Futbolcuyum, futbolcu!

Türkiye’de sol kanatta yaşanan sıkıntı hep konuşulur. Tıpkı İbrahim Üzülmez’in geçen hafta “Futbolda da solculuk zor zanaat” sözlerindeki gibi. Ya da kurtlar sofrasında Metin Kurt yalnızlığı gibi.

Haberin Devamı

Türkiye futbol seyircisi, Tosun Paşa’nın ünlü repliğindeki “Suphi oğlum kanadın nerde?” duygusuna çok alışıktır. Zira Türkiye’de ciddi bir sol kanat oyuncusu sıkıntısı yaşandığı her zaman konuşulur. Mesele döner dolaşır altyapıya kilitlenir.
İbrahim Üzülmez, yıllarca hem Beşiktaş’ta hem milli takımda kimselere kaptırmadığı mevkiinin inceliklerini anlattığı bir konuşma yapmış. Türkiye’deki sol kanat probleminin altını çizerken bir de söz oyunu yapmış “Futbolda da solculuk zor zanaat” demiş.
İbrahim Üzülmez haklı. Futbol, kitlelerin toplumsal sorunlara uzak durması için kullanılan en önemli araçlardan biri olmuştur hep. İspanya’da Franko dönemi örneğin, ya da Portekiz’de Salazar dönemi, futbolu, depolitizasyon için bir tür uyuşturucu olarak kullanmışlardır.
12 Eylül ise, bir sloganı ve yalnız o sloganı çok sevmiştir: “Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum, futbolcu!”

Futbol ve toplumsal olanı birbirinden uzak tutma aşısı, hem dünyada hem ülkemizde başarıyla tutmuştur.
Ama futbol tarihi, memleketlerinin ve dünyanın sorunlarına duyarlı futbolcuların hikâyelerini de yazar. Socrates, Lucarelli, Fowler, Kanoute, Oleguer, Romario gibi isimleri anarak oluşturabileceğimiz bu listeyi çok olmasa da uzatmak mümkündür.
O listenin en tepesinde, bizim buralardan bir isim oturur, Türkiye Futbolu’nun Spartaküs’ü Metin Kurt!
 
Futbol borsada değil arsada güzel


Metin Kurt’un hiç değişmeyen “futbol çizgisi” Altay’da başlar. Önce PTT’de, sonra şampiyonluklar yaşadığı Galatasaray’da devam eder. Milli formayı da giyer. Futbol üzerine çok başka dertler edinir. Hiçbir şut emekçinin kalesine girmesin diye “futbolcu sendikası kuralım” der. Yetmez Türkiye futbol tarihindeki ilk sporcu grevini örgütler.

Futbolcuyum, futbolcu


Halka en yakın yerin çizgi olduğunu düşündüğü için çizgide bekler. Lakabı “Çizgi Metin” olur. Antrenör ve idarecilerin tarafında oynamayı sevmez, kapalının önünde oynamamak için bir devre sağ açık, bir devre de sol açık oynar.
Hikâye, hayal gücümüzü fazla zorlamayacak biçimde biter, kurtlar sofrasında Metin Kurt’a yer yoktur.

“Futbol arsada güzel, borsada kirli ve çirkin” fikrinin peşinden koşmaktan hiç vazgeçmez. 2009’da Spor Emekçileri Sendikası’nı (Spor-Sen), 2010’da ise Devrimci Spor Emekçileri Sendikası’nı (Spor Emek-Sen) kurar. Sadece futbolcuları değil; çaycıyı, aşçıyı, malzemeciyi de kucaklayan “Spor İşçisi Yasası”nın çıkarılması için çabalar. Bir yandan da sahalardaki şiddetle, küfürle, ırkçılıkla, cinsel ayrımcılıkla mücadele eder.
Metin Kurt, emekle futbolu yan yana koymaya harcadığı ömrünün jübilesini geçtiğimiz Ağustos ayında yaptı.
Ardından o nefis şarkı söylendi:  “Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında!”


Sol kanatta bir deli /images/100/0x0/55eb5268f018fbb8f8b9c8e8

İbrahim Üzülmez haklı. Futbolda da solculuk zor zanaattır. Kaldı ki futbol ve emek ilişkisini en iyi İbrahim Üzülmez bilir.
Tekniğiyle değil, çabasıyla abide olan, yeteneğiyle değil, yüreğiyle oynayan, elinde avucunda ne varsa oyuna koyan emektar Deli İbrahim.
Yılların emeğine karşı vefa göremeyen Deli İbrahim.
Terlik, tekme, tokat hikâyelerine rağmen emeğinin jübileyle taçlanması gerekirdi. Vedası sessiz sedasız oldu, onca yılın emeği bir basın toplantısına sığdı.
Ardından o nefis şarkı söylendi: “Olmasaydı sonumuz böyle!”

Yazarın Tüm Yazıları