Sumru Yavrucuk: Hayatımın rövanşını hep sahnede aldım Deniz Çakır: Ne zaman korkmamayı göze aldım, gerçek benle yüzleştim...

Güncelleme Tarihi:

Sumru Yavrucuk: Hayatımın rövanşını hep sahnede aldım Deniz Çakır: Ne zaman korkmamayı göze aldım, gerçek benle yüzleştim...
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2023 07:00

Sumru Yavrucuk ve Deniz Çakır tiyatro sahnesinde buluştu. ‘Tatavlada Son Dans’ için son beş ayı birlikte geçiren ikiliyle buluştuk. Türk televizyonlarından oyunculuğa, oradan kadın olmaya uzanan bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdiye kadar setlerde maruz kaldıklarını da açıksözlülükle anlattılar; Yavrucuk “Çok ciddi mağduriyet yaşadım”, Çakır ise “Hiç beklemediğim bir aktörden korkunç bir manipülasyon yedim” dedi.

Haberin Devamı

Sumru Yavrucuk ve Deniz Çakır’la 1 Şubat’ta, Kahramanmaraş depremleri yaşanmadan önce tiyatro oyunlarını, başarılarını konuşmak için buluşmuştuk. Öğrendik ki kısa süre önce tanışmışlar ama birbirlerinin oyunculuklarına hayranlıkları aslında uzun yıllara dayanıyor. İkisi de her konuda derin derin konuşabileceğiniz isimler. Biz de sohbete tiyatro oyunuyla başladık, sonra ‘hayata’ geçtik... 

FOTOĞRAFLAR: Muhsin AKGÜN/MASTÜDYO

*Tatavlada Son Dans’ bir süredir sahneleniyor. Öncelikle sizi ne bir araya getirdi?

Sumru Yavrucuk: Tek kişilik bir oyunumla Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’ne katılmıştım. Orada oyunumuzun yazarı Şaban Ol’la tanıştım. Metni alıp hemen okudum. Bir ay sonra Deniz’e birlikte oynamayı teklif ettim.

Deniz Çakır: Sumru’nun tiyatro oyunlarına gidip, daha sonra kulise uğrayıp hayranlığımı dile getirirdim. Benim jenerasyonum zaten Sumru’ya çok hayrandır. Bu yaz tüm bunların öncesinde başka bir dostumuz vesilesiyle Sumru evime gelmişti, “Birlikte oynasak ne güzel olur” demiştik. Sonra bir gün telefon çaldı ve böyle bir teklifle geldi. Oyunu daha okumadan kabul ettim tabii.

Haberin Devamı

Yüzleşmek ve iyileşmek...

*Son beş ayınızı birlikte geçirmişsiniz. Nasıl bir ikili oldunuz?

Sumru Yavrucuk: Tiyatro içinde büyük bir sırdaşlık barındırıyor. Tiyatronun mutfağına ve çalışma ortamına baktığınızda biz, birbirimize en mahremimizi açtık, en hassas tarafımızı gösterdik. Birbirimizi tanıdık. Tanıdıkça daha da çok sevdik.

*“En hassas tarafımızı gösterdik. Birbirimizi tanıdık” dediniz. O halde birbirinizi nasıl anlatırsınız?

Sumru Yavrucuk: Deniz; yetenekli, meraklı, hassas bir oyuncu. Bunların yanı sıra tiyatroda çok güzel bir duruşu var. Mesela bize televizyondan iş teklifi geldiğinde “Ya tiyatro ya dizi” derler. Deniz buna çok dik bir şekilde “Ben tiyatro oyuncusuyum, tiyatrodan artakalan zamanda dizi çekerim” diyen, bu duruşu sergileyen, sağlam biri.

*Oyununuz ne anlatıyor?

Sumru Yavrucuk: Bir evin salonunda iki kadın. Semti Kurtuluş diye hayal ettim. Pencereden bakıyorlar. İstanbul’un değişen, başkalaşan gücüne karşı ayakta durmaya çalışıyorlar, birbirlerine tutunarak, birbirlerinin yarasını mizahla okşayarak... Altmetinde de
6-7 Eylül olaylarının bu iki kadın üzerindeki travmaları anlatılıyor. İki kadın, gerçek hayat ve travmalarıyla yüzleştikçe birbirlerini o alanın dışına çekiyorlar.

Haberin Devamı

*“İyileşmek istiyorsak önce yüzleşmeliyiz” diyen bir oyun. Siz iyileşmek için nelerle yüzleştiniz?

Sumru Yavrucuk: Ben hayatımın rövanşını hep sahnede aldım. Bu yaşa geldiğinizde yaralı olmama imkânınız yok. Yüzleşmek çok önemli. İnsanın kendi gölgesine sığınması ya da sığınmaya çalışması beyhude bir eylem, kaçmak. Sahnede oyuncunun kendini iyi, kuvvetli ve becerikli hissetme halini seviyorum. Rövanş derken de ondan bahsediyorum. Sanat dediğin nedir, hayatı daha yükseğe taşımak, güzelleştirmek. Bir süreden beri öyle bakıyorum.

