Dünyadaki 450 eğitim reformunun son 6 yılda söyledikleri

Güncelleme Tarihi:

Dünyadaki 450 eğitim reformunun son 6 yılda söyledikleri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2015 09:10

OECD geçtiğimiz günlerde ülkemizde hiç dikkat çekmeyen önemli bir rapor yayınladı. Bu tür yayınların ülkemizde irdelenmemesine fazlasıyla alıştık. Benzeri değerlendirmeler, örneğin PISA sonuçları üzerine yayınlanan detaylı analizler hakkındaki görüşlerimi daha önce paylaşmıştım.

Haberin Devamı

Biz işin daha çok magazin kısmındayız. Zaten bu raporları baştan sona dikkatle okuyan insan sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini düşünenlerdenim. OECD ve benzeri kurumların yayınladıkları detaylı verileri okuyup, kendimizi iyi performans gösteren eğitim sistemleriyle karşılaştırmak ve gerekli iyileştirmeleri bu tür veri-temelli analizler ışığında yapmak için çabaladığımızı söylemek çok zor.

Genelde bu tür değerlendirmelerin okunması, anlaşılması, sindirilmesine ülkemizdeki eğitim tartışmacılarının çok yoğun gündemleri ve programları arasında zaman bulması pek kolay olmuyor. Bu durumda veri-temelli görüş ve önerilerin yerini çoğu zaman içleri boşaltılmış bazı tartışmalar ya da ajitasyonlar alabiliyor. Çok moda veya trend gibi gözüken bazı eğitim kavramlarını ne yazık ki bu ithal ikame süreçlerde veya kendimize ait hale getirmek iddiasıyla gerçek anlamını ve işlevini yitirmiş kavramlar haline dönüştürebiliyoruz.

Haberin Devamı

‘Fırsat eşitliği’ ve ‘hakkaniyet’

Örnek vermek gerekirse, hatırlarsanız, ‘fırsat eşitliği’ ilgili çok söz ettim. Sağ olsun geçen günlerde Pasi Sahlberg ülkemizde yaptığı iki konuşmada bizim ülkemizde kullanılan aynılaştırmaya odaklı ‘fırsat eşitliği’ (equality) yaklaşımıyla ‘hakkaniyete’ odaklı fırsat eşitliği (equity) bakışı arasındaki farkları apaçık ortaya koydu. Eğitim sistemlerinin iyileştirilmesi ve 21. yüzyıla uyumlu hale getirilmesi için ikinci yaklaşımın daha etkili olduğunu kendi örnekleriyle anlattı. OECD’nin son raporu böyle yanlış anlaşılan ve aktarılmaya devam edilen kavramların, daha gerçekçi, etkili, güncellenmiş uygulamaları hakkında bilgi almamız için önemli bir kaynak.

Tabi bu ironik durumu anlamak gerçekten kolay değil. Düşünsenize Türkiye gibi kime sorsanız ‘eğitimde reform’ söz konusu olunca her zaman çok ilgili hem de sık ve birbiri ardına gerçekleştirilen reformlardan bir o kadar yorgun ve muzdarip bir ülkede, 34 ülkenin son 6 yılda yaptığı 450 reform hakkında yazılan bir analiz hakkında tek satır göremiyoruz.

OECD, ‘Eğitim Politikaları Görünüm Raporu 2015: Reformları Gerçekleştirmek’ başlıklı çalışmada, 2008-2014 yılları arasında 34 ülke tarafından eğitim alanında yürütülen 450 reform mercek altına yatırıldı. 12 bölüm ve ekleriyle uzun uzun bu reformların hangi şartlar altında, hangi ihtiyaçları gidermek adına, hangi yöntemleri kullanarak gerçekleştirildiğini detaylandırıyor.

Haberin Devamı

Yüzde 29’u ‘gelecek’ temasıyla uygulanmış

Reformları Gerçekleştirmek başlıklı raporda son 6 yılda 34 ülkede gerçekleştirilen eğitim reformlarının beş temel alana yoğunlaştıklarını gösteriyor. İlk alan, kalite ve hakkaniyete dayalı fırsat eşitliği kavramlarını merkeze alan reformları sınıflandırıyor. 450 reformun yüzde 16’sı bu alanda gözlemleniyor. Özellikle Polonya, Yeni Zelanda, Şili ve İngiltere gibi ülkelerde hakkaniyet temelli eğitim kalitesi projelerinde artış var.

İkinci alan, belki de bizim eğitim sistemimizin en eksik kaldığı gelecek ile ilgili reform uygulamaları. Tüm reformların yüzde 29’u gelecek teması gözetilerek uygulamaya sokulmuş. Portekiz, Danimarka ve İsveç, bu alanda öncü ülkeler şeklinde raporda yer buluyor.

Haberin Devamı

Okul gelişimi üçüncü alan. 34 ülkede benimsenen reformların yüzde 24’u okulların kapasite ve gelişimlerinin daha ileri seviyelere taşımak adına planlanmış. Hollanda, Fransa, Avustralya ve ABD gibi ülkeler okul gelişimi hakkında önemli reformları son 6 yılda başlatmış ve sonuçlarını almaya başlamışlar.

