MEDYADAN : Magazin haberleri

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Magazin haberleri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2003 16:13

Siren Ertan’ın mistik Hindistan intibaları – Seren Serengil’i fena benzetmiş – Olmamış dedikodunun dedikodusu haber olur mu? – Altılı’yı kim batırıyor – Bilin bakalım, Özcan Deniz iki sevgilisini de neden terk etmiş? – Ayağı kokan, basuru olan manken yok mu? – Zartmatik geldi bağyan – Mankenlerin tıklattırma yarışı – Demek ki o gördüklerimiz Ajda Pekkan’ın bebeklik resimleriymiş – Yeter ki yazı işlerinde bir dayın olsun vd...

Haberin Devamı


Hürriyet, 25 Eylül

Salı günü bir gazetede gördüm, “Şimdi moda Hindistan” diye bir haberdi. “Ünlüler” (bu laf beni öldürüyor) “ruhsal dinginlik” aramak için Hindistan’a gidiyorlarmış “şimdilerde.”
Meditasyon ve metafizik takılan bu “ünlülerin” listesini bir görseniz, altınıza edersiniz.

Neyse!.. Aralarında en önemlisi, “sosyetik güzel” (Bir gün bu lafın ne anlama geldiğini yazacağım ama.... Felsefe Hocam Piyer Menaster’in bir lafı vardı, kızdırdığımız zaman söylerdi: “Sıkarım iki kurşun, gider İmralı’da saz çalarım!..” derdi. Ben de söyleyeceğim bir gün bu lafın ne manaya geldiğini, gidip cezası neyse yatıracağım.)

Laf uzadı, ipi koptu, başa sarıyorum : Hindistan’a felsefî ziyarette bulunan “Türk ünlülerinin” en “ünlüsü” demek ki “sosyetik güzel” Siren Ertan imiş ki, koskoca Hürriyet gazetesi, birinci sayfadan bu Türk büyüğünün bir “cevizesini” yayımlamış. “Meditasyon yapmak ve tinsel dinginliği bulmak” için Hindistan’a giden Türk büyüklerinden Siren Hanım, ilk Hindistan intibalarını şöyle buyurmuş:

Kadınların güzelliğini, kıyafetlerinin şıklığını, bir de bu kadar mücevheri bir arada görmedim. (Cümlenin kafası yarıldı.) Zümrütleri hayal bile edemezsiniz.”

Gerçekten filozofik ve metafizik bir gezi olmuş anlaşılan!


*

FENA BENZETMİŞ

Posta, 22 Eylül

Yerin Kulağı Var, köşesinde Raşit Altun yazıyor. Seren Serengil, adı Gülben Ergen kasetine karışınca “deprasyona” girmiş ve ... saçını siyaha boyatıp, solaryumda iyice kararmış.

Altun diyor ki “Bütün davetliler Seren’i, Bülent Ersoy’a benzetti!”

İltifat ediyor herhalde...


*

GELECEĞE DÖNÜK DEDİKODU

Yarın, 22 Eylül (Pazar günü de bir gazetede vardı ama...)

Artık “olmamış olayın dedikodusunu” yapmaya da başladık.

Dedikoduya dayanan habere alıştık, hani “olup olmadığı bilinmeyen hadiseleri olmuş gibi” yazmaya... Bu iddiaların ispatı yok, yani “gazetecilikle” uzaktan yakından ilgisi yok. Ama çatır çatır yazıyoruz maşallah.

“... diye iddia edildi” dedik mi, gazeteci vicdanımız artık rahat!

Şimdi de “olmamış olayın dedikodusunun dedikodusu” çıktı.

Manken Erbu Destan, kendisini bir kere daha terk eden Özcan Deniz’den müthiş bir intikam ... alacakmış! Özcan Deniz’le aynı filmde oynayan Mehmet Günsur’a “kancayı atmaya karar vermiş.” Böylece “eğer Ebru gerçekten Mehmet Günsur’la birlikte olmak istiyor da, Günsur da bu teklifi kabul eder de ve iki genç birlikte olursa, böylece Özcan Deniz’den müthiş bir intikam alınmış olabilecekmiş...

George Dubya Bush’un “prevantif” savaşı gibi, bu da “prevantif dedikodu.”


*

ALTILIYI KİM YATIRIYOR

Şok, 23 Eylül

Ailenizin namusundan sorumlu Şok gazetesinin “Siz de dedektif olun” diye bir köşesi var. Okurları, birbirlerini ispiyonlamaya teşvik ediyorlar. Bugünkü “ispi haber” muhteşem:

Kuşçu Metin, Maşallah diyerek seni gözle yediğimi ve son ayakta altılılarını yatırdığımı söylüyorsun. Dikkatini çekerim, bir haftadır susuyorum, 3’ü geçemiyorsun. Demek ki kırıklık sende. Mete Şendel / Perpa


*

ÖZCAN DENİZ SEVGİLİLERİNİ NEDEN TERK ETTİ?

