GeriSeyahat Gezgine açılan farklı kapılar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Gezgine açılan farklı kapılar

Gezgine açılan farklı kapılar

Bir zamanlar bozkırın ortasında kaybolmuş, yumuşak keçi yününden ürettiği yünle tanınan, Angora adında önemsiz bir kırsal yerleşimken, bir başkent olmak...Türkiye’nin politik hayatının kalbinin attığı bu şehir özgün atmosferi ile gezgine farklı kapılar açıyorHerkesin merakla dinleyeceği bir süreç... Ankara’da, turistik bir gezinin yanısıra, işte bu süreç büyülüyor insanı. İlk kurulan Ankara’dan geriye kalanlar hálá Kale çevresinde duruyor. Angora’nın etrafında gelişerek, onu adeta silip süpüren, Atatürk’ün kurmak istediği ikinci Ankara ise bir metropol, bir başkent; modern ve batılı bir devlete layık yönetim merkezi... İki kişiliği olan bu kent, hiçbir zaman turistlerin, İstanbul kadar görmek istedikleri bir yer olmadı. Hatta bu iki kent laf arasında yaratılan rekabetlere de konu oldu. Ancak sokaklarında biraz vakit geçirilirse, Türkiye’nin politik ve idari hayatının kalbinin attığı Ankara’nın, kendine özgü atmosferi ve yaşamı, bir gezgine farklı kapılar açacak kadar ilginç olabilir. MÖ 2. yüzyılda Hititler’den önce, Bronz Çağı’nda, burada Hattiler yaşıyordu. Sonra Frigler, Lidyalılar ve Persler birbirini takip etti. Hititler buraya Ankuwash demişlerdi, Frigler bu adı Ankyra olarak değiştirdiler. Efsaneye göre, Frig Kralı Midas’a, rüyasında ilahi bir ses, topraklarında bulduğu gemi çapasının olduğu yere bir şehir kurmasını söyler. Çapa, Ankara Kalesi’nin olduğu tepelerde bulunur. MÖ 3. yüzyılda, Galatlar şehri başkentleri yapıp adını, Galatia olarak değiştirirler. Ardından, kent Romalılar’ın, Bizanslılar’ın, 1073’te Selçuklular’ın, 1361’de, Yıldırım Bayezid zamanında da Osmanlılar’ın eline geçer. 1402’de, Ankara’ya 30 kilometre uzaklıkta, Moğol lider Timurlenk ile Yıldırım Bayezid arasındaki savaşta, Timurlenk galip gelince, imparatorlukta taht kavgaları başlar ve bu arada Ankara yine sadece yününden dolayı ayakta kalır.Kurtuluş Savaşı’nın kesin zaferinden sonra, Atatürk, kentin savaşta oynadığı stratejik rol nedeniyle, Cumhuriyet’in ilanından az önce, 13 Ekim 1923’te, burayı başkent olarak seçer. 1919 ile 1927 arasında İstanbul’a hiç uğramamıştır ve bu biraz da kişisel tercihidir. Parlamento bunu onaylamıştır ancak Ankara, bu tarihte, halkın kerpiç evlerde yaşadığı, su ve elektriğin olmadığı, bir Anadolu köyü gibidir. Ayrıca, Ankara’nın başkent olması, bu kentte büyükelçiliklerini kurmak zorunda kalacak ülkeler tarafından iyi karşılanmaz. Ancak boş arazilerin çokluğunun ve yeni inşaatlara müsait olmasının fark edilmesiyle bu itirazlar son bulur. Hükümet, kenti planlamak için Alman ve Avusturyalı şehircilik uzmanlarına başvurur. Atatürk’ün hayal ettiği modern, batılı başkentin kurulması için, yeni yollar, meydanlar, parklar ve hükümet binaları inşa edilmeye başlanır. Onbinlerce işçi, Anadolu’dan buraya iş bulma ya da daha iyi bir yaşam sürme hayaliyle göç eder. Şehir planlamacıları kent nüfusunun 30 binden 800 bine yükseleceğini tahmin ederler. Bugün, kentin nüfusu tahminlerinin beş katına ulaşıyor. Ulus Meydanı ve çevresi Başkentin kurulduğu yer, Ulus. Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet dönemi tipik binaları burada toplanmıştır. Atatürk Bulvarı ile Cumhuriyet Bulvarı’nın kesiştiği noktada, atının üzerindeki Atatürk ile etrafında askerlerin olduğu Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bronz bir anıt var. Adeta hepsi, caddenin karşı köşesindeki, 23 Nisan 1923’te yeni Türk devletinin temellerinin atıldığı, halk egemenliğine dayalı ilk anayasanın hazırlandığı, birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bakıyordur. Sonraları hukuk mektebi ve Marif Vekáleti olarak kullanılmış bina, bugün kaçırılmaması gereken, Kurtuluş Savaşı Müzesi (Pazartesi hariç, her gün, 08.45-12.15 ile 13.30- 17.15 arası açık, 0312 310 71 40). Müzenin en etkileyici bölümü, delegelerin, mum ve yağ lambası ışığı altında oturduğu Genel Kurul Salonu. Meydandan uzaklaşarak, Cumhuriyet Bulvarı üzerinde, müzeden yürüyerek beş dakika mesafede, İkinci TBMM binası var. Cumhuriyet Müzesi olarak da bilinen bina, bir süredir tadilatta (Pazartesi hariç, her gün 09.00-12.00 ve 13.30-17.00 arası açık, 0312 231 79 75). İlk meclis binası yetersiz kalınca, 1924’te inşa edilen binada, çağdaş Türkiye’nin oluşumu için kararlar alınmış ve demokrasi alanında gelişmeler kaydedilerek, çok partili sisteme geçilmiş. 1981’de açılan müzede, Türkiye’nin ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel tarihi, kronolojik olarak fotoğraf, belge, eşya, maket ve grafiklerle anlatılıyor. Müzenin hemen karşısında, Ankara’yı ziyaret eden diplomatların kaldığı ve hükümetin konukları için kullandığı, Ankara’nın ilk oteli, Ankara Palas var. Roma Devri Ankara’sıAnkara’da Roma devrinden kalan kalıntılar, Hisarparkı Caddesi’nin kuzeyinde. Ankara’nın en önemli arkeolojik kalıntısı, Ulus’ta Hacı Bayram Camii’nin bitişiğindeki dev Augustus Tapınağı. Tapınak, M.Ö. 25- 20 yılları arasında, Roma İmparatoru Augustus’un onuruna yaptırılmış. Bugün geriye ancak duvarları kalmış olan tapınak, M.S. 5. yüzyılda kilise, 15. yüzyılda ise bitişikteki Hacı Bayram Camii’nin medresesi olarak kullanılmış. 1427- 1428 tarihlerinde inşa edilen cami adını, değerli Türk mutasavvıflarından Hacı Bayram-ı Veli’den alıyor. Burada hizmet veren Hacı Bayram-ı Veli’nin türbesi, hemen caminin bitişiğinde ve Augustus Tapınağı’nın giriş kapısının yanında.Roma lejyonu ve memurlarının yanısıra Roma hakimiyetindeki Galat müttefiklerin iyi yaşamaları için, Ankara’da Roma’da benzerleri olan Caracalla Hamamı ve tiyatrosuyla birlikte birçok yapı inşa edildi. Ulus’taki Atatürk heykelini geçip, Cumhuriyet döneminden kalma mimarisiyle dikkat çeken İş Bankası’ndan sağa sapınca, Hacı Bayram Camii’nin batısında ve Valilik binasının yanında, Julianus Sütunu var. Halkalardan oluşan gövdesindeki taş işçiliğiyle dikkat çeken, 15 metre yüksekliğinde sütun, M.S. 361- 363 yıllarında Ankara’dan geçen Bizans İmparatoru Julianus şerefine yaptırılmış. Bizans İmparatorluğu unutuldukça, halk bu sütunu ‘Belkıs Minaresi’ olarak anmaya başladı. Bugün hálá böyle biliniyor. Kentin bir diğer önemli Roma devri kalıntısı, Ulus Meydanı’ndan 600 metre kuzeyde, Çankırı Caddesi üzerindeki Roma Hamamları. Çıkarken, sağdaki patikadan ilerleyerek, yine Roma dönemine ait, oldukça güzel stellerin (mezartaşlarının) yanından geçersiniz. (Roma Hamamı Açık Hava Müzesi, pazartesi hariç her gün 08.30- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık, 