İstanbul sanata kucak açtı

Güncelleme Tarihi:

İstanbul sanata kucak açtı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2022 07:00

Şu sıralar İstanbul sokaklarında yürürken çevrenize biraz daha dikkatli bakın. Dün başlayan 17. İstanbul Bienali kapsamında her an karşınıza sürpriz bir mekânda, sürpriz bir eser çıkabilir. Contemporary İstanbul yarından itibaren 17’nci edisyonuyla sanatseverlerle buluşuyor. Sadece bunlarla da sınırlı değil. Borusan Contemporary’den Sakıp Sabancı Müzesi’ne, Dirimart’tan Meşher’e birçok yerde yeni sergiler açıldı. Biz de şehri renklendirip daha da güzelleştiren sanat etkinliklerini gezdik; gittiğimiz semtlerin lezzet duraklarına uğramayı da ihmal etmedik.

Haberin Devamı

Önümüzdeki günlerde rutinin dışına çıkıp farklı bir rota izlemeye ne dersiniz? Hadi bize eşlik edin; güne Emirgân’da başlayalım örneğin. Ardından Taksim Metrosu’na geçelim, oradan da ver elini Zeyrek... Vaktimiz kalırsa Zeytinburnu’na ya da Dolapdere’ye de gidebiliriz. Buralarda ne işimiz var diye düşünebilirsiniz; hemen anlatalım... Sonbaharla birlikte İstanbul’da sanat dolu günler de başladı. Bienal, fuar, sergiler... Şehrin dört bir yanına dağılan etkinlikler sanat tutkunlarını bekliyor. Heyecanlanmak, şaşırmak, büyülenmek, mutlu olmak, hüzünlenmek, geleceğe dair umutlar yeşertmek, doğaya bir kez daha hayran kalmak, birlikteliğin gücünü hatırlamak, dünyanın gidişatına ilişkin düşüncelere dalmak... Göreceğimiz her sanat eseriyle başka dünyaların kapılarını açma zamanı...

Haberin Devamı

İstanbul sanata kucak açtı

‘Şehir bienalin hem ev sahibi hem de katılımcısı’

17. İstanbul Bienali, çeşitli mekânlar, 20 Kasım’a kadar

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 17. İstanbul Bienali başladı. Ücretsiz gezilen bienalde 500’ün üzerinde katılımcının 50’yi aşkın projesi olacak. Bu projelerin ortak paydası dünyanın farklı yerlerinde kendi bağlamlarında dönüştürücü bir rol oynamaları ve uzun soluklu olmaları. Bu yüzden bienal katılımcıları arasında sadece sanatçılar değil; yazar, balıkçı, aktivist, stand-up komedyeni, şef, etnomüzikolog, ornitolog, denizbilimci, kukla ustası ve müzisyen gibi çeşitli mesleklerden isimler de var. Öncekilerden farklı olarak sonuca değil, sürece odaklanan bienal ziyaretçilerine uzun bir yolculuk vaat ediyor. Bu yolculuğun durakları arasında Beyoğlu, Fatih, Kadıköy ve Zeytinburnu’ndaki 12 sergi mekânının yanı sıra sayıları 50’yi aşan sahaf, kitapçı, lokanta, sinema, hastane ve radyo istasyonu var. Gerçi iki ay kadar vaktimiz olsa da biz mekânları gezmeye başladık bile. Ama öncesinde bienalin küratörleri Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

İstanbul sanata kucak açtı


* Bu bienalin bizi üzerinde düşünmeye ittiği konular neler?

Küratörler olarak İstanbul Bienali’ni, dünya çapındaki bienallerin amacı üzerine düşünmek için bir fırsat olarak görüyoruz. Ve hepimizin karşı karşıya kaldığı krizlere nasıl tepki verilmesi gerektiği konusunda… Dünyadaki ekolojik sorunların çözümlerinin tamamen bilimsel ve çevresel olmadığına inanıyoruz. Sanatın sohbetleri, tartışmaları ve sosyal etkileşimi üretmesi ve teşvik etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bienal, birçok projesi sayesinde nasıl iletişim kurduğumuz ve nasıl düşündüğümüzle ilgili sosyal, ekolojik ve ekonomik sorunları ele alıyor. Küratörlüğünü yaparken ana amaçlarımızdan biri de buydu.

Haberin Devamı

İstanbul sanata kucak açtı


* Bienale katılanları neler bekliyor?

Amaçlarımızdan biri, sanatın insanları genellikle maruz kalmadıkları yerlerde bulmasını sağlamak. Ve elbette yeni izleyicilere ulaşmak. Bienal karşılaşmaları bir kafede, hamamda, kitapçıda, metroda ve hatta bir podcast’te gerçekleşecek. Şehrin kendisi de bienalin hem ev sahibi hem de katılımcısı olacak. İstanbul’dan gelenler bile oradaki projeleri deneyimledikçe mahallelerini sorgulayacak ve yeniden keşfedecekler.

