GeriSeyahat Ağustosta Kuşadası’ndan Roma’ya kruvaziyerle üç gün
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ağustosta Kuşadası’ndan Roma’ya kruvaziyerle üç gün

Ağustosta Kuşadası’ndan Roma’ya kruvaziyerle üç gün

Açık denizde, sonsuza uzanıyormuş gibi görünen mavilikte yolculuk yapmak insana huzur ve keyif verir. Kuşadası’nda başlayıp, Yunan adası Girit’e uğradıktan sonra, Roma’nın yanıbaşındaki Civitavecchia’da sona eren yolculuğumuz da böyleydi. Üstelik içinde SPA, yüzme havuzu, tiyatro, casino, caz bar, alışveriş merkezi, kuaför gibi aradığımız hemen her şeyi bulabileceğimiz 5 yıldızlı dev bir yüzen otelin içindeydik.

Bizi önce Yunan adası Girit’e, ardından İtalya’ya götürecek kruvaziyer turu için sabah saatlerinde Kuşadası’na geldik. Öğleden sonra yolculuğuna başlayacak 14 katlı dev Royal Caribbean Navigator of the Seas limanda bütün ihtişamıyla demirlemişti. Öğle yemeğinde denize sıfır, muhteşem manzaralı Messina Restaurant’ta jumbo karides, kalamar, tuzun içinde pişirilmiş balık gibi lezzetli deniz ürünlerini tadarken bir yandan da az ilerideki Royal Caribbean’ı seyrediyor, açık denizde bu gemiyle seyretmenin hayalini kuruyordum. Yemek sonrası gemiye doğru yol aldık, pasaport ve vize kontrolünden sonra free shop’a uğrayıp giriş kapısına doğru ilerledik ve kalacağımız odaların giriş kartlarını aldık. Kartların üzerinde güvenlik nedeniyle 4 haneli giriş kodlarının sadece son üç hanesi yazıyordu. Hangi katta olduğumuzu bildiren ilk hanesini ise görevliden şahsen öğrendik. Gemiye girer girmez görevliler yine güvenlik nedeniyle fotoğraflarımızı çekti. Çantalarımızı x ray cihazından geçirip, odalarımızın yolunu tuttuk. Odaya girdikten sonra gözlerime inanamadım. Konforlu bir otel odasından farkı yoktu. Banyo, tuvalet, gardırop, klima, TV, mini bar, koltuk ve hatta fazlası vardı. Alabildiğine deniz manzaralı bir balkon. Balkondan dışarı çıktığımda diğer katlar ve kamaraları görebiliyordum. Sanki bir binanın balkonunda gibiydim. Hatta denizi görmesem aslında bir geminin kamarasında olduğumu unutabilirdim. Balkonun baştan aşağıya cam kapısı kapalı olduğunda da manzarayı seyredebiliyordum.

BUZ PİSTİ, TİYATRO SALONU BİLE VAR

Odalarımıza yerleştikten sonra geminin 5’inci katında buluştuk. Geminin içi son derece görkemliydi. Asansörler, merdivenler, sağlı sollu bar, cafe, restoranlar, mücevher, giyim, aksesuvar, kozmetik ürünleri satan mağazalar... Başımı yukarı kaldırınca bu mağazaların üzerinde, sevimli perdelerle örtülmüş pencereler gördüm. Burada da kamaralar vardı. Gemide olduğumu bilmeyen birine fotoğrafımı çekip yollasam beni büyük bir caddenin ortasında zannederdi. Kamaralarda konaklayanlar da pencerelerinden gemide alışveriş yapan, yemek yiyen kalabalığı, bir caddeyi seyreder gibi seyredebiliyordu. Geminin çeşitli noktalarında geç saatlere kadar yemek alabileceğimiz açık büfeler yer alıyordu. Bazı barlarda sigara içmeye izin veriliyordu.
Böyle bir gemi turunda istediğiniz her an yemek bulabiliyorsunuz. Hem de yedikleriniz tura katılmadan önce ödediğiniz ücrete dahil oluyor. Yalnız alakart, hamburger, alkollü içki ve açık büfeler haricinde kapağını açtırdığınız her kapalı içki için ekstra ücret ödüyorsunuz. Geminin içinde casino dışında hiçbir yerde nakit para geçmiyor. Bütün alışverişinizi sea pass card dedikleri odanızın giriş kartıyla yapıyor, gemiden çıkmadan önce de hesabınızı kapatıyorsunuz. Bu arada geminin içinde ünlü markaların ürünlerini normalde satıldığından çok daha ucuza bulabiliyorsunuz.
Sadece mürettabatın 1186 kişi olduğunu öğrendiğimiz geminin bölümleri bu kadarla bitmiyor. Fitness merkezi, sağlık merkezi, SPA, kuaför, mini golf pisti, buz pisti, tiyatro salonu, konser salonu, kütüphane, çocuklar için bar ve eğlence yerleri, tiyatro, konser alanları... Akşam tiyatro salonunda izlediğim gözalıcı gösteri şaşkınlığımı büsbütün artırdı. Bütün bunlar açık denizde yüzen bir geminin içinde oluyor. İnanması çok güç... Akşam yemeğinde envai çeşit yemek ve içki seçeneği bulabiliyorsunuz. İsterseniz alakart restoranları tercih edebilirsiniz. Mesela Portofino İtalyan Restoranı. Slow food anlayışını geliştiren İtalyan mutfağına özgü yemekler siz sipariş verdiğiniz anda sıfırdan hazırlanıyor ve taptaze önünüze servis ediliyor.
Gemimiz açık denizde seyrederken uyumak için odama çekildim. Kahvaltımı odama söyleyebileceğimi belirten broşürler vardı. Broşürden seçiminizi yapıp, gece 3’e kadar kapınızın koluna astığınız takdirde sabah deniz manzarası eşliğinde özel balkonunuzda kahvaltınızı yapabiliyorsunuz. Tabii tercih sizin. İsterseniz geminin kahvaltı alanında da yapabilirsiniz. Ben ertesi gün çok erken gemiden ayrılacağımız için odama söylemeye karar verdim. Broşürü kapıma asıp, yatağıma geçtim. 5 yıldızlı bir otel odasında olmadığımı hatırlatan tek şey çok hafif sarsıntıydı. Gemide normalde hemen hemen hiç sarsıntı hissetmiyorsunuz. Ama açık denizde, zaman zaman dalgaya denk geldiğinizde az da olsa suların üzerinde olduğunuzu hatırlıyorsunuz.

