GeriSeyahat Doğu Karadeniz’de foto safari izlenimleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Doğu Karadeniz’de foto safari izlenimleri

Doğu Karadeniz’de foto safari izlenimleri

Olympus, D-SLR gamının en üst modeli, ödül avcısı E-3’ü test etmek üzere bir grup gazeteciyi Doğu Karadeniz’e davet etti. E-3 iddialı bir makineydi ve Karadeniz yaylalarının zorlu koşullarında E-3’ün neler yapabileceğini görmek gerçekten iyi olacaktı. Gezi programı elimize ulaştığında, hem Olympus’un önerdiği hem de görülmesinin faydalı olacağına inandığımız yerleri Google Earth üzerinde işaretledik ve yola çıktık.

İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan, yaklaşık 1 saat 15 dakika süren bir yolculuğun ardından Trabzon’a ulaştık. Hedefimiz Rize çevresindeki yaylalar olsa da, Trabzon’a kadar gelmişken Sumela Manastırı’nı görmemek olmazdı. Altındere Vadisi üzerinde yer alan milli parkın içinden geçerken, kısa fotoğraf molaları vererek E-3’e ısınmaya çalıştık. Aracımız vadi boyunca ilerlerken, Sumela Manastırı (Fotoğraf 1) tüm güzelliğiyle sağda belirdi. Kısa bir yürüyüşün ardından manastıra ulaştık. Ziganaların yamacındaki bu muhteşem yapıdan etkilenmemek mümkün değil. Yapının içinde yer alan, çeşitli amaçlar için yapılmış odalarda ve kilisede, pencerelerden giren ışığın da yardımıyla çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Yaklaşık 1200 metre yüksekliğin gözümüzü korkutmaması gerekiyordu çünkü daha sonra çok daha yüksek yerlerde, zorlu doğa koşulları ile baş başa kalacağımızı biliyorduk.

Ayder’de E-3 tecrübesi

Rize’ye, Ayder Yaylası’na doğru yola çıktık. Doğu Karadeniz’in tarifi mümkün olmayan doğası tarafından büyülenmiş bir şekilde, parmağımızı bir an olsun E-3’ün deklanşöründen ayırmadan yola devam ettik. Yemek molası için Maçka’da coşkuyla akan bir su kenarını seçtik. Adının Coşandere (Fotoğraf 2) olduğunu öğrendiğimiz akarsu, büyük bir gürültü ile çağlıyordu. Yol boyunca sıralanmış alabalık çiftlikleri ve restoranları, menüye bakmaya gerek kalmadan ne yiyeceğimizin işaretini vermişti zaten. Yemeğimizin gelmesini beklerken de testimizi sürdürdük. E-3’ün izlemede gerçek zaman etkisi sağlayan, 6,3 cm büyüklüğündeki HyperCrystal likit kristal ekranı, hızla akan Coşandere’yi görüntülerken hiçbir detayı atlamamamızı sağladı. Ekranın döner yapısı da kullanıcıya büyük kolaylık getiriyor. Makineyi ister başınızın üstünde isterseniz yer seviyesinde tutun, objektifinizin gördüğünü her şekilde siz de görüyorsunuz.

Parkur sonu sürprizi

"Bu iddialı makineyi biraz zorlamanın zamanı geldi" diyerek Çamlıhemşin’le Ayder arasında kalan Tar Deresi’ne çevirdik rotamızı. Bölgeyi bilenlerin "Parkurun sonuna kadar gitmeden geri dönmeyin, büyük bir sürprizle karşılaşacaksınız" uyarısıyla yola koyulduk. Fırtına Vadisi’nin bir parçası olan bölgede yer alan yürüyüş parkurunda yaklaşık iki saat boyunca yürüdük. Olympus E-3, dünyanın en hızlı otomatik netleme özelliği ile işimizi kolaylaştırdı, fotoğraf çekmek için durduğumuz zamanları kısaltarak yürüyüş tempomuzu korumamızı sağladı. Parkurun sonundaki sürpriz ise, gerçekten "anlatılmaz, yaşanır" nitelikteydi. Kademeli olarak, yaklaşık 250 metre yükseklikten dökülen Bulut Şelalesi’ne (Fotoğraf 3) ulaştığımızda, manzaranın muhteşemliği karşısında büyülenmiştik. Bu güzelliği ölümsüzleştirmek, burayı görme fırsatı bulamayanlara göstermek için bize sadece E-3’ün deklanşörüne dokunmak kaldı, biz de öyle yaptık.

Avusor yaylası

Geceyi Ayder’de bir pansiyonda geçirdikten sonra gezimizin ikinci gününde, koşulları biraz daha ağırlaştırmak ve E-3’ün sınırlarını biraz daha zorlamak istedik. Rotamızı Avusor Yaylası üzerinden Büyük Göl olarak belirledik. Avusor Yaylası’na kadar araçla gittik. Aracımız taşlı yayla yolunda döne döne tırmanırken, biz de parmağımız deklanşörde, manzaranın tadını çıkardık. Aracın bozuk yolda ilerlerken bir hayli sarsılması, Olympus E-3’ün sahip olduğu yerleşik görüntü sabitleyiciyi test etme fırsatını sundu. Bu sistem, fotoğraf makinesinin sallanmasından dolayı oluşabilecek bulanık sonuçları telafi ediyor. Denemelerimizde başarılı sonuçlar aldık. Avusor Yaylası’nda (Fotoğraf 4) bizi sıcakkanlı yöre halkı karşıladı.

Yağmur altında E-3

Olympus E-3’ün magnezyum alaşımlı gövdesinin su geçirmezlik özelliğini yağmur altında test etmek istiyorduk. Bu isteğimiz gezinin son gününde gerçekleşti. Palovit Şelalesi’ni ziyaret etmek üzere yola koyulduğumuzda başlayan yağmur, yürümeyi zorlaştırsa da fotoğraf çekmemizi engelleyemedi. Olympus E-3’ün bu özelliği de görevini kusursuz olarak yerine getirdi, makinelerimizin ıslanıp zarar göreceği korkusu olmadan rahatça çalıştık. Palovit Vadisi içinde yer alan Palovit Şelalesi (Fotoğraf 5), 15 metre yükseklikten akıyor ve bölgedeki şelaleler arasında en yüksek debiye sahip şelale olma özelliğini taşıyor. Üç günlük gezinin sonunda aklımızda yer edenler; buz beyazı gökyüzünün altında yeşilin her tonuna sahip bitki örtüsü ile Doğu Karadeniz’in insanı büyüleyen güzelliği, hem insanın hem de makinenin sınırlarını sonuna kadar zorlayan çetin doğa koşulları oldu. Olympus’un ödüle doymayan modeli E-3 ise bu zorlu yolculukta hiç sorun çıkarmayarak, kazandığı ödülleri ne kadar hak ettiğini kanıtladı.

Olympus E-3’ün öne çıkan özellikleri

10 megapiksel

Etkin toz önleme sistemi

Dahili görüntü sabitleme

Dünyanın en hızlı otomatik odaklama sistemi

Çok yönlü likit kristal ekran

Su sıçramasına dayanıklı gövde ve lensler

Kablosuz flaş kontrolü

Magnezyum alaşımlı gövde

False