Sürprizlerle dolu bir yolculuk

İstanbul sanata kucak açtı

* Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi: Bienal yolculuğumuzun ilk durağı adeta şehrin gizli kalmış bir bahçesi. Bizi Mariah Lookman’ın bienal için tasarladığı su bahçesi karşıladı. Eğreltiotları ve lotus çiçeklerini (ne yazık ki sayıları azdı) barındıran su bahçesi, bienal sonrasında da buraya gelenlerin dinleneceği, düşüncelere dalacağı bir alan olarak kalmaya devam edecek. Bahçenin en çok ilgi gören bölümündeyse Laura Anderson Barbata’nın Meksika’daki Yucatán yerlileriyle yaptığı ve gelenlerin üzerinde yatabildiği kırmızı hamaklar vardı. Bahçede bienal süresince performanslar da gerçekleştirilecek.

Haberin Devamı

Mola zamanı: Yakınlardaki Ciğerhane’nin ciğer şişini deneyin. Yanında da buz gibi ayran... Perde ciğer de acılı ezme, çoban salatası, közlenmiş soğan, domates ve biberle servis ediliyor.

İstanbul sanata kucak açtı

* Barın Han: Bienalin yeniden can verdiği Barın Han Sultanahmet Meydanı’na yürüme mesafesinde. Önde gelen hat ve cilt sanatçılarımızdan Prof. Dr. Emin Barın’ın atölye olarak kullandığı han, torunu Emir Barın tarafından bir kültür-sanat binasına dönüştürülmüş. Burada bodrumdan çatı katına kadar çeşitli sanatçıların videodan fotoğrafa farklı bir işileriyle karşılaşıyorsunuz. En dikkat çeken çalışmalardan biri KONDA Araştırma ve Danışmanlık şirketinin topladığı bilgilerle toplumdaki önyargıları göz önüne seren anket cihazı. Nakamura Yuta’nın ‘Atatürk’ün Katafalkı: Bir Diğer Ütopik Mimari Örneği mi?’ başlıklı eserini de mutlaka görün.

Haberin Devamı

Mola zamanı: Barın Han’a gitmişken Çemberlitaş Börekçisi’nin çıtır böreklerinden, Bena Dondurma’nın kadayıf üstü dondurmasından tadın. Ya da Şeyhmuz Kebap Salonu’nda Mardin kebapla bir ziyafet çekin.

* SAHA Studio: Bienal kapsamında kapılarını belirli günlerde ziyaretçilere açacak olan stüdyoda halihazırda üretimlerine devam eden sanatçıların çalışmaları paylaşılacak. Atıf Akın’ın ‘Mutant Time’ adlı eseri de burada üretilmiş ve şimdi Müze Gazhane’de sergileniyor. Stüdyo Beyoğlu, Sıraselviler’deki 35 numaralı binada.

* Merkez Rum Kız Lisesi: Bienalin Beyoğlu kollarından biri olan Merkez Rum Kız Lisesi, Marco Scotini’nin ‘İtaatsizlik Arşivi’ projesiyle video temelli işlere yer veriyor. Ekoloji, isyancı arşivleri, muhalefet meta arşivi, radikal pedagoji ve feminizm cinsiyet politikası başlıkları altındaki pek çok ekrandan videoları takip edebiliyorsunuz. Sergi aynı zamanda 1999 yılından bu yana kapalı olan Merkez Rum Kız Lisesi’ni keşfetme imkânı da sunuyor. Gitmişken Piero Gilardi’nin sokak performanslarından materyallere yer veren işlerini görmeyi unutmayın.

* Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi: Müzede bizi önce Gülsün Karamustafa’nın ‘Emniyetsiz’ adlı cam kırılma seslerinden oluşan bir videosu karşılıyor. Dördüncü kattaki ‘Kadının Kamusal Hayatı-Feminist Bir Bellek Projesi’nde Nepalli kadınların mücadelesinin anlatıldığı bölüm çok etkileyici. Merve Elveren ve Çağla Özbek’in ‘Hem Zemin/ Hem Zaman’ adlı fotoğraf, video, ses ve pankartlardan oluşan medya yerleştirmesi de dikkat çekici.