0312 310 72 80)Kale ve eski kent Osmanlı döneminden kalma kaldırım taşı yolları ve ahşap evleriyle, burası Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden sonra, kentin en gezmeye değer yeri. Bölgede, çoğu restore edilmemiş, harap, hatta yıkılmak üzere olan evler var. Ancak, Kaleiçi, uzun bir süreç içinde de olsa, yavaş yavaş toparlanacağa benziyor. Bazı Osmanlı konakları, restoran, bar ya da kafeye dönüştürülerek kurtarılmış. Kimisi eskiyi canlandırma çabasında oldukça başarılı, kimisiyse bir şark köşesinden öteye gidemiyor. Kentin en güzel ve canlı turistik bölgesi olması gerekirken, sokaklarındaki yaşam, yıpranmış ve yorgun bir izlenim veriyor.Ankara’nın şehir surları ilk olarak savunma amacıyla, yaklaşık 3 bin yıl önce, Hititler tarafından yapılmış. Bugün görülen surlar ise çok daha yeni. 859 yılında, Bizans İmparatoru III.Michael’ın, Roma İmparatoru Heraklius’un surlarını onartması sonucu elde edilmiş. Selçuklular zamanında da onarılıp genişletilen Kale’nin 20’den fazla kulesi var. Kuzey ucundaki Ak Kale’den Ankara manzarası görülmeye değer. Yıllar içinde, Ankara’nın etrafını saran gecekondularla nasıl büyüdüğü de, en iyi Doğu surlardaki Şark Kulesi’nden fark ediliyor. Kalenin güney ucundaki Güney Kapısı’nın iki kulesini bağlayan duvarın üzerinde, Roma dönemine ait devşirme taşlar var. Hemen kapıdan girince, 12. yüzyıldan kalma ve çok sonraları restore edilen, Selçuk döneminde büyük emekle yapılmış minberini görmeye değer Alaeddin Camii var. Kalenin kapısından çıkıp aşağıya Samanpazarı Mahallesi’ne doğru, Aslanpazarı Sokağı’nda solda, yine Selçuk mimarisinin etkileyici örneklerinden biri olan Aslanhane Camii’ne rastlanır. Ankara’nın bu en eski camisi, aynı zamanda ‘Orman Camii’ olarak da bilinir. Benzetme çok da yersiz değil, çünkü caminin, incelikle yontulmuş ahşap tavanını tam 24 ağaç kolon taşıyor. 1209’dan kalma, muhteşem ceviz minberi, Selçuk devri oyma işçiliğinin son örneklerinden. Mihrabı da gözden kaçmıyor.Pirinç Han Ankara Kalesi surlarının hemen altında, 18. yüzyılda, kentten gelip geçen yolcuların soygunculardan korunması ve geceleri konaklayabilmeleri için yaptırılmış. Kentin ilk ahşap hanı olarak inşa edilen Pirinç Han’ın ahşap karkas yapı sistemli ve içi kerpiç dolgulu olarak yapıldığı yıllardaki görünümü hálá aynı. 1980’lere kadar, birçok ailenin yaşadığı, üç katlı handa bugün bulunan yaklaşık 40 dükkanda, antikalar, halılar, kilimler, minyatürler, taş baskılar, antika porselenler, gazlı ispirtolu lambalar, bez işlemeler, ahşap mobilyalar, gümüş, bakır, pirinç, cam eşyalar satılıyor. Hemen hanın arkasındaki Koyunpazarı Sokağı, aynı zamanda Çıkrıkçılar Yokuşu Sokak. Burada da eski dükkanlarda, Beypazarı bürgüsü, kumaşlar, halılar, bakırlar, antikalar, baharatlar, nakış işleri ve kıyafetler satılıyor. Kızılay Ulus Meydanı’ndan Kızılay’a giderken, sağda, kentin ünlü parklarından Gençlik Parkı’nın girişi var. Park, Atatürk’ün, kent insanlarına bir armağanı. Yaz akşamlarında burası, gölün etrafında dolaşan aileler ve çay bahçelerinde keyif yapanlarla doludur. Nargile meraklılarının da tercihi burası. Ayrıca içinde bir lunaparkın da bulunduğu parkta, zaman zaman açık hava konserleri de düzenlenir. Atatürk Bulvarı üzerinde, hemen park girişinin yanındaki bina, Devlet Opera ve Balesi (Ulus, 0312 324 22 10). Bina, 1905 yılında, Sofya’da askeri ataşe iken, operayla ilgilenmeye başlayan Atatürk’ün isteğiyle inşa edilmişti. Talat Paşa Caddesi’ndeki Etnografya Müzesi’ne (Pazartesi hariç, her gün 09.