Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre tasarlanmış olsa...

Güncelleme Tarihi:

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2023 07:00

Sizce şehirler daha çok erkeklere göre mi kadınlara göre mi tasarlanıyor? Peki kamusal alanlar daha çok kimin ihtiyaçlarını karşılıyor? Ofislerin ısısı kime göre ayarlanıyor? Tıp alanında, ilaçların yan etkisi araştırılırken daha çok kimler temel alınıyor? Günlük hayatta kullandığımız objeler, arabalar, teknolojik ürünler erkekler mi kadınlar mı düşünülerek üretiliyor? Gazeteci, yazar Rebekka Endler’in yeni çıkan kitabı ‘Eşyaların Patriyarkası’ bu soruların yanıtlarını çok çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Öfkeyle kalkan zararla oturmayabiliyor. Almanya’da yaşayan gazeteci, yazar Rebekka Endler’i ‘Eşyaların Patriyarkası’ isimli bir kitap çıkarmaya iten, yere göğe sığdıramadığı öfkesi olmuş. Endler, kadınlara pek de yakıştırılmayan bu duyguya iki yıl önce, hazırladığı bir radyo programı sonrasında kapılmış.

Programda, doktorasını tuvalet tasarımları üzerine yapan ve kadınlar için özel bir pisuvar geliştirmiş olan Bettina Möllring’i ağırladıktan sonra ‘umumi tuvalet eşitliği’ konusunda bir belgesel çekmeye karar vermiş. Fakat yapımcılar konunun ‘yeterince önemli’ olmadığını söyleyerek onu reddetmişler. O da oturup bu kitabı yazmış.

Kitabın Türkçesi bu ay çıktı. Endler, ekimden beri Tarabya Kültür Akademisi’nin konuk sanatçısı olarak İstanbul’da. Almanya Ankara Büyükelçiliği’nin kültürel çalışmalarını yürüten bu akademideki misafirliği kısa bir süre sonra bitiyor. İstanbul’u çok sevdiğini ve şimdiden buraya geri dönmenin yollarını aradığını söyleyen yazarla ‘erkek dünya’ya yakından baktık.

Haberin Devamı

Şu an bulunduğunuz yerde etrafınızdaki objelerden hangileri erkekler için tasarlanmış?

Şu an erkeklerin sırtına göre tasarlanmış bir ergonomik sandalyede oturuyorum; bütün sandalyeler cis erkek vücuduna göre tasarlanıyor...

Devam etmeden... Kitapta da ‘cis’ ifadesini sıklıkla kullanıyorsunuz...

Ele aldığımız konu bağlamında bu ifadenin önemli olduğunu düşünüyorum. Cis, cinsiyet kimliğiyle doğuştan gelen cinsiyeti aynı olan kişiler için kullanılan bir sıfat. Örneğin, penisle doğan ve kendisini erkek olarak tanımlayan kişi bir cis erkektir. Kastettiklerim genelde onlar. Bazı kişilere doğuşta yanlış cinsiyet atanmıştır, trans erkekler ve trans kadınlar böyledir.

Etrafınızı taramaya devam edecek olursanız...

Pencereden Boğaz’a bakıyorum, konteynerlerle dolu dev tankerlerin geçtiğini görüyorum. Mürettebatın neredeyse tamamı erkek. Gemilerdeki ve limanlardaki makineler erkeklerin kullanabileceği şekilde tasarlanıyor. Ortalama bir
erkeğe göre daha kısa ve hafif birinin
-ki kadınların çoğu böyledir- bu makineleri kullanması ya imkânsız ya da kullandığı durumda ciddi bir yaralanma riski ortaya çıkıyor. Tarımda ve fabrikalarda da elle yapılan bütün işler için durum böyle... Yine de bu işlerde çoğunlukla kadınlar çalışıyor. Bir de yanımda telefonum duruyor şu an. O da ortalama bir cis erkeğin avcuna göre tasarlanmış bir ürün.

