Unutma Ülker getir…

Önce yaptığı için, “adını es geçmeden” bir teşekkür edin;

Haberin Devamı

Sonra bozduğu için eleştirmek hakkınız olsun!

Biz unutmayacağız!
Ne Basketbol severler unutacak! Ne de Fenerbahçe taraftarları!
Biz unutsak, Ataşehir’deki eserin her daim hatırlatacak…
Orada milyonlarca genç, yıllarca basketbol oynayacak ve izleyecek…
Sağ olasın Ülker…
Biliyorum bu bir veda değil!
Bu bir soluklanma…

***
Kimseler heveslenmesin;
Sponsorlar gider, Fenerbahçe yüzyıllarca baki kalır…
Bu arada yine kimse unutmasın;
Böylesi bir dönemde;
Ne Ülker’in verdiği hizmet, unutulur…
Ne de Ülker’in, Fenerbahçe sevdası biter…

***
O cumartesi günü eşim ile şaşkın ördek gibiydik…
Ne yapacağımızı nereye gideceğimizi bilmiyorduk…
Kolay değil tam sekiz yıldır cumartesi günlerimizin adresi belliydi…
O hafta maçımız deplasmanda ise adres mutlak; Abdi İpekçidir…
Maçın saatine göre mekân tespiti yapılır… Genellikle Samatya’dır…
Arkadaşlarımız ile önce maça, sonra Samatya’ya…
Maçımız evimizde ise yolumuz İzmit’tir…
Her iki durumda da sabahleyin, büyük bir keyif ile çalıştığımız şirketimiz Nasaş’a gidilir…
Hem de spor kıyafetler ile…
Öğlene doğru heyecan zirve yapar… Marşlar şirkette söylenmeye başlanır…
Maç sonunda ise kemik kadro; ya kederden ya da sevinçten, ıslatırız…

Haberin Devamı

***
Dile kolay; Sekiz yıldır hiç aksamadan süren bir ritüel bu…
Düğün akşamı, öğlen saatlerine gelmişti maçımız… Nikâh ile düğün arsında kaçtım maça…
Bir seferinde Ankara’da menüsküs ameliyatı olmuş, kardeşlerim beni paketleyerek İzmit’e maça yetiştirmişti…
Hatta Genel Müdürümüz örnek olsun, motivasyon olsun diye alçılı bacağım ve koltuk değneklerim ile soyunma odasına göndermişti…
Nasaş’ın hem amigoluğunu, hem de yöneticiliğini yaptım yıllarca…

***
İşte o cumartesi;
Nasaşspor’un Ülker’e satıldığı ilk cumartesi;
---- Şimdi biz ne yapacağız? Dedik…
Cumartesi günleri diğer insanlar ne yapıyor?
---- Biz bilmiyorduk…
Çalıştığım firma iflas ederken, ben basket takımına üzülecek kadar da duygusal bir bağ ile bağlıydım…
Sahibine çıkıp; “Satamazsın o bizim” dediğimi hatırlıyorum…
O gün, günlerin neler doğuracağını bilmiyordum…

***
Ogün, benim oyuncağımı elimden alan Ülker, yıllarca basketbolun öncülüğünü yaptı…
Efes ile birlikte Avrupa’ya basketbolumuzu taşıdı…
Galatasaray ve Beşiktaş'a da sponsor oldu…
Sonunda bir başka sevdam ile birleşerek, Fenerbahçe Ülker oldu…
Kaymaklı ekmek kadayıfı gibi bir şey…

Haberin Devamı

***
Spor Sergi Sarayı, kongre salonu olunca,
İstanbul’un trafiği de arap saçına dönünce, Abdi İpekçi’ye de gidemez olduk…
Televizyon yayınları da bugünkü gibi değildi.
Maçları uzaktan izler olmuştuk…
İmdadımıza, Ataşehir Arena yetişti…
50 yıldır devletin yapamadığını Fenerbahçe-Ülker yaptı…

Dünyanın tüm yıldızlarını izler olduk.
Aile genişlemişti, son derece makul fiyatlara aile kombinesi aldık…
Kahveler, yemekler eşliğinde yeni mekânımız Ataşehir Arena’ya taşındık…
Futbolda kaybettiğimiz enerjiyi Arenada bulduk…
Tam 5.000 basketbol kombinesi sattı…
Bırakmasa bu yıl bir rekor daha kıracaktı…
Final Four zevki yaşattı…
Madrid’i yaşadık…
Berlin’e ucuz bilet arıyorduk…
Haberi aldık…
Olsun…
Ben kendi adıma yaşamıma keyif katan Ülker’e;
Teşekkür borçluyum…

Haberin Devamı

***
Şimdi veda zamanıymış…
Böylesi dönemlerde kadir bilmezler çıkar ortaya…
Bu Türkiye’nin en uzun süreli, en saygın, Milli sporcular yetiştiren, Salonlar yapan anlaşması için zamanında tek kalem oynatmayanlar;
Ayrılık günü geldiğinde fatura keserler…
Son yılların modası da Aziz Yıldırım’dır…
Olan her türlü kötülüğün, olası tek failidir Yıldırım(!)
Ayrılığın gerçek nedenini bilmiyorum…
Sizlerden bir açıklama gelene kadar da, kimse bilmeyecek!
Belki de siyasi baskıdır…
Ancak her türlü hastalığa hemen teşhis koyanlar biliyor(!)
Hemen parmakları ile işaret ediyorlar(!)
Belki de doğrudur.
Doğru olsa bile;
• Önce sekiz yıl önce tokalaşan ellerden biri olan Yıldırım’ı, bir takdir edin…
• En azından; Ezberleri bozup, Efsanenin yanına firma ismi koyabildiği için edin!
Önce yaptığı için, “adını es geçmeden” bir teşekkür edin,
Sonra bozduğu için eleştirmek hakkınız olsun!

Konum bu değildi saptım yine…
Siz, “Aziz Yıldırım damarı tuttu yine” deyin.
Ben ne olduğunu biliyorum…
“Haksızlığa tahammül edemiyorum”

Haberin Devamı

***
Özetle;
Ülkemizin az sayıda uluslararası markalarından;
Ülker’e teşekkürler...
Kimi zaman bilmeden Fenerbahçe adını tek başına kullandım ise kusuruma bakmayın!
Ben Ülker Gofret yemeye devam edeceğim…
Torunlarıma da; “Akşama babacığım unutma Ülker getir…”
Demeyi öreteceğim…

****

Nasaş’ı aldığınızda;
Çok üzülmüştüm...
Sonrasında çok mutlu ettiniz…
Bu gün yine çok üzülüyorum…
Ancak yaşamı anladım artık;
Üzüntüler, büyük sevinçlere gebe…

Yazarın Tüm Yazıları