"Gizli bir el engelliyor"

Güncelleme Tarihi:

Gizli bir el engelliyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2016 12:45

TÜRKİYE’nin en önemli ve büyük Rüzgar Enerji Santrali projelerinin hayata geçirildiği İzmir ve ilçelerinde, çevreciler ile firma yetkilileri, karşılıklı açtıkları davalarla hukuk mücadesine girdi.

Haberin Devamı

Çevrecilerin, ormanların ve ekolojik sistemin yok edildiğine yönelik suçlamalarına karşı Çevreci Enerji Derneği Hukuk Kurulu Başkanı Avukat Arsin Demir, açıklama yaptı. Demir, “Sera gazını azaltabilmemizin en etkin yöntemi rüzgar ve güneşten elektrik üretebilmektir ama gizli bir el enerji bağımsızlığımızı ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı kullanmamızı engellemeye çalışıyor. Özellikle rüzgâr enerji santralleri aleyhine çokça davalar açılıyor” dedi.


Yılboyu kesilmeyen rüzgarıyla İzmir’in Çeşme, Karaburun, Urla gibi ilçeleri, RES projesi hazırlayan firmaların büyük ilgi gösterdiği alanlar haline geldi. Ancak hem bu yörede oturan vatandaşlar hem de çevreciler, projelerin yapımını engelemek için hukuk mücadelesi verdi, çok sayıda dava açtı. Uzun dava süreçlerinden dolayı da, çevreciler ile firma yetkilileri, sık sık açıklamalarıyla karşı karşıya geldi. Çevreci Enerji Derneği Hukuk Kurulu Başkanı Avukat Arsin Demir, RES prnojeleri hakkında açıklama yaptı.

 

Haberin Devamı

DAVA AÇANLARA İMAR SUÇLAMASI

Sera gazının azaltılabilmesinin en etkin yönteminin rüzgar ve güneşten elektrik üretilmesi olduğunu vurgulayan Avukat Arsin Demir, “Ama gizli bir el enerji bağımsızlığımızı ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı kullanmamızı engellemeye çalışıyor. Özellikle rüzgâr enerji santralleri aleyhine çokça davalar açılıyor. Paris İklim Anlaşmasına imza atan ülkemiz, küresel ısınma kapsamında sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutmak için 2030 yılına kadar yüzde 21 oranında sera gazı salınımını azaltma sözü verdi. Ülkemizin bu sözü tutabilmesinin ve iklim değişikliğinin önlenebilmesine katkı koyabilmesinin en etkin yöntemi rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretebilmektir. Rüzgar ırmakları üzerinde kurulması gereken türbinlere İzmir’de bilimsel olmayan nedenlerle karşı çıkılıyor. İnşaat firmalarının, doğal sitleri köylülerden ucuza alıp imara açma çabasında olanların, hazine taşınmazlarına ecrimisil yöntemiyle el koymaya çalışanların, açtığı davalar nedeniyle yatırımlar yavaşlamak ve hatta bazı zamanlarda durmak zorunda kalıyor. Boşa esen rüzgardan yararlanamamanın ve onu kullanamamanın maliyeti ise dolaylı olarak halkımıza, ülkemize yansıyor. Her yıl elli altmış milyar Amerikan dolarını başka ülkelere enerji ihtiyacımızı karşılayabilmek adına ödemeye devam etmek zorunda kalıyoruz” dedi.

 

Haberin Devamı

DAVALARDA UZMAN BİLİRKİŞİLER İSTEDİLER
İdare Mahkemelerinde açılan davalarda, dosyaların, yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yetkin ve tecrübeli olmayan bilirkişilerin inisiyatifine bırakıldığını savunan Arsin Demir şu görüşleri önesürdü,
“Bilirkişilerin yenilebilir enerji kaynakları konusunda bilgisizlikleri ve mahalle baskısı altında sübjektif değerlendirmelerle rüzgar enerji santralleri aleyhine bilirkişi raporlarını sunması soru işaretlerine neden oluyor. Örneğin çevreci kaygılarla rüzgar enerji santrallerine dava açtığını iddia eden ve Urla’da doğal sit alanını imara açmak isteyen bir şirketin de ortağı olan davacı ile mahkemenin atadığı bilirkişilerin aynı üniversitede birlikte çalışıyor olması, bilirkişilerin RES’ler aleyhine sosyal medya hesaplarından olumsuz görüş yazmasına rağmen dava dosyalarından kendilerine yapılan görevlendirmeleri kabul edip rüzgar enerji santralleri aleyhine olumsuz bilirkişi raporu vermeleri, İzmir’in ortasına gökdelenler diken bir şirketin ortağı olmasına rağmen sözde çevreci kaygılarla Çeşme’de rüzgar enerji santrallerine dava açan bir kişinin, yetmezmiş gibi açtığı bu davaya tayin edilen bilirkişilerinin ise ilgili kişinin fahri doktora unvanı aldığı üniversiteden atanması ve ne hikmetse bu atanan bilirkişilerin de rüzgar enerji santralleri aleyhine rapor düzenlemeleri tam bir hukuk skandalı yaratıyor. Ayrıca açılan davaların mahkemelerce yatırım yapan şirketlere bildirilmesi zorunluluk olmasına karşın hiçbir bilgi verilmeden yargılama yapılıp yanlış kararlar verilmesi de savunma hakkına ve adil yargılanma hakkına zarar vermektedir. İdare mahkemelerinin iş ve dava yoğunluğu nedeni ile atamak zorunda kaldığı bilirkişilerin sübjektif ve olumsuz raporları ülkemizi enerjide dışa bağımlı olmaya devam etmesine neden oluyor. Bu nedenle Çevre Mahkemeleri gecikmeksizin kurulmalı ve açılan davalar rüzgar enerji santrali yatırımı yapanlara mahkemelerce tebligatla bildirilmeli, yenilenebilir enerji aleyhine açılan davalarda bilgisiz ve yenilenebilir enerjiyi bilmeyen kişiler bilirkişi olarak görevlendirilmemelidir.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!