Haberin Devamı

‘Erkek dünya’da birlikte bir gezintiye çıkalım ve ilk olarak şehirlerle başlayalım… Bir şehri kadınlar için zorlaştıran şeyler neler?

Kamusal alan, insanlar arasındaki güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Kamusal alana bakarak kimin orada hoş karşılandığını, kimin geniş yer kaplamasına izin verildiğini, kimin güvende hissedebildiğini, kimin hissedemediğini ve oranın kimler için erişilebilir olduğunu anlayabiliriz. Avrupa şehirleri için umumi tuvaletler önemli bir örnek. Kanalizasyon sistemleri geliştirildikten sonra bütün büyük şehirlerde umumi tuvaletler yapıldı. Ama bu tuvaletler toplumun ‘önemli kişilerine’ yani erkeklere ayrıldı. Kadınların kamusal alanda tuvalete gidecek kadar uzun zaman geçirmeleri uygun görülmüyordu. Buna ‘mesane tasması’ deniyor. Bu durum günümüzde de pek değişmiş değil. Eğer bir penis sahibiyseniz kolayca ücretsiz bir pisuvar bulabiliyorsunuz. Fakat vulvanız varsa sonsuza kadar bir tuvalet aramanız gerekebilir ya da bulduğunuzda ödeme yapmak zorunda kalırsınız.

Haberin Devamı

‘Türkiye biraz farklı’

İstanbul’u bu açıdan nasıl buldunuz?

Türkiye biraz farklı. Her camide bir umumi tuvalet var. İhtiyacım olduğunda kolayca kullanabildim.

Başka açılardan İstanbul’u diğer bildiğiniz şehirlerle kıyaslarsanız, burası ne kadar ‘erkek bir şehir’ sizce?

İstanbul, şimdiye kadar gittiğim hiçbir şehre benzemiyor. Almanya’da sorumluluklarım olmasaydı kesinlikle burada daha uzun kalırdım. Bunu söylemek benim için kolay çünkü herhangi bir engelim yok. Beyaz, cis bir kadınım ve çocuğum da kendi kendine yürüyebilecek kadar büyük. Buraya ilk geldiğimde bebek arabası kullanmam gerekiyordu. O zaman şehrin güzel ama düşmanca bir yer olduğunu düşünmüştüm. Emzirmek ve alt değiştirmek için yer bulmak zordu. Çıkmaz sokağa uzanan kaldırımlardan ve yolu kapatan çöp konteynerlerinden de bahsetmeyeyim. Özetle; burası engelli olmayan, çocuksuz kişilerin, daha çok erkeklerin ihtiyaçlarını karşılayan bir şehir. Sanırım biraz da bu nedenle sokaklarda daha çok erkek görüyorum. Ama elbette Ankara’nın aksine İstanbul’un tasarlanmamış, tarihi bir şehir olduğunun da farkındayım. Pek çok tepesi var. Ama çocukları ve engellileri kapsayan tasarım projeleriyle pek çok kazanım elde edilebilir. Superpool isimli mimari ve tasarım ajansı şehrin problematik alanlarını geliştirmek için çok güzel işler yapıyor.

Haberin Devamı

Evlere bakacak olursanız… Kadınların omuzlarında onları eve hapseden yükler var, buna karşın evin de hâkimi genelde erkekler... Çok az kadının evde ‘kendine ait bir odası’ var. Evin ‘arzu nesnesinin’ -televizyonun, bilgisayarın da- esas kullanıcısı genelde erkekler...

Evet, ‘kendine ait bir oda’, Virginia Woolf’un kitabına da ismini veren ifade, 100 yıl öncesine ait olmasına rağmen bugün hâlâ güncel. Herkesi bu kitabı okumaya davet ediyorum. Bu kitap kadınların yıllardır çektikleri sıkıntıları anlamaya yardım ediyor.

‘Bir mücadele alanı’

Peki ya okullara, ofislere nasıl bakıyorsunuz? Kitapta ofislerin ısısıyla ilgili örnek çok çarpıcı...