Mola zamanı: Pera Müzesi’nin zemin katındaki kafede bir kahve içerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Acıkanlar için son dönemin popüler adresi Bordel yürüme mesafesinde. Asmalımescit Jurnal Sokak’ta başta leziz sosisli sandviç seçenekleriyle farklı tatlar sunuyor. Currywurst 75, bratwurst 85 lira. Beyoğlu’nun arka sokaklarında gizlenmiş başka bir lezzet durağını keşfetmek isteyenler, İtalyan Konsolosluğu çalışanlarının favorisi Pizzeria Pera’yı tercih edebilir. Bufala Pizza 167, Olive nere capperi e cipolla 128 lira. Rezervasyon yaptırmayı unutmayın. (0516) 163 73 72

İstanbul sanata kucak açtı

*The Çinili Hamam: Mimar Sinan tarafından 16’ncı yüzyılda Kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşa için yapılan, gelecek yıl faaliyete geçmeden önce ilk kez bienal izleyicisine açılan The Çinili Hamam, Fatih, Zeyrek’te. Hamamdan içeri gireni nefis bir müzik karşılıyor. ‘Konçertino’ Renato Leotta’nın, Akdeniz’in endemik su bitkisi olan denizeriştesinden ilhamla ürettiği bir ses ve karışık malzeme yerleştirmesinden oluşuyor. Bir diğer eserse Taloi Havini’ye ait. ‘Çağrıya Cevap Ver’ çok kanallı bir ses kompozisyonu.

Çağdaş yaklaşımlar

Contemporary İstanbul, Tersane İstanbul, 22 Eylül’e kadar

İstanbul sanata kucak açtı

* Dünyanın farklı yerlerinden gelen sanatçıları koleksiyonerler ve sanat takipçileriyle buluşturan Contemporary İstanbul başladı. Fuar bugün 15.00-20.00, yarından itibaren de 11.00-20.00 saatlerinde ziyarete açık. 65 çağdaş sanat galerisinin katıldığı fuarın öne çıkan sergi ve projelerinden bazıları şöyle:
* Fuarın ana partneri Akbank’ın Hasan Bülent Kahraman küratörlüğünde hazırladığı Clement Valla’nın ‘Başka Sesler, Başka Odalar’ sergisi Akbank Sanat standında olacak. Sergi doğayı gerçeklik algımızın sınırlarına sürüklüyor.
* Dünyaca ünlü sanatçı Jeff Koons’un sınırlı sayıdaki BMW M850i için yaptığı tasarım da fuarda olacak.
* House of Brothers Lounge’da bu yıl Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’dan oluşan ha:ar ikilisi olacak. ha:ar, bu projede yapay zekâyla beraber bir heykel tasarlayacak. Üstelik fuar alanına getirdikleri robot kol yardımıyla eseri canlı olarak alanda üretecek.
* Sanatçılar Chiara de Rocchi, Emrullah Örünklü, Koray Tokdemir, Nermin Ülker ve Songül Girgin, Tosyalı Holding’in Osmaniye’deki fabrikasını ziyaret etti ve 27 tonluk hurda atıklarını ‘Artist in Residence’ programında ileri dönüşüm eserleri haline getirdi. Bu eserler de fuarda görülebilecek.

Yaşayan bir sergi

‘UVA: Kaosun Eşiği’ ve ‘Hibrit Mekânlar’, Borusan Contemporary, 27 Ağustos 2023’e kadar

İstanbul sanata kucak açtı

* Hafta içi ofis olarak kullanıldığı için sadece hafta sonları ziyaret edilen Perili Köşk’teki Borusan Contemporary iki sergiyle yeni sezona ‘merhaba’ dedi. Britanyalı sanatçı kolektifi United Visual Artists’in (UVA) Julia Kaganskiy küratörlüğünde hazırlanan ‘UVA: Kaosun Eşiği’ sergisi ışığın, sesin ve hareketin öne çıktığı eserlerle dikkat çekiyor. Bilgi ve anlam üretiminin sınırlarının araştırıldığı eserler arasında hemen dikkatimizi çeken, analitik psikolojinin kurucusu Jung ve psikanalizin kurucusu Freud’un en çok kullandığı kelimelerden yola çıkılarak başka kelimelerin türetildiği ‘Etimolojiler’ adlı çalışma oluyor.
* Ayrı bölümdeki ‘Şimdiki Zaman Şoku’ bizi günlük hayatımızda fark etmeden bir parçası olduğumuz istatistiklerle karşı karşıya bırakıyor. Bu yılki küresel kan bağışı miktarı gibi örneğin…
* Dr. Necmi Sönmez’in küratörlüğünü üstlendiği ‘Hibrit Mekânlar’sa bir Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu seçkisi. Ofis katlarına yayılan sergiyi hafta içi gezmek farklı bir deneyimdi. Arkalarında Ola Kolehmainen’in eserleri sergilenirken masasında işine devam eden ofis çalışanlarını görmek yaşayan bir sergiyle karşı karşıya olduğumuzu bize anımsattı. Sergi, içinde bulunduğu binanın melez yapısını ele alarak çağdaş sanatla güncel mimarlık arasındaki yakınlaşmaya dikkat çekiyor.