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık, 0312 311 30 07) varmadan hemen önce, bir süredir tadilatta olan Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nden (Pazartesi hariç, her gün 09.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık, 0312 310 20 94) geçilir. Mimari açıdan etkileyici olan iki mermer bina da küçük ve sakin bir tepeden aşağıdaki karmaşayı seyreder. 1930’da açılan Etnografya Müzesi, 21 Kasım 1938 tarihinden itibaren 15 yıl boyunca, Atatürk’ün geçici kabriydi. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde ise yakın tarihimizdeki resim ve heykel sanatının oluşumunu ve gelişimini etkileyen eserler sergileniyor. Abdi İpekçi Parkı’ndan sonra, Sıhhiye Meydanı’ndan itibaren, günümüz Ankara’sı başlıyor. Meydanın ortasında, kentin sembolü Hatti Güneş Kursu var. Hititler gelinceye kadar burada yaşayan Hattiler, bir Anadolu kavmi.Kavaklıdere, Çankaya ve Kocatepe Eski kent geride kalmış, daha karmaşık bir trafik, kavşaklar ve büyükelçiliklerin binalarıyla modern Ankara nefes almaya çalışıyor artık. Semte adını veren eski Kızılay Merkez Binası’nın yerinde şimdi dev, camlı bir bina duruyor. Kızılay’dan Çankaya’ya doğru ilerledikçe, görüntü daha parlak ve daha şık oluyor. 1987’de inşa edilen Ankara’nın en büyük camisi, Kocatepe Camii dünyanın da en büyükleri arasında. Altında kapalı otoparkı ve alışveriş merkezi olan cami, Selimiye ve Süleymaniye’nin bir sentezi olmaktaki çabasını sadece boyut açısından başarabilmiş görünüyor. 24 bin kişi kapasiteli, alttan ısıtmalı cami, kesme taşlardan yapılmış olmasına rağmen, beyaza boyanmış. Kızılay’ı geçince TBMM ve Çankaya Köşkü’ne kadar, büyükelçilikler ve lüks oteller uzanır. Çankaya’ya doğru, kavşakta yollar, Cinnah, Arjantin ve Tunalı Hilmi caddelerine ayrılır. Tunalı Hilmi’ye dönerken, kentin minyatür parkı ama önemli sığınağı Kuğulu Park var. Kendisini karmaşadan koparmak isteyen herkes, birkaç saniye içinde burada alır soluğu. Kavaklıdere, kentin en lüks ve canlı semtlerinden biri. Şık kafeler, restoranlar, gece kulüpleri burada. Butikler, Tunalı Hilmi Caddesi’nde ve Karum Alışveriş Merkezi’nde. Atatürk Bulvarı’nın sonu Çankaya Caddesi. Bu bölgede, Çankaya Müze Köşk (sadece haftasonları ve randevu alarak, 0312 468 63 00) gezilebilir. Ağustosa kadar tadilatta olan köşk, Atatürk’ün 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldikten sonra kaldığı evlerden biri. 1932’de Cumhurbaşkanlığı yeni köşkü yapılınca, burası içinde Atatürk’ün eşyalarıyla müze olarak ziyarete açıldı. Çankaya Caddesi ile Cinnah Caddesi’nin kesiştiği noktada, Atakule var. Bu alışveriş merkezinin 45. katına çıkıp,1182 metre rakımda, Ankara’nın en doyurucu panoramik manzarasına ulaşabilirsiniz (Her gün 10.00- 23.30 arası açık, 0312 440 77 01’den 129, www.atakule.com). Yukarıdaki açık seyir terasına, Ufo Cafe Bar’a (10.00- 03.00, 0312 440 88 18), Kubbe Restaurant (19.30- 03.00) ile Dönen restorana (10.00- 01.00, 0312 440 74 12) çıkabilirsiniz. 