AKŞAM YÜRÜYÜŞLERİMİ GÜVERTEDE YAPTIM

Sabah gözlerimi açtığımda ilk işim balkonumdan dışarıya bakmak oldu. Kara görünmüştü. Akdeniz’in 5’inci büyük adası Girit’teydik. Gemimiz limana demirlemişti. Bir rahatlama hissettim. Güvenle limana varmıştık.
Kahvaltıdan sonra Hanya’ya gitmek için erken saatlerde gemiden ayrılıp otobüse bindik. Hanya tatlı bir sahil kenti. Daha önce birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kentte hediyelik eşya satan küçük dükkanların, restoranların arasında dolaştıktan sonra soluğu sahilde aldık. Kendimizi Ege’nin berrak, ılık, temiz sularına bıraktık. İnce kum ve güneş, deniz tatili yapmak isteyenler için Hanya’yı ideal bir yer kılıyor. Deniz faslından sonra hoş bir Yunan lokantasına gittik. Girit mutfağından ahtapot, kalamar, karides, o yöreye özgü tavada küçük balık soframıza gelen yemeklerdendi. Tatlı olarak baklava ve kadayıf geldi. Fakat baklava bizim bildiğimizden biraz farklı içi bol tarçınlı şekilde ikram edildi. Gemiye doğru yol alırken birkaç hediyelik eşya almak üzere dükkanlara yöneldik. Sakız likörü, zeytinyağlı sabun, boynuzlu dekoratif bıçak burada satın alabileceğiniz hediyelik eşyalar arasında. Yalnız gemiye hediyelik eşya sokmanın bazı kuralları var. Örneğin et ve peynir ürünlerini hastalık bulaştırma riskine karşı kesinlikle sokamıyorsunuz. Eğer içeri alkollü içki sokacaksanız gemide tüketmeniz mümkün değil. Geminin girişinde alınıp, ayrılırken veriliyor. Amaç gemideki satışları artırmak.
Hanya’dan ayrıldıktan sonra gemide 1.5 gün sürecek seyrimiz başladı. İstikametimiz Roma’nın 45 dakika dışındaki Civitavecchia Limanı’ydı. Açık denizde bir buçuk gün geçirme fikri başta bizi biraz tedirgin etti. Sıkılabiliriz diye düşündük. Ama gemide vakit geçirilecek o kadar çok yer vardı ki... Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Sadece güverteye çıktığımızda gemide olduğumuzu hatırlıyorduk. Güvertede açık havada, deniz kokusu eşliğinde yürüyüş yapmak keyifli oluyordu. En üst katta havuzlar, jakuziler vardı. Kitabını alıp güneşlenenler, mini golf sahasında oynayanlar, tırmanma duvarına çıkmaya çalışanlar, havuz barda dans edenler... Cıvıl cıvıl bir kalabalık... Burada saatlerinizi geçirebilirsiniz. Akşamları farklı yerlerde şovlar, eğlenceler düzenleniyordu. Örneğin kafedeki grup caz çalarken, gece kulübünde disko müziğiyle dans edebiliyorsunuz. Zaman zaman çekilişler, eğlenceli yarışmalar yapılıyor. Biz gemiyi keşfederken odamız günde birkaç defa temizleniyordu. Odamızdaki TV’den geminin ne kadar hızla gittiğini, denizin derinliğini, rüzgarı takip edebiliyorduk. Bunun dışında geminin içindeki eğlenceleri yayınlayan bir kanalı, ayrıca BBC, CNN gibi kanalları da seyredebiliyorduk. Sabah erken kalktığımda ya da akşama doğru odamdaki balkondan güneşin doğuşunu ve batışını izlemek harika oluyordu. Muhteşem bir kızıllık ve mavi deniz fotoğraflamaya değerdi. Şanslı olduğumuz zamanlarda yunus sürülerine rastlıyorduk. Gemide kaldığımız son gün Sicilya Adası’nın açıklarından geçtik. Bunun için anons yapıldı ve gemi sakinleri adayı seyretmek için güverteye çıktı. Karayı görmek yine güvende olduğumuzu hissettirmişti bana. Sabah uyandığımızda limana demirlemiştik. Gemide seyahat ederken bizden alınan pasaportlarımız iade edilmişti. Valizlerimizi alıp, gemiden ayrıldık. Setur’un organize ettiği 3 gün süren gemi yolculuğumuz sona ermişti.

İngilizce bilmeyenlere kolaylık sağlanıyor

Kapasitesi yaklaşık 4 bin kişi olan gemide farklı uluslardan seyahat edenler ve çalışanlar oluyor. Böyle bir gemi yolculuğuna çıkacaksanız İngilizce bilmeniz avantaj. Fakat ikinci bir dil bilmeyenler için de kolaylık sağlanıyor. Mesela Türk müşteriye Türk garson ya da görevli yönlendiriliyor.

False