Kulaklarımda yeniden İstanbul’un müziği...

Güncelleme Tarihi:

Kulaklarımda yeniden İstanbul’un müziği...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2022 07:00

İki aylık Almanya macerasından döndüm. Gelir gelmez hızıyla, gürültüsüyle şaşkına çevirdi beni yine bu şehir. Meğer insan kolay olana zihnen de bedenen de ne çabuk alışıyormuş.

Haberin Devamı

Büyük bir borcu bitirmiş gibiyim. Son gösteriye de çıktık ve hiçbir aksilik yaşamadan başarılı bir şekilde sunduk. Sonrasında seyircilerle buluştuk fuayede. Tebrikler, konuşmalar, körlük ve dans hakkında sorular... Bir süre sonra herkes gitti, biz bize kaldık. Projeyi bitirmemiz şerefine bir eğlence düzenlememiştik. Hep birlikte bir yemek yiyelim dendi. Restoranda yiyecekler, içecekler geldi. Ama masada bir sessizlik vardı. Önce anlamadım, sonra içimdeki o duyguyu herkesin hissettiğini anladım. Ayrılık vakti yaklaşmıştı ve gerçekten zor geliyordu hepimize. Havadan sudan, laf olsun diye konuşuyorduk. Biraz sonra bir arkadaşımız cesaretlenip ayağa kalktı ve hissettiklerini açıkladı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Hepimiz konuşmaya başladık, biraz sarıldık birbirimize, biraz ağlaştık. Ve Almanya’da bir meydanda, nerede olduğumu tam da bilmediğim bir yerde, zor oldu ayrılık. 65 gündür neredeyse her gün birlikte olan grup birden dağılıverdi. Her birimiz meydanda başka yöne savrulduk. Gözlerimde yaş, asistanım ve ben yürüdük trene doğru.

Eve gidince valizleri toplamaya giriştik. Ama çıkmadan önce o güzel balkonda son kez oturduk bana yoldaşlık eden asistanımla sessizce. Sonra birlikte havalimanına gittik. Neredeyse binlerce kişi vardı sırada. Uçağa yetişmemiz mümkün değil. Normalde kullanmam ama engelli önceliği var mı diye bir araştıralım dedik.

İyi ki kör olmuşum

Bir polis yardımıyla önümüzdekileri aşarak pasaporttan geçtik, uçuş kapısına geldik. Uçağa binip yerlerimize oturunca arkadaşıma “İyi ki kör olmuşum” dedim, yoksa uçağa binemeyecektik.” Güldük beraber. Yanımdaki adam “Hiç böyle dua duymadım arkadaş. İnsan ‘iyi ki kör olmuşum’ diye sevinir mi hiç” dedi.

Ve indik... Artık buradaydık. Havalimanında ilerlerken kalabalığın içinde girdik tekrar. Birden kısa bir şaşkınlık yaşadım. Sesler değişikti çünkü. Ağırlık Türkçe olunca “Evet geldik” dedim. İstanbul’un müziği çalmaya başlamıştı işte. Yine binlerce insan önümüzdeydi. Hemen bir polis aradık ve yaklaşık 1.5 saat içinde valizleri de alarak çıkmayı başardık. Yine iyi ki kör olmuşum diye gülerek taksi aradık. Tam bulmuştuk ki biz dönüp valizleri alırken başka biri geçip atladı içeri. “İşte Türkiye” dedim. Hiç değişmemişti. Bunu da yaşayınca şaşkınlığım tamamen geçti.

İstanbul’a döndüğümün ikinci günü sokağa çıktım. Hep denir ya İstanbul çok gürültülü çok hızlı diye. Almanya’daki o sakin mahalleden Mecidiyeköy meydanına düşüverince hatırladım boşuna söylenmediğini. Otobüsten indim, biri çantamdan tuttu, beni çevirdi “Şu taraftan” dedi. Sonra yürüyen merdivende bir başkası yakaladı beni. Bastonumdan tutup “Şuradan geçebilirsiniz” dedi. Sanki kafamda kocaman bir boşluk oluşmuştu. O kadar iyi bildiğim yerlerden uzun süre uzaklaşınca -benim için uzun bir süreydi çünkü- bazı şeyler körelmeye başlamıştı bile. En çarpıcısı da bu gürültüyü unutmuştum. Meğer insan kolay olana
zihnen de bedenen de ne kolay alışıyormuş.

 

BAKMADAN GEÇME!