125 metre yükseklikteki kuleden fotoğraf çekmek yasak. BeypazarıBeypazarı sokaklarında ipek bürgüyle dolaşan, genç bir kadın görürseniz, yeni gelin olduğunu anlarsınız. Buralı kadınların vazgeçemediği geleneklerden biridir; ilk hafta içinde el öpmeye giderken ipek bürgü giymek... Belki son zamanlarda pamukla ipek karışmıştır ama Hayati Usta, ipek dokuma tezgahını hiç boş bırakmaz. Avukat Mansur Yavaş, Beypazarı’na Belediye Başkanı olduğu gün buranın kaderi değişti. Gözlerinin içi gülen Emine Hanım, başkan bu kadar destek olmasa, Hacı Bostan Konağı’nda turist ağırlamaya, restoran açıp ailesine yaptığı yöresel yemekleri, kentlerden gelenlere, görücüye çıkarmaya, nasıl cesaret edebilirdi? Şimdi yöresel yemekler gibi, belediyenin altındaki atölyelerde çalışan tam 400 aileyle birlikte, bir zamanlar burada yaşayan Süryaniler’in sanatı telkari de yeniden canlanıyor.Beypazarı’na ilk bakış, eskiden çocukların uçurtmalarını uçurdukları Hıdırlık Tepesi’nden olmalı. Evliya Çelebi, bu noktadan şunları söylemiş; ‘Beypazarı, iki balık sırtı kaya arasına yerleşmiş, 3060, iki katlı, ahşap evden oluşmuş. Evine en son giren Beypazarlı, iki balık sırtı arasındaki kapıyı kilitliyor ve Beypazarlılar kendilerini dünyadan soyutluyorlar.’ Bir piknik alanı olan bu tepeden İnözü Vadisi’ndeki kaya mezarlarına geçiyorum. Yayla gibi serin İnözü, ceviz ağaçlarının altında kitap okumak ya da yürüyüş yapmak için birebir. Hititler’in, Frigler’in ya da çilekeşlerin sesleri vadide yankılanır mı bilinmez ama Beypazarı’na 3 kilometre mesafedeki bu vadi, haftasonu Müze Sokak’taki renkli standlarda yiyecekler, eşyalar ve kumaşlar satılırken ya da çarşamba günü buranın pazarı kurulduğunda, alışverişi sevmeyenler için, akılda tutulması gereken bir yer. Olmadı, Beypazarı Tarih ve Kültür Evi var (Pazartesi hariç, her gün 09.00- 17.00 arası açık. 0312 763 01 66). Alaeddinin Sokağa doğru giderken köşede önce 17. yüzyıldan kalma Kurşunlu Camii var. Biraz daha ileride, 1221’de kentin merkezi olan yere yapılan, Sultan Alaeddin Camii’nin bahçesindeki çınar ağacıyla yaşıt olduğu söyleniyor. Eski bir konağın restore edilmesinin ardından açılan müzede, vakit geçirilecek hoş detaylar var; fosiller, 1894 yılına ait Osmanlı topraklarını gösteren ve bu evin çatısında, bir kitabın arasında bulunan harita, süslü gelin odası, işlemeli deri beşik, gaz lambalarından çıkan isin biriktiği nişler... Bir fırından tereyağlı Beypazarı kurusu almak için Demirciler Çarşısı’ndan yukarı çıkıyorum, sağda 17. yüzyıldan kalma Suluhan var. Çarşı’nın sonunda, havuç lokumu dahil ilk kez duyduğum birçok yiyeceği satan, heyecan verici dükkanlar sıralanmış. Beypazarlılar’ın, yaşam alanlarına yansıttıkları çok hoş bir de felsefeleri var; dünyada hálá yapacak bir şeylerinin kaldığını vurgulamak için, evlerinin üst katlarını işlemeden bırakırlarmış... Burayı özel rehberle gezmek için, belediyeye uğrayabilirsiniz. www.beypazar-bld.gov.trANITKABİRÇevresi park ve bahçelerle çevrili Anıtkabir’e girerken ilk karşılaşılan, 26 basamaklı geniş bir merdivendir. Merdivenin sonunda, iki yanında 12’şer, toplam 24 Hitit stilinde aslanın sıralandığı, 260 metre uzunluğunda mermer bir yol var. Kayseri taşından yapılan aslanların yaratıcısı, Hüseyin Özkan. Önce Aslanlı Yol’un girişinde, sağdaki İstiklal Kulesi ile soldaki Hürriyet Kulesi’nin altındaki küçük müzelere bakmakta yarar var. Aslanlı Yol’un