GeriSeyahat Bu şehir sıfırlanmak üzere
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bu şehir sıfırlanmak üzere

Bu şehir sıfırlanmak üzere

Canlı ve parlak renkler, adeta kod adı Alman sanatçı Franz Ackermann’ın. Geçen hafta Dirimart’ta açtığı ‘Transit: Again/Always/Forever’ sergisi de bunu kanıtlayan cinsten. Geçen bir ayını İstanbul’da geçiren Ackermann, izlenimlerini ve gördüklerini işlerine yansıttı. Karmaşık bir arka planı bütünleyen enstalasyonları mutlaka görülmeli.

Berlin’de yaşayan Alman sanatçı Franz Ackermann (49), özellikle karikatürsel soyutlamalarıyla tanınıyor. Eserleri şimdiye kadar 2003 Venedik Bienali de dahil olmak üzere dünyanın farklı ülkelerindeki pek çok galeride sergilendi. MOMA’nın kendi koleksiyonunda (Modern Sanat Müzesi) hatırı sayılır miktarda eseri de bulunuyor.
Özellikle son yıllarda, ziyaret ettiği yerlerdeki trajikomik izlenimlerini aktarıyor eserlerine Franz Ackermann, adeta bir seyahat güncesi niteliğinde. Gittiği şehirleri kendi deyimiyle, ‘çılgın bir turist’ gibi deneyimliyor.
BUNLAR ZİHİNSEL HARİTALAR
Sıradışı olanın peşinde ve kültürel farklılıkları araştırarak çıktığı arayışında, dünyanın çeşitli köşelerini ziyaret ediyor, ‘bilinmeyeni’ arıyor. Sergilerindeki sonuca bakıldığındaysa sadece o anda gezdiği şehri değil, daha önce, daha başka yerlerde gördüklerini ve yaşadıklarını da aktardığını fark ediyoruz. İşte tam da bu sebepten, ‘zihinsel haritalar’ olarak adlandırıyor Franz Ackermann işlerini.
İzlenimlerini, hayal ürünü materyaller ve nesnelerle güçlendiriyor eserlerinde. Bir de grafik öğeler ve güçlü renkler kullanarak konsantrasyonu yoğunlaştırıyor ve izleyiciyi bir girdabın içine çeker gibi alıyor resmin içine.

EKRANLAR HER YERİMİZDE

*  Neden hep canlı ve parlak renkleri tercih ediyorsunuz?
- Günlük yaşamdan alıntılar var işlerimde. Sokakta yürürken çevrenize baktığınızda her şeyin ne kadar da parlak ve göz alıcı olduğunu göreceksiniz. Mesela ekranlardaki, panolardaki reklamlar bunlara en büyük örnek. İşte ben de tüm bunları yansıtıyorum canlı ve parlak renklerimde.
*  Her zaman şehirleri gezip onlar üzerine mi işler üretiyorsunuz?
- 1986’da başladım gezmeye. Pek çok yer deneyimledim. Ve tabii ki tüm bunların sonucunda da o deneyimlediklerim işlerime yansıdı, hâlâ da yansımaya devam ediyor. Büyük organizasyonlar olduğu için son dönemde iki üç yılda bir yapıyorum artık bunu. Yaptığım zaman da şehrin her köşesini araştırmak yerine günlük hayatın gerçekten aktığı yerleri tercih ediyorum. Tabii ki bunun içinde çok bilinen yerler de oluyor, hiç bilinmeyen ücra köşeler de...
*  İstanbul projesini ilk duyduğunuzda, gelmeden önce, aklınızda nasıl bir hayal oluştu?
- En son 15 yıl önce görmüştüm İstanbul’u. Aklımda, buğulu da olsa görüntüler vardı. Ama bunlar biraz da turistik, isimsiz bilgi ve görüntülerdi. Proje fikri ortaya çıkınca durum, profesyonel yola girdi. Kafamdakiler, çeşitli formlara dönüşmeye başladı. Galerinin mimarisini de gördükten sonra bu enstalasyonu hazırlamaya karar verdim.
*  Galeri duvarındaki rengarenk arka plan, İstanbul’un karmaşasını ve renkliliğini mi yansıtıyor?
- İstanbul’un içindeki toplulukları ve duyguları gösteriyor.
*  Enstalasyonunuzda eski tip televizyonlar dikkat çekiyor...
- Ben onları sadece ekran olarak görüyorum. En başta söylediğim gibi, günlük hayatı yansıtıyorum. Ve İstanbul’daki günlük hayatta her yerde ekranlar dolu. Bilgi ekranları, reklam ekranları... adım başı görmek mümkün.
*  İstanbul fotoğrafları üzerine pek çok biçimler, görüntüler eklemişsiniz. Bunları neye göre şekillendirdiniz?
- Fotoğraflar, sadece kısa bakışlar benim için. Biraz da gördüklerimi
aklımda tutabilmek, nerede olduğumu hatırlamak amacıyla kullanıyorum. Kimi zaman da sergide de gördüğünüz gibi boyamak ve üzerine çalışmalar yapmak için çekiyorum.
*  Serginizi gezenler nasıl bir İstanbul ile karşılaşacak?
- Sadece saklı kalmış yerler değil, benim kişisel görüntülerim bunlar. Aslında gerçek şehir de yok burada.
*  İstanbul’u kelimelerle tanımlamanız gerekse hangilerini kullanırdınız?
- ‘Sıfırlanmak üzere olan şehir’ derdim. Hani bilgisayarımızda sıkıntı olduğumuzda içeriğini yeniler, sıfırlarız ya, işte onun gibi. İstanbul’u da aynen bu konumda görüyorum. Önümüzdeki 10 yıl içinde her şeyin sıfırlanacağını düşünüyorum. Yani, her şey kapanıp yeniden başlayacak.

False