Mola zamanı: Etkileyici bir Boğaz manzarasına sahip olan Perili Köşk’teki Müze Cafe’de sergileri gezdikten sonra bir kahve içerek soluklanabilirsiniz. Köşkün 50 metre ilerisindeki Kiss The Frog da başka bir seçenek. Deniz ürünleri ağırlıklı menüsünde paylaşmalık tabaklar da var, pizza ve makarna çeşitleri de…

600 türde 2 bin çiçek

‘Yaşayan Piramit’ ve ‘Souffleur’, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 29 Ocak’a kadar

İstanbul sanata kucak açtı

* 50 yılı aşkın süredir piramit formuyla ilgilenen 91 yaşındaki Agnes Denes, yaşayan en önemli ekofeminist sanatçılardan biri. SSM’nin kapısından girip sağa doğru hafif yokuş yukarı yürürken müzenin bahçesinde sanatçının dev eseri ‘Yaşayan Piramit’ karşımıza çıkıyor. 4 ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan ve gökyüzüne doğru 9 metrelik bir kavis çizen piramide dikilen 600 türdeki 2 bin çiçek tohumu çiçek açmaya başlamış bile. Hemen yakınında sanatçının mermer üzerine yazılı ‘Manifesto’su
29 Ocak’a kadar görülebilir.
* SSM, aynı zamanda moda ve sanat alanındaki üretimleriyle tanınan Hüseyin Çağlayan’ın yeni medya aracılığıyla beden ve modern antropolojiye odaklanan üç eserine ve bir video enstalasyonuna ev sahipliği yapıyor. ‘Yerçekimi Yorgunluğu’ adlı performans filmi kimlik, bedensizlik, göç ve metamorfoz gibi birçok konuyu içeriyor. ‘Souffleur’ isimli sergi 8 Ocak’a kadar sürecek.

Mola zamanı: Müzeyle aynı alandaki MSA’nın restoranında yemek yiyebilirsiniz. Menüsünde kahvaltıdan salataya, sandviçten suşiye çeşit çok. Müzenin bahçesindeki kafede hızlıca bir şeyler atıştırıp kahve-çay içebilirsiniz.

‘Bir rüya gerçek oldu’

‘Angels in Your Head’, Sevil Dolmacı Art Gallery, 22 Ekim’e kadar

İstanbul sanata kucak açtı

* 40’lı yaşlarda retrospektif açan tek sanatçı olarak literatüre giren Amerikalı ressam Ross Bleckner’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ‘Angels in Your Head’ yarın açılıyor. Bu önemli serginin nasıl Türkiye’ye getirildiğini sanat danışmanı Sevil Dolmacı şöyle anlatıyor: “Ross Bleckner ile ortak bir dostumuz vasıtasıyla Los Angeles’ta tanıştık. Bizi Hamptons’daki atölyesine, yani evine davet etti. Rüya gibi bir evi ve atölyesi var. Karacalar karşımızda koşarken biz Andy Warhol resmi önündeki masada yemeğimizi yedik. Eylülde Avrupa’da gerçekleştireceği sergi için çalışıyordu, bir anda İstanbul fikri kendisini heyecanlandırdı. Benim için bir rüya gerçek oldu. Bu serginin tasarımını da New York’ta yaşayan başarılı mimar Koray Duman üstlendi.”

Mola zamanı: Abbasağa Mahallesi’ndeki Pečka’da köfteden böreğe Boşnak mutfağının iyi örneklerini tadabilirsiniz. Heyz Munch&Coffee de iyi bir seçenek. Kahveye düşkünseniz buranınkileri mutlaka deneyin.

Karşılıksız aşktan yola çıkıldı

‘Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin?’, Meşher, 12 Şubat’a kadar

* İstiklal Caddesi’ndeki Meşher’in yeni grup sergisi ‘Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin?’ bienalle eşzamanlı kapılarını ziyarete açtı. Antik Yunan mitolojisinden Ekho ve Narkissos’un karşılıksız aşk mitinden hareketle kurgulanan serginin küratörü Selen Ansen.
* Sergi, ziyaretçilerini vitrinindeki Aslı Çavuşoğlu’nun ‘ANNEX’ isimli neon işiyle karşılıyor. Mutlaka görülmesi gerekenlerin başında Marina Abramović’in ‘Yakacak Odun ile Otoportre’ adlı fotoğrafı, Mehtap Baydu’nun kâğıt ve mühür mumu kullanarak ortaya çıkardığı ‘Sen Söylemezsen Ben Söylemem’ isimli eseri sayılabilir.
* Defne Tesal’ın külotlu çorap kullanarak oluşturduğu mekâna özgü yerleştirmesi ‘Aralık’sa ziyaretçilere eser içinde kaybolabilme deneyimi sunuyor. Mehşer’in duvarlarındaki en çarpıcı işse bize göre Nan Goldin’in ‘Kalp Şeklinde Morluk’ isimli fotoğrafıydı.

İstanbul sanata kucak açtı

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!