sonunda Büyük Avlu’ya çıkılıyor. Avlunun girişinin hemen sağında Mehmetçik, solunda ise Müdafaa-i Hukuk Kulesi var. Mehmetçik Kulesi’nden sağa doğru yürüyünce, koridorun sonundaki Zafer Kulesi’ne varılıyor. Bu kulenin altındaki odada, 19 Mayıs 1938’de Atatürk’ün tabutunu Dolmabahçe’den Sarayburnu’na taşıyan top arabası görülebilir. Zafer Kulesi’nden Barış Kulesi’ne giderken, tam ortada Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ve Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İnönü’nün mermer lahdi var. Ziyaretçiler, Atatürk’ün kabrinin bulunduğu Mozole’ye ulaşabilmek için, Şeref Holü’nün 44 metre genişliğindeki 42 basamaklı merdivenini yavaş yavaş çıkarlar. Holün karşı köşesindeki, yükseltilmiş platform üzerindeki yekpare mermer blok, Atatürk’ün lahdidir. 42 ton ağırlığındaki siyah, beyaz ve kırmızı desenli lahdin mermeri, Osmaniye’den getirtilmiş ve Türk ustaları tarafından işlenmiş. Misak-ı Milli Kulesi’nin yanındaki uzun holden başlayıp, İnkıláp Kulesi’ne kadar devam eden galeride uzanan, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni de kaçırmayın. Burada her gün, 10.00, 12.00, 14.00 ve 16.00’da, 50 dakika süren bir sinevizyon gösterisi yapılıyor. Anıtkabir, gece gezilemiyor belki ama mutlaka kentin yüksek bir noktasından, burayı ışıklandırılmış olarak görmeyi ihmal etmeyin. (Pazartesi 13.30- 17.00 ve diğer günler 09.00- 17.00, 0312 231 79 75)ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİTürkiye’nin ya da dünyanın en büyük müzelerinden olmayabilir ancak kapsadığı çağlara ait çarpıcı koleksiyonu ve geçmişte aldığı Avrupa Müze Ödülü’yle, yıllardır en iyiler arasında anılmayı sürdürüyor. Turist gruplarının Ankara’dan geçmelerinin en büyük ve belki de tek nedeninin bu müze olduğu söylenebilir. Türkiye’nin dört bir yanındaki ören yerlerinde, replikasını ya da fotoğrafını gördüğünüz arkeolojik bir buluntunun aslının bu müzede olma ihtimali çok yüksektir. Taş Devri’nden Klasik devirlere kadar, Anadolu’nun insanlarını, kültürlerini ve yaşam tarzlarını belgeleyen olağanüstü bir müze burası. 15. yüzyıla ait bir bedesten olan binada sergilenenler, Ankara’nın mutlaka kaçırılmaması gerekenler listesinin başında. Eserler, girişten itibaren kronolojik bir düzenle sergileniyor. Orta odada ise, Hitit ve Frig devrine ait dev taş rölyefler var. Müzede sergilenenler, son kazılarda bulunanlarla devam edip, Yunan ve Roma heykelleri ile dışarıdaki bahçeye açılıyor. Eğer bir rehber tutma imkanınız varsa, müzeden maksimum keyif alabilmek için, burası tam yeri olabilir. Ulus’tan Hisarparkı Caddesi’ne, sağa kıvrılan sapaktan devam edince müzeye varılır. (Pazartesi hariç her gün, 09.00-17.00 arası açık, 0312 324 31 60)MÜZELERDemiryolları Müzesi 1857’den günümüze demiryolları ile ilgili eşya ve belgeler sergileniyor. Kentin en güzel müzelerinden. (Ankara Garı, cumartesi-pazar dışında, 09.00- 12.30 ve 13.30- 17.00 arası açık, 0312 388 56 03)Milli Mücadele, Atatürk Konutu ve Beyaz Tren Müzede, madalyalar, değerli lokomotif ve vagon maketleri, Osmanlı dönemi haberleşme aletleri var. Ankara Garı’nda. (Pazar ve pazartesi hariç her gün, 09.00- 12.00 ve 13.00- 17.00 arası açık, 0312 309 05 15/ 4084) Yine garda, Atatürk’ün 1935- 1938 yıllarında, yurt gezilerinde kullanılan, Beyaz Tren’deki özel vagonu, raylar üzerinde sergileniyor. (0312 388 56 03)Oyuncak Müzesi Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi’ndeki müzeyi gezmek için, önceden haber vermek gerekiyor. Çocukluğunda oyuncakla oynamış herkes, bu nostaljik müzeden duygulanacaktır. ( Müzeyi, A.