AZ SONRA...

Şok, 23 Eylül

Aynı gazeteden takmış gibi “üj bej” haber birden aldım ama...

Bilin bakalım, Şok’un derin haber-analizine göre, Özcan Deniz, Ebru Destan’dan sonra Hatice Şendil’i de niye terk etmiş?

Az sonra ..... Az sonra ..... Az sonra .....

Bu muhteşem analizin “ŞOK” sonucu yazının dibinde. (1)


*

AYAĞI KOKAN, BASURU OLAN YOK MU ?

Gazeteler, 21, 22, 23 ve 24 Eylül

Manken Ebru Destan podyumda terlemekten şikayetçiymiş, doktora gitmiş, koltuk altına botoks mu ne, bir şey yaptırmış da, sıkıntıdan kurtulmuş.

Renkli gazeteler ve verdikleri televole ekleri, üşenmediler, tiksinmediler, birer birer ama hiç sektirmeden bu önemli sağlık haberini okurlarına duyurdular.

Adet dönemlerinde sinirli olduğunu basına açıklayan mankenimizden sonra, bu kızımızın da ter sorununu hallettik elhamdülillah! Bir de kanlı basuru olan varmış, magazinci meslektaşlarımdan bu konuyla ilgili haberleri bekliyoruz tez zamanda...


*

ZARTMATİK ÇIKTI

Gözcü-Asabî, 26 Eylül

Zart dedetörü” diye başlık atmış gazete. Haber metni aynen şöyle:

Teknolojinin nimetlerine bir yenisi daha eklendi. Eğer evde, işyerinde, otomobilde ya da asansörde birisi yellenirse, bu dedektör devreye giriyor ve sesli olarak çevredekileri uyarıyor. ABD’de 29 dolara satılan dedektör, aslında metan gazına duyarlı olacak şekilde üretilmiş bir gaz dedektörü. Bağırsak gazında bol miktadra metan bulunduğundan, gazı algılayan dedektör ışıklar saçıyor, önce bir erkek sesi ‘Dikkat, biri yellendi’ diye uyarıyor ve ardından aletten siren sesi yükseliyor.”

İngilizcesi “Fart detector” imiş. Türkçe adını da ben takayım: Zartmatik

İnternet kanalıyla satılan “ürün” şöyle tanıtılmış: “Fart Detector metan gazı belirlediği zaman sesle uyarıyor. Ve hakikaten çalışıyor! Sesli uyarı mı? “Dikkat! Osuruk tespit edildi! Hop, hoop!” Aletin kurbanları için gerçekten zor bir durum. Kimin yellendiğini artık ispat edebiliceksiniz...”

Aynı sitede başka ürünler de var: Yellenme sesi çıkaran telefon, altı farklı yellenme sesi olan çalar saat, uzaktan kumandalı osuruk (sesi) makinesi... Amerikalılar bu kadar meraklı mıdır bu işe? (İlgilenenler olursa, http://www.funideas.com/product.asp?pid=147)


*

TIKLANMA VE TIKTIKLANMA ÜZERİNE

Gazeteler, 24-26 Eylül

Bu ÇÖH’ü (çok önemli haber) atlayacak değillerdi ya, renkli gazetelerin hepsi kullandı. “Manken” Şenay Akay mı internette daha çok tıklanıyormuş, yoksa “manken” Gizem Özdilli mi? Her ikisi de Türkiye’nin EÇTK’sı (en çok “tıklanan” kadını) olduğu iddiasında.

Benim bu konuda bilgim yok, internette gezinen erkekler neden bir “mankeni tıklarlar”, tıklayıp da ne yaparlar? Çok tıklanmak (bir yazar için olduğu gibi) bir manken için övünülecek bir şey midir?

Ben kadın olsam, bir kısım abazanlar fotoğraflarıma bakıp bakıp “tıklıyorlar” diye övünmek değil, utanırdım, hatta böyle bir ihtimal karşısında midem bulanırdı. Ama ben ne “ünlü manken” ne de “sosyetik güzel” olduğum için, dışarıdan gazel okuyorum.


*

AJDA PEKKAN O ZAMAN ÇOCUKMUŞ DESENİZE....

Posta, 27 Eylül

Bekir Saçar, Semiramis Pekkan ile bir başka hanımın doğumgünü partisinden bahsediyor köşesinde. Semiramis Hanım’a yaşını sormuşlar, 46 demiş. (Bekir doğrusu 54 diyor. Bir de benden, 55 olsun!)

