Bunlar düzelmeden son bulmayacak! Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar

Güncelleme Tarihi:

Bunlar düzelmeden son bulmayacak Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2020 08:00

Sevindirici haber yılın ilk günlerinde Adalet Bakanlığı’ndan geldi: Kadına yönelik şiddetle mücadele genelgesi hazır. Ama bir yandan da cinayet haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Ocak ayının ilk 17 gününde altı kadın öldürüldü. Öyleyse hak arama mücadelelerinde süreç nerede aksıyor? Şiddet gören kadınlarla ve ölen kadınların aileleriyle konuştuk.

Haberin Devamı

Osmaniyeli B. Y. (34)
19 ayrı suçtan dosyası olan adamı savcı her defasında serbest bıraktı
UZAKLAŞTIRMA UYGULANMIYOR
◊ Osmaniyeli B.Y. (34), eski eşi Musa Ö.’den şiddet gördüğü için 2018 yazında dava açtı, Mart 2019’da boşandı. Musa Ö. boşandıktan sonra da uzaklaştırma kararına rağmen B.Y.’ye şiddet uygulamaya devam etti.
◊ B.Y.: “Polis ne zaman arasam geldi ama savcı her defasında serbest bıraktı. Zorlama hapis caydırıcı değil çünkü para cezasına çevrilebiliyor. O da bu yüzden şiddet eylemlerine hep devam etti. Devlet beni koruyamadıktan sonra, tedbir kararı ve uzaklaştırma çözüm değil. Tedbir kararının ihlalini ve gördüğüm şiddeti geçtim; 19 ayrı suçtan dosyası varken bu adama nasıl olur da bir yaptırım uygulanmaz! Ben sadece yaşama hakkımı istiyorum. Bunu sağlamak çok mu zor? Suçlu dışarıda elini kolunu sallarken ben neden düzenimi bozup sığınmaevinde saklanmak zorunda kalıyorum? O zaman da kafayı aileme takacak. Ben ölümden döndüm, olay kamuoyunda duyuldu, o yüzden yaklaşamıyor. Artık bir yaptırımı olacağını o da çok iyi biliyor.”

Bunlar düzelmeden son bulmayacak Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar

MERSİNLİ asiye d. (26)
Sesimizi duyurmak için önce ölelim, sonra da
gündem mi olalım?
YETKİLİLER DUYARSIZ KALIYOR
◊ Asiye D. (26) Mersin’de, evlenmeye karar verdiği sevgilisi Cizre’de yaşıyordu. Asiye D. sevgilisinin evli olduğunu öğrenince ayrılıp telefonundaki fotoğrafları silmesini istedi. Adam reddedince Cizre’ye gitti, tartıştılar. Eski sevgili, Asiye’yi otogara götürürken önce hakaret ve küfür, sonra fiziksel şiddet başladı. Adam “Senin leşini sererim” diyerek arabadaki meyve bıçağını kadının karnına sapladı.
◊ Asiye D. hastanede “Şikâyet edersen kezzap atarım” denerek tehdit edildi, karakolda yalan ifadeye zorlandı. Durumun anlaşılması için “Kendim yaptım” diyerek çelişkili ifade verdi. Ancak duyarsız kalındı ve bu ifade hiçbir işe yaramadı.
◊ Asiye D.: “Eve döner dönmez Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Dosyamın Cizre’den gelmesi gerektiğini söylediler. Can güvenliğim olmamasına rağmen Cizre’ye gittim, dosyamın gönderilmesini sağladım. Tekrar Mersin’e dönüp suç duyurusunda bulundum. Koruma kararını iki ay sonra aldırabildim. Beni bıçaklamış olmasına rağmen ifadesi alınıp serbest bırakıldı. Abimlerden dolayı kendimi açık edemiyorum, yoksa sosyal medyada gündem yaratırsam ceza alacağını biliyorum. Sesimizi duyurmak için önce ölmemiz, sonra da gündem olmamız mı gerekiyor?”
Mardinli Şehriban A. (33)
İki küçük çocuğunu alıp İstanbul’a kaçtı
CAN GÜVENLİĞİ OLMAYAN ŞEHİRLER
◊ Mardinli Şehriban A. (33), 14’ünde silah zoruyla evlendirildi, dört çocuğu oldu. İlk günden beri fiziksel ve psikolojik şiddet gördü. Birkaç kez baba evine döndü ama babası onu hep kocasına teslim etti. Geçen yıl iki küçük çocuğuyla İstanbul’a kaçtı, dört ay bomboş bir evde yaşadılar. Hâlâ töreden kaçıyor.
◊ Şehriban A.: “Boşanma davası açtım ama Mardin’de görülmesi gerekiyor. Can güvenliğim olmayan bir yere nasıl gidebilirim? Beni burada buldular. Kocam ‘Boşanırsan öldürürüm’ diye tehdit etti, babam da kocamla gelip baskı yaptı. Büyük çocuklarıma ‘Anneniz sizi bıraktı gitti’ diyorlarmış. Kadın olarak mücadele etmek zaten çok zor, aile de destek olmuyorsa her şey çok daha zor.”
Bunlar düzelmeden son bulmayacak Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar

Kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütleri her cinayet ve kadına şiddet olayında toplanıp mağdurların seslerini duyurmak amacıyla eylem yapıyorlar. Son yıllarda bu eylemler sayesinde toplumdaki farkındalık da arttı.
İZMİRLİ habibe çevik (42)
Adamın bir hafta dışarıda olduğunu düşündükçe deliriyorum
SUÇLULARA İZİN VERİLİYOR
◊ Habibe Çevik-Göksel Sağlam çifti 2013’te boşandı. Çevik, 2017’de eski eşinin baskı, tehdit ve takibinden kurtulmak için birçok kez koruma ve bilgi gizleme kararı aldırdı. Zanlıya üç ay elektronik kelepçe takıldı. Çevik sığınmaevlerinde kalmaya başladı.
◊ Sağlam, bir yıl sonra Bornova’daki sığınmaevini buldu, dışarı çıktığı bir an Çevik’i darp etti. 75 gün hapis cezası, 1500 lira para cezasına çevrildi, ödeyemeyince hapse girdi.
◊ Çevik, Denizli’deki sığınmaevinde kalmaya başladı. Bu sırada Sağlam, nafaka ödemediği için yeniden üç aylığına hapse girdi. Cezaevi yönetiminden bir haftalık izin alırken, ikamet adresi olarak ‘eski eşinin kendisi için uzaklaştırma kararı aldırdığı evi’ gösterdi. Çevik, o gün annesine ait olan o adrese gitti. Eski eşinin izinli çıktığını bilmiyordu. Sağlam ruhsatsız silahıyla Çevik ve kız kardeşi Fatma Akta’yı, 19 Haziran 2019’da, annelerinin evinde öldürdü. 10 ve 13 yaşlarındaki iki çocuğu da cinayeti gördü.
◊ Fatma Akta’nın kızı Figen Akta: “Adamın bir hafta dışarıda olduğunu düşündükçe deliriyorum. İlk duruşmamıza avukatı gelmedi. Sanık, bir katil. Teyzemin peşini hiç bırakmadı, defalarca şikâyet ettik. CİMER’e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) yazdım, teyzemin yaralı fotoğraflarını gönderdim, bu kişinin çok suçu olduğunu anlattım. İfadesini alıp salmışlar. Cezaevi müdürü adama izin veriyor ama ikisi de koruma kararı altında ve can güvenlikleri tehlikede olan annemle teyzemi arayıp uyarmıyor.”
ESKİŞEHİRLİ Ayşe Tuba Arslan (44)
Satırlarla parçalandı,
44 gün yoğun bakımda kaldı
Bunlar düzelmeden son bulmayacak Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar


SAVCI UZLAŞTIRMA İSTİYOR
◊ Ayşe Tuba Arslan (44), 14 Eylül 2018’de eşinin kendisini darp etmesi ve hakaretlerde bulunması nedeniyle koruma kararı aldırdı. 17 Eylül 2018’de boşanma davası açtı.
14 Eylül 2018’de bir aylık verilen tedbir kararı, kademeli olarak altı aya kadar uzatıldı. Boşanma davası 2 Mayıs 2019’da sonuçlandı.
◊ Kararlara rağmen eski eş Yalçın Özalpay eylemlerine devam etti. Arslan savcılığa 23 kez suç duyurusunda bulundu. Bu başvuruların sadece beşi takipsizlikle sonuçlandı. Fakat bunlara rağmen korunmadı çünkü Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, onun dosyalarını uzlaştırma bürosuna gönderdi.
◊ Arslan, 11 Ekim 2019’da eski eşi tarafından Odunpazarı’nda satırlı saldırıya uğradı; 44 gün sonra, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. 2019 Ocak ayında alınan uzaklaştırma ve tedbir kararlarına rağmen Özalpay, bu tedbirleri 10 kez ihlal etti ama zorlama hapsine tabi tutulmadı. Arslan yalnız ve korumasız bırakıldı. Yazdığı son başvuruda, “Uzaklaştırmam olduğu halde Yalçın Özalpay isimli şahısla ilgili başvurmadığım hukuki işlem kalmadı. Bu şahıstan ölüm tehdidi alıyorum. Benim ölümüm gerçekleşince mi bana yardım edeceksiniz? Ben çok mağdurum” demişti.
◊ Annesi Meral Sondikme: “Savcılar kızımın başvurularını hep uzlaştırmaya gönderdi. Devlet çocuğumu korumadı, en son satırlarla parçalandı. Kızım 44 gün yoğun bakımda kaldı; gözleri kör, kulakları sağır öldü. Kanunun öngördüğü zorlama hapsi uygulansaydı o adam bu kadar rahat davranamazdı ve kızım şu an aramızda olabilirdi.”
Bunlar düzelmeden son bulmayacak Kadına şiddetle mücadelede aksayan noktalar


Hâlâ eski toplumsal cinsiyet algısı...
AVUKAT HEVAL YILDIZ KARASU ANLATIYOR
◊ Çıkarılan genelgeler dahil birçok ilerleme kaydedildi ama şiddet ve cinayetler devam ediyor. Çözümü sadece yasalardan ve uygulayıcılarından beklemek isabetsiz olur. Mevcut hukuk sisteminin uygulayıcıları, toplumun genelinde de var olan ataerkil algıdan besleniyor.
◊ Toplumsal cinsiyet algılarından kurtulmadan, yasaların temelindeki bakış açısını yakalamadan kanunlardan fayda görülemez. Polisten Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi personeline, savcıdan hâkime görevliler, hâlâ eski toplumsal cinsiyet algısından besleniyor.
◊ 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ gerektiği gibi uygulanmıyor. Bürokratik işlemler sıradan bir dava gibi yürütülüyor, tebligatlar bile 10 günde yapılıyor. Kurumlar arası iletişimsizlik var; her kurum daima sorumluluğu diğerine yüklüyor. Kısacası İstanbul Sözleşmesi yok sayıldığı ve görmezden gelindiği için sorumluluklar yerine getirilmiyor.



BAKMADAN GEÇME!