Ü. Hukuk Fakültesi, Cebeci adresiyle arayın. Haftasonu hariç her gün 10.00- 12.00 ve 14-16 arası randevuyla gezilebilir, 0312 363 3350/ 342) Atatürk Evi Müzesi Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde. Atatürk’ün, Selanik’te doğduğu evin, ölçüsü ve içindeki eşyalar dahil aynısı. (Her gün, 09.00- 17.00, pazartesi ve cuma günleriyse 09.00- 16.00 arası açık, 0312 211 01 70/ 222) ALIŞVERİŞPirinç Han Ankara’da hem turistik gezi yapanlar hem de antikaseverler için kaçırılmaması gereken bir mekan. Burada ressam Semra Arıca’nın Ziv (sağda) adlı dükkanı, bir antika ve resim galerisi (No: 4/ 33, 0312 312 31 96), Uğur Tiryakioğlu’nun Terra İncognita’sında ise Avusturya Macaristan İmparatorluğu’ndan kalma asırlık litografiler var (No: 2/ 31-32, 0312 310 20 29) Lavender’de satılan kumaşlar, cam eşyalar, antikalar ve sabunlar da göz atmaya değer (No: 4/ 16, 0312 311 32 53). 3 Nisan- 29 Mayıs, Pirinç Han Kültür Günleri...2. ElGülçin Candemir, yurtiçinde ve dışında gittiği antika ve bit pazarlarından aldıkları evine sığamaz olunca, kendine bir 2. El dükkanı açmaya karar vermiş. Gülçin’in, dükkanındaki çoğu parçanın öyküsünü bilmesi ve fiyatlarını sorduğunuzda anlatması, burayı yakın tarih içinde çok keyifli bir geziye dönüştürüyor. Buranın bu kadar sevilmesinde, son derece uygun fiyatlarının da büyük etkisi var. Neler yok ki; 15 yıl sonra, bir boşanmanın ardından getirilen gelinlik, Ankara’ya taşınmanın sonucu, artık ihtiyaç duyulmayan yepyeni dalgıç malzemeleri, klarnet, taş plaklar, ayakkabılar, Cumhuriyet baloları için şapka, eldiven, ipek elbiseler, Versace paltolar.. Paris Caddesi, Barış Apt. 62/1, Kavaklıdere 0312 467 02 35 Kitapçılar Ankara’da kitabevlerini gezmek büyük bir zevk. En ünlüleri arasında, İmge (Konur Sok. No: 17, Kızılay, 0312 418 19 42), İlhanİlhan (Karanfil Sok. 30/1, Kızılay, 0312 417 00 08) ve Dost (Tunalı Hilmi Caddesi) var. BeypazarıArtık nesli tükenmiş dokumacı Hayati Erdemli’yi, küçücük dükkanındaki ipek tezgahında, büyük bir keyifle çalışırken izleyebilir, ipek ve pamuk karışımı dokumalarından satın alabilirsiniz. Beypazarı’na özgü bürgüler de burada satılıyor. Alaattin Sok. Taş Mektep karşısı, No: 11, 0312 763 20 99. Beypazarı fırınlarından, tereyağlı Beypazarı Kurusu mutlaka deneyin. Yöremiz Unlu Mamulleri, Eski Hükümet Cad. No: 11, 0312 763 11 36KAÇINAnıtkabir’e büyük poşetlerle girmeye ya da merdivenlerinde oturmaya kalkışmakAnkara taksilerinin, hemen hemen kentin bütün sokaklarını bildiklerinin farkında olmamakAnıtkabir’den, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni görmeden çıkmakAlışkanlıklara yenik düşüp, Ankara’da bir üstgeçidin altından geçmeye kalkışmakAnadolu Medeniyetleri Müzesi’nin dışında, kentte çok ilginç müzeler olduğunu bilmemekYAKALAYIN Bir Bahar Şenliği’nde ODTÜ’de olmakBelediye otobüsüne binip Hüseyingazi’ye kaya tırmanışına gitmekAyın belirli günlerinde kurulan antika pazarlarını yakalamakBeypazarı’nın yöresel yemeklerini tatmakArjantin Caddesi’nin kafelerinde şık Ankara’yı gözlemlemek
False