46 yaşındaymış, yok devenin pabucu!..

Ben ortaokula yeni başlamıştım, Semiramis Hanım’ın iki yaş büyük ablasının, Pazar gibi, Modern Gazete gibi erotik gazete ve dergilerde çıplak (yani mayolu) fotoğrafları çıkardı... (Karaköy-Etiler yapan 58 nolu otobüsün arka koltuğuna dizilir, böyle bir gazeteyi kocaman açar, zavallı biletçinin, çıplak kadın fotoğraflarına alenen bakmamak için verdiği insanüstü çabaya kahkahalarla gülerdik...)

33-34 seneden bahsediyorum. 0 tarihte Semiramis Hanım 12 yaşında idiyse, Ajda Pekkan da 14 yaşındaymış, demek ki...

Resimlerini hatırlıyorum. Vallahi yaşından çok büyük görünüyordu!


*

YETER Kİ YAZI İŞLERİNDE BİR TANIDIĞIN OLSUN

Şok, 27 Eylül

Hani ilkbaharda bütün renkli gazeteler Laila açılıyor, Reina baştan başa yenilendi... türünden “önemli” haberler yaparlar, boy boy fotoğraflar, sayfa sayfa röportajlar yaparlar da... böylece gazeteciler “bartır” metoduyla “ünlü mekanlara bedava girişi” garantiye alırlar ya...

Şok’un Aktüel sayfasında bir “açılış” haberi:

Gençliğe bu yakışır : No alkol, yes eğlence

Roof Cafe gençlerin buluşma noktası oldu. Avrupaî dekoru ve kusursuz servisiyle her gün dolup taşan mekânın en büyük özelliği ise gençleri alkolden uzak tutması. Kafeteryada alkollü içki satılmıyor ancak buna rağmen geniş bir içecek mönüsüne (!) sahip. Dünya listelerinde üst sıralara yerleşen müzikleriyle gençlerin istedikleri gibi dans etme imkanı da buldukları kafeterya, İstanbul’da bile örneği bulunmayan sıradışı mekânlardan biri...”

Neredeymiş bu muhteşem mekân, diye sabırsızlananlara:

Uzak değil, şuracıkta... Şöyle diyor haber:

Bursa’nın İstanbul’a en yakın ilçesi olan Orhangazi’de hizmet veren Roof Café ... böylece eğlencenin yeni adresi olmayı başardı.”

Yeter ki yazı işlerinde bir dayın olsun!


*

BİR İKİ KÜÇÜK HABER DAHA

Gala, 28 Eylül

Hürriyet
’in magazin dergisi Gala’dan da bir iki alıntı.

- Arabesk şarkıcısı Emrah İngilizce öğrenmek istiyormuş, önümüzdeki sene İngiltere’ye gidecekmiş. Haber “Emrah, ‘akademik eksikliğini tamamladıktan’ sonra, ciddi projeler içine girecek” diyor.

Tek sıkıntın akademik eksiklik olsun be Emrah!

- Hülya Avşar’ın kızkardeşi olması hasebiyle bu piyasadan ekmek yiyen Helin Avşar ile bir işadamının ilişkisiyle ilgili bir küçük haber. Son cümlesi : “Mekana ayrı ayrı gelen ancak içeride koyu bir sohbete dalan ikilinin arkadaşlığı her an yerini bir aşka bırakabilecek denli güçlüymüş.”

Tutun şunları, kapıştılar kapışacaklar!

- Bir resimaltı haber daha: “Murat Aslan, nişanlısı Melis Çiftçi’yi Deniz Akkaya ile aldatınca tanınır olmuştu. Ayşe Çavuşoğlu ile yaşadığı yaz aşkıyla da bilinen Aslan, Yıldırım Mayruk’un Senegalli mankeni Katuşa ile yaşadığı ilişki sonrasında ise bir İngiliz güzelle çıktı karşımıza. Etiler Şamdan’da eğlenen gençler, çıkışta ‘objektiflere yakalanmak için’ ağır hareket ettiler.”

Bu haberi okurken aklıma “argonot” denilen ve çok az bilinen bir canlı geldi nedense. Bilir misiniz argonot’un özelliğini? Bir ara hatırlatın, anlatayım size...


*     *     *

(1) ŞOK... ŞOK... ŞOK... Özcan Deniz her iki sevgilisini de memelerine silikon taktırdılar diye terk etmişmiş, çünkü delikanlı “yapayı sevmiyormuş!” Bu muhteşem haberin kaynağı, magazincilerin çok sevdiği ve görüşmerine sık sık başvurduğu güvenilir bir haber kaynağı: SK yani Söylentisi Kulaktankulağadolaşıyor!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!