Deniz Çakır: Ne zaman ki korkmamayı göze aldım, gerçek benle yüzleştim. Korktuğum şeylerden kaçarak ne kaybedebilirim ki dedim kendi kendime.

Haberin Devamı

*Nelerden korkuyordun?

Deniz Çakır: O ne der, bu ne der... Yanlış anlaşılmaktı en büyük korkum. ‘Aslında’ kelimesinden o kadar yorulmuştum ki. Sonra dedim ki kendi kendime, kendini ne kadar anlatmaya çalışırsan çalış, karşındaki seni nasıl anlamak istiyorsa öyle anlıyor. “İstediğini anla” demeyi öğrendim. ‘Aslında’ kelimesini hayatımda çok aza indirdim. Zaten insana olan tahammülüm çok azaldı, bayılmıyorum insana, kimsenin bana inanmasıyla da ilgili bir derdim yok. Ben iyi biri olup hayatı ve anı iyi yaşamak istiyorum. Saçma sapan hırslar, kaygılar yeter; sevdiğin işi güzel güzel yap, daha minik yaşa, yeterli. Birine kendini anlatmaya çalışmamak en büyük kazanımım.

Haberin Devamı

 

Sumru Yavrucuk: Hayatımın rövanşını hep sahnede aldım Deniz Çakır: Ne zaman korkmamayı göze aldım, gerçek benle yüzleştim...

Tiyatronun saygınlığıyla bir sahtekârı karşılaştırmak çok ayıp

*Oyununuz öteki olmayı da anlatıyor. Siz hiç yaşadınız mı öteki olmayı?

Sumru Yavrucuk: Türkiye’de kadınsan zaten ötekisin. Kadın sanatçıysan daha da ötekisin. Yalnız bir kadın sanatçıysan en en ötekisin. Benim tiyatroya başladığım yıllardaki sanata ve sanatçıya olan düşkünlükle, duyarlılıkla bugün arasında öyle bir mesafe var ki... O nedenle gittikçe ötekileştiğimizi düşünüyorum. Hayat içinde de çok yaşadım bunları.

*Neler yaşadınız?

Sumru Yavrucuk: Ailemde yazarlar vardı. Ben tiyatroyu seçtim, konservatuvara girdim, evde ötekiydim. Sınıf atlamıştım, ötekiydim. Ötekileştirmek çok kolay. Bazı insanlar vardır kendi kaderlerini yaşar, bazı insanlar vardır elinde iplerle yönetmeye çalışır. Sanıyorum ötekileştirmek isteyen, o yönetmeye ve bizi şekillendirmeye çalışanlar.

Haberin Devamı

Deniz Çakır: Bir de herkesin yargı dağıtma hevesi bu ötekileştirmeyi getiriyor. İnsanın insandan nasıl bir farkı olabilir? Dilinden, dininden, cinsel yöneliminden ve özellikle kendi seçmediği bir durum sebebiyle ötekileştirilen insanlara borcumuz olduğunu düşünüyorum. Bu didaktik bir borç değil. Benim bizzat canım yanmasa bile senin için içim yanıyor. Ve ben senin için, şu oyunda iki Rum kadın için selamçakıyorsam bu bana iyi geliyor.

Sumru Yavrucuk: Kavramların da içi boşalmaya başladı. Tuhaf bir itibarsızlaştırma var. Twitter’a bakıyorum, birine “Tiyatro yapma” yazıyorlar. En korkunç, utanılacak şeyleri tiyatroyla karşılaştırıyorlar. Demek ki hayatlarında hiç tiyatroya gitmemişler diye düşünüyorum. Tiyatronun saygınlığıyla bir sahtekârı karşılaştırmak çok ayıp.

Deniz Çakır: Eril dil de eleştirilmeli. Medyanın öyle bir eril dili var ki... Bu bir gazete röportajı olduğu için buradan eleştirebilirim. Aynı şeyi başka bir erkek oyuncu yaptığında bir şey olmuyor ama sen günah keçisi oluyorsun. Bir de ismin geçerken yanına yaşını yazıyorlar. Yaşımla senin ne ilgin var? Bunu yaşla derdim olduğu için söylemiyorum ama seni bir yerden vurmaya çalışıyorlar işte.

‘Beraber olmamız gerek’ diyordu

*#MeToo hareketiyle dünyada birçok kadın oyuncu yaşadıkları konusunda sesini çıkarıyor. Mobbing ve tacize hiç maruz kaldınız mı?

