‘İlk adım beni hep korkutuyor galiba reddedilme korkusu...’

Güncelleme Tarihi:

‘İlk adım beni hep korkutuyor galiba reddedilme korkusu...’
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2022 07:00

Yedi yıldır ekranda. Kariyer basamaklarını sağlam adımlarla çıktı. Oyunculuğunun yanı sıra yakışıklılığıyla da ilgi çekti ama o yine de kendini jön olarak tanımlamıyor. Şimdilerde ağır bir dramla karşımıza çıkan Alp Navruz’la buluştuk; edebiyat tutkusunu ve hayatını konuştuk: “Bir ay sonra 33’üme gireceğim. Artık anın tadını çıkarmaya ve o an ne gerçekleşiyorsa onu kabullenmeye başladım.”

Haberin Devamı

Onunla ilk karşılaştığınızda biraz sessiz bulabilirsiniz. Kendi de “Gerekirse konuşuyorum, gerekmiyorsa susup dinliyorum” diyor zaten. Ama biraz zaman verip güvenini kazandıktan sonra açılıyor; gülüyor, güldürüyor. Ekranın en yakışıklılarından olmasına rağmen çapkın biri olarak anılmıyor. Okumak, yazmak ona flörtten daha çok heyecan veriyor. Alp Navruz’la başlıyoruz bilinmeyenlerini konuşmaya...

* Yedi yıldır ekrandasın. Kariyer basamaklarını tırmanırken  hep kendi halinde yaşadın... Bu senin imaj çalışman mıydı?

Hayat mottom: ‘Kendi omuzuna tırman, başka nasıl yükselebilirsin ki!’ Benimki, ‘Herkes bu şekilde, ben farklı olayım’ düşüncesi değil. Normal hayatta da bana zaten sessiz, sakin dersin. Küçükken de “Efendi çocuk” derlerdi. Bu benim yani, bir imaj çalışması değil.

Haberin Devamı

* Göründüğün kadar sessiz ve ‘cool’ musun?

Yani kime göre, neye göre... Mesela kendi özel hayatımda güldürmeyi gülmekten daha çok severim. Çok fazla konuşmuyorum, az ve öz konuşmak daha mantıklı geliyor bana. Gerekirse konuşuyorum, gerekmiyorsa susup dinliyorum; iyi bir dinleyiciyim. Ama bunlar cool olmaya çalışmak değil.

* Az konuştuğun için yanlış anlaşıldığını düşündüğün zamanlar oluyor mu?

Sektöre ilk girdiğimde yaşadım bunu. “Şımarıyor, konuşmak istemiyor” diye algılayabiliyorlardı. Oysa hep aynı çizgideydim. Ben derdimi ve sevincimi paylaşmayı sevmem. Bu duyguları da daha çok kendi içimde yaşarım.

* Heyecan duygun yok mu yani?

Heyecan var ama coşku yok.

‘İlk adım beni hep korkutuyor galiba reddedilme korkusu...’

Muhsin Akgün/MAStüdyo

*Nasıl yani?

Mesela iyi bir şey olduğunda ‘Güzel, iyi’ gibi tepkiler veriyorum. Çevremdekiler coşkulu bir şey bekliyorlar ama olmuyor. Çünkü her şeyin bir sonu olduğunu biliyorum.

* Seni ne heyecanlandırır?

Oyunculuk heyecan bulduğum tek yer. Her yeni karakteri ince eleyip sık dokuma zamanları benim en çok heyecanlandığım zamanlar.

* Arkadaşların sende en çok neden şikâyet eder?

Sakinlik. Sanırım sakin biriyle kavga ettiğinde karşındaki daha çok sinirleniyor.
Ben bir tartışma esnasında çok fazla tepki vermiyorum, belli bir sınırım var, oraya kadar. Ama sakin insanın sinirlenmesi de kötü oluyor. O aşamaya gelene kadar karşı taraf delirmiş oluyor zaten (gülüyor).

Haberin Devamı

* Kendinde bir şeyi değiştirecek olsan neyi seçerdin?

Galiba erteleme huyumdan vazgeçmek isterdim.

* Son röportajımızın üzerinden 1.5 sene geçti. Bu geçen zamanda hayatında neler değişti?

Pandemide kendimi sorgulamaya başlamıştım. Şimdi biraz daha olgunlaştığımı hissediyorum. Bir ay sonra 33 yaşıma gireceğim. Onun dışında da hayat benim için ne ifade ediyor, onu sorguladım. Hırs, biraz azim kelimesiyle yer değiştirdi benim için. Eskiden daha agresif kararlar alabiliyordum ya da daha çok erteleyebiliyordum. Bunları törpüledim. Anın tadını çıkarmaya ve o an ne gerçekleşiyorsa onu kabullenmeye başladım.

* Bundan sonra hayat senin için daha mı keyifli olacak?

Haberin Devamı

Daha keyifli ve stressiz. Hayatınızı planlama üzerine kurduğunuzda, bir şeyler ters gidince moraliniz bozuluyor. Şu an tamamen akıştayım, her süreci kabulleniyorum.

‘İlk adım beni hep korkutuyor galiba reddedilme korkusu...’

Tekdüze yaşamak istemedim

* Gözlerini kapat çocukluğunu düşün. Ne geliyor aklına?

İlk bisikletimin geldiği gün. 5-6 yaşlarındayım, beklemediğim bir anda gelmişti. Balkondan bakıp gördüm. O koşuşumu hatırlıyorum, bak heyecanlanıyorum şimdi.

* Dış ticaret üzerine edebiyat okuyorsun. Oyunculuk nereden çıkıyor?

Okul dönemlerinde tiyatro gruplarındaydım. Sürekli bu işi yapmak istiyordum. Bir kitap okurken kendimi o karakterin yerine koyardım. Tekdüze yaşamak istemediğimi küçükken anlamıştım.

Haberin Devamı

* Umduğunu buldun mu oyunculukta?

Bir şeyi umarak hiçbir zaman bir işe başlamadım. Sadece ‘en iyi nasıl yaparım’a önem verdim. Bunu da başardım, bir önceki işimle şu an yaptığım işin hiçbir alakası yok. Bunlar beni mutlu ediyor, tekdüze devam etsem mutlu olmazdım.

Bilmediğim yerlere şapka takıp gittim

* Yeni işinde bambaşka bir karakterdesin. Yakışıklı adam rolleri varken ters köşe bir rolü özellikle mi seçtin?

Evet. Çok senaryo okudum. Sonra TRT1’deki ‘Yürek Çıkmazı’nın hikâyesi geldi. Bir kitap uyarlaması, çok etkilendim, gerçek bir hikâye olması da beni çarptı.

* Nasıl hazırlandın?

Bir ay, günde altı saat oyuncu koçuyla geçirdim. Sokaklarda bu karaktere benzer insanları gözlemledim. Hiç bilmediğim semtlere şapka takıp gittim. Şimdi gelen tepkiler beni çok mutlu ediyor.

Haberin Devamı

* Bu kadar çalışacak kadar etkilendiğin hikâye ne anlatıyor?

Gerçek bir olay örgüsü. Bu olaylar tamamen dramatik bir yapı üzerine kurulu. Bu yüzden hayat vereceğim karakterin; psikolojik, sosyolojik durumunu detaylı şekilde öğrenmem gerekiyordu. Duygular ve hisler üzerine yoğun çalışmalar yaptık.

* Halil’i nasıl anlatırsın?

Şiddet ve baskı altında büyümüş, çocukluğunu yaşayamamış, özgürlüğü hissedememiş bir karakter. Atacağı her adımı düşünen, sonrasında başına geleceklerini öngörebilen, buna göre savunma mekanizması geliştirmiş biri. Zamanla daha isyankâr ve kaybedecek bir şeyi olmadığına inandığı için de daha gözükara birine dönüşmüş.

* Senin yüreğin hiç çıkmaza girdi mi?

Hayatımla ilgili bir karar verirken yürek çıkmazı yaşıyorum. Ama çıkmazda kalmayı tercih etmiyorum. Sonu iyi de, kötü de olsa bir şekilde oradan çıkıyorum.

‘İlk adım beni hep korkutuyor galiba reddedilme korkusu...’

Kendimi izlerken utangaç oluyorum

* İlk işini bugün izlediğinde kendinde nasıl bir değişim görüyorsun?

Kendimi ekranda pek izlemiyorum. İlk birkaç bölüme bakıyorum, yanlışım var mı diye. Kendimi izlerken utangaç oluyorum, kasılıyorum. Ama tabii üzerine bir şeyler koyduğumu hissediyorum. Ve daha fazla ne yapabilirim onları düşünüyorum.

* Daha 25’inde milyonlarca takipçin vardı. Savrulduğun oldu mu hiç?

Yok. Bir alışma süreci oluyor, ekstra bir ilgi ve nasıl karşılık vereceğini bilmediğin duygular... Sonra alışıyorsun, şu an hoşuma gidiyor. Ama ekstra bir sorumluluk da katıyor. Onları temsil ettiğini düşünüyorsun.

* Alttan yeni bir nesil geliyor; bu sirkülasyon korkutucu bir şey mi?

Yeni isimleri hiçbir zaman rakip olarak görmedim. Benden önceki büyüklerim için de “Ben bunları geçeceğim” hiç demedim. Zaten başarılıysan ve insanlara istediğini verebiliyorsan altta ya da üstte olanlar hiçbir zaman seni korkutmuyor.

* Sen jön müsün?

Şu an oynadığım dizideki gibi karakter rollerini oynamayı daha çok seviyorum. Zaten ‘Ben jönüm, başrol oynarım’ gibi bir algı da oluşturmadım. Oynamaktan ve izletmekten zevk alacağım bir şey olursa içinde olmak istiyorum. Bu sebeple ben kendimi jön olarak tanımlamıyorum.

Yalnız kalmayı çok seviyorum

* Kadınlardan hep ilgi gördün mü?

Okul dönemlerimde sıranın altında mektuplar bulurdum. Ama ben ‘Başarılı olmalı, güzel puanlar almalıyım’ kafasındaydım. İlişkiler ekstra meşguliyet gibi gelirdi.

* Aşkı nasıl anlatırsın?

Aşk koşul ve zamana bağlı bir şey. Her insanla da aynı aşkı yaşamıyorsun; kimi zaman biraz daha heyecanlı oluyor. Bazen daha çok görme istediği duyuyorsun ya da daha az görmek istiyorsun.

* Neden az görmek isteyesin ki?

Yalnız kalmayı da çok seviyorum. İlişkim varken de yalnız kalma isteğim olabiliyor.

* Çapkınlık var mı?

Yok. Yalnız kalmak, bir şeyler yazmak ve okumak, eğlenmek ya da flört etmekten daha iyi geliyor bana ve beni mutlu ediyor.

* Nasıl biri ilgini çeker?

Zekâ önemli. Gerçekten her türlü konuda konuşabiliyorsam, espri anlayışı iyiyse, zaman geçirirken sıkılmıyorsam, muhabbeti bana uygunsa yetiyor.

* Tavlar mısın, tavlanır mısın?

İlk adım beni hep korkutuyor. Galiba reddedilme korkusu...

* Hiç reddedildin mi?

Hiç reddedilmedim çünkü dediğim gibi hep karşıdan bekledim, biraz garanticiyim.

* Şu sıralar âşık mısın?

Değilim.

Elektrik tuttuysa flörtöz olabiliyorum

* Önce dış ticaret okudun. Şimdi Edebiyat Fakültesi’nde yüksek lisans yapıyorsun. Hangi kitaplar gündeminde?

Şimdilerde daha çok kişisel gelişim okuyorum, roman ve şiir okumayı da severim. Şiir yazıyorum, senaryo yazmaya başladım.

* Sen biraz sıkıcı mısın?

Bence biraz sıkıcıyım. Ama kitaplar konusunda takipçilerimle güzel bir iletişim kurdum. Benden öneriler istiyorlar. Paylaşıyorum, bakıyorum o kitabı almışlar...

* Hangi yazarları okumayı seviyorsun?

Şiirde en sevdiğim Şükrü Erbaş, Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy... Romanlar için de klasikleri söylememe gerek yok. Sabahattin Ali’nin romanlarını çok beğeniyorum, Attilâ İlhan’ı çok severim.

* En sevdiğin şiir hangisi?

Necip Fazıl’ın ‘Kaldırımlar’ şiiri.

* Şiir yazıyorsun, romantik misin?

Hiç değilim, bak yine sıkıcı diyeceksin (gülüyor). Ben daha realistim.

* Flörtöz bir tarafın da yok mu?

Eğer karşımdakiyle elektrik tuttuysa flörtöz olabiliyorum. Ama bu illa bir yere bağlanmak zorunda olmuyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!