Friendzone'dan kaçış

Bir çoğumuzun sadece kelime anlamını bilmekle kalmayıp, bizzat test edip onayladığı, karalar bağlatan hadise ne yazık ki bir hastalık gibi yayılmaya başladı. Friendzone bir lanet gibi görünse de aslında bizim suçumuz. Şimdi, bu yazıyı yazıyorsam belli ki suçumun farkında ve çözüme dair birkaç kelam edebilecek kıvamdayım. Allah aşkına özgüvenini ne zaman terk ettin kuzum, zaten hiç mi olmamıştı yoksa? Sohbet ederken nasıl bir dil kullanıyorsun? Kendinle yüzleşmeden bu bölgeden kaçamazsın, girdap gibi elini veren kolunu kaptırır. Ve eğer bu alandan bir şekilde çıkmayı başaramazsan, hoşlandığın kişinin düğününe gider, bir güzel oynar, göbek atar sonra da çeyrek altınını takıp evine dönersin.

Friendzone’a bir kere düşmek doğaldır ama ikinci kez düşmek hatadır! Bu tuzağa nasıl düştüğünü, tüm o süreçlerin nasıl geliştiğini gözden kaçırırsan, seni yerler, seni harcarlar. Üzgünüm, acı ama gerçek bu. Birkaç tavsiye ve biraz gayretle bu hastalıktan kurtulacağız.

FRIENDZONE HASTALIĞINDAN KURTULMA YOLLARI

Şansa Bırakma!

Aynaya bakmaktan korkma! Karşı tarafın ilgi alanlarını iyice öğrenip kendine çeki düzen ver. Üniversite sınavına hazırlanmadan girdiğinde olabilecekler nasıl malumun ilanıysa, ilk adımı atmadan önce gerekli hazırlıkları yapmazsan da durum farklı olmayacaktır. Şansının yaver gittiğini düşünelim? Riske atmaya değmez.

Ulaşılabilir Olma!

İlişkiniz arkadaşlık sınırlarında başlamış olabilir. Ama dost olmanın da bir sınırı olmalı. Her aradığında ulaşılır olma, her çağırdığında gitme! Evet, “Acil durumlarda camı kırınız” ol ama yanında taşıdığı ilk yardım çantası olma!

Komik olma!

Eğlenceli biri olabilirsin ya da eğlenmeyi seven birine yazıyor olabilirsin ama komiklikten şebek olma durumuna terfi etme! Niyetini belli edecek bir konuşma yapmak istediğinde seni dinlemeyecek ya da bunun da altından bir şaka çıkabilir diye düşünüp durumun ciddiyetini anlamayacaktır. Çünkü bunu sen yaptın! Çok eğleniyoruz diye zemin hazırlamaya çalıştığın romantizmi yerle bir ettin.

Geri adım atma!

Niyetinizi belli etmene rağmen karşı taraftan hala istediğin tepkiyi alamamış olabilirsin. Yenilgiyi kabul edip daha fazla üstüne gitmemek gibi bir çekimserliğe düşme sakın! Tam burada, Friendzone deyince akla ilk gelen Game of Thrones dizisindeki Ser Jorah Mormont'u hatırla(t)mamak olmaz. Adamın dibidir Ser ama bu iş olmaz! Arkadaşlık bölgesine o kadar girmiştir ki, neredeyse durumundan memnundur. Kaybederim korkusuyla bir ömür susacak mısın? Kendi ellerine başkalarına mı kaptıracaksın? Evet, O, üç ejderha annesi olabilir! Olsun, gün ola harman ola!

Sosyal medyaya güven!

Güzel bir Instagram ve Twitter hesabı karşı cinsin ilgisini çekebilir. Şahsına münhasır bir sayfan olsun. Unutma, orası senin kartvizitin. Tabii karşılıklı followladıktan sonra Dm’den mesaj atarak “Cennetten düşerken canın acıdı mı?” tarzı sorularla iltifatın suyunu çıkarma.

O tarz senin!

Bir stilin olsun. Tamam, her şey dış görünüş demek değil elbette ama etkilemek istediğin kişinin yanında da kahveden bir arkadaşı gibi takılma. Sevdiği müzikleri, beğendiği stilleri öğren. Madem arkadaşsınız bunları öğrenmek senin için zor olmayacaktır.

İyi konuş!

Karşı cinsle iyi ve etkili bir dille konuşmak hanene fazladan bir puan yazar. Friendzone bölgesine düşmeden çok önce, hatta hemen şimdi, kendine has bir konuşma tarzı belirle, ilk “merhaba” da bile etkileyici ol. Bunu hayatına yay. Aslında işin bu kısmı tam bir kumardır. Zamanla neler olabileceğini bilemeyiz.

Evet, Friendzone hastalığını yenebilirsin, üstüne içinde uyuyan aslanı da uyandırabilirsin. Unutma ki beğendiğin herkesle bir şeyler yaşamak ya da arkadaş olmak zorunda değilsin. Niyet et, harekete geç!

Yazan: Tuğba Badal