Ofis ısısı küçük ve çözülebilir bir şey gibi görünüyor. Yine de bu bile bir mücadele alanı. Çünkü yaşa, cinsiyete ve kültüre göre insanların farklı tercihleri var. Genel olarak kadınlar ve yaşlılar, 40’lı yaşlardaki cis erkeklere kıyasla 5 derece daha sıcak olsun istiyor. Ama Amerika’da kamu binalarında, okullarda ve Almanya’daki ofislerde sıcaklıklar erkeklerin tercihine göre ayarlanıyor. Bu da demek oluyor ki kadınlar ve yaşça büyük kişiler bu mekânlardayken üşüyorlar. Bu da bu kişilerin hayati organlarına daha az kan akışı olduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla konsantrasyonu ve verimliliği olumsuz etkileniyor. Üşümeyen erkek iş arkadaşlarına kıyasla potansiyellerini daha az gerçekleştirebiliyorlar.

Haberin Devamı

Trafik için ne söylersiniz? Pek çok sürücü kadın şoförlerden şikâyet ediyor. Ama kadınların, erkeklere kıyasla arabaya çok daha geç erişimi olduğu gerçeğini göz önünde bulunduran neredeyse yok.

Dünya çapında en çok trafik
kazalarına karışan grup; genç erkekler. Trafikte en ağırlıklı olarak onlar bulunuyor. En riskli grubu da onlar oluşturuyor. Kadın sürücülerden şikâyet etmek kadın düşmanlığından başka bir şey değil. Kadınların kamusal alanda bağımsız olmasını istememeye dayanıyor. Trafik deyince
bir de araç güvenliği meselesi var. Bu mesele patriyarkayla kapitalizmin nasıl işbirliği yaptığına bir örnek. On yıllardır araçlar 40 yaşında, 1.77 boyunda ve 75.5 kilo ağırlığında bir erkeğin vücuduna sahip cansız mankenlerle test ediliyor. Ve bütün vücut tiplerinin kazalardan bu mankenin etkilendiği şekilde etkileneceği varsayılıyor. Cinsiyete dayalı veri toplanması gereksiz bir maliyet olarak görülüyor. Yani kapitalizm kârı, güvenliğin önüne koyuyor. Patriyarka da cis erkeklerin güvenliğini, diğer herkesinkinin önüne koymamız gerektiğini öğretiyor.

Sağlık söz konusu olduğunda da eşitsizlik sürüyor...

Batı tıbbı başlangıcından beri erkek merkezli olmuştur. Bugüne kadar tıp öğrencilerine cis erkeklerin semptomları öğretildi. İlaç endüstrisini, cis erkeklerin katıldığı testler ve onların ilaçlara gösterdikleri reaksiyonlar şekillendirdi. Uygulamada ortaya çıkan farklılıkları daha yeni tartışmaya başladık.

Bu kadar acı gerçekle yüzleştikten sonra umut verici bir şeyler de bulabiliyor musunuz?

Hem de çok! Son yıllarda yeni bir tür yoldaşlığa şahit oluyorum. Feminist meseleler her cinsiyetten, jenerasyondan kişiler arasında tartışılıyor ve bu bana gerçekten umut veriyor. Mesela buradaki kitap tanıtımımda en az kadın okur kadar erkek okurlar da vardı. Almanya’da bu hiç olmaz. İnsanlar kitabımı çocukları ya da ebeveynleri için imzalattılar. Bunun benim için anlamı çok büyük.

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...

Araç testlerinde erkek özelliklerine sahip cansız mankenler kullanılıyor.

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...

Ofislerin ısısı kadınların ihtiyacından 5 derece düşük.

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...

Sandalyeler erkeklerin sırtına göre tasarlanıyor.

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...

Şehirler ebeveynlerin ve engellilerin ihtiyaçlarını karşılamıyor.

Dünya yerinden oynar, biraz da kadınlara göre  tasarlanmış olsa...

Erkeklerin şehirde tuvalet bulması çok daha kolay.

BAKMADAN GEÇME!