Dördüncü başlık ölçme ve değerlendirme. Yüzde 14’e tekabül eden ölçme değerlendirme reformları Türkiye gibi PISA’da alt sıralarda yer alan Meksika ve Şili gibi ülkelerde önemli görülüyor. Eğitim performansını arttırmak için öğrenci başarısı ile değişkenlerin iyi okunması gerektiği görüşü burada öne çıkıyor.

Beşinci alan ise eğitimin yönetişimi. Danimarka ve Kanada gibi ülkeler eğitim bürokrasilerini ve teşkilatlarını daha etkili şekillendirmek için tüm reformlar içinde yüzde 9’luk paya sahip yönetişim temelli bakış açıları geliştiriyorlar.

Haberin Devamı

Zaten bakıldığında eğitim yönetimine tutkuya bağlı ülkeler eğitimin merkeziyetçi yönetimi, yönetişim kavramını önemseyen ülkeler ise değişik aktörleri kapsayan yönetişim temelli reformları benimsemişler. OECD’nin çalışmasında ele alınan 450 reform yukarıdaki beş başlık altında değerlendirilirken, sistem, okul, öğretmen, standartlar, kapasite, okul liderliği, dezavantajlı gruplar, şeffaflık, finansman ve öğrenci değerlendirmesi başlıkları raporun tamamındaki analitik dilin en önemli anahtar kelimeleri.

Okul müdürlerien güçlü öğretim liderleri

Türkiye raporda üç sayfalık ayrı bir bölüme başlık teşkil etmektedir. PISA’daki performansımızın artışı önemli bir gelişme olarak verilirken, Dünya Bankası desteğiyle yürütülen Ortaöğretim Reformu (2006-2011), 4+4+4, Stratejik Plan (2010-2014) ve Hayatboyu Öğrenme Reformu (2014-2018) masaya yatırılıyor.

Haberin Devamı

Raporda geçmişte satır aralarında kalan bazı önemli verilerin de tekrar edildiğini hatırlatalım. Mesela Türkiye’deki okul müdürlerinin ABD’den sonra dünyanın en güçlü öğretim liderleri durumunda bulunduklarının altı çiziliyor. Ancak mesela öğretmenler ve onların mesleki gelişimleri konusundaki çalışmalar söz konusu olunca Türkiye’nin adı, imzalandığı tarihten sonra bir daha haber alamadığımız öğretmenlere yönelik girişimcilik eğitim projesi ile birlikte anılıyor.

Yine Türkiye’nin oldukça merkezi olan milli eğitim sistemi ile önündeki hedefler arasında önemli uyuşmazlık ve farkların bulunduğu raporun çeşitli yerlerinde karşımıza sıklıkla çıkıyor. Belki de demografik yapımızla ilgili en önemli veri ise Türkiye’nin 15 yaş altı nüfusun en çok olduğu ülkelerden biri olması. Okul yöneticileri ve öğretmenler, deneyim eksikliği, düşük özerklik gibi nedenlerle okulların ihtiyaçlarına yanıt vermede yetersiz kalabiliyor.

Net bir kılavuz sunuyor

Aslında rapor bildiğimiz şeyleri anlatıyor. Türkiye’nin önündeki kalkınma hedefleriyle uyumlu bir eğitim yönetişimi modeline ihtiyacı var. Temelde eğitim ve geleceğe yaklaşımımızı düzenleyici bir felsefe geliştirmek zorundayız. OECD’nin ‘Eğitim Politikaları Görünüm Raporu 2015’ bize gayet net ve detaylı bir kılavuz sunuyor.

Şimdi gerekli olan geleceğe dair ve OECD’nin belirlediği beş reform alanında bir dönüşüm dilini meydana çıkarmak. Bu değişim dilini sadece merkezi bir yönetim ve fırsat eşitliği kavramları ile sürdürülebilir ve rekabetçi kılabilmek neredeyse imkânsız. Yeni ve yenilikçi bir dile ihtiyacımız var.

Aradığımız formülün iyi eğitim performansı gösteren ülkelerdeki reformları gözeterek, kendi ihtiyaç ve hedeflerimizle uyumlu ‘eğitim farklarını kapatmak’ üzerine kurgulanmış bir reform hareketini gündeme alması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu farklar temelde başarı, beceri, kültürel, inovasyon ve liderlik farkları olarak tanımlanabilir.

Okullarımız, müdürlerimiz, öğrencilerimiz arasında bu temel farkları kapatmadan eğitimde söz sahibi olabilmemiz kolay değil. OECD raporu da gösteriyor ki, eğitimde kalite aynılığa dayalı fırsat eşitliği ile değil hakkaniyete dayalı bir fırsat eşitliği yaklaşımıyla mümkün. Onun için 2015-2023 döneminde ülkemizin eğitim sisteminde uygulanacak reformların yeni bir dil ve anlayışa gereksinim duyduğu apaçık ortada.

(@goyucel)


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!