Sumru Yavrucuk: Sinemada hiç başıma gelmedi. Dizi olarak da az projem oldu ama bir dizide bunu yaşadım. Şu an hayatta olmayan bir star yüzünden çok ciddi bir mağduriyet yaşadım. Bana ilk söylediği cümle “Bir dizinin başrolü kadın ve erkek beraber olur” oldu. Yani “Beraber olmamız gerek” diyordu. Kabul etmeyince, ertesi gün bana replik vermemeye başladı. Kendi yakın çekimleri sırasında duruyordum, benim yakın çekimlerimde gidiyordu, asistanıyla oynuyordum. O yüzden
iş çok da uzun sürmedi. “Daha fazla sizinle ilgili hayal kırıklığına uğramak istemiyorum” demiştim. Bir de star algısı vardı. Yönetmen “Aman idare edelim” diye bana arkadan göz kırpıyordu. Belki rövanşı aldığım yerlerden birinin tiyatro olmasının sebebi bu.

Deniz Çakır: Hiç beklemediğim bir aktörden korkunç bir manipülasyon yedim. İş yürüsün diye sustum. Bu bana ders oldu. Çünkü sustuğum şey bana yük oldu. Uykularım kaçtı.

Sumru Yavrucuk: Hayatımın rövanşını hep sahnede aldım Deniz Çakır: Ne zaman korkmamayı göze aldım, gerçek benle yüzleştim...

*Hevesinizin kırıldığı oldu mu?

Deniz Çakır: Evet, ama sebebi onun o hareketi değildi. Benim cevap vermemem ve oradaki bazı hemcinslerimin de sesini çıkarmamasıydı. Onlar için susmuştum ama onlar sesini çıkarmalıydı.

 Biz, Türk televizyon seyircisi, obez bir çocuk gibi duruyoruz, ağzımıza mama tıkıyorlar

*Genç kadın oyuncuların yüzlerinin birbirine benzemesi, erkeklerin bu kadar kaslı olmaları eleştiriliyor. Siz ne diyorsunuz?

Deniz Çakır: İsteyen istediğini yapar ama ben zaten onları değil, sistemi garip karşılıyorum.

Sumru Yavrucuk: Çünkü sistem onu istiyor...

Deniz Çakır: Instagram’ları muhteşem bir dünyayı yansıtıyor. Hiç kaygısız, tasasız, pırıl pırıl… Öyle bir şey yok ki! Ayrıca kendimizle ve hayatla barışmamız gerekiyor. Tabii ki istiyorsan birtakım işlemler yaptırabilirsin. Kilo da alabilirsin, verebilirsin, yaşlanabilirsin de. Bu kadar biçimsele takılmak özden çok uzaklaşmak. Tabii insanoğlunun zaafları olabilir. Ama özü kaybettiğin zaman her şey poz poz…

*Başrol ve güzellik örtüşmesine ne diyorsunuz?

Sumru Yavrucuk: Doğru bulmuyorum.

Deniz Çakır: Sadece güzellik de değil. Ekrandaki kadınların bir son kullanma tarihi var.

Sumru Yavrucuk: Evet, raf ömürleri var.

Deniz Çakır: Nasıl Meryl Streep hikâyesi izliyorsak neden bir dizide Sumru Yavrucuk ya da Zuhal Olcay gibi isimlerin hikâyesi olmasın! Tabii şu an başrol oynuyor bu isimler ama... Neden o yaş grubunun hikâyeleri yok? O zaman da yabancılaşıyorum.

*“İzleyici bunu istiyor” deniyor…

Deniz Çakır: İzleyici, ne sunarsanız onu izliyor.

Sumru Yavrucuk: Çocuklara hazır mama yedirir gibi. Mesela ben hiç gündüz programlarını seyretmemiştim. Seyrettiğimde çok utanılacak şeylere tanık oldum, “Benim oğluma sen nasıl güzel yemek yapacaksın”, “Kaynanama nasıl güzel davranacağım”... Böyle saygın kanallarda olabilir mi böyle programlar? Kadınları sokaklardan, mesleklerden, işlerden alıp evin içine hapsetme ve evinde prenses olma… Ama prenses de olamıyorsun orada, hizmetçi oluyorsun. Zaten insan prenses de olmamalı. Biz, Türk televizyon seyircisi, obez bir çocuk gibi duruyoruz, ağzımıza mama tıkıyorlar. İnsanlar birbirine hakaret ediyor sofrada… Biz bu değiliz. Bir de dizilerde acayip maço anlayış var. Adamlar tuhaf tuhaf yürüyorlar, android gibiler.

*Siz iyi bir erkek vücudu görmek için dizi izler misiniz?

Deniz Çakır: Hayır, ama orada erkek oyuncunun da suçu var, kendini metalaştırmaması gerekiyor.

Sumru Yavrucuk: Eğer oyuncunun oyun gücü, sanatı yüksekse zaten izlerken onun adalesini falan görmezsiniz. Ben ‘Macbeth’te oynarken sahnede öpüşüyordum. Kimse “Sumru Yavrucuk öpüşüyor” demedi. O algıyı yaratmak çok önemli.

BAKMADAN GEÇME!