ancak!

Çok değil 10-15 yıl evvel var olan diğer bazı değerlere, kavramlara ne oldu?

Komşuluk, hemşehrilik, mahalledaşlık, mahalle maçları Kadıköylülük, Kasımpaşalılık, Karşıyakalılık, kan kardeşliği, kardaşlık, vefa, cefa, hüzzam, fasıl, demlenmek vb. kelimeler neredeler şimdi?

Neden hayatımızdan çekip gittiler?

* * *

Eskiye özlem (nostalji) yok oldu da 'eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı' sözü mü bize eskiden miras kaldı?

* * *

Hadi hadi bunlardan da vazgeçelim; bir kahvenin 40 yıllık hatırı nerede şimdi?

Doğru, el değirmeninde taze çekilmiş, gaz ocağında/odun ocağında ağır ağır köpürdetilmiş acı kahvenin hatırı çok olur ama elektrikli makinada-'hot pot!'- 30 saniyede haşlanmış suya atılan -karıştırmaya bile gerek yok- bir kaşık hazır kahvenin ne hatırı olur ki?

* * *

Peki sevgi nereye gitti?

Komşu kızı Sevgi değil, o benimle işmarlaştı ama başkasına kaçtı!

'Seviyeli beraberlikler' şimdi sevgi mi oldu?

Sevgi zaten tarifi gerekmeyen seviyeli birliktelikler değil miydi?

Nerede 'verem eden aşklar?'

Sahi, aşk nerede?

Kim kime aşık?

Aşka ne oldu?

Aşık olmak; mekanik-kolay-pragmatik bir dünyada gereksiz mi kaldı?

Aşk neden magazin sayfalarına düştü?

* * *

Ağzımıza bir türlü çıkarıp atmadığımız pas tadı ne zaman bulaştı?

20. Yüzyılda!

Peki, 20. Yüzyıl dönüp dese ki:

-Benim ne kabahatim var. Her şeyi siz yarattınız. Ben bile sizin uydurduğunuz bir ölçü kavramının sonucuyum.

Beni de siz yarattınız, şimdi neden beni suçluyorsunuz?

Böyle dese 20. Yüzyıl!

